Üstelik de Kırmızı Şemsiye!
Nezir Ağa adlı biri, Boğaz’dan geçen elçi kayığını Sadrazam Daltaban Mustafa Paşa’ya göstermek amacıyla onun yanına gelir ve şöyle der:
- Şu küstahlığa bakınız Paşam. Baldırı çıplak Frenkler, nispet yaparcasına Padişahımızın kullandığı iki kürekli kayığın aynısına binmişler. Üstelik de kırmızı şemsiye kullanıyorlar. Kadirşinas bir vezir nasıl olur da böyle bir rezalete sessiz kalır?
Sadrazam, hemen emir çavuşuna çağırarak emreder:
- Derhal denize açılarak şu gördüğümüz elçi kayığına yaklaşıp adamların başlarından şemsiyeyi, altlarından da kayığı çekip alın.
Çavuş, korku dolu gözlerle Sadrazam’a bakarak endişeyle sorar:
- Ama paşam, ya boğulurlarsa?
Paşa, şöyle cevap verir:
- Onu da ben düşünecek değilim ya, orasını da yüzmeyi öğretmeyen annesi ile babası düşünsün...
Nezir Ağa adlı biri, Boğaz’dan geçen elçi kayığını Sadrazam Daltaban Mustafa Paşa’ya göstermek amacıyla onun yanına gelir ve şöyle der:
- Şu küstahlığa bakınız Paşam. Baldırı çıplak Frenkler, nispet yaparcasına Padişahımızın kullandığı iki kürekli kayığın aynısına binmişler. Üstelik de kırmızı şemsiye kullanıyorlar. Kadirşinas bir vezir nasıl olur da böyle bir rezalete sessiz kalır?
Sadrazam, hemen emir çavuşuna çağırarak emreder:
- Derhal denize açılarak şu gördüğümüz elçi kayığına yaklaşıp adamların başlarından şemsiyeyi, altlarından da kayığı çekip alın.
Çavuş, korku dolu gözlerle Sadrazam’a bakarak endişeyle sorar:
- Ama paşam, ya boğulurlarsa?
Paşa, şöyle cevap verir:
- Onu da ben düşünecek değilim ya, orasını da yüzmeyi öğretmeyen annesi ile babası düşünsün...