- Katılım
- 21 Ocak 2007
- Mesajlar
- 8,888
- Puanları
- 683
- Yaş
- 49
- Konum
- Denizli
- Web sitesi
- www.sosyalbilgiler.biz
Cumhuriye t Bayramı
ŞAHISLAR
FİLİZ (Kız çocuk) — FİDAN (Kız çocuk) — MERAL (Kız çocuk) — CEYLÂr (Kız çocuk) — NAR (Erkek çocuk) BULUT (Erkek çocuk) — COŞAN (Erkek çocuk) — YILDIZ (Erkek çocuk) GÜNDÜZ (Erkek çocuk) — AYHj (öğretmen)
1. SAHNE
(Sabah, ders saatinden evvel. Hazırlanmış bir sınıf. Filiz sırasında meşgulken Fidan girer.)
FİDAN — A... Filiz, ne kadar erken gelmişsin. Artık bu derecesi de olur mu? Bari bundan sonra güneş doğmadan gel...
FİLİZ — Ya sen? Sen pek mi geç kalmışsın. Baksana ortalıkta senden başka kimse var mı?
FİDAN — Sen bana bakma. Ben annemden dayak yedim de onun için böyle sabah sabah dışarıya uğradım.
FİLİZ — Sen de bana bakma... Ben de dün akşa. öğretmenden ceza aldım da bu gece burada yattım.
FİDAN (Pencerede n bakarak) — A... A... Karşıdan Meral´le Çınar da geliyor. İşte Ceylân da arkalarında. Bulut, Coşan, Yıldız hepsi geliyorla r.
FİLİZ — Elbet gelecekle r. Yalnız sen mi annenden dayak yedin? Onlar da yemişlerdir. FİDAN — Peki. Sen orada ne yapıyorsun?
FİLİZ — Karınca çocuk hikâyesini okuyorum.
FİDAN — Bugünkü ödevini yaptın mı?
FİLİZ — Ne ödevi?
FİDAN — Bugün ne ödevi olduğunu bilmiyor musun?
FİLİZ— Yo...
FİDAN — A... Ayol, geçen hafta öğretmen ödev vermişti ya... Türk devrimind e hangi yeniliğin en büyük olduğunu hazırlayacak değil miydik?
FİLİZ — Benim haberim yok.
FİDAN — Sahi mi? Demek şimdi sen hiç bir şey hazırlamadın?
FİLİZ— Yoo...
(Meral, Çınar, Ceylân, Bulut, Coşan, Yıldız, Pınar, Gündüz; hepsi birden girerler.)
2. SAHNE
FİDAN — Çocuklar, Filiz hiç bir şey hazırlamamış. Bugünkü ödevden haberi bile yokmuş. HEPSİ BİRDEN — Eyvah, eyvah...
FİDAN (Filiz´e) — Peki, sen şimdi öğretmene ne cevap vereceksi n.
FİLİZ — Ne sorarsa onun cevabını vereceğim.
FİDAN — İyi amma bir şey hazırlamamışsın ki...
FİLİZ — Hazırlamağa ne lüzum var, söylerim.
HEPSİ BİRDEN — Haydi, söyle bakalım, söyle bakalım.
FİLİZ — Peki, söyleyeyim. Bence Türk devrimini n en büyük tarafı kadınlığı yükseltmesidir. Bunu hemen anlayıver-mek için bir kere kendi kendimize bakmak yeter. örnek olarak ben bir günlük hayatımı size anlatayım. Bu sabah güneşle beraber kalktım. Yıkanıp tarandıktan ve kahvaltı ettikten sonra siyah göğüslüğümü giydim. Derslerim i bir kere gözden geçirdim. Çantamı ve yemeğimi alarak sokağa çıktım. Geze geze okula geldim. Bugün burada beş ders okuyup birçok şeyler öğrendikten sonra eve döneceğim. Çantamı bırakıp gezmeğe çıkacağım. Biraz kırları, biraz babamın dairesini, biraz da kütüphaneyi dolaşacağım. Akşa. üstü koltuğumda bir sürü mecmua ve kitapla odama gireceğim. Artık bütün dünya benimdir. Böylece günler, aylar, yıllar geçecek. Ben ilkokulu, ortaokulu ve yüksek tahsili bitirerek iyi bir kafa sahibi olacağım. O zaman yıllardan beri düşündüğüm ülküme artık yaklaşacağım: Bir idarehane açacak, bir kadınlık gazetesi çıkaracağım. Milletimi zi daha fazla yükseltmek için, kadınlarımızın daha çok yükselmesine çalışacağım ve Türk kadınının bütün dünya kadınlarından daha üstün olduğunu cihana tanıtacağım. Şimdi düşünün. Türk devrimi bana bütün bu fırsatları hazırlamamış, önüme bu yolları açmamış olsaydı bunu yapabilir miydim? Türk devrimi olmasaydı belki ben de haminnem gibi yedi yaşında çarşaf giyecek, dokuzunda hafız olacak, fakat iki kelimeyi bir araya getirip söyleyemeyecek ve yazamayac aktım. Üstümüzdeki yıldızlara baktıkça onları göklerin duvarlarına çakılmış altın çiviler zannedece k, dünya ve hayat hakkında en küçük bir meseleyi halledeme yecektim. Yani yaşayış itibariyl e, benim meşe ağacından yahut araba atlarından farkım olmayacak tı. Hattâ onlardan daha bedbaht olacaktım. Çünkü onlar hiç olmazsa, tabiatın en küçük hayvancıklara bile esirgemed en verdiği havadan ve güneşten istedikle ri kadar istifade ederler. Ben kalın perdeler arkasında, bu en basit ve en tabiî haklardan bile mahrum yasayacak, en acısı, bilgisizl iğim yüzünden bu felâketin farkında olmayacak tım. Bunları düşündükçe haminnemi n, hattâ annemin yaşayışı hayret ve sevinçten çıldıracağım geliyor ve diyorum ki, Türk devrimini n en büyük eseri kadınlığı yükseltmesidir.
HEP BİRDEN (Gülerek) — Oh... Oh... Filiz hiç hazırlanmamış.
FİLİZ (Fidan´a) — Haydi sen söyle bakalım, sen ne hazırladın?
FİDAN — Ben şapka devrimini hazırladım. Babama sordum. Birçok kitaplar okudum. öğrendim ki; biz eskiden şapka değil, fes, sarık, külah, kavuk ve daha bilmem neler giyermişiz. Bütün bunlar çok eski ve ilkel şeylermiş. İnsanlar arasında kıyafetin elbette bir tesiri var. Kafamızın içini ne kadar işlersek işleyelim, ona medenî bir kıyafet vermeden kendimizi tanıtamaz ve sözümüzü dinleteme yiz. Avrupalılar bizi öyle mısır koçanı gibi uzun püsküllü kıpkırmızı bir fesle, üç etek cübbelerle, yedi arşın mermer sahi sarıkla görünce pek haklı olarak önem vermez ve bundan yüz, üç yüz sene evvelki adamlar zannederl ermiş. Ben bile bugün o eski kavuklu şalvarlı resimleri görünce ne kadar gülüyorum. Geçen gün bizim eski kıyafetimiz de gezen iki doğulu seyyah gördüm de Karagöz´le Hacivat sokağa çıkmış sandım. Asıl mesele: Cahil ve dindar halk bu kıyafetin değişmesini eskiden beri istemezmiş. Bilhassa başına şapka geçirenler gâvur sayılır ve öldürülürmüş. Bugün memleketi mize gelen bazı yabancılar, karşılarında aynen, Berlin, Paris sokaklarındaki adamları görünce kendileri ni henüz bir Avrupa şehrinde zannedere k Türkiye´ye ne zaman çıkacaklarını soruyorla r.
MERAL (Fidan a) — Sen bunun sırrını şapka devrimind e mi buluyorsu n? Şüphesiz şapka devrimi çok büyük. Fakat onu da hazırlayan başka bir devrim var. Sen kafanın içini değiştirmeden dışım zor değiştirirsin. Bence Türk devrimini n bundan daha büyük tarafı halka dini öğretmesidi r. Halk dinin ne demek olduğunu öğrenince şapka giyene artık gâvur demez. Eski devirde padişahlar halkı daha kolay soyabilme k için, onlara din namına birçok korkunç öğütler verir ve onları miskinleştirirlerm iş. Bilgiden, teşebbüsten, insanlık gururunda n mahrum kalan halk padişahı Allah´ın vekili sanır ve onun dediğine körü körüne kanaldı. Türk devrimi, bu yüzlerce yıldan beri kökleşmiş olan inanışları bir hamlede söküp attı. Millete dinin ve dünyanın ne demek olduğunu açıkça gösterdi.
ÇINAR (Meral´e) — İyi amma, tarih devrimi yapılmasaydı senin din devrimini de yarım kalırdı. Türk tarihinin tetkiki halka gösterdi ki hakiki din yüzyıllardan beri birçok masallarl a karıştırılan din değildir. Ve gene Türk tarihinin tetkiki gösterdi ki Türk Milleti küçük bir sülâlenin esiri değil, öyle yüzlerce sülâle yetiştirmiş ve bütün dünyaya medeniyet tohumu atmış eski bir varlıktır. Bu büyük hakikati Türk devrimine kadar ne Türkler, ne de Avrupa biliyordu . Yeni Türk çocuklarına milletler inin bu asil gururunu ve şuurunu veren Türk devrimi burada en büyük eserini göstermiştir. Çünkü yükselmek isteyen bir millete her şeyden evvel Millî gurur lâzımdır.
CEYLÂN (Çınar´a) — Çok güzel söyledin, Çınar... Fakat bu tarihi halka okutmak ve bu millî gururu duyurmak için ne ister biliyor musun? Maarif... Bu memleketi n asırlardan beri en büyük derdi bilgisizl iktir... Milyonlar ca halk en basit okuyup yazmayı bile bilmiyord u. Bugün okulsuz Türk köyü, öğretmensiz Türk çocuğu yoktur. İşte devrimin en şanlı tarafı. BULUT (Ceylân´a) — Ceylân, ya dil? Maarif ne ile olur? Eski idare halk okuyup öğrenerek hakkını aramasın diye bilgi dilini, ancak kırk senede öğrenilebil en, acayip ve bize tamamıyla yabancı bir hale getirmişti. O dille halk bir şey öğrenebilir miydi? Türk devrimi, Türk milletine Türk dilini getirdi. İşte devrimin en sevimli tarafı...
COŞAN — Sorarım sana, Bulut, Arap harfleri varken Türk dili var mıydı? Bu devrimin en büyük tarafı harf devrimidi r. Dilimiz zenginliğini ve güzelliğini yeni Türk harfleriy le göstermiştir.
YILDIZ (Hepsine birden) — Ben size bütün bunlardan daha büyük bir devrim göstereceğim: Ekonomi devrimi. Padişahlar zamanında Türk unsuru, asırlarca yabancı cephelerd e ve şahsî menfaatle r için süründürülmüş, ekonomide üstünlük, iş ve sanat yerli yabancıların elinde kalmıştı. Türk devrimi, medenî hayatın ekonomi mücadelesiyle kabil olduğunu bütün millete öğretti ve halka sanat, ticaret yollarını, istihsal kapılarını açtı. Bugün Türk askerliğinin Türk kahramanlığının yanında bir de Türk işçiliği vardır. Şu giydiğin şapka Türk malıdır. Bu elbisenin kumaşı Türk tezgâhında dokunmuştur. Şu ayakkabı, iğneden ipliğine varıncaya kadar Türk fabrikasında yapılmıştır. İşte devrimimi zin en canlı tarafı.
PINAR — Ben bütün bu eserlere bir ana buldum. Eğer Cumhuriye t olmasaydı bu saydıklarınızın hiçbiri meydana gelmezdi. Türk devrimini n en ölmez temeli eski idareyi yıkarak Cumhuriye ti kurmasıdır. Saydığımız devrimler in hepsi Cumhuriye tin eseridir.
GÜNDÜZ — Ben bundan daha büyük bir temel biliyorum ki, Türk devrimini n en inanılmaz tarafı odur. O olmasaydı saydıklarınızın hiçbiri olmazdı. Hattâ Cumhuriye t bile. Hattâ siz ve ben bile... Bunu ihtiyar tarih de biliyor, bütün dünya da tanıyor. Fakat siz unuttunuz . HEP BİRDEN — Söyle, sen söyle, söyle, söyle...
GÜNDÜZ — Kurtuluş Savaşı...
HEP BİRDEN — Yaşa, yaşa, doğru, doğru... (Gürültü inerine öğretmen içeri girer.)
3. SAHNE
öĞRETMEN -— Çocuklar, ne var, ne oluyorsun uz?
GÜNDÜZ — Efendim, Türk devrimini n en büyük tarafı nedir diye münakaşa ediyoruz.
öĞRETMEN — Çok güzel. Ne diyorsunu z bakayım?
GÜNDÜZ — Efendim, ben diyorum ki Kurtuluş Savaşıdır.
öĞRETMEN — Siz, ötekiler?
PINAR — Efendim, ben Cumhuriye t dedim.
öĞRETMEN — Sen, Coşan?
COŞAN — Harf devrimi, efendim.
öĞRETMEN — Yıldız sen?
YILDIZ — Ekonomi devrimi.
öĞRETMEN — Ceylân, sen ne dedin?
CEYLÂN — Efendim, maarif devrimi.
öĞRETMEN (Meral´e) — Sen?
MERAL — Din devrimi, efendim.
öĞRETMEN (Fidana) — Sen?
FİDAN — Şapka devrimi, efendim.
öĞRETMEN — Sen Filiz?
FİLİZ — Kadınların yükselmesi, efendim.
öĞRETMEN —- Bulut sen?
BULUT — Dil devrimi efendim.
öĞRETMEN — Hepiniz güzel bulmuşsunuz, çocuklar.
GÜNDÜZ — Efendim, hangimizi nki en doğru?
FİDAN — Hangisi en büyük, efendim, siz söyleyin.
PINAR — Efendim, hangimizi n bulduğu en kıymetli?
öĞRETMEN — Hepinizin bulduğu da büyük, hepsi bir.
FİDAN — Hiç öyle olur mu, efendim, elbette birisi en kıymetli?
öĞRETMEN — Senin başka kardeşlerin var mı, Fidan?
FİDAN — Üç kardeşim daha var efendim.
öĞRETMEN — Babanıza hiç sordunuz mu, ona göre hanginiz en kıymetlisin iz?
FİDAN — Sorduk, efendim, hepiniz bence birdir diyor.
öĞRETMEN — Gördün mü? İşte Türk devrimini n bütün bu kollarının da hepsi bir babanın çocuklarıdır. Hepsi aynı derecede büyük, aynı derecede kıymetlidir . Türk devrimini n en büyük ve en kıymetli tarafı bütün bunları meydana getiren devrim babasıdır. Onu bulun bakayım. HEPSİ BİRDEN (Sevinçten haykırarak) — Atatürk, efendim. Atatürk, Atatürk... (Perde kapanır.)
Vasfi Mahir KOCATÜRK
ŞAHISLAR
FİLİZ (Kız çocuk) — FİDAN (Kız çocuk) — MERAL (Kız çocuk) — CEYLÂr (Kız çocuk) — NAR (Erkek çocuk) BULUT (Erkek çocuk) — COŞAN (Erkek çocuk) — YILDIZ (Erkek çocuk) GÜNDÜZ (Erkek çocuk) — AYHj (öğretmen)
1. SAHNE
(Sabah, ders saatinden evvel. Hazırlanmış bir sınıf. Filiz sırasında meşgulken Fidan girer.)
FİDAN — A... Filiz, ne kadar erken gelmişsin. Artık bu derecesi de olur mu? Bari bundan sonra güneş doğmadan gel...
FİLİZ — Ya sen? Sen pek mi geç kalmışsın. Baksana ortalıkta senden başka kimse var mı?
FİDAN — Sen bana bakma. Ben annemden dayak yedim de onun için böyle sabah sabah dışarıya uğradım.
FİLİZ — Sen de bana bakma... Ben de dün akşa. öğretmenden ceza aldım da bu gece burada yattım.
FİDAN (Pencerede n bakarak) — A... A... Karşıdan Meral´le Çınar da geliyor. İşte Ceylân da arkalarında. Bulut, Coşan, Yıldız hepsi geliyorla r.
FİLİZ — Elbet gelecekle r. Yalnız sen mi annenden dayak yedin? Onlar da yemişlerdir. FİDAN — Peki. Sen orada ne yapıyorsun?
FİLİZ — Karınca çocuk hikâyesini okuyorum.
FİDAN — Bugünkü ödevini yaptın mı?
FİLİZ — Ne ödevi?
FİDAN — Bugün ne ödevi olduğunu bilmiyor musun?
FİLİZ— Yo...
FİDAN — A... Ayol, geçen hafta öğretmen ödev vermişti ya... Türk devrimind e hangi yeniliğin en büyük olduğunu hazırlayacak değil miydik?
FİLİZ — Benim haberim yok.
FİDAN — Sahi mi? Demek şimdi sen hiç bir şey hazırlamadın?
FİLİZ— Yoo...
(Meral, Çınar, Ceylân, Bulut, Coşan, Yıldız, Pınar, Gündüz; hepsi birden girerler.)
2. SAHNE
FİDAN — Çocuklar, Filiz hiç bir şey hazırlamamış. Bugünkü ödevden haberi bile yokmuş. HEPSİ BİRDEN — Eyvah, eyvah...
FİDAN (Filiz´e) — Peki, sen şimdi öğretmene ne cevap vereceksi n.
FİLİZ — Ne sorarsa onun cevabını vereceğim.
FİDAN — İyi amma bir şey hazırlamamışsın ki...
FİLİZ — Hazırlamağa ne lüzum var, söylerim.
HEPSİ BİRDEN — Haydi, söyle bakalım, söyle bakalım.
FİLİZ — Peki, söyleyeyim. Bence Türk devrimini n en büyük tarafı kadınlığı yükseltmesidir. Bunu hemen anlayıver-mek için bir kere kendi kendimize bakmak yeter. örnek olarak ben bir günlük hayatımı size anlatayım. Bu sabah güneşle beraber kalktım. Yıkanıp tarandıktan ve kahvaltı ettikten sonra siyah göğüslüğümü giydim. Derslerim i bir kere gözden geçirdim. Çantamı ve yemeğimi alarak sokağa çıktım. Geze geze okula geldim. Bugün burada beş ders okuyup birçok şeyler öğrendikten sonra eve döneceğim. Çantamı bırakıp gezmeğe çıkacağım. Biraz kırları, biraz babamın dairesini, biraz da kütüphaneyi dolaşacağım. Akşa. üstü koltuğumda bir sürü mecmua ve kitapla odama gireceğim. Artık bütün dünya benimdir. Böylece günler, aylar, yıllar geçecek. Ben ilkokulu, ortaokulu ve yüksek tahsili bitirerek iyi bir kafa sahibi olacağım. O zaman yıllardan beri düşündüğüm ülküme artık yaklaşacağım: Bir idarehane açacak, bir kadınlık gazetesi çıkaracağım. Milletimi zi daha fazla yükseltmek için, kadınlarımızın daha çok yükselmesine çalışacağım ve Türk kadınının bütün dünya kadınlarından daha üstün olduğunu cihana tanıtacağım. Şimdi düşünün. Türk devrimi bana bütün bu fırsatları hazırlamamış, önüme bu yolları açmamış olsaydı bunu yapabilir miydim? Türk devrimi olmasaydı belki ben de haminnem gibi yedi yaşında çarşaf giyecek, dokuzunda hafız olacak, fakat iki kelimeyi bir araya getirip söyleyemeyecek ve yazamayac aktım. Üstümüzdeki yıldızlara baktıkça onları göklerin duvarlarına çakılmış altın çiviler zannedece k, dünya ve hayat hakkında en küçük bir meseleyi halledeme yecektim. Yani yaşayış itibariyl e, benim meşe ağacından yahut araba atlarından farkım olmayacak tı. Hattâ onlardan daha bedbaht olacaktım. Çünkü onlar hiç olmazsa, tabiatın en küçük hayvancıklara bile esirgemed en verdiği havadan ve güneşten istedikle ri kadar istifade ederler. Ben kalın perdeler arkasında, bu en basit ve en tabiî haklardan bile mahrum yasayacak, en acısı, bilgisizl iğim yüzünden bu felâketin farkında olmayacak tım. Bunları düşündükçe haminnemi n, hattâ annemin yaşayışı hayret ve sevinçten çıldıracağım geliyor ve diyorum ki, Türk devrimini n en büyük eseri kadınlığı yükseltmesidir.
HEP BİRDEN (Gülerek) — Oh... Oh... Filiz hiç hazırlanmamış.
FİLİZ (Fidan´a) — Haydi sen söyle bakalım, sen ne hazırladın?
FİDAN — Ben şapka devrimini hazırladım. Babama sordum. Birçok kitaplar okudum. öğrendim ki; biz eskiden şapka değil, fes, sarık, külah, kavuk ve daha bilmem neler giyermişiz. Bütün bunlar çok eski ve ilkel şeylermiş. İnsanlar arasında kıyafetin elbette bir tesiri var. Kafamızın içini ne kadar işlersek işleyelim, ona medenî bir kıyafet vermeden kendimizi tanıtamaz ve sözümüzü dinleteme yiz. Avrupalılar bizi öyle mısır koçanı gibi uzun püsküllü kıpkırmızı bir fesle, üç etek cübbelerle, yedi arşın mermer sahi sarıkla görünce pek haklı olarak önem vermez ve bundan yüz, üç yüz sene evvelki adamlar zannederl ermiş. Ben bile bugün o eski kavuklu şalvarlı resimleri görünce ne kadar gülüyorum. Geçen gün bizim eski kıyafetimiz de gezen iki doğulu seyyah gördüm de Karagöz´le Hacivat sokağa çıkmış sandım. Asıl mesele: Cahil ve dindar halk bu kıyafetin değişmesini eskiden beri istemezmiş. Bilhassa başına şapka geçirenler gâvur sayılır ve öldürülürmüş. Bugün memleketi mize gelen bazı yabancılar, karşılarında aynen, Berlin, Paris sokaklarındaki adamları görünce kendileri ni henüz bir Avrupa şehrinde zannedere k Türkiye´ye ne zaman çıkacaklarını soruyorla r.
MERAL (Fidan a) — Sen bunun sırrını şapka devrimind e mi buluyorsu n? Şüphesiz şapka devrimi çok büyük. Fakat onu da hazırlayan başka bir devrim var. Sen kafanın içini değiştirmeden dışım zor değiştirirsin. Bence Türk devrimini n bundan daha büyük tarafı halka dini öğretmesidi r. Halk dinin ne demek olduğunu öğrenince şapka giyene artık gâvur demez. Eski devirde padişahlar halkı daha kolay soyabilme k için, onlara din namına birçok korkunç öğütler verir ve onları miskinleştirirlerm iş. Bilgiden, teşebbüsten, insanlık gururunda n mahrum kalan halk padişahı Allah´ın vekili sanır ve onun dediğine körü körüne kanaldı. Türk devrimi, bu yüzlerce yıldan beri kökleşmiş olan inanışları bir hamlede söküp attı. Millete dinin ve dünyanın ne demek olduğunu açıkça gösterdi.
ÇINAR (Meral´e) — İyi amma, tarih devrimi yapılmasaydı senin din devrimini de yarım kalırdı. Türk tarihinin tetkiki halka gösterdi ki hakiki din yüzyıllardan beri birçok masallarl a karıştırılan din değildir. Ve gene Türk tarihinin tetkiki gösterdi ki Türk Milleti küçük bir sülâlenin esiri değil, öyle yüzlerce sülâle yetiştirmiş ve bütün dünyaya medeniyet tohumu atmış eski bir varlıktır. Bu büyük hakikati Türk devrimine kadar ne Türkler, ne de Avrupa biliyordu . Yeni Türk çocuklarına milletler inin bu asil gururunu ve şuurunu veren Türk devrimi burada en büyük eserini göstermiştir. Çünkü yükselmek isteyen bir millete her şeyden evvel Millî gurur lâzımdır.
CEYLÂN (Çınar´a) — Çok güzel söyledin, Çınar... Fakat bu tarihi halka okutmak ve bu millî gururu duyurmak için ne ister biliyor musun? Maarif... Bu memleketi n asırlardan beri en büyük derdi bilgisizl iktir... Milyonlar ca halk en basit okuyup yazmayı bile bilmiyord u. Bugün okulsuz Türk köyü, öğretmensiz Türk çocuğu yoktur. İşte devrimin en şanlı tarafı. BULUT (Ceylân´a) — Ceylân, ya dil? Maarif ne ile olur? Eski idare halk okuyup öğrenerek hakkını aramasın diye bilgi dilini, ancak kırk senede öğrenilebil en, acayip ve bize tamamıyla yabancı bir hale getirmişti. O dille halk bir şey öğrenebilir miydi? Türk devrimi, Türk milletine Türk dilini getirdi. İşte devrimin en sevimli tarafı...
COŞAN — Sorarım sana, Bulut, Arap harfleri varken Türk dili var mıydı? Bu devrimin en büyük tarafı harf devrimidi r. Dilimiz zenginliğini ve güzelliğini yeni Türk harfleriy le göstermiştir.
YILDIZ (Hepsine birden) — Ben size bütün bunlardan daha büyük bir devrim göstereceğim: Ekonomi devrimi. Padişahlar zamanında Türk unsuru, asırlarca yabancı cephelerd e ve şahsî menfaatle r için süründürülmüş, ekonomide üstünlük, iş ve sanat yerli yabancıların elinde kalmıştı. Türk devrimi, medenî hayatın ekonomi mücadelesiyle kabil olduğunu bütün millete öğretti ve halka sanat, ticaret yollarını, istihsal kapılarını açtı. Bugün Türk askerliğinin Türk kahramanlığının yanında bir de Türk işçiliği vardır. Şu giydiğin şapka Türk malıdır. Bu elbisenin kumaşı Türk tezgâhında dokunmuştur. Şu ayakkabı, iğneden ipliğine varıncaya kadar Türk fabrikasında yapılmıştır. İşte devrimimi zin en canlı tarafı.
PINAR — Ben bütün bu eserlere bir ana buldum. Eğer Cumhuriye t olmasaydı bu saydıklarınızın hiçbiri meydana gelmezdi. Türk devrimini n en ölmez temeli eski idareyi yıkarak Cumhuriye ti kurmasıdır. Saydığımız devrimler in hepsi Cumhuriye tin eseridir.
GÜNDÜZ — Ben bundan daha büyük bir temel biliyorum ki, Türk devrimini n en inanılmaz tarafı odur. O olmasaydı saydıklarınızın hiçbiri olmazdı. Hattâ Cumhuriye t bile. Hattâ siz ve ben bile... Bunu ihtiyar tarih de biliyor, bütün dünya da tanıyor. Fakat siz unuttunuz . HEP BİRDEN — Söyle, sen söyle, söyle, söyle...
GÜNDÜZ — Kurtuluş Savaşı...
HEP BİRDEN — Yaşa, yaşa, doğru, doğru... (Gürültü inerine öğretmen içeri girer.)
3. SAHNE
öĞRETMEN -— Çocuklar, ne var, ne oluyorsun uz?
GÜNDÜZ — Efendim, Türk devrimini n en büyük tarafı nedir diye münakaşa ediyoruz.
öĞRETMEN — Çok güzel. Ne diyorsunu z bakayım?
GÜNDÜZ — Efendim, ben diyorum ki Kurtuluş Savaşıdır.
öĞRETMEN — Siz, ötekiler?
PINAR — Efendim, ben Cumhuriye t dedim.
öĞRETMEN — Sen, Coşan?
COŞAN — Harf devrimi, efendim.
öĞRETMEN — Yıldız sen?
YILDIZ — Ekonomi devrimi.
öĞRETMEN — Ceylân, sen ne dedin?
CEYLÂN — Efendim, maarif devrimi.
öĞRETMEN (Meral´e) — Sen?
MERAL — Din devrimi, efendim.
öĞRETMEN (Fidana) — Sen?
FİDAN — Şapka devrimi, efendim.
öĞRETMEN — Sen Filiz?
FİLİZ — Kadınların yükselmesi, efendim.
öĞRETMEN —- Bulut sen?
BULUT — Dil devrimi efendim.
öĞRETMEN — Hepiniz güzel bulmuşsunuz, çocuklar.
GÜNDÜZ — Efendim, hangimizi nki en doğru?
FİDAN — Hangisi en büyük, efendim, siz söyleyin.
PINAR — Efendim, hangimizi n bulduğu en kıymetli?
öĞRETMEN — Hepinizin bulduğu da büyük, hepsi bir.
FİDAN — Hiç öyle olur mu, efendim, elbette birisi en kıymetli?
öĞRETMEN — Senin başka kardeşlerin var mı, Fidan?
FİDAN — Üç kardeşim daha var efendim.
öĞRETMEN — Babanıza hiç sordunuz mu, ona göre hanginiz en kıymetlisin iz?
FİDAN — Sorduk, efendim, hepiniz bence birdir diyor.
öĞRETMEN — Gördün mü? İşte Türk devrimini n bütün bu kollarının da hepsi bir babanın çocuklarıdır. Hepsi aynı derecede büyük, aynı derecede kıymetlidir . Türk devrimini n en büyük ve en kıymetli tarafı bütün bunları meydana getiren devrim babasıdır. Onu bulun bakayım. HEPSİ BİRDEN (Sevinçten haykırarak) — Atatürk, efendim. Atatürk, Atatürk... (Perde kapanır.)
Vasfi Mahir KOCATÜRK