Gelibolu Cephesi'nde vukû‘ bulan muharebât‑ı ahîreye dair Karargâh‑ı Umumî tarafından neşredilen tebliğ‑i resmîlerde beyân edilmiş olduğu vechile müsâdemât‑ı mezkûrede düşmanlarımızdan ma‘a‑zâbitân bir hayli Fransız ve İngiliz askeri esir edilmiş idi.
Bunlar meyânında yaralı olarak kayd‑ı esarete düşenlerden bir İngiliz neferi resmi bâlâya derc edilen çakıyı, yanında mecrûh yatmakda olan bir askerimize karşı isti‘mâl ederken yakalanmışdır. Hem batırmak hem de gayet keskin olduğu için yarıp deşmek gibi her iki husus için ayrı ayrı ve batırıldıkdan sonra sağa ve sola çevrildikde her iki hususu aynı zamanda îfâ edecek sûretde imâl edilmiş olan bu sustalı çakının şehirler dahilinde veya dağ ve bayırlarda icrâ‑yı fezâhat ve şekâvet eden hazele makûlesi kesân tarafından isti‘mâli pek şâyi‘ olduğu malum bir keyfiyet ise de haydudlara lâyık olan böyle bir âlet‑i kâtı‘anın bir millet‑i mütemeddine hâlinde yaşayan bir kavmin asâkir‑i muntazaması yedinde âlet‑i harb olarak kullanıldığını ilk defa İngiliz hey’et‑i seferiyesinde görüyoruz. Düşmanı hareketden âtıl bırakmaya hâdim her vâsıtanın sustalı çakı şeklinde dahi olsa âlet‑i harb olarak isti‘mâlinde ne beis görülebileceği gibi bir sual ile hayret ve nefretimize mukabele mümkün olabileceğini kabul etsek dahi bir çakının mecrûhen yere düşmüş bir düşman neferi üzerinde isti‘mâline sâik olan gılzat‑ı tab‘ ve hiss‑i vahşeti hiçbir mülâhaza, hiçbir lüzum ve ihtiyac‑ı harb ma‘zûr gösteremez. Bu fi‘l‑i menfûrun İngilizler gibi sıfat‑ı hakikiye‑i medeniyeti başka hiçbir kavme lâyık görememek derecesinde taassub ve enâniyet gösteren bir millet efrâdından sudûru insanı insaniyetden nevmîd edecek hâlât‑ı müstekrehedendir.
Osmanlıların üserâyı yamyamlar gibi ekl etdiklerini İngiliz neferâtına telkin ederek kumandaları altındaki kıta‘âtı hâl‑i esarete karşı müteyakkız ve mütevakkî bulundurmaya çalışan İngiliz zâbitânının eser‑i tavsiyesi olduğuna şübhe olmayan fi‘l‑i mezbûru Osmanlı neferâtının hâlât‑ı mümâsilede düşmanlarına karşı gösterdikleri muamele‑i merdâne ile mukayese edecek olursak bizlere teveccüh eden bî‑pâyân esbâb‑ı mübâhât ve tefâhüre mukabil düşmanlarımızın bî‑taraf erbâb‑ı tedkik ve insaf nazarındaki mevki‘‑i hakikîlerinin bir hakikî mezelletden başka bir şey olamayacağı tezâhür eder. Hastahânelerimizin birinde mecrûhen esir bulunan birkaç İngiliz neferini ‑cümle hastagânı bilâ‑tefrîk‑i cins ve mezheb aynı hiss‑i insaniyet ve şefkat ile tedavi eden‑ hanımlarımıza yatağından parmağıyla göstererek: "Bu sıbyânlara silah çekmek mekrûhdur." diyen arslan yürekli merd Türk'ün şu sözü kadar büyük bir alâmet‑i temeddün ve ulüvv‑i cenâb olamaz.
15 Ağustos sene [1]331 / [28 Ağustos 1915]
Bunlar meyânında yaralı olarak kayd‑ı esarete düşenlerden bir İngiliz neferi resmi bâlâya derc edilen çakıyı, yanında mecrûh yatmakda olan bir askerimize karşı isti‘mâl ederken yakalanmışdır. Hem batırmak hem de gayet keskin olduğu için yarıp deşmek gibi her iki husus için ayrı ayrı ve batırıldıkdan sonra sağa ve sola çevrildikde her iki hususu aynı zamanda îfâ edecek sûretde imâl edilmiş olan bu sustalı çakının şehirler dahilinde veya dağ ve bayırlarda icrâ‑yı fezâhat ve şekâvet eden hazele makûlesi kesân tarafından isti‘mâli pek şâyi‘ olduğu malum bir keyfiyet ise de haydudlara lâyık olan böyle bir âlet‑i kâtı‘anın bir millet‑i mütemeddine hâlinde yaşayan bir kavmin asâkir‑i muntazaması yedinde âlet‑i harb olarak kullanıldığını ilk defa İngiliz hey’et‑i seferiyesinde görüyoruz. Düşmanı hareketden âtıl bırakmaya hâdim her vâsıtanın sustalı çakı şeklinde dahi olsa âlet‑i harb olarak isti‘mâlinde ne beis görülebileceği gibi bir sual ile hayret ve nefretimize mukabele mümkün olabileceğini kabul etsek dahi bir çakının mecrûhen yere düşmüş bir düşman neferi üzerinde isti‘mâline sâik olan gılzat‑ı tab‘ ve hiss‑i vahşeti hiçbir mülâhaza, hiçbir lüzum ve ihtiyac‑ı harb ma‘zûr gösteremez. Bu fi‘l‑i menfûrun İngilizler gibi sıfat‑ı hakikiye‑i medeniyeti başka hiçbir kavme lâyık görememek derecesinde taassub ve enâniyet gösteren bir millet efrâdından sudûru insanı insaniyetden nevmîd edecek hâlât‑ı müstekrehedendir.
Osmanlıların üserâyı yamyamlar gibi ekl etdiklerini İngiliz neferâtına telkin ederek kumandaları altındaki kıta‘âtı hâl‑i esarete karşı müteyakkız ve mütevakkî bulundurmaya çalışan İngiliz zâbitânının eser‑i tavsiyesi olduğuna şübhe olmayan fi‘l‑i mezbûru Osmanlı neferâtının hâlât‑ı mümâsilede düşmanlarına karşı gösterdikleri muamele‑i merdâne ile mukayese edecek olursak bizlere teveccüh eden bî‑pâyân esbâb‑ı mübâhât ve tefâhüre mukabil düşmanlarımızın bî‑taraf erbâb‑ı tedkik ve insaf nazarındaki mevki‘‑i hakikîlerinin bir hakikî mezelletden başka bir şey olamayacağı tezâhür eder. Hastahânelerimizin birinde mecrûhen esir bulunan birkaç İngiliz neferini ‑cümle hastagânı bilâ‑tefrîk‑i cins ve mezheb aynı hiss‑i insaniyet ve şefkat ile tedavi eden‑ hanımlarımıza yatağından parmağıyla göstererek: "Bu sıbyânlara silah çekmek mekrûhdur." diyen arslan yürekli merd Türk'ün şu sözü kadar büyük bir alâmet‑i temeddün ve ulüvv‑i cenâb olamaz.
15 Ağustos sene [1]331 / [28 Ağustos 1915]