AVRUPA'DA YENİLİKLER (Coğrafi Keşifler,Rönasans ve Reform Har.)

eceler

Yeni Üye
Üye
Katılım
11 Nis 2013
Mesajlar
4
Puanları
1
Yaş
123
Konum
gaziantep
AVRUPA'DA YENİLİKLER (Coğrafi Keşifler,Rönasans ve Reform Har.)

BULUŞLARIN SERÜVENİ
İnsanların, avladıkları hayvanları kesip parçalamak, kemikleri kırmak için çakılları ve taşları kullandıkları zamandan beri bu aletlerde sürekli devam edecek bir gelişme, teknolojik gelişmeler başlan bulunuyordu.
CAM: Camın hammaddesi kumdur. Kumun yapısında bulunan silisyum dioksit, yüksek sıcaklıkta erir. Camın dayanıklı olmasını sağlamak, yumuşaklığı¬nı artırmak ve renk katmak için çeşitli maddeler katılır.
Mezopotamya’da bulunan ilk cam örneklerinin tarihi MÖ 3. yüzyıla dayanır. MÖ 1000 yıllarında Mısırlılar cam elde etmeyi başardılar. Suriyeli cam ustaları “Cam Üfleme Tekniği’ni kullandılar.
Türklerde cam sanatı Selçuklularla beraber başladı ve İstanbul’un alınışından sonra Osmanlı döneminde gelişti. İstanbul ve çevresinde 14. yüzyılın başlarında “Çeşm-i Bülbül” adı verilen bir cam çeşidi yapılmaya başlandı. Türkiye’de ilk cam fabrikası 1934 yılında Paşabahçe’de kuruldu.
Çeşm-i Bülbül: Anadolu atölyelerinin çıkardığı bir üründür. Bu teknik, modern cam endüstrisinin ilerlemiş yöntemlerinin bile geleneksel ustaların çalışmalarını geçemediği bir tekniktir.
MÜREKKEP: Günümüzden yaklaşık yedi bin yıl önce Mezopotamya’nın verimli toprak¬larında tarımın gelişmesiyle yazılı kayıtlar tut¬ma zorunluluğu ortaya çıktı. Babiller ve Mısır¬lıların başlangıçta kullandıkları yazma aracı basit çakmak taşı iken, bunun yerini ucu yon¬tulmuş çubuk aldı. MÖ 1300′e doğru Çinliler ve Mısırlılar kandillerde aydınlatmadan olu¬şan isi su ve bitki zamklarıyla karıştırarak ha¬zırlanan mürekkebi buldular.
İlk çağlarda kullanılan mürekkep, parşömen üzerine yazmak için deriye iyice sinen ve silinmesi ko¬lay olmayan, özel dayanıklı bir mürekkepti. Bu mürekkep, bugünde birçok mürekkeplerin yapıldığı gibi mazı soyundan (mürekkep kozası) demir sülfattan ve reçineden (ya da Arap zamkından) yapılırdı.
Eski mürekkebin önemli bir özelliği, yazının renginin yazarken çok soluk olması ve daha sonra kendi kendine kararmasıydı. Günümüzde kullanılan mürekkep de ise içine boya katılmasından dolayı böyle bir durum yaşanmıyor dolayısıyla yazan kişinin de okuyan kişi kadar iyi görebilmesini sağlıyor.

TEKERLEK: Tekerlek bütün çağların en önemli mekanik icadıdır. Makinelerin çoğunda, saatlerde, yel değirmenlerinde, buhar makinelerinde ayrıca otomobil, bisiklet gibi taşıtlarda tekerlek ve tekerlek ilkesine dayanan dişli ve çarklar vardır.
Kesile ağaç kütüklerinin yuvarlanmasının görülmesi tekerleğin atası sayılır. En eski tekerlek yaklaşık 5000 yıl önce Mezopotamya’da yapılmıştır. Çömlekçilerin toprağı şekillendirmede yardımca bir araç olarak kullandıkları tekerleğin arabalara takılması ulaşımda köklü bir dönüşüme neden oldu. İlk tekerlek kalın kalasların, yan yana getirilip tutturulduktan sonra yuvarlak biçimde kesilmesiyle elde edilen disklerdi. MÖ 200 yılında parmaklı (ispitli) tekerlek icat edildi. Parmaklıkları deri ya da metal şeritle sağlamlaştırıldı. Böylece ilk lastikler ortaya çıktı. Zamanla sabit bir dingilin çevresinde dönen tekerlekler yapıldı.

MUM: Günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce ortaya çıktı. Mum çevresi balmumuyla ya da don yağıyla sarılmış bir fitilden oluşur, yakılan fitilin alevi balmumunun ya da don yağının bir bölümünü eritir; böylece fitil sürekli yanarak ışık saçar. Bu bakımdan mum, kullanılması daha kolay bir yağ lambasıdır.
Yağ lambaları ve mumlar gazyağıyla aydınlatmanın yaygınlaştığı 19. yüzyıla kadar başlıca yapay ışık kaynakları olmayı sürdürdüler.

BARUT: Çinliler tarafından bulunmuştur. Daha sonra Türkler vasıtasıyla Çinlilerden Müslüman Araplara geçmiştir. Haçlı Seferleri sırasında Avrupalılar barut yapmayı Müslümanlardan öğrendiler Barut sayesinde top, tüfek gibi ateşli silahlar yapıldı.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul surlarını yıkabilecek toplar yaptırması, Avrupa krallarının işine yaradı. Krallar büyük toplar sayesinde söz geçiremedikleri derebeylerin şatolarını yıktılar, böylece Avrupa’da derebeylerin egemenliklerine son veren krallar siyasi güçlerini artırdılar.
Ateşli silahlarda kullanılan barut yol yapımında, maden çıkarılmasında da kullanılmaktadır.
 

eceler

Yeni Üye
Üye
Katılım
11 Nis 2013
Mesajlar
4
Puanları
1
Yaş
123
Konum
gaziantep
AVRUPA'DA YENİLİKLER (Coğrafi Keşifler,Rönasans ve Reform Har.)

SÖZ UÇAR YAZI KALIR
Günümüzden yirmi bin yıl önce mağara duvarlarına çizilen hayvan resimleriyle başlayan insanın iz bırakma tutkusu, altı bin yıllık bir geçmişi olan yazının ortaya çıkarılmasında atılan ilk adımlardır.
Tarih, insanın yazıyı bulmasıyla başladı. Konuşurken çıkarılan seslere bir takım işaretler karşılık olabilirdi.
İlk yazı nesneleri gösteren resimler şeklindeydi. Konuşma dilini yazı diline çevirmeyi başaran Sümerler düşünceyi ve tarihi gelecek kuşaklara bırakma yöntemini bulmuş oldular. Sümerlerin kil tablet üzerine yazdıkları harflerin biçimi çiviye benze¬diği için bu yazıya çivi yazısı adı verildi. Çivi yazısını Babil ve Hitit gibi uygarlıklarda kullanmışlardır.
Eski Mısırlıların kullandığı resimli yazıya “hiyeroglif” denir. Bu yazıda harfler resimlerle ifade edilir. Hiyeroglif yazılar yalnızca duvara ve anıtlara yazılırdı.
Güney Amerika uygarlığı olan İnkalar “Khipu” adı verilen düğümlerden oluşan ip demetlerinden yararlanıyorlardı. “Khipu”lar sayısal kayıtları tutmak için kullanılmakta her ip farklı renkte ve farklı düğüm şeklindeydi.
Fenikeliler yazıyı çeşitli harflerle anlatarak ilk alfabeyi icad ettiler. Bu alfabe Yunanlılar ve Romalılar tarafından da geliştirilerek Latin Alfabesi oluşturulmuştur.
Gutenberg ise yazıyı daha seri bir şekilde kopyalayan bir matbaa geliştirmiştir. (1457)
Osmanlı Devleti’nde Kâğıt ve Matbaa
Dünya’da bilinen ilk matbaa Budizm’in Japonya’da yayılması için Çinliler tarafından kul¬lanılmıştır.
Asya’da yer alan Uygurların da matbaacı¬lık faaliyetine başlamalarında komşuları olan Çin etkili olmuştur.
Matbaanın başlangıcının tam olarak bilin¬memesine rağmen modern matbaayı 15. yüzyılın ortalarında Alman matbaacı Johanne Gutenberg yapmıştır.
Matbaanın Osmanlı Devleti’nde kullanılma¬sı 18. yüzyılda gerçekleşmiştir. Ancak Osmanlı Dev¬leti’nde yaşayan Musevi ve Ermeni azınlıklar matba¬ayı kullanarak kendi dillerinde kitaplar basmışlardır.
1727′de ilk Türk matbaası kurulana kadar Türkçe kitap basılmamıştır.
Osmanlı Devleti, Lale Devri’nde Batı’nın ilerleyişini takip etmek için Avrupa ülkelerine elçi¬likler açmış ve konsoloslar atamıştır. Bunlardan biri olan ve Fransa’ya elçi olarak atanan 28 Meh¬met Çelebi’den, Fransa’nın uygarlık, eğitim, as¬kerî alandaki gelişmeleri takip ederek rapor etme¬si istenmiştir. 28 Mehmet Çelebi’nin oğlu olan Said Mehmet Efendi, gelişmenin eğitimden kay¬naklandığına ve bunun için matbaanın gerekli ol¬duğuna inanmıştır.
Osmanlı Devleti’nde Türk matbaacılığının ortaya çıkmasında önemli şahsiyetlerden biri İbrahim Müteferrika’dır. İbrahim Müteferrika önemli bir diplomat olmasına rağmen özellikle yayımcı kişiliği ile ta-nınmıştır. 1719 yılından itibaren matbaacılıkla il¬gilenen İbrahim Müteferrika, 1726 yılında Matba¬anın Gerekleri adlı bir dilekçeyle dönemin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile şeyhülis¬lama başvurdu. Ancak sadece din dışı kitapların basımı için izin alabildi. 1727 yılında da Sait Efen¬di ile birlikte ilk Osmanlı matbaasını kurdu.

Matbaanın Osmanlı Devleti’ne geç gelmesinin nedenleri;
1. Dinî tutuculuk, 2. Teknik nedenler,3. Toplumun hazır olmaması,4. Hattatlık mesleğinin yaygın ve geleneksel bir uğraş olarak etkin olmasıdır.
 

glayör

Üye
Üye
Katılım
22 Mar 2009
Mesajlar
10
Puanları
1
Yaş
123
Konum
artvin
AVRUPA'DA YENİLİKLER (Coğrafi Keşifler,Rönasans ve Reform Har.)

Ellerinize sağlık. Teşekkürler.
 
Üst