Çanakkale savaşına Katlan Ordular

erkanisanmaz

Site Yöneticisi
Yönetici
Admin
Katılım
21 Ocak 2007
Mesajlar
8,562
Puanları
683
Yaş
48
Konum
Denizli
Web sitesi
www.sosyalbilgiler.biz
Osmanlı Ordusu

Osmanlı ordusu, Anadolu Türkleri’nin yanı sıra Arap, Ermeni, Kürt ve Suriyeli azınlıklardan oluşuyordu. Bu ordu, Balkan savaşında çok kötü savaşmış ve büyük bir hezimete uğramıştı. Şiddetle yeniden organize olmaya ve reforma ihtiyacı vardı. Bu nedenle, 1913’teki Jön Türk hükümeti, 1800’ün ortalarından beri uygulanan anlaşma çerçevesinde Almanya’dan askeri ıslah heyeti talep etti. Alman genelkurmayı da, bu iş için tanınmış generallerinden Liman von Sanders’i görevlendirerek Türkiye’ye gönderdi.

Savaşın başladığı günlerde, Osmanlı ordusu 36 tümenden oluşan 3 orduluk bir güçtü. Ordu sayısı, seferberlik ilanından sonra arttırıldı ama, ordu mevcudundaki artış çok fazla olmadı, kapasite 43 tümenin üzerine çıkarılamadı.

Ordunun başkomutanı, aynı zamanda Padişah ve Müslümanların Halifesi olan Sultan V. Mehmet’ti. Enver Paşa da, hem Başkomutan Vekili, hem de Padişah Damadı olarak tüm kontrolü elinde tutuyordu. Kurmay Başkanı ise bir Alman subayı olan Bronsart von Schellendorf’tu (Bronsart Paşa)… Enver Paşa, ordu üzerindeki bu gücü eline geçirir geçirmez yaklaşık 1000 kadar üst rütbeli subayı emekliye sevk etmiş ve çok hızlı ve hak etmeden rütbe alarak çok yükselmiş bazı subayların da rütbelerini indirmişti.

Bu ordu, gerek eğitim, gerekse donanım açısından bir felaket durumdaydı. Çoğu alaydan yetişme, günün askeri teknolojisinden habersiz, okuma-yazma bile bilmeyen yaşlı üst rütbeli subayların emrinde, kimi aylar maaşlarını bile alamadan görev yapan, geçim derdine düşmüş küçük rütbelilerin yönettiği askerler, yaklaşık 4 yıldır cepheden cepheye sürünüyordu. Giyim-kuşam, teçhizat ve askeri malzeme çok eksikti. Kimi bölüklerde 20 ayrı marka tüfek bulunuyor, kimi tüfekler de hiç çalışmıyordu. Cephane olmadığı gibi, ülkede cephane üretecek fabrika da yoktu. Cephane, o güne kadar hep yabancı ülkelerden alınmıştı ve 1914 yılının sonbaharından itibaren de bu ülkelerle savaş hali mevcuttu. Küçük silahlar için ilk cephane fabrikası, Liman von Sanders’in girişimleri ve Alman yardımıyla 1915 başlarında İstanbul’da kurulmuştu.

Osmanlı ordusu, savaşın ilk yıllarında özellikle Gelibolu’da ve Kafkaslar’da cephane açısından büyük sıkıntılar çekti. Alman müttefiklerin cephane yardımı da ancak savaşın 2. yılında mümkün olabildi. Bu ordu, cephanenin yanı sıra iaşe zorluğu da çekmekteydi. Askerin yiyeceği çok zor temin ediliyor, kimi zaman sıcak bir yemek bile yiyemiyordu. Sıcak ülkelerde savaşan birlikler kuzeye gönderildiklerinde, giysi takviyesi yapılamıyordu. Sarıkamış’ta yazlık elbiseyle eksi 40 derece soğukta aç-bilaç savaşa sürülen 90.000 kişilik 3. Ordu’nun yüzde 80’i donarak ölmüştü.

Savaş sırasında düzgün kayıtlar tutulamadığından, Osmanlı ordusunun kayıplarının net miktarı hiç öğrenilemedi; şehit sayısının 470.000 ile 530.000 arasında, yaralıların 750.000, diğer nedenlerle ölümlerin de 100.000 civarında olduğu iddia edildi.


Alman Ordusu

Alman ordusu, 1914’te dünyanın en güçlü, en etkili ordusu olarak tanınıyordu. Kısa bir dönem mecburi askerlikten sonra uzun süreli ihtiyat görevi yapan erkeklerden oluşuyordu. Çok sayıda deneyimli üst rütbeli subayların eğittiği bu ordu, disiplini ve işleyişiyle de dikkatleri çekiyordu.

Planlama ve operasyonun bir kurmay heyeti tarafından yapıldığı bu ordunun resmi komutanı Kaiser II. Wilhelm’di ama, savaş alanlarındaki yönetim, Kaiser’in kurmay başkanı Helmuth von Moltke’deydi. Daha sonraki yıllarda onun yerine Erich vo Falkenhayn (1914-1916), sonra da Paul von Hindenburg (1916-1918) geçti.

Alman ordusu, 1914’te 700.000 kişilik 25 kolordudan oluşuyordu. Bu kolordular sekiz ordu komutanlığına, daha ileriki yıllarda da on ordu komutanlığına bölünmüştü. Her iki tümen, bir süvari alayı ve destek birlikleriyle güçlendiriliyordu.

Savaşın ilk haftasında Alman ordusuna, ihtiyatlardan 4 milyona yakın asker çağrıldı. Ağustos 1916’da, batı cephesinde 3 milyona, doğu cephesinde ise 2 milyona yakın asker savaşıyordu.

Kasım 1918’de savaş sona erdiğinde, Alman ordusunun 1,75’i ölü, 5 milyon kaybı vardı… Savaş sonunda yapılan Versailles Antlaşması’nda, Alman ordusunun mevcudu 100.000 askerle sınırlandı.

Avustralya ve Yeni Zelanda orduları (AIF + NZEF=ANZAC)

Avustralya, yüzyılın başında, Britanya İmparatorluğu’nun kendi kendini idare eden dominyonlarından biriydi. Parlamento üyeleri seçmenlerce seçiliyor, federal hükümet bir İngiliz Genel Vali tarafından atanıyordu. Aynı yıllarda kıtanın nüfusu, genellikle sahillerde toplanan 5 milyon kişi kadardı. Kıta içlerinde yaşayan 200 bin kadar da Avustralya yerlisi (Aborigine) vardı.

Avustralya ordusu 1901’de kuruldu. Başta küçük bir güçtü ama, kısa zamanda gönüllülerden oluşan düzenli bir ordu haline geldi. 1914’te sayısı 45.000’e ulaşmış olan bu ordu, kanunla silahlı eğitim altına alınmış yetişkin erkeklerden oluşuyordu.

Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı günlerde Avustralya hükümeti, Britanya’ya 20.000 kişilik bir güç göndermeyi taahhüt etmişti. Sadece ülkeyi savunma amacıyla kurulmuş olan düzenli ordudan ayrılan bu güce de Avustralya Kraliyet Güçleri (AIF) adı verildi.

Yeni Zelanda’da ise her erkek, 12 yaşından itibaren askeri eğitim alıyordu. 1911’de ülke, 25.000 kişilik bir milis gücüne sahipti. Ağustos 1914’te, Yeni Zelanda Seferi Kuvvetleri (NZEF) adıyla oluşturulan güce katılanlar, bu milis gücünden gönüllü olarak gelenlerdi… NZEF, General Alexandre Godley komutası altında AIF’e katıldı.

İlk AIF ve NZEF birliklerini taşıyan gemi, Avustralya’yı 7 Kasım 1914’te terk etti. Bu birlikler, İngiliz silahlarıyla eğitim yapmaları için Mısır’a indirildiler. Orada, bir araya getirilen Avustralya ve Yeni Zelanda kolorduları, o günden itibaren Avustralya ve Y. Zelanda Kolordusu (ANZAC) olarak adlandırıldılar. Bir kısmı Süveyş Kanalı’nın korumasına ayrılan bu kolordunun geri kalan kısmı, General William Birdwood komutasında Gelibolu harekatına gönderildi.

ANZAC birlikleri, 25 Nisan 1915’teki çıkartmadan Gelibolu’dan tahliye edildikleri 1916’nın Ocak ayına kadar, üçte biri ölü olmak üzere 33.600 kayıp verdiler…


İngiliz ordusu

20. yüzyılın başında İngiliz ordusu, gönüllü ve düzenli askerlerden oluşan küçük bir güçtü. Boer Savaşı’ndan sonra İngiliz Savaş Bakanı Richard Haldane, yabancı bir ülkede savaş ihtimaline karşı Britanya Seferi Kuvvetleri’ni (BEF) oluşturdu. Ağustos 1914’te, 250.000 askerden oluşan İngiliz ordusunun 120.000’i, bu Seferi Kuvvetler’e aitti. Britanya, Avustralya, Y. Zelanda ve Kanada gibi sömürgeler dışında dünyanın hemen her yerindeki İngiliz topraklarında asker bulunduruyordu.

Savaş ilanı sırasında Savaş Bakanlığı’na Lord Kitchener atanmış; o da hızla askere alma işlemini başlatmıştı. İlk günlerde, günde ortalama 33.000 kişi asker olmak için başvuruyordu. Bu da orduda ciddi bir soruna neden oldu; ilgililer, bu askerlere ne üniforma, ne silah, ne de cephane yetiştirebiliyordu. 1916 başında, Britanya ordusuna 2,6 milyon kişi yazılmıştı ama yöneticiler daha fazla asker gerektiğini düşünüyorlardı.

Savaş boyunca bu ordunun 1,6 milyon askeri yaralanmış, 665.000’i ölmüş, 150.000 kadarı da kayıp ya da ölü olarak kayıtlara geçmişti.

Britanya Seferi Kuvvetleri (BEF)

Savaşın ilanında, Sir John French komutasında 4 piyade tümeni Belçika’ya gönderilmesine karar verildi. Ekim 1914’te BEF, 7 piyade ve üç süvari tümeniyle Fransa ve Belçika’da savaşıyordu.

Aralıkta BEF, birinci ve ikinci olmak üzere iki orduya ayrıldı. 3. Ordu Temmuz 1915’te,
4. Ordu da Mart 1916’da kuruldu. Sir John French, Aralık 1915’e kadar BEF’in komutanıydı. Bu tarihte yerini Sir Douglas Haig’e bıraktı…

Newfoundland Ordusu

Newfoundland Meclisi, 1914 Ağustosu’nda İttifak güçlerine katılmaya karar verdi ve 250.000 kişilik nüfusundan 6500 kişiyi savaşa gönderdi. Newfoundland Alayı olarak tanınan bu birlik, gerek Gelibolu’da, gerekse batı cephesinde 2000 kişi kaybetti.

Fransız Ordusu (AEF)

1914 Ocak ayında Fransız ordusu 777.000 Fransız ve 46.000 koloni askerinin oluşturduğu 47 tümenlik bir güçtü. 21 bölgesel kolordu biçiminde teşkilatlanmış; süvari ve topçu birlikleriyle donatılmış bu gücün büyük bölümü da anavatanda, özellikle doğu sınırında yerleşikti..

Almanya’yla savaş korkusu, Fransa’ya seferberlik ilan ettirmiş ve bu yolla yaklaşık 3 milyon kişiyi askere aldırmıştı. Savaşın ilk günlerinde batı cephesindeki ağır kayıpları, seferberlik yaş sınırını da 45’e kadar yükseltmişti.

Fransız ordusunun yapısı ve dengesi savaş boyunca değişti. Örneğin; 1918’de batı cephesindeki Fransız ordusunun yüzde 40’ı topçuydu. Makineli tüfek kullanımının artması, zırhlı araç ve tank kullanımı, piyade sayısını azalttı. 1915 Haziranı’nda 1,5 milyon olan piyade gücü de, 1918’de 850.000’e inmişti.

Savaş sonunda Fransa’nın zayiatı, 8,3 milyon askerin (500.000’i koloni birliği) yarısıydı. Ölü sayısı ise 1,5 milyondu.

Hint Ordusu

Hint Ordusu, Lord Kitchener tarafından, ordu komutanı olduğu 1902-1909 yılları arasında, 10 tümene ayrılmış 155.000 kişi ile 80.000 kişilik iç güvenlik güçlerinden oluşturulmuştu. Piyade ve süvarinin dörtte biri, topçunun da tamamı İngiliz kökenlilerden oluşuyordu. Savaşın başında Avrupa’daki batı cephesine ilk olarak 70.000 kişi gönderildi. Hintli askerler, Mezopotamya, Gelibolu, Filistin, Mısır ve Doğu Afrika’da da savaştılar

Yunan Ordusu

Barış zamanında Yunan ordusu 32.000 kişiydi. Balkan Savaşı’nda bu sayı 210.000’e çıkarılmıştı. Üst rütbeli subaylar kraliyet taraftarıydı ve İngiltere’den çok Almanya taraftarı olan Kral I. Konstantin’i destekliyordu. Dünya Savaşı’nın başında Yunan Başbakanı olan Venizelos, Britanya, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu askeri topluluğa bir askeri güçle katılmaktan yanaydı. Onun Çanakkale harekatına katılma konusundaki isteği, Kral Konstantin tarafından reddedildi ve istifası istendi. Yapılan seçimlerde yeniden seçilen Venizelos, Mart 1915’te seferberlik ilan ederek 150.000 kişilik bir güç oluşturdu ve bu gücün büyük kısmını Sırbistan sınırına yığdı. Ancak, İtilaf güçlerinin Selanik’e yerleşmesine izin vermesi nedeniyle Kral Konstantin tarafından tekrar kovuldu.

Girit’e kaçan ve orada bir devrim hükümeti kuran Venizelos, Selanik’teki İtilaf güçlerinin desteğiyle Atina üzerine yürümeyi planladı. 1917’nin Haziranı’nda Konstantin’in tahttan uzaklaştırılması üzerine tekrar güçlenince, İttifak güçlerine karşı savaş ilan etti. Girit’te

oluşturduğu 60.000 kişilik ordu, yeni ordunun çekirdeğini oluşturdu.



Kanada Seferi kuvvetleri (CEF)

1914’te Kanada, özellikle liman bölgelerini korumak amacıyla 3000 kişilik bir düzenli ordu bulunduruyordu. Bu ordu, yerel gönüllü milis güçlerinden oluşuyordu. Savaş çıkma olasılığına karşı, Kanada hükümeti, 1914 yazında Kanada Seferi Kuvvetleri’ne (CEF) asker toplama kararı aldı.

Ekim 1914’te 30.000 Kanada askeri İngiltere’ye eğitime geldi. Korgeneral William Anderson komutanlığındaki 1. Kanada Tümeni Şubat 1915’te batı cephesine ayak bastı ve doğrudan Ypres savaşına girdi. Bu askerlerin bir kısmı İngilizler’le birlikte Gelibolu’ya da geldi.
 
Üst