Sayın Müdürüm, Müdür Yardımcım, Kıymetli Öğretmenlerimiz, Değerli Velilerimiz ve Geleceğimizin Teminatı Sevgili Çocuklar,
İlk olarak sizlerden başlarınızı çevirmenizi ve gönderde süzülen şanlı bayrağımıza bakmanızı rica ediyorum. Ay-yıldızlı bayrağımıza, onun en yukarılarda dalgalanışına bir bakmanızı….
Ben, ne zaman ve nerede bayrağımızı görsem orada içimi bir huzur ve coşku kaplar. Eminim sizler de benim gibi al kanlara boyalı bayrağımızı her gördüğünüzde yüreğinizde bir ferahlama, bir gurur hissediyorsunuzdur. ünkü bayrak bir milletin namusu, özgürlüğünün nişanesi, bağımsızlığının sembolüdür.
Biz bugün; hastalıkta, sağlıkta, afetlerde, yangınlarda, hangi şartta olursak olalım, bu bayrağın altında dimdik durabiliyorsak bu, atalarımızın bizler ve bizlerin geleceği olan nesiller için verdiği soylu mücadelenin neticesidir. İşte bu sebeple konuşmama Kurtuluş Mücadele’sinin kıvılcımını yakan Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bağımsız devletimizin kuruluşuna hizmet eden tüm vatan evlatlarının aziz hatıraları önünde saygıyla eğilerek başlamak istiyorum. Ruhları şâd olsun!
Kurtuluş Mücadelesi, “Kayıtsız ve şartsız, bağımsız bir Türkdevleti kurmak” gibi kutlu bir ülkü ile başlayan, “Ya İstiklâl ya ölüm!” andıyla nihai hedefe ulaşılan bir mücadeledir.
Sevgili ocuklar,
Kurtuluş Savaşı, bu dünyanın görüp görebileceği en şanlı ve aynı zamanda en zorlu savaşlardan biriydi. Düşman çoktu; dört koldan saldırıyordu, her türlü silaha ve sayıca üstün bir orduya sahipti. Ancak… bilmedikleri ya da farkında olmadıkları bir şey vardı: Bu millet hür doğmuştu, hür yaşardı ve bayrağının yere inmesine son kişi de toprağa düşene kadar izin vermezdi. Kurtuluş Savaşı, var olmakla yok olmak arasındaki ince çizgide verilmiş ve yokluklar içinde kazanılmış bir var olma savaşıdır. Tamdört yıl sürmüştür. Savaş meydanlarında, düşman tarafından kuşatılmış köylerde, şehirlerde dört koca yıl; kadınıyla erkeğiyle, çocuğuyla verilmiş kutsal bir mücadeledir.
Cumhuriyet ise, bu mücadele sonunda Osmanlı Devleti’nin küllerinden doğan yeni devletin yönetim şeklidir. Aynı zamanda Cumhuriyet, yeni bir mücadelenin de başlangıcıdır. Bu yeni mücadelede düşman artık asker değildir. Düşman yoksulluktur, cehalettir, geri kalmışlıktır.
• Cumhuriyet, yurdun her yerine yayılacak olan bir seferberliğin ilk adımıdır.
• Cumhuriyet ayağında çarıkla gezen atalarımızın bastığı toprağa sahip çıkışıdır.
• Cumhuriyet, bir tas hoşafla tüm gün savaşan Mehmetçiğin ellerindeki kınadır.
• Cumhuriyet, cepheye yollarken eşini, oğlunu bir daha dönemeyeceğini bilmektir. Anaların, evlatların gözyaşıdır.
• Cumhuriyet, soğuk dağ başlarında kuru toprak üzerinde, düşman nereden vuracak diye diye uykuya dalamamaktır.
• Cumhuriyet, makineli tüfeğe karşı sabanla direnmektir.
• Cumhuriyet, “Geldikleri gibi giderler,” diyebilecek bir kararlılığa ve inanca sahip olmaktır.
• Atatürk gibi olmak, Atatürk gibi düşünmektir.
• Cumhuriyet, yoksulluğu, geri kalmışlığı ve cehaleti kabul etmemek, tüm dünyaya Türk’ün gücünü yeniden göstermektir.
• Cumhuriyet alın teridir, gözyaşıdır, emektir.
İşte bu sebeple sevgili çocuklarım, Cumhuriyet, bizlere korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için bırakılmış bir emanettir. Emanetimize sahip çıkmanın en güzel yolu ise çalışmak, çalışmak ve daha çok çalışmaktır. Çünkü Ulu Önder Atatürk’ün dediği gibi; “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.”
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Bayramımız kutlu, devletimiz baki olsun.