YAŞADIĞIMIZ YER ÜNİTESİ
Coğrafi Yönler
Herhangi bir yerin bilinen başka bir yere göre nerede bulunduğunu belirtmek için coğrafi yönlerden yararlanırız. Yurdumuzun, bölgemizin, başka ülkelerin yerlerini belirtirken de yönlerden yararlanırız.
Coğrafi yönler, güneşin doğuşuna ve batışına göre belirlenir.
Kuzey, güney, doğu ve batı olmak üzere 4 ana yön vardır. Doğu güneşin doğduğu, batı güneşin battığı yöndür. Ana yönler arasında 90°’lik açı vardır.
Ana yönlerin arasında kalan açının tam ortadan bölünmesiyle ara yönler belirlenir. Ara yönlerin adı ana yönlerin birleştirilmesiyle oluşmuştur. Ara yönler; kuzeydoğu, kuzeybatı, güneydoğu ve güneybatıdır.
Yönleri Belirlenmesi
Yönleri belirlemek için;
a- Güneşten,
b- Pusuladan,
c- Karınca yuvalarından,
d- Bahçeye dikilecek çubuktan,
e- Ağaç ya da kayaların yosunlu bölgelerinden,
f- Kutup Yıldızı’ndan yararlanabiliriz.
Güneşin doğduğu tarafa sağ kolumuz, battığı tarafa sol kolumuz gelecek şekilde kollarımızı açalım. Bu durumda sağımız doğu, solumuz batı, önümüz kuzey, arkamız güney yönünü gösterir.
Güneşten yararlanarak yönümüzü çubuk yöntemi ile de bulabiliriz. Öğle saatinde güneş gökyüzünde olabileceği en yüksek noktadadır. Bu sırada gölgeler en kısa şekliyle görülür. Gölgenin en kısa olduğu öğle vaktindeki yönü kuzeyi gösterir. Düz bir yere bir çubuk dikeriz. Belirli saatlerde çubuğun gölgesini ölçeriz. Gölgenin en kısa olduğu öğle vaktinde gösterdiği yön kuzeydir. Diğer yönleri de buna göre belirleyebiliriz.
Karıncalar yuvalarından çıkardıkları toprakları kuzeyden esen soğuk rüzgârlardan korunmak için yuvanın kuzeyine biriktirir (Kuzey Yarım Kürede). Buna göre diğer yönleri belirleyebiliriz.
Binaların, kayaların, ağaç gövdelerinin yosun tutan yüzeyleri kuzeyi gösterir. Kuzeyi belirledikten sonra diğer yönleri bulabiliriz.
Bulutsuz gecelerde yönümüzü bulmak için Kutup Yıldızı’ndan yararlanabiliriz. Kutup Yıldızı’nın yeri hiç değişmediğinden devamlı kuzeyi gösterir. Sürekli aynı yönü gösterdiğinden Kutup Yıldızı’nın diğer adı da Demirkazık’tır. Kuzeyi bulunca diğer yönleri kuzeye göre bulabiliriz.
Pusula saate benzer. Ortasında sağa sola hareket eden bir ibresi vardır. İbrenin koyu ucu her zaman kuzeyi gösterir. Pusula ile yönümüzü doğru belirlemek için pusulanın yatay tutulması ve onu etkileyecek demir vb. metallerden uzak olması gerekir.
Pusulayı ilk defa kullanan Çinlilerdir. Araplar 8. yüzyılda Çinlilerden pusulayı öğrendiler. 13. yüzyılda İtalyanlar pusulayı öğrenip tüm Avrupa’ya tanıttılar.
Pusulanın kullanılması gemiciliğin gelişmesini ve başta Amerika kıtası olmak üzere birçok yerlerin keşfedilmesini sağlamıştır.
Kroki
Bir yerin kuş bakışı görünüşünü düzlem üzerine gerçeğinden binlerce defa küçülterek çizebiliriz. Bu çizimler, ana hatlarıyla ölçülmeden kabataslak yapılmışsa buna kroki denir.
Krokiyi günlük yaşamımızda çok sık kullanırız. Evimize davet ettiğimiz bir arkadaşımıza evimizin adresini veririz. Ancak adres evi bulmasına yeterli olmayabilir. Ona evimizin krokisini caddeleri, sokakları veya herkesçe bilinen yerleri belirterek çizeriz.
Kroki çizilen kâğıdın yukarısı her zaman kuzeyi göstermelidir. Krokide belirli şekiller ve semboller kullanılıyorsa bunları ifade eden açıklamalar kâğıdın boş bir yerinde belirtilmelidir.
Hava Olayları
Sıcaklık, yağış, sis, nem ve rüzgâr hava olaylarıdır.
Bir yerde gün içinde meydana gelen hava olayları o yerin hava durumudur.
Hava durumunu açıklarken bulutlu, güneşli, yağmurlu, kar yağışlı, sisli, rüzgârlı gibi ifadeler kullanılır.
Hava durumu meteoroloji istasyonlarında önceden belirlenir. İletişim araçlarıyla duyurulur. Hemen her gün radyo, televizyon gibi iletişim araçlarından günlük hava tahminlerini izleriz. Ertesi günü pikniğe gidecek bir aile için havanın yağmurlu veya güneşli olması elbette önemlidir. Çiftçiler, balıkçılar, pilotlar, gemi kaptanları, dağcılar, kampçılar günlük işlerini hava olaylarına göre planlarlar.
Bir yerin hava durumu, günden güne, hatta gün içinde bile farklı olabilir. Bu farklılıkların uzun yıllar içinde gösterdiği ortalama değerler o yerin iklimini belirler. İklimin bilinmesi bu bölgede yetiştirilebilecek bitkilerin belirlenmesine de yardımcı olur.
Yurdumuzda Görülen İklim Tipleri ve Özellikleri
Yurdumuzda üç ana iklim tipi görülür. Bunlar Akdeniz iklimi, Karadeniz iklimi ve Karasal iklimdir.
Akdeniz iklimi: Bu iklim tipi ülkemizde en belirgin olarak Akdeniz kıyılarında görülmekle birlikte, Ege ve Marmara Bölgelerinde de etkili olmaktadır. Genel özellikleri şunlardır: Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Maksimum yağış kışın, minimum yağış yazın düşer. Yaz ve kış yağışları arasındaki fark oldukça fazladır. Yıllık yağış ortalaması, 600 -1000 mm arasındadır. Yıllık sıcaklık ortalaması 18 -20°C’dir. Ocak ayı ortalaması 8 -0°C’dir. Temmuz ayı ortalaması 28 -30°C’dir. Yıllık sıcaklık farkı 15-18°C’dir. Ege Bölgesinde dağların kıyıya dik uzanması, Akdeniz İkliminin iç kesimlere ulaşmasına olanak sağlamıştır. Marmara Bölgesinde görülen Akdeniz İkliminde, yazlar Akdeniz kıyılarına göre daha serin, kışlar ise daha soğuk ve karlıdır. Don olayı ve kar yağışı pek görülmez. Akdeniz İkliminin karakteristik bitki örtüsü zeytin, defne, mersin, kekik gibi bitkilerden oluşan makilerdir.
Karadeniz iklimi: Bu iklim Kuzey Anadolu Dağlarının Karadeniz’e bakan yamaçlarında görülür. Genel özellikleri şunlardır: Her mevsim yağışlıdır. Doğu Karadeniz Bölümünde maksimum yağış sonbaharda, minimum yağış ilkbaharda düşer. Yıllık yağış miktarı 2000 -2500 mm’dir. Batı Karadeniz Bölümünde maksimum yağış sonbaharda, minimum yağış ilkbaharda düşer. Yıllık yağış miktarı 1000 -1500 mm’dir. Orta Karadeniz Bölümünde ise maksimum yağış kışın, minimum yağış yazın düşer. Yıllık yağış miktarı 700 -1000 mm’dir. Karadeniz ikliminin görüldüğü alanlarda kar yağışlı günlerin ortalaması 18 gündür. Yıllık ortalama sıcaklık 13-5°C’dir. Ocak ayı ortalama sıcaklığı 6-7°C’dir. Temmuz ayı ortalama sıcaklığı 21-23°C’dir. Yıllık sıcaklık farkı 13-15°C’dir. Doğal bitki örtüsü ormandır. Yüksek alanlarda çayırlar görülür.
Karasal iklim: Ülkemizde Karasal İklim, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile İç Batı Anadolu Bölümünde görülür. Genel özellikleri şunlardır: Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. İç Anadolu Bölgesinde maksimum yağış ilkbaharda, minimum yağış yazın düşer. İç Anadolu da ortalama yağış 300-400 mm’dir. İç Anadolu’nun kış sıcaklık ortalaması, 1-2°C, yaz sıcaklık ortalaması, 22-23°C, yıllık sıcaklık ortalaması ise, 10-12°C’dir. Ege Bölgesinin İç batı Anadolu Bölümünde de yağışlar kıyı kesimine göre azdır. Doğu Anadolu Bölgesinin kuzeydoğu kesiminde yıllık sıcaklık ortalaması, 4-6°C’dir. Kuzeydoğu Anadolu’da kış sıcaklık ortalaması, -7, -10°C, yaz sıcaklık ortalaması, 17-19°C’dir. Yıllık yağış miktarı, 500-600 mm’dir. Güneydoğu Anadolu’da ise ortalama yağış, 400-700 mm’dir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde kış mevsimi pek donlu geçmemekle beraber, yaz mevsiminde şiddetli kuru sıcaklar egemendir. Güneydoğu Anadolu’da yıllık ortalama sıcaklık, 15-16°C, kış sıcaklığı, 3-4°C, yaz sıcaklığı ise, 30-35°C’dir.
Beşeri Unsurlar
İnsanlar ihtiyaçlarını karşılamak için bir yere yerleşir. Yerleştikleri yerlere barınmak için evler yaparlar. Evlerine ulaşmak için yollar, köprüler inşa ederler. Su ihtiyaçlarını karşılamak için barajlar, kanallar yaparlar. Barajlardan elektrik üretirler. Elektriği evlere ulaştırmak için direkler dikerler. İnsanların yaptığı tüm bular beşeri unsurlardır.
Doğal Unsurlar
Çevremizdeki toprak, göl, deniz, akarsu, dere, dağ, tepe, ova, orman, ağaç, köpek, kedi gibi varlıklar doğal unsurlardır.
Doğal Çevre
Çevremize baktığımızda doğal unsurlarla beşeri unsurların iç içe olduğunu görürüz. Günümüzde doğal unsurların bilinçsizce yok edilmesi bazı sorunlara yol açmaktadır. İnsanların ihtiyaçlarını karşılarken doğal çevreye zarar vermemeye özen göstermek gerekir. Doğal çevreye verilecek zarar hayatımızı olumsuz yönde etkiler. Örneğin ormanı yok ederek bina yaparsak o yerleşim yerinde hava kirliliği, toprak kayması, toprak erozyonu, sel, kuraklık gibi birçok olayla karşılaşırız. Dere yataklarını ya da denizi doldurup ev yaparsak bir gün bu evin yıkılabileceğini düşünmemiz gerekir.
Doğal çevrede yapılan değişiklikler çevrenin görünümünü de değiştirir. Yıllar önce yeşil alanlarla kaplı olan bir yerin yıllar sonra binalarla dolduğunu resimlerde görmek mümkündür. İnsanlar ihtiyaçları için yapacakları değişikliklerde doğal çevreye zarar vermemeyi ilke edinmelidirler.
Çukurova’nın Coğrafi Özellikleri
Çukurova verimli tarım alanlarına sahip, akarsu yönünden zengin bir bölgedir. Çukurova’nın; ova, dağ, akarsu gibi coğrafi özellikleri olduğunu söyleyebiliriz.
Ova Kavramı ve Ülkemizin Önemli Ovaları
Çevresine göre alçakta olan, akarsuların yüzeyden aktığı, alüvyonlarla örtülü geniş düzlüklere ova denir. Ovalar, kıyı ovaları ve iç ovalar olmak üzere iki gruba ayrılır. Ülkemizdeki kıyı ovaları genelde delta ovalarıdır. Bu ovalar, akarsuların denize ulaştıkları yerlerde alüvyon biriktirmesi ile oluşmuştur.
Karadeniz kıyılarındaki Bafra, Çarşamba; Ege kıyılarındaki, Küçük Menderes, Büyük Menderes, Gediz, Bakırçay; Akdeniz kıyılarındaki Çukurova ve Silifke ovaları önemli delta ovaları arasındadır.
En yükseği Hakkâri’deki Yüksekova olmak üzere Erzurum, Muş, Elazığ, Malatya, Altınbaşak (Harran), Konya, Kırşehir, Eskişehir, Bursa, Çivril ovaları önemli iç ovalarımız arasındadır.
Dağ Kavramı ve Ülkemizin Önemli Dağları
Yüksekliği 500 m den fazla olan yükseltilere dağ denir. Türkiye’nin kuzeyinde Karadeniz’e paralel olarak uzanan Kuzey Anadolu Dağları yer alır. Doğuda Gürcistan sınırından başlayan bu dağlar Sakarya Irmağı’nın doğusuna kadar uzanır. Kaçkar Dağı bu dağların en yüksek olanıdır. Çok yüksek ve birbirine paralel uzanan Doğu Karadeniz Dağları kıyı ile iç kesimler arasında ulaşımı zorlaştırır. Bağlantı Zigana Geçidi gibi dağların ulaşıma elverdiği geçitler yardımı ile sağlanır.
Dağlar Orta Karadeniz’e doğru alçalarak birbirinden uzaklaşır. Burada yer alan Canik Dağları fazla yüksek olmayıp daha İç Anadolu’ya doğru sokulmuştur.
Türkiye’nin güneyinde yer alan dağ sıralarına genel olarak Toros Sıradağları adı verilir. Batıda Ege Bölgesi’nden itibaren başlayan bu dağlar, doğuda Hakkari yöresine kadar devam eder. Bir sıra halinde uzanan Geyik, Bolkar, Aladağ, Tahtalı, Binboğa, Nur dağları ve Güneydoğu Toros dağlarından oluşur. Bu dağlar sırasında bağlantı Gülek, Sertavul, Çubuk, Belen gibi doğal geçitler yardımıyla sağlanır.
Kuzey Anadolu Dağları ve Toros Dağları Türkiye’nin doğusunda birbirine yaklaşır. Bu dağlar arasında sıradağ özelliği gösteren Mercan, Karasu-Aras, Bingöl dağları ile Ağrı, Tendürek, Süphan ve Nemrut dağları yer alır.
Yurdumuzun batısında yer alan dağlar Marda Dağı, Yunt Dağı, Boz Dağlar, Aydın Dağları ve Menteşe Dağları’dır.
İç kesimlerde Murat Dağı, Emir Dağı, Eğrigöz Dağı yer alır.
Akarsu Kavramı ve Ülkemizin Önemli Akarsuları
Bir kaynaktan çıkıp bir göle, denize ulaşan sulara akarsu denir. Akarsular yağışlarla beslenir.
Yurdumuz akarsu bakımından oldukça zengindir. Bazı akarsularımız yurdumuzun topraklarında doğar ve bizim kıyılarımızda denize dökülür. Bazıları ise başka ülkelerde doğup bizim ülkemizde denize dökülür.
Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya nehirleriyle, Yenice Çayı Karadeniz’e dökülür. Bunlardan Kızılırmak en uzun akarsuyumuzdur. Kaynağını ülkemizden alan Çoruh nehri Gürcistan’dan geçerek sınırlarımız dışında Karadeniz’e ulaşır. Karadeniz’e dökülen akarsuların yıl içindeki akışları düzenlidir. Bunun nedeni Karadeniz Bölgesi’nin her mevsim yağış almasıdır.
Marmara Denizi’ne dökülen akarsular, Susurluk ve Gönen çaylarıdır. Kaynağını Marmara Bölgesi’nden alan Ergene Irmağı Meriç Irmağı’na katılarak Ege Denizi’ne dökülür.
Kaynağını Toros Dağları’nın eriyen kar sularından alan bu akarsular, kışın ve ilkbaharda bol su taşımasına karşın yaz aylarında kurur. Akdeniz’e ulaşan akarsularımızdan başlıcaları; Manavgat, Dalaman, Aksu, Göksu, Seyhan, Ceyhan ve Asi nehirleridir. Göksu, Seyhan ve Ceyhan denize döküldüğü yerde kıyı ovaları oluşmuştur. Göksu, Silifke Ovası, Seyhan ve Ceyhan nehirleri ile Çukurova oluşmuştur. Lübnan’dan kaynağını alan Asi Irmağı, Suriye’yi geçerek Hatay şehrimizden Akdeniz’e dökülür.
Kaynağını Doğu Anadolu Bölgesi’nden alan akarsularımızın genel özelliği, yüksek dağlarda eriyen kar sularından oluşmalarıdır. Bu yüzden ilkbahar ve yaz başlarında bol su taşıdıkları halde, yaz aylarındaki kuraklık nedeni ile suları azalır. Nerdeyse tamamı sınırı geçerek komşu ülkelerin topraklarını suladıktan sonra denize dökülürler. Bunlardan Fırat ile Dicle Basra Körfezi’ne; Aras ve Kura nehirleri Hazar Denizi’ne dökülür.
Ülkemizde Bulunan Önemli Plato Ve Yaylalar
Plato, akarsular tarafından yarılmış geniş düzlüklere verilen addır. Yayla ise genellikle hayvancılıkla uğraşılan bölgelerimizde yaz aylarında hayvanları otlatmak amacıyla geçici olarak yerleşilen alanlara verilen addır. Yayla ekonomik amaçlı bir yerleşim yeri, plato ise bir yeryüzü şeklidir.
Ülkemizde platolara en fazla Doğu ve İç Anadolu Bölgelerinde rastlanır. Erzurum–Kars, Tunceli platosu Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alır. Haymana, Cihanbeyli, Bozok, Obruk, Uzunyayla platoları ise İç Anadolu Bölgesi’ndedir. Bunlardan başka, Akdeniz Bölgesi’nde Teke, Taşeli; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Gaziantep, Şanlıurfa; Marmara Bölgesi’nde Çatalca, Kocaeli platoları önemli platolar arasındadır.
Ülkemizin Önemli Gölleri
Karadaki çöküntü alanlarını dolduran tatlı ya da tuzlu, az çok derin ve geniş su örtüsüne göl denir.
Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki göllerden Van Gölü, Türkiye’nin en büyük gölüdür. Dışarıya akıntısı olmadığı için suyu sodalı ve acıdır. Bu nedenle balık yaşamaz. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki diğer göller ise, Çıldır, Erçek, Hazar, Nazik ve Nemrut Gölü’dür.
İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Tuz Gölü, yurdumuzun ikinci büyük gölüdür. Suları tuzludur ve fazla derin değildir. Yazın buharlaşma nedeniyle kapladığı alan daralır ve tabanı tuzla kaplanır. Ülkemizin tuz ihtiyacının büyük bir kısmı bu gölden sağlanır. İç Anadolu Bölgesi’ndeki diğer göller ise Akşehir ve Eber gölleridir.
Akdeniz Bölgesi’nde göllerin yoğun olarak görüldüğü yöreye Göller Yöresi adı verilir. Bu göllerden Beyşehir ve Eğirdir göllerinin suları tatlı, Burdur ve Acıgöl’ün suları ise acıdır.
Marmara Bölgesi’ndeki göller, fazla büyük olmayan ve suları tatlı olan göllerdir. Sapanca, İznik, Ulubat, Kuş Gölü, Durusu, Büyük Çekmece ve Küçük Çekmece gölleri turistik özellik taşıyan ve suları tatlı olan göllerdir.
Karadeniz Bölgesi sınırları içerisinde Abant, Gölcük ve Yedigöller vardır.
Doğal Afet Nedir?
İnsanların kontrolü dışında gelişen sel, çığ, deprem, orman yangınları, toprak kayması gibi olaylara doğal afet denir.
Sel Baskını
Akarsuların taşıdığı su miktarı her mevsim aynı değildir. Yaz ve sonbahar mevsimlerinde az su taşırken, kış ve ilkbahar mevsiminde taşınan su miktarı artar. Çünkü yurdumuzda ilkbahar mevsiminde yağmur yağışı artar ve karlar erimeye başlar.
Bitki örtüsünün az olduğu yerlerde toprak, suları tutamaz. Toprağın tutamadığı sular özellikle eğimli arazilerde derecikler oluşturur. Bu derecikler eğime uyarak hızla akmaya başlar. Akan sular bir akarsuya ulaşır, orada çoğalır. Çoğalan su kabarmaya başlar ve etrafa yayılır. Bu da o bölgenin su altında kalmasına neden olur. Bu olaya sel baskını denir.
Sel suları tarım topraklarını kullanılamaz hale getirir. Yerleşim merkezlerinde birçok bina, yol ve köprünün yıkılmasına neden olur. İnsan ve hayvanların sürüklenerek ölmesine, enerji nakil hatlarının yıkılarak zarar görmesine yol açar. Sel sularının çekilmesi sonucunda tarım arazilerinin yüzeyi kum ve çakıllarla örtülerek verimsiz hale gelir. Bu durum da ülke ekonomisine zarar verir.
Sel baskınları, genellikle bitki örtüsünden yoksun arazilerde meydana gelir. Bu tehlikenin engellenebilmesi için yamaçlar ağaçlandırılmalı, eğimli yamaçlar teraslanarak sel sularının etkisi azaltılmalıdır. Sel baskınlarını engellemenin başka bir yolu da baraj yapmaktır.
Toprak Kayması
Torak kayması (heyelan), aşırı eğimli yamaçlarda toprak örtüsünün tabakalar halinde yamaç boyunca kayarak yer değiştirmesidir. Toprak kayması daha çok insanların neden olduğu bir çevre sorunudur. Bitki örtüsünden yoksun olan yamaçlar, yağmur sularının toprak tabakasını kayganlaştırması sonucu kütle halinde harekete geçer. Bu olayın bir başka nedeni yamaçlarının dengesinin bozulmasına neden olan yol yapım çalışmalarıdır. Öte yandan depremler de toprak kaymasına neden olabilir. Ülkemizde toprak kaymasına sıkça rastlanır. Bunun nedeni, ülkemizin yüksek ve yer şekillerinin eğimli olmasıdır. Yıl içinde çok miktarda yağış alan, yüksek ve eğimli yamaçlara sahip Doğu Karadeniz Bölgesi toprak kaymasının en sık yaşandığı yerler arasındadır.
Can ve mal kayıplarına neden olan toprak kayması, ulaşımı engelleyerek, büyük maddi kayıplara yol acar. Akarsu ve dere yatakları tıkanır, meydana gelen doğal setler göl oluşumuna neden olur. Bu göllere heyelan seti gölleri denir. Trabzon’daki Sera Gölü, Erzurum’daki Tortum Gölü bu tür göllere örnektir. Yamaçlardan taşınarak verimli tarım alanlarını örten kum ve çakıllar tarıma, dolayısıyla da ekonomiye zarar verir. Toprak kayması yamaçların ağaçlandırılması ve destek duvarlarının yapılması ile engellenebilir.
Çığ ve Çığın Oluşumu
Özellikle bitki örtüsünün az olduğu yamaçlarda görülen çığ, kar kütlesinin harekete geçmesi ve yamaç boyunca yuvarlanması sonucu oluşur. Yamaçlara yağan kar bir süre sonra donarak kaygan bir yüzey oluşturur. Bu yüzey üzerine yağan kar, ağırlaştıkça harekete geçer ve yamaç boyunca yuvarlanır. Kar kütlesinin harekete geçmesine rüzgâr ya da insan sesi neden olabilir.
Harekete geçen kar kütlesi büyük bir enerjiye sahip olduğu için taş ve kayaların da yuvarlanmasına neden olur. Çığ, can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi yerleşim birimlerini tamamen yok edebilir. Çığı önlemek için yamaçlar ağaçlandırılmalı, teraslanarak destek duvarları yapılmalıdır. Çığ felaketinin zararlarını önlemede yamaçlara dikilecek kazıkların ve çığ kıranların da önemi büyüktür.
Yangın
Ev, iş yeri, orman gibi yerlerde istenmeden çıkan ve zarar veren yanma olaylarına yangın denir. Yangınların en büyük nedeni insanların dikkatsizliğidir. Ev ve iş yerlerindeki yangınlar genellikle kış aylarında meydana gelir. Deprem, kasırga gibi doğal afetler sonucunda ortaya çıkan yangınlar, enerji santrallerinin ve nakil hatlarının zarar görmesi sonucu oluşur.
Yangınlar su ile söndürülebilir, ancak benzin, petrol ve yağ gibi sıvı yakıtların neden olduğu yangınların su ile söndürülmesi büyük tehlike yaratır. Bu gibi durumlarda en doğru yöntem, yanan maddenin hava ile temasını kesmek için üzerine battaniye, halı, kum atmaktır.
İtfaiye teşkilatı yangınlara acil olarak müdahale etmek, can ve mal kaybına engel olmak amacıyla kurulmuştur. Büyük limanlarda deniz itfaiyesi, hava alanlarında, petrol rafinerilerinde de yangın söndürme teşkilatları vardır.
Deprem
Yer kabuğundaki ani çatlama, kırılma, yerleşme ve çökmeler depremleri meydana getirir. Depremin ne zaman olduğunu ve şiddetini ölçen araca sismograf denir. Ülkemizin önemli bir kısmı deprem kuşağı üzerindedir. Geçtiğimiz yıllarda Erzincan, Dinar, Adana; gölcük ve İzmit’te meydana gelen Marmara depreminde çok sayıda insan ölmüş, binalar kullanılamaz hale gelmiştir.
Deprem sonucu yeryüzünde kırık ve çatlaklar oluşur, elektrik hatları zarar görür, barajlar yıkılır, sel felaketleri yaşanır.
Depremin Oluşumu
Üzerinde yaşadığımız dünya çekirdeğinden kabuğuna kadar değişik katmanlardan oluşur. En dıştaki tabaka yer kabuğudur. Yer kabuğu tek bir parça halinde değildir. Birbirine kenetlenmiş parçalardan oluşmuştur. Bu parçaların her birine levha denir. Yer kabuğunun altındaki tabakaya manto denir. Manto, magma dediğimiz çok sıcak ve yoğun lavlardan oluşur. Lavlar hareket halindedir. Bu yüzden de üzerindeki levhalar zaman zaman hareketlenir, yerinden oynar.
Depremlerin büyük bölümü levhaların bitişme yerlerinde olur. Bir levha koyarak diğerine dayandığında arada kalan kayalar sıkışır. Büyük kayalar yerlerinden oynar veya kırılır. Ardından güçlü titreşimler kayaların içinden geçip bulunduğumuz yüzeye kadar ulaşır.
Depremin en sık yaşandığı bölgeler, en tehlikeli fay hatlarının bulunduğu yerlerdir.
Bilim insanları depremin şiddetini Mercalli ya da Rihter ölçeğine göre belirler. Mercalli 12’ye bölünmüştür. Sayı ne kadar yüksekse değişim o kadar şiddetlidir.
Depremin Zararlarını Önlemek İçin Alınabilecek Önlemler
Depremin vereceği zararı en aza indirmek için bazı önlemler alınabilir.
Deprem olmadan önce alınacak önlemler şunlardır:
- Deprem kuşağı üzerinde olduğumuzu biliyoruz. Bu nedenle hepimizin deprem konusunda eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekir.
- Depreme dayanıklı sağlam binalar yapılmalıdır. Zemini sağlam olmayan, gevşek yapılı araziler yerleşime açılmamalıdır.
- Binalar, Deprem Yapı Yönetmeliği’ne uygun olacak şekilde yapılmalıdır.
- Binalara izinsiz kat ve balkon gibi eklemeler yapılmamalıdır.
- Acil durum çantası hazırlanmalı ve bu çanta ulaşılabilecek yerde hazır olmalıdır.
- Deprem sonrasında aile bireyleri ile bir araya gelebilmek için aile buluşma planı hazırlanmalıdır.
Acil Durum Çantasında Bulunması Gerekenler
Acil durum çantasında; ilk yardım malzemeleri, su, düzenli kullanılan reçeteli ilaçlar, kuru gıdalar, el feneri, pil, radyo, düdük, battaniye gibi araçlar olmalıdır.
Deprem Sırasında Neler Yapılmalıdır?
Deprem sırasında olabildiğince soğukkanlı davranılmalıdır.
Deprem sırasında kapalı bir yerdeyseniz şunlara dikkat ediniz:
- Pencerelerden ve devrilebilecek ağır eşyalardan uzak durunuz.
- Yüzünüzü ve başınızı düşen maddelerden, cam kırıklarından korumak için kapatınız.
- Binanın iç köşelerinden birine çömeliniz ve sarsıntı geçinceye kadar pozisyonu-nuzu koruyunuz.
- Bulunduğunuz yerdeki en yakın kapı kasası altına giriniz.
- Dolap, pencere önü ve balkonda durmayınız.
- Merdivenlerden uzak durunuz.
- Asansörü kullanmayınız.
Deprem sırasında dışarıdaysanız şunlara dikkat ediniz:
- Binalardan, enerji hatlarından ve ağaçlardan uzak durunuz.
- Dik yamaçlardan, taş veya kaya düşebilecek, heyelan olabilecek noktalardan uzaklaşınız.
- Açık alanlara gitmeye çalışınız.
Deprem sırasında araç içindeyseniz şunlara dikkat ediniz:
- Oto yol bariyerlerinden, köprülerden, kavşaklardan, enerji hatlarından, alt ve üst geçitlerden ve yüksek binalardan uzaklaşınız.
- Aracınızı açık alanlara yöneltiniz.
- Sarsıntı geçene kadar aracın içinde bekleyiniz.
Deprem bittikten sonra şunlara dikkat ediniz:
- Kalabalık bir yerdeyseniz paniği engellemeye çalışınız. Dışarı çıkışların düzenli olmasına yardımcı olunuz.
- Elektrik, doğal gaz ve su hatlarında arızalar meydana gelebilir.
Bunun için;
- Sigortaları gevşetiniz.
- Su ve doğal gaz vanalarını kapatınız.
- Ocağınız yanıyorsa kapatınız.
- Küçük yangınları elinizdeki imkanlarla söndürmeye çalışınız.
Coğrafi Yönler
Herhangi bir yerin bilinen başka bir yere göre nerede bulunduğunu belirtmek için coğrafi yönlerden yararlanırız. Yurdumuzun, bölgemizin, başka ülkelerin yerlerini belirtirken de yönlerden yararlanırız.
Coğrafi yönler, güneşin doğuşuna ve batışına göre belirlenir.
Kuzey, güney, doğu ve batı olmak üzere 4 ana yön vardır. Doğu güneşin doğduğu, batı güneşin battığı yöndür. Ana yönler arasında 90°’lik açı vardır.
Ana yönlerin arasında kalan açının tam ortadan bölünmesiyle ara yönler belirlenir. Ara yönlerin adı ana yönlerin birleştirilmesiyle oluşmuştur. Ara yönler; kuzeydoğu, kuzeybatı, güneydoğu ve güneybatıdır.
Yönleri Belirlenmesi
Yönleri belirlemek için;
a- Güneşten,
b- Pusuladan,
c- Karınca yuvalarından,
d- Bahçeye dikilecek çubuktan,
e- Ağaç ya da kayaların yosunlu bölgelerinden,
f- Kutup Yıldızı’ndan yararlanabiliriz.
Güneşin doğduğu tarafa sağ kolumuz, battığı tarafa sol kolumuz gelecek şekilde kollarımızı açalım. Bu durumda sağımız doğu, solumuz batı, önümüz kuzey, arkamız güney yönünü gösterir.
Güneşten yararlanarak yönümüzü çubuk yöntemi ile de bulabiliriz. Öğle saatinde güneş gökyüzünde olabileceği en yüksek noktadadır. Bu sırada gölgeler en kısa şekliyle görülür. Gölgenin en kısa olduğu öğle vaktindeki yönü kuzeyi gösterir. Düz bir yere bir çubuk dikeriz. Belirli saatlerde çubuğun gölgesini ölçeriz. Gölgenin en kısa olduğu öğle vaktinde gösterdiği yön kuzeydir. Diğer yönleri de buna göre belirleyebiliriz.
Karıncalar yuvalarından çıkardıkları toprakları kuzeyden esen soğuk rüzgârlardan korunmak için yuvanın kuzeyine biriktirir (Kuzey Yarım Kürede). Buna göre diğer yönleri belirleyebiliriz.
Binaların, kayaların, ağaç gövdelerinin yosun tutan yüzeyleri kuzeyi gösterir. Kuzeyi belirledikten sonra diğer yönleri bulabiliriz.
Bulutsuz gecelerde yönümüzü bulmak için Kutup Yıldızı’ndan yararlanabiliriz. Kutup Yıldızı’nın yeri hiç değişmediğinden devamlı kuzeyi gösterir. Sürekli aynı yönü gösterdiğinden Kutup Yıldızı’nın diğer adı da Demirkazık’tır. Kuzeyi bulunca diğer yönleri kuzeye göre bulabiliriz.
Pusula saate benzer. Ortasında sağa sola hareket eden bir ibresi vardır. İbrenin koyu ucu her zaman kuzeyi gösterir. Pusula ile yönümüzü doğru belirlemek için pusulanın yatay tutulması ve onu etkileyecek demir vb. metallerden uzak olması gerekir.
Pusulayı ilk defa kullanan Çinlilerdir. Araplar 8. yüzyılda Çinlilerden pusulayı öğrendiler. 13. yüzyılda İtalyanlar pusulayı öğrenip tüm Avrupa’ya tanıttılar.
Pusulanın kullanılması gemiciliğin gelişmesini ve başta Amerika kıtası olmak üzere birçok yerlerin keşfedilmesini sağlamıştır.
Kroki
Bir yerin kuş bakışı görünüşünü düzlem üzerine gerçeğinden binlerce defa küçülterek çizebiliriz. Bu çizimler, ana hatlarıyla ölçülmeden kabataslak yapılmışsa buna kroki denir.
Krokiyi günlük yaşamımızda çok sık kullanırız. Evimize davet ettiğimiz bir arkadaşımıza evimizin adresini veririz. Ancak adres evi bulmasına yeterli olmayabilir. Ona evimizin krokisini caddeleri, sokakları veya herkesçe bilinen yerleri belirterek çizeriz.
Kroki çizilen kâğıdın yukarısı her zaman kuzeyi göstermelidir. Krokide belirli şekiller ve semboller kullanılıyorsa bunları ifade eden açıklamalar kâğıdın boş bir yerinde belirtilmelidir.
Hava Olayları
Sıcaklık, yağış, sis, nem ve rüzgâr hava olaylarıdır.
Bir yerde gün içinde meydana gelen hava olayları o yerin hava durumudur.
Hava durumunu açıklarken bulutlu, güneşli, yağmurlu, kar yağışlı, sisli, rüzgârlı gibi ifadeler kullanılır.
Hava durumu meteoroloji istasyonlarında önceden belirlenir. İletişim araçlarıyla duyurulur. Hemen her gün radyo, televizyon gibi iletişim araçlarından günlük hava tahminlerini izleriz. Ertesi günü pikniğe gidecek bir aile için havanın yağmurlu veya güneşli olması elbette önemlidir. Çiftçiler, balıkçılar, pilotlar, gemi kaptanları, dağcılar, kampçılar günlük işlerini hava olaylarına göre planlarlar.
Bir yerin hava durumu, günden güne, hatta gün içinde bile farklı olabilir. Bu farklılıkların uzun yıllar içinde gösterdiği ortalama değerler o yerin iklimini belirler. İklimin bilinmesi bu bölgede yetiştirilebilecek bitkilerin belirlenmesine de yardımcı olur.
Yurdumuzda Görülen İklim Tipleri ve Özellikleri
Yurdumuzda üç ana iklim tipi görülür. Bunlar Akdeniz iklimi, Karadeniz iklimi ve Karasal iklimdir.
Akdeniz iklimi: Bu iklim tipi ülkemizde en belirgin olarak Akdeniz kıyılarında görülmekle birlikte, Ege ve Marmara Bölgelerinde de etkili olmaktadır. Genel özellikleri şunlardır: Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Maksimum yağış kışın, minimum yağış yazın düşer. Yaz ve kış yağışları arasındaki fark oldukça fazladır. Yıllık yağış ortalaması, 600 -1000 mm arasındadır. Yıllık sıcaklık ortalaması 18 -20°C’dir. Ocak ayı ortalaması 8 -0°C’dir. Temmuz ayı ortalaması 28 -30°C’dir. Yıllık sıcaklık farkı 15-18°C’dir. Ege Bölgesinde dağların kıyıya dik uzanması, Akdeniz İkliminin iç kesimlere ulaşmasına olanak sağlamıştır. Marmara Bölgesinde görülen Akdeniz İkliminde, yazlar Akdeniz kıyılarına göre daha serin, kışlar ise daha soğuk ve karlıdır. Don olayı ve kar yağışı pek görülmez. Akdeniz İkliminin karakteristik bitki örtüsü zeytin, defne, mersin, kekik gibi bitkilerden oluşan makilerdir.
Karadeniz iklimi: Bu iklim Kuzey Anadolu Dağlarının Karadeniz’e bakan yamaçlarında görülür. Genel özellikleri şunlardır: Her mevsim yağışlıdır. Doğu Karadeniz Bölümünde maksimum yağış sonbaharda, minimum yağış ilkbaharda düşer. Yıllık yağış miktarı 2000 -2500 mm’dir. Batı Karadeniz Bölümünde maksimum yağış sonbaharda, minimum yağış ilkbaharda düşer. Yıllık yağış miktarı 1000 -1500 mm’dir. Orta Karadeniz Bölümünde ise maksimum yağış kışın, minimum yağış yazın düşer. Yıllık yağış miktarı 700 -1000 mm’dir. Karadeniz ikliminin görüldüğü alanlarda kar yağışlı günlerin ortalaması 18 gündür. Yıllık ortalama sıcaklık 13-5°C’dir. Ocak ayı ortalama sıcaklığı 6-7°C’dir. Temmuz ayı ortalama sıcaklığı 21-23°C’dir. Yıllık sıcaklık farkı 13-15°C’dir. Doğal bitki örtüsü ormandır. Yüksek alanlarda çayırlar görülür.
Karasal iklim: Ülkemizde Karasal İklim, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile İç Batı Anadolu Bölümünde görülür. Genel özellikleri şunlardır: Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. İç Anadolu Bölgesinde maksimum yağış ilkbaharda, minimum yağış yazın düşer. İç Anadolu da ortalama yağış 300-400 mm’dir. İç Anadolu’nun kış sıcaklık ortalaması, 1-2°C, yaz sıcaklık ortalaması, 22-23°C, yıllık sıcaklık ortalaması ise, 10-12°C’dir. Ege Bölgesinin İç batı Anadolu Bölümünde de yağışlar kıyı kesimine göre azdır. Doğu Anadolu Bölgesinin kuzeydoğu kesiminde yıllık sıcaklık ortalaması, 4-6°C’dir. Kuzeydoğu Anadolu’da kış sıcaklık ortalaması, -7, -10°C, yaz sıcaklık ortalaması, 17-19°C’dir. Yıllık yağış miktarı, 500-600 mm’dir. Güneydoğu Anadolu’da ise ortalama yağış, 400-700 mm’dir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde kış mevsimi pek donlu geçmemekle beraber, yaz mevsiminde şiddetli kuru sıcaklar egemendir. Güneydoğu Anadolu’da yıllık ortalama sıcaklık, 15-16°C, kış sıcaklığı, 3-4°C, yaz sıcaklığı ise, 30-35°C’dir.
Beşeri Unsurlar
İnsanlar ihtiyaçlarını karşılamak için bir yere yerleşir. Yerleştikleri yerlere barınmak için evler yaparlar. Evlerine ulaşmak için yollar, köprüler inşa ederler. Su ihtiyaçlarını karşılamak için barajlar, kanallar yaparlar. Barajlardan elektrik üretirler. Elektriği evlere ulaştırmak için direkler dikerler. İnsanların yaptığı tüm bular beşeri unsurlardır.
Doğal Unsurlar
Çevremizdeki toprak, göl, deniz, akarsu, dere, dağ, tepe, ova, orman, ağaç, köpek, kedi gibi varlıklar doğal unsurlardır.
Doğal Çevre
Çevremize baktığımızda doğal unsurlarla beşeri unsurların iç içe olduğunu görürüz. Günümüzde doğal unsurların bilinçsizce yok edilmesi bazı sorunlara yol açmaktadır. İnsanların ihtiyaçlarını karşılarken doğal çevreye zarar vermemeye özen göstermek gerekir. Doğal çevreye verilecek zarar hayatımızı olumsuz yönde etkiler. Örneğin ormanı yok ederek bina yaparsak o yerleşim yerinde hava kirliliği, toprak kayması, toprak erozyonu, sel, kuraklık gibi birçok olayla karşılaşırız. Dere yataklarını ya da denizi doldurup ev yaparsak bir gün bu evin yıkılabileceğini düşünmemiz gerekir.
Doğal çevrede yapılan değişiklikler çevrenin görünümünü de değiştirir. Yıllar önce yeşil alanlarla kaplı olan bir yerin yıllar sonra binalarla dolduğunu resimlerde görmek mümkündür. İnsanlar ihtiyaçları için yapacakları değişikliklerde doğal çevreye zarar vermemeyi ilke edinmelidirler.
Çukurova’nın Coğrafi Özellikleri
Çukurova verimli tarım alanlarına sahip, akarsu yönünden zengin bir bölgedir. Çukurova’nın; ova, dağ, akarsu gibi coğrafi özellikleri olduğunu söyleyebiliriz.
Ova Kavramı ve Ülkemizin Önemli Ovaları
Çevresine göre alçakta olan, akarsuların yüzeyden aktığı, alüvyonlarla örtülü geniş düzlüklere ova denir. Ovalar, kıyı ovaları ve iç ovalar olmak üzere iki gruba ayrılır. Ülkemizdeki kıyı ovaları genelde delta ovalarıdır. Bu ovalar, akarsuların denize ulaştıkları yerlerde alüvyon biriktirmesi ile oluşmuştur.
Karadeniz kıyılarındaki Bafra, Çarşamba; Ege kıyılarındaki, Küçük Menderes, Büyük Menderes, Gediz, Bakırçay; Akdeniz kıyılarındaki Çukurova ve Silifke ovaları önemli delta ovaları arasındadır.
En yükseği Hakkâri’deki Yüksekova olmak üzere Erzurum, Muş, Elazığ, Malatya, Altınbaşak (Harran), Konya, Kırşehir, Eskişehir, Bursa, Çivril ovaları önemli iç ovalarımız arasındadır.
Dağ Kavramı ve Ülkemizin Önemli Dağları
Yüksekliği 500 m den fazla olan yükseltilere dağ denir. Türkiye’nin kuzeyinde Karadeniz’e paralel olarak uzanan Kuzey Anadolu Dağları yer alır. Doğuda Gürcistan sınırından başlayan bu dağlar Sakarya Irmağı’nın doğusuna kadar uzanır. Kaçkar Dağı bu dağların en yüksek olanıdır. Çok yüksek ve birbirine paralel uzanan Doğu Karadeniz Dağları kıyı ile iç kesimler arasında ulaşımı zorlaştırır. Bağlantı Zigana Geçidi gibi dağların ulaşıma elverdiği geçitler yardımı ile sağlanır.
Dağlar Orta Karadeniz’e doğru alçalarak birbirinden uzaklaşır. Burada yer alan Canik Dağları fazla yüksek olmayıp daha İç Anadolu’ya doğru sokulmuştur.
Türkiye’nin güneyinde yer alan dağ sıralarına genel olarak Toros Sıradağları adı verilir. Batıda Ege Bölgesi’nden itibaren başlayan bu dağlar, doğuda Hakkari yöresine kadar devam eder. Bir sıra halinde uzanan Geyik, Bolkar, Aladağ, Tahtalı, Binboğa, Nur dağları ve Güneydoğu Toros dağlarından oluşur. Bu dağlar sırasında bağlantı Gülek, Sertavul, Çubuk, Belen gibi doğal geçitler yardımıyla sağlanır.
Kuzey Anadolu Dağları ve Toros Dağları Türkiye’nin doğusunda birbirine yaklaşır. Bu dağlar arasında sıradağ özelliği gösteren Mercan, Karasu-Aras, Bingöl dağları ile Ağrı, Tendürek, Süphan ve Nemrut dağları yer alır.
Yurdumuzun batısında yer alan dağlar Marda Dağı, Yunt Dağı, Boz Dağlar, Aydın Dağları ve Menteşe Dağları’dır.
İç kesimlerde Murat Dağı, Emir Dağı, Eğrigöz Dağı yer alır.
Akarsu Kavramı ve Ülkemizin Önemli Akarsuları
Bir kaynaktan çıkıp bir göle, denize ulaşan sulara akarsu denir. Akarsular yağışlarla beslenir.
Yurdumuz akarsu bakımından oldukça zengindir. Bazı akarsularımız yurdumuzun topraklarında doğar ve bizim kıyılarımızda denize dökülür. Bazıları ise başka ülkelerde doğup bizim ülkemizde denize dökülür.
Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya nehirleriyle, Yenice Çayı Karadeniz’e dökülür. Bunlardan Kızılırmak en uzun akarsuyumuzdur. Kaynağını ülkemizden alan Çoruh nehri Gürcistan’dan geçerek sınırlarımız dışında Karadeniz’e ulaşır. Karadeniz’e dökülen akarsuların yıl içindeki akışları düzenlidir. Bunun nedeni Karadeniz Bölgesi’nin her mevsim yağış almasıdır.
Marmara Denizi’ne dökülen akarsular, Susurluk ve Gönen çaylarıdır. Kaynağını Marmara Bölgesi’nden alan Ergene Irmağı Meriç Irmağı’na katılarak Ege Denizi’ne dökülür.
Kaynağını Toros Dağları’nın eriyen kar sularından alan bu akarsular, kışın ve ilkbaharda bol su taşımasına karşın yaz aylarında kurur. Akdeniz’e ulaşan akarsularımızdan başlıcaları; Manavgat, Dalaman, Aksu, Göksu, Seyhan, Ceyhan ve Asi nehirleridir. Göksu, Seyhan ve Ceyhan denize döküldüğü yerde kıyı ovaları oluşmuştur. Göksu, Silifke Ovası, Seyhan ve Ceyhan nehirleri ile Çukurova oluşmuştur. Lübnan’dan kaynağını alan Asi Irmağı, Suriye’yi geçerek Hatay şehrimizden Akdeniz’e dökülür.
Kaynağını Doğu Anadolu Bölgesi’nden alan akarsularımızın genel özelliği, yüksek dağlarda eriyen kar sularından oluşmalarıdır. Bu yüzden ilkbahar ve yaz başlarında bol su taşıdıkları halde, yaz aylarındaki kuraklık nedeni ile suları azalır. Nerdeyse tamamı sınırı geçerek komşu ülkelerin topraklarını suladıktan sonra denize dökülürler. Bunlardan Fırat ile Dicle Basra Körfezi’ne; Aras ve Kura nehirleri Hazar Denizi’ne dökülür.
Ülkemizde Bulunan Önemli Plato Ve Yaylalar
Plato, akarsular tarafından yarılmış geniş düzlüklere verilen addır. Yayla ise genellikle hayvancılıkla uğraşılan bölgelerimizde yaz aylarında hayvanları otlatmak amacıyla geçici olarak yerleşilen alanlara verilen addır. Yayla ekonomik amaçlı bir yerleşim yeri, plato ise bir yeryüzü şeklidir.
Ülkemizde platolara en fazla Doğu ve İç Anadolu Bölgelerinde rastlanır. Erzurum–Kars, Tunceli platosu Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alır. Haymana, Cihanbeyli, Bozok, Obruk, Uzunyayla platoları ise İç Anadolu Bölgesi’ndedir. Bunlardan başka, Akdeniz Bölgesi’nde Teke, Taşeli; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Gaziantep, Şanlıurfa; Marmara Bölgesi’nde Çatalca, Kocaeli platoları önemli platolar arasındadır.
Ülkemizin Önemli Gölleri
Karadaki çöküntü alanlarını dolduran tatlı ya da tuzlu, az çok derin ve geniş su örtüsüne göl denir.
Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki göllerden Van Gölü, Türkiye’nin en büyük gölüdür. Dışarıya akıntısı olmadığı için suyu sodalı ve acıdır. Bu nedenle balık yaşamaz. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki diğer göller ise, Çıldır, Erçek, Hazar, Nazik ve Nemrut Gölü’dür.
İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Tuz Gölü, yurdumuzun ikinci büyük gölüdür. Suları tuzludur ve fazla derin değildir. Yazın buharlaşma nedeniyle kapladığı alan daralır ve tabanı tuzla kaplanır. Ülkemizin tuz ihtiyacının büyük bir kısmı bu gölden sağlanır. İç Anadolu Bölgesi’ndeki diğer göller ise Akşehir ve Eber gölleridir.
Akdeniz Bölgesi’nde göllerin yoğun olarak görüldüğü yöreye Göller Yöresi adı verilir. Bu göllerden Beyşehir ve Eğirdir göllerinin suları tatlı, Burdur ve Acıgöl’ün suları ise acıdır.
Marmara Bölgesi’ndeki göller, fazla büyük olmayan ve suları tatlı olan göllerdir. Sapanca, İznik, Ulubat, Kuş Gölü, Durusu, Büyük Çekmece ve Küçük Çekmece gölleri turistik özellik taşıyan ve suları tatlı olan göllerdir.
Karadeniz Bölgesi sınırları içerisinde Abant, Gölcük ve Yedigöller vardır.
Doğal Afet Nedir?
İnsanların kontrolü dışında gelişen sel, çığ, deprem, orman yangınları, toprak kayması gibi olaylara doğal afet denir.
Sel Baskını
Akarsuların taşıdığı su miktarı her mevsim aynı değildir. Yaz ve sonbahar mevsimlerinde az su taşırken, kış ve ilkbahar mevsiminde taşınan su miktarı artar. Çünkü yurdumuzda ilkbahar mevsiminde yağmur yağışı artar ve karlar erimeye başlar.
Bitki örtüsünün az olduğu yerlerde toprak, suları tutamaz. Toprağın tutamadığı sular özellikle eğimli arazilerde derecikler oluşturur. Bu derecikler eğime uyarak hızla akmaya başlar. Akan sular bir akarsuya ulaşır, orada çoğalır. Çoğalan su kabarmaya başlar ve etrafa yayılır. Bu da o bölgenin su altında kalmasına neden olur. Bu olaya sel baskını denir.
Sel suları tarım topraklarını kullanılamaz hale getirir. Yerleşim merkezlerinde birçok bina, yol ve köprünün yıkılmasına neden olur. İnsan ve hayvanların sürüklenerek ölmesine, enerji nakil hatlarının yıkılarak zarar görmesine yol açar. Sel sularının çekilmesi sonucunda tarım arazilerinin yüzeyi kum ve çakıllarla örtülerek verimsiz hale gelir. Bu durum da ülke ekonomisine zarar verir.
Sel baskınları, genellikle bitki örtüsünden yoksun arazilerde meydana gelir. Bu tehlikenin engellenebilmesi için yamaçlar ağaçlandırılmalı, eğimli yamaçlar teraslanarak sel sularının etkisi azaltılmalıdır. Sel baskınlarını engellemenin başka bir yolu da baraj yapmaktır.
Toprak Kayması
Torak kayması (heyelan), aşırı eğimli yamaçlarda toprak örtüsünün tabakalar halinde yamaç boyunca kayarak yer değiştirmesidir. Toprak kayması daha çok insanların neden olduğu bir çevre sorunudur. Bitki örtüsünden yoksun olan yamaçlar, yağmur sularının toprak tabakasını kayganlaştırması sonucu kütle halinde harekete geçer. Bu olayın bir başka nedeni yamaçlarının dengesinin bozulmasına neden olan yol yapım çalışmalarıdır. Öte yandan depremler de toprak kaymasına neden olabilir. Ülkemizde toprak kaymasına sıkça rastlanır. Bunun nedeni, ülkemizin yüksek ve yer şekillerinin eğimli olmasıdır. Yıl içinde çok miktarda yağış alan, yüksek ve eğimli yamaçlara sahip Doğu Karadeniz Bölgesi toprak kaymasının en sık yaşandığı yerler arasındadır.
Can ve mal kayıplarına neden olan toprak kayması, ulaşımı engelleyerek, büyük maddi kayıplara yol acar. Akarsu ve dere yatakları tıkanır, meydana gelen doğal setler göl oluşumuna neden olur. Bu göllere heyelan seti gölleri denir. Trabzon’daki Sera Gölü, Erzurum’daki Tortum Gölü bu tür göllere örnektir. Yamaçlardan taşınarak verimli tarım alanlarını örten kum ve çakıllar tarıma, dolayısıyla da ekonomiye zarar verir. Toprak kayması yamaçların ağaçlandırılması ve destek duvarlarının yapılması ile engellenebilir.
Çığ ve Çığın Oluşumu
Özellikle bitki örtüsünün az olduğu yamaçlarda görülen çığ, kar kütlesinin harekete geçmesi ve yamaç boyunca yuvarlanması sonucu oluşur. Yamaçlara yağan kar bir süre sonra donarak kaygan bir yüzey oluşturur. Bu yüzey üzerine yağan kar, ağırlaştıkça harekete geçer ve yamaç boyunca yuvarlanır. Kar kütlesinin harekete geçmesine rüzgâr ya da insan sesi neden olabilir.
Harekete geçen kar kütlesi büyük bir enerjiye sahip olduğu için taş ve kayaların da yuvarlanmasına neden olur. Çığ, can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi yerleşim birimlerini tamamen yok edebilir. Çığı önlemek için yamaçlar ağaçlandırılmalı, teraslanarak destek duvarları yapılmalıdır. Çığ felaketinin zararlarını önlemede yamaçlara dikilecek kazıkların ve çığ kıranların da önemi büyüktür.
Yangın
Ev, iş yeri, orman gibi yerlerde istenmeden çıkan ve zarar veren yanma olaylarına yangın denir. Yangınların en büyük nedeni insanların dikkatsizliğidir. Ev ve iş yerlerindeki yangınlar genellikle kış aylarında meydana gelir. Deprem, kasırga gibi doğal afetler sonucunda ortaya çıkan yangınlar, enerji santrallerinin ve nakil hatlarının zarar görmesi sonucu oluşur.
Yangınlar su ile söndürülebilir, ancak benzin, petrol ve yağ gibi sıvı yakıtların neden olduğu yangınların su ile söndürülmesi büyük tehlike yaratır. Bu gibi durumlarda en doğru yöntem, yanan maddenin hava ile temasını kesmek için üzerine battaniye, halı, kum atmaktır.
İtfaiye teşkilatı yangınlara acil olarak müdahale etmek, can ve mal kaybına engel olmak amacıyla kurulmuştur. Büyük limanlarda deniz itfaiyesi, hava alanlarında, petrol rafinerilerinde de yangın söndürme teşkilatları vardır.
Deprem
Yer kabuğundaki ani çatlama, kırılma, yerleşme ve çökmeler depremleri meydana getirir. Depremin ne zaman olduğunu ve şiddetini ölçen araca sismograf denir. Ülkemizin önemli bir kısmı deprem kuşağı üzerindedir. Geçtiğimiz yıllarda Erzincan, Dinar, Adana; gölcük ve İzmit’te meydana gelen Marmara depreminde çok sayıda insan ölmüş, binalar kullanılamaz hale gelmiştir.
Deprem sonucu yeryüzünde kırık ve çatlaklar oluşur, elektrik hatları zarar görür, barajlar yıkılır, sel felaketleri yaşanır.
Depremin Oluşumu
Üzerinde yaşadığımız dünya çekirdeğinden kabuğuna kadar değişik katmanlardan oluşur. En dıştaki tabaka yer kabuğudur. Yer kabuğu tek bir parça halinde değildir. Birbirine kenetlenmiş parçalardan oluşmuştur. Bu parçaların her birine levha denir. Yer kabuğunun altındaki tabakaya manto denir. Manto, magma dediğimiz çok sıcak ve yoğun lavlardan oluşur. Lavlar hareket halindedir. Bu yüzden de üzerindeki levhalar zaman zaman hareketlenir, yerinden oynar.
Depremlerin büyük bölümü levhaların bitişme yerlerinde olur. Bir levha koyarak diğerine dayandığında arada kalan kayalar sıkışır. Büyük kayalar yerlerinden oynar veya kırılır. Ardından güçlü titreşimler kayaların içinden geçip bulunduğumuz yüzeye kadar ulaşır.
Depremin en sık yaşandığı bölgeler, en tehlikeli fay hatlarının bulunduğu yerlerdir.
Bilim insanları depremin şiddetini Mercalli ya da Rihter ölçeğine göre belirler. Mercalli 12’ye bölünmüştür. Sayı ne kadar yüksekse değişim o kadar şiddetlidir.
Depremin Zararlarını Önlemek İçin Alınabilecek Önlemler
Depremin vereceği zararı en aza indirmek için bazı önlemler alınabilir.
Deprem olmadan önce alınacak önlemler şunlardır:
- Deprem kuşağı üzerinde olduğumuzu biliyoruz. Bu nedenle hepimizin deprem konusunda eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekir.
- Depreme dayanıklı sağlam binalar yapılmalıdır. Zemini sağlam olmayan, gevşek yapılı araziler yerleşime açılmamalıdır.
- Binalar, Deprem Yapı Yönetmeliği’ne uygun olacak şekilde yapılmalıdır.
- Binalara izinsiz kat ve balkon gibi eklemeler yapılmamalıdır.
- Acil durum çantası hazırlanmalı ve bu çanta ulaşılabilecek yerde hazır olmalıdır.
- Deprem sonrasında aile bireyleri ile bir araya gelebilmek için aile buluşma planı hazırlanmalıdır.
Acil Durum Çantasında Bulunması Gerekenler
Acil durum çantasında; ilk yardım malzemeleri, su, düzenli kullanılan reçeteli ilaçlar, kuru gıdalar, el feneri, pil, radyo, düdük, battaniye gibi araçlar olmalıdır.
Deprem Sırasında Neler Yapılmalıdır?
Deprem sırasında olabildiğince soğukkanlı davranılmalıdır.
Deprem sırasında kapalı bir yerdeyseniz şunlara dikkat ediniz:
- Pencerelerden ve devrilebilecek ağır eşyalardan uzak durunuz.
- Yüzünüzü ve başınızı düşen maddelerden, cam kırıklarından korumak için kapatınız.
- Binanın iç köşelerinden birine çömeliniz ve sarsıntı geçinceye kadar pozisyonu-nuzu koruyunuz.
- Bulunduğunuz yerdeki en yakın kapı kasası altına giriniz.
- Dolap, pencere önü ve balkonda durmayınız.
- Merdivenlerden uzak durunuz.
- Asansörü kullanmayınız.
Deprem sırasında dışarıdaysanız şunlara dikkat ediniz:
- Binalardan, enerji hatlarından ve ağaçlardan uzak durunuz.
- Dik yamaçlardan, taş veya kaya düşebilecek, heyelan olabilecek noktalardan uzaklaşınız.
- Açık alanlara gitmeye çalışınız.
Deprem sırasında araç içindeyseniz şunlara dikkat ediniz:
- Oto yol bariyerlerinden, köprülerden, kavşaklardan, enerji hatlarından, alt ve üst geçitlerden ve yüksek binalardan uzaklaşınız.
- Aracınızı açık alanlara yöneltiniz.
- Sarsıntı geçene kadar aracın içinde bekleyiniz.
Deprem bittikten sonra şunlara dikkat ediniz:
- Kalabalık bir yerdeyseniz paniği engellemeye çalışınız. Dışarı çıkışların düzenli olmasına yardımcı olunuz.
- Elektrik, doğal gaz ve su hatlarında arızalar meydana gelebilir.
Bunun için;
- Sigortaları gevşetiniz.
- Su ve doğal gaz vanalarını kapatınız.
- Ocağınız yanıyorsa kapatınız.
- Küçük yangınları elinizdeki imkanlarla söndürmeye çalışınız.