ZÜBEYDE HANIM İ.Ö.O
REHBERLİK
21 OCAK 2011 CUMA
Motivasyon ve Yolları
Sihirli bir kelimedir motivasyon. Tüm davranışlarımızın yönlendiricisi, davranışlarımızı devam ettiren, içimizdeki güçlü ve sürekli istektir. İnsanı harekete geçiren, bu hareketin gücünü ve yönünü belirleyip devamlı hale getiren motivasyonun kaynağı çevresel-dışsal (aile,arkadaşlık) ya da kişisel-içsel olabilir.
Bazen çevrenden yani ailenden, arkadaşlarından, öğretmenlerinden; onların söylediklerinden veya vaat ettikleri şeylerden enerji alarak bir şeyleri başarabilirsin. Mesela bir öğrenciye ailesinin “karnendeki notların hepsi beş olursa sana istediğin bilgisayarı alacağız” demesi dışsal motivasyona örnektir. Öğrenci kendisine söz verilen bilgisayar için tüm sınavlarını başarıyla verir ve bilgisayarına kavuşur. Ancak derslerindeki başarı bir sonraki öğretim yılında devam etmez. Çünkü artık kendisini motive eden şeye sahiptir, yeni bir motivasyon oluşması için yeni vaatler gerekecektir. Öğrenciyi motive edecek etkenlerin kaynağı kendi kontrolü dışında olduğu için başkalarının ya da bir şeylerin motive etmesini bekler. Bu bazen işe yarasa da geçici bir çözüm olduğundan dolayı çoğu zaman boşu boşuna beklemek anlamına gelir.
Öğrencilerimizle yaptığımız görüşmelerde en sık karşılaştığımız konu, öğrencilerin ders çalışma problemleridir. “Ders çalışmak istemiyorum, ders çalışmaya bir türlü başlayamıyorum, çalışmam gerekli biliyorum ama beş on dakika ancak çalışabiliyorum, dikkatim çabucak dağılıyor, kendime program yapıyorum ama hiç uygulayamıyorum.” gibi cümleri sık sık duyuyoruz. Bu şikayetlerin nedeni hemen hemen aynı. “iç motivasyon” eksikliği. Görüştüğümüz öğrencilerin kendilerini harekete geçirecek içsel bir nedenleri yoktu. Ders çalışmanın, onları amaçlarına götürecek yolda bir adım olduğunu kavrayamamışlardı. Senin amacın mutlu bir gelecekse bunun için başarılı bir öğrenim hayatının gerekli olduğunu biliyorsun. Ve bu yüzden liselere giriş sınavlarına hazırlanıyorsun. Amacına ulaşman için ders çalışmak bir zorunluluk değil ihtiyaçtır.
Motivasyon bir ihtiyacı gidermek için ortaya çıkar ve o ihtiyacın giderilmesi sırasında bir plan etrafında devam eder. Örneğin uzun süredir görmediğin bir arkadaşınla buluşmak istiyorsun bunu bir ihtiyaç olarak görüyor ve onunla nasıl görüşeceğini nerede buluşacağınızı planlıyorsun. Bu amaç doğrultusunda motivasyonun arkadaşınla görüşme ihtiyacını giderene kadar devam edecektir.
İç Motivasyonunu Sağlayabilmen İçin Amacını Belirlemeli Hedeflerini Netleştirmelisin.
Peki bunu nasıl yapacaksın ? Yeryüzünde altı milyardan fazla insan var. Hepsinin yaşam tarzı, sahip olduğu değerler, inançları faklı farklıdır. Ama bu insanların ortak bir amacı vardır. Hepsi değişik şekillerde tanımlasa da mutluluğu belki de tek ortak yönleri budur. Mutlu olmak.
Bu noktada kendine sorman gereken soru “nasıl bir hayat istiyorum” dur. Bu soruya vereceğin yanıt ile okuyacağın okullardan yapacağın mesleğe kadar kafanda ki pek çok sorunun da cevabını bulacaksın.
Hedefin belli. Bir Anadolu Lisesi, Fen Lisesi, Polis Koleji, Askeri Liseler, Sosyal Bilimler Lisesi. Şüphesiz bunlar kısa sürede ulaşabileceğin yakın hedefler. Ama sen daha ilerisini görmelisin. Okumak istediğin üniversiteyi ve daha ilerisini. Şu anda sen bir inşaatın temellerindesin. Derslerinde aldığın her not, her başarılı karne, bitirdiğin her okul bu inşaatın yüksekliğini ve binanın kalitesini belirleyecektir. Ders çalışırken, yapman gereken bir şeyi düşünmekten başka geleceğini inşa ettiğini bilirsen motivasyonun artacaktır. Öğreniminle ilgili yapacağın her türlü faaliyeti kendin için yaptığını bilmelisin. İnsanların kaderleri kendi ellerindedir. Bunun farkında olanlar ileriki yaşlarında “keşke” diye başlayan cümleler kurup geçmişlerinden pişmanlık duymazlar. Belki sen daha çok genç olduğunu söyleyip kendi yarınını etkileyebilecek güçte hissetmeye bilirsin. Ama bu gerçeği değiştirmez. Nasıl ki bu günkü yaşamımız dün yapıp ettiklerimizle belirlendi yarınımız da bu gün yapacaklarımızla şekillenecek.
“Değiştiremeyeceğimiz bir geçmiş geride dururken, şekillendirip sahip olabileceğimiz bir gelecek bizi bekliyor.”F. W. Robertson
Amaç belirlemek için buna bağlı olarak motivasyonun oluşabilmesi için hayal etmek şarttır. Sık sık farkında olmadan hayaller kurarız. Bu hayaller isteklerimizin hareketli fotoğraflarıdır. Sahip olmayı istediğimiz gerçeklerin provasıdır.
Armstrong küçük bir çocuk iken gökyüzüne, karanlığın içinde parlayan yıldızlara bakıp “ ben büyüyünce oraya gideceğim” derdi. Ailesi ve etrafında ki herkes küçük Armstrong’un bu hayaline gülüp geçerdi. Takvimler 1969? gösterdiğinde ay yüzeyinden “benim için küçük insanlık için büyük bir adım” diyerek dünyaya el sallayan astronot küçük Armstrong’dan başkası değildi.
Motive olmak amacına yoğunlaşmak için, geleceğin ile ilgili seni mutlu edecek hayaller kurabilirsin. Kafanda kendini gelecekte yapmak istediklerini yaparken canlandırabilirsin. Mesela gözlerini kapatıp kendini okumak istediğin üniversitenin kampüsünde arkadaşlarınla sohbet edip eğlenirken hayal edebilirsin. Hatta yapmak istediklerini bir kağıda yazarak hayallerini somut amaçlar haline getirebilirsin. Böylece yaşamınla ilgili bir plan sahibi de olursun. Üstelik kurduğun bu hayal seni heyecanlandıracağından amacına ulaşmak için yapman gerekenleri severek yaparsın.
Motivasyonun sağlanabilmesi için belirleyeceğin hedeflerin çok kolay veya ulaşılması imkansız hedefler olmamalı. Çünkü kolay elde edebileceğin başarı seni yeni başarılar için teşvik edecek motivasyonu yaratmayacaktır. Asla ulaşamayacağın gerçekçi olmayan amaçların ise gerçekleşmediğinde sende yılgınlık hissi moral bozukluğuna sebep olacaktır,yeni motivasyonları engelleyecektir. Unutma her insanın yetenekleri ve ilgileri farklı olduğu için yapabileceklerinin sınırı farklıdır. Herkes her işi yapamayabilir.
Eğer denersen başarırsın.
Başarı hareket etmekle ilgilidir. Başarılı insanlar bir şeyler yapan kişilerdir. Hata da yaparlar ama vazgeçmezler. Diğerleri vazgeçtikten sonra bile devam ederler. Dayanıklı olmalısın. Herhangi bir şeyi başarmak için denemeye devam etme kuralını takip etmelisin. Dayanaklıkla kastedilen; amacına ulaşmak için önüne çıkan her engeli ve getirdiği acıları yenmektir. Asla vazgeçmemelisin. Rüyaları gerçekleştirmenin en kestirme yolu, uyanmaktır.. J.M. Power
Motivasyon sağlanması sürecinde özgüven, temel unsurlardan biridir. Sadece öğretimde değil yaşamın her alanında başarı için olmazsa olmaz bir gerekliliktir özgüven. Başarılı olmuş insanlara baktığımızda, hepsinin ortak yanının özgüveni yüksek insanlar olduklarını görürüz. Bir türlü kendine güvenemiyor pek çok zayıf yönün olduğunu düşünüyor olabilirsin. Unutma ki kimse mükemmel değildir. Herkesin zayıf ve güçlü olduğu yönleri vardır. Güçlü yönlerini görmeyip, sürekli zayıf yönlerinin olduğundan yakınmak kendine yaptığın büyük bir haksızlıktır.
“Düşüncelerin neyse hayatında odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.” W. Shakspeare.
Çalışmalarında başarılı veya başarısız olmanda sahip olduğun düşünceler etkilidir. Beynimiz neye inandırılmışsa davranışlarımızda o yönde olacaktır. Mesela bir öğrenci “ kafam almıyor, başarısız bir öğrenciyim” gibi kendi kendine olumsuz diyaloglar kuruyorsa derslerinde başarılı olması beklenemez. “Yapamam” diyerek bir işe ne motivasyon sağlanabilir ne de o işte başarılı olunabilir. Çevrendeki insanlara kulak ver ama onların düşüncelerini kendi düşüncelerinmiş gibi sahiplenme hele olumsuz düşüncelerse duyma. Bu olumsuz düşünceler hiçbir işine yaramayacağı gibi sana engel olup hem zaman hem de enerji kaybetmene sebep olacaktır. Özgüvenin yitirilmesinde veya oluşturulmasında kişinin kendine karşı olumsuz yaklaşımından başka çevresindeki insanlarında tutumu önemlidir. Yani öğrenciye ailesi sürekli “evladım çok tembelsin, düzenli çalışamıyorsun, bu şekilde başaramazsın” gibi olumsuz cümleler kuması öğrencinin zihnine başarısızlığın yerleşmesine neden olabilir. Futbol maçlarında tribündeki taraftarların rakip takıma hep bir ağızdan “yuhhh” çekmeleri içinde “sizin takım kötü, gol atamazsınız” anlamına gelen tezahüratlarda bulunması özgüvenin sarsılarak motivasyonun yitirilmesine veya oluşturulmamasına örnektir. Ligde kimin şampiyon olacağını transferlerle harcanan milyon dolarlara bakarak kestiremeyiz. Şampiyon diğerlerine göre kendine daha çok güvenen ve motive olan takımdır. Sen de kendine olumsuz yargılarını bir kenara bırakıp pozitif düşünerek özgüvenini arttırıp amacın doğrulusunda motive olabilirsin. Olumlu biri olmaya , olumlu düşünmeye çalış. Başarı için en önemli engel çoğu zaman insanın kendisidir. Endişeler korkular bunlar öncelikle aşmamız gereken engellerdir. Bazı insanlar geçmiş yaşantılarına bakıp üzülmekten ve yarına bakıp endişelenmekten bugünü yaşayamazlar. Dünün pişmanlıkları ve yarının kaygıları arasında bir ileri bir geri giderek, hiçbir mesafeyi kat edemezler. Unutma geçmişi yeniden yaşayamayız. Geçmiş kullanımdan kaldırılmış para gibidir, gelecek ise çok uzak tarihli çek gibidir. Bugün ise nakit paradır.
Eğer geleceğini değiştirmek istiyorsan bugünü değerlendir. Bugün; dün edindiğin tecrübelerle yarını değiştirebileceğin, kontrol edebileceğimiz tek yerdir.
ETKİN VE HIZLI OKUMA
Okuma bir alışkanlıktır. İyi bir okuyucu olarak doğulmaz. Okuma alışkanlığının temelinde istek yatar. Okuma alışkanlığı, okuma-yazma öğrenildiği andan itibaren başlar.
Okumaya başlamadan önce amaç belirlenmelidir.
Etkin okuma için; okuduğunuzu düşünüp yorumlamanız gerekir. Eğer anlatılan konuları anlamaya ve yorumlamaya çalışmazsanız kelime karmaşası içerisinde bocalarsınız.
Etkin okuma için metne eleştirel gözle bakmak, konunun ne derece doğru olabileceği ile ilgili fikir yürütmenizi gerektirir. Yazılan her şeye karşı doğru veya yanlış kanaatinde olursanız çok çabuk fikir değiştirirsiniz.
Okurken kelimelere takılmayın ve okuduğunuz cümleden genel bir anlam çıkarmaya çalışın.
Etkin okuma için; şekil, grafik ve resimleri kesinlikle inceleyin.
Yüksek sesle okuma, dudak kıpırdatma, başınızla, kalemle veya parmakla takip etme okuma hızınızı keser.
Etkin okuma sırasında ayrıca;
Dikkati toplayın.
Çevre ile ilgilenmeyin.
Gözlerinizle kelimeye takılmayın, kelime grubunu tek bakışta okuyun.
Okurken geriye dönmeyin, hoşlanılan sözcüklerde yavaşlamayın.
Hızlı okursam anlayamam düşüncesine kapılmayın.
Zaman sınırlaması yaparak okuyun.
Her paragrafın sonunda ana fikre ulaşmaya çalışın.
Başanyı hedef alın :
Mükemmel olmayı hedeflemeyin.
Yanlış yapmaktan korkmayın, korkarsanız yeni şeyler öğrenme ve gelişme olanağını kaybedersiniz.
Unutmayın , mükemmeliyetçlligin arkasında korku yatar.
İnsan olduğunuzu hatırlayarak korkularınızı göğüsleyin. Daha mutlu ve etkili bir insan olursunuz.
Etkin okuma ile ilgili diğer bir yöntem:
İSOAT
İZLE=> Konu ile ilgili ön hazırlık yapmak.
SOR=> Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden, kim ve benzeri sorularla bilgileri desteklemek.
OKU=> Konuyu sorular oluşturacak şekilde okumak.
ANLAT=> Oluşturduğunuz sorulan kendi kendinize sorup cevaplandırmak.
Tekrar et => Öğrendiğiniz bilgileri tekrar etmek.
ETKİN DİNLEME
Gözlerinizi öğretmeninizden ayırmamaya özen gösteriniz.
Konu ile ilgili çok soru sorunuz.
Uygun şekilde oturarak dinleyiniz.
Daha zinde ve daha aktif bir ders dinleyebilmek için ön hazırlık yaparak derse geliniz.
Anlatılan her şeyin sonunu bekleyerek ana fikri bulmaya çalışınız.
Kitabımzdaki konu anlatımı ile ilgili önemli bölümlerde kısaltma ve semboller kullanarak hatırlamanızı kolaylaştırınız.
Şekil ve grafiklerden yararlanınız.
Öğretmen tarafından birkaç kez vurgulanan yerlere dikkat ediniz.
Anlatılan konu ile ilgili tartışmalara katılmaktan çekinmeyiniz.
Olumsuz Dinleme
Anlatılan konuya ilgi göstermemeniz ya da önemsememeniz,
Öğretmene karşı olumsuz tutum geliştirmeniz,
Dinliyormuş gibi yapmanız,
Anlatılan her şeyi not tutmaya çalışmanız,
"Ben bu konuyu biliyorum." düşüncesinde olmanız, İyi bir dinleyici olmadığınızın işaretidir.
Etkin Dinleme İle İlgili Pratik Yöntemler
İFİKAN
İ = İleriye bak => Öğretmenin anlattığı konudan yola çıkarak konunun gidişatını tahmin etmek.
F = Fikirler => Önemli fikirlere dikkat etmek.
İ = İşaretler => İpuçlarını değerlendirmek.
K= Katıl => Aktif ve katılımcı olmak.
A= Araştır => Konuyla ilgili düşüncelerinizi başkalarıyla paylaşmak ve soru sormak.
N = Not tut => Öğrenilenleri kısa ve anlamlı şekilde sembolleştirmek.
DERS ÇALIŞMA PROGRAMI HAZIRLAMA
Haftalık ders programı hazırlarken, günlük etkinliklerinizi haftanın her günü için ayn ayrı gözden geçirmelisiniz.
Okula gidiş - dönüş saatleri,çalışma için ayrılan süre, yemek arası, dinlenme, gezme, TV izleme, arkadaşlarınız için ayırdığınız süre ve diğer işler için ayrılacak zamanı önceden belirlemelisiniz.
Ders programınızı üç aşamada hazırlamalısınız:
1. AŞAMA: Her dersten çalışmanız gereken konuların belirlenmesi.
Örneğin, matematikte doğal sayılar, denklemler, geometri; açılar, üçgenler, Türkçe; anlam bilgisi, zamirler, noktalama işaretleri, sosyal bilgiler; coğrafi konum, İlk Çağ tarihi gibi.
2. AŞAMA: Çalışılması gereken derslerin ve konuların haftanın günlerine bölünerek yerleştirilmesi.
3. AŞAMA: Okuldan geliş saatiniz ile uykuya yatış saatiniz arasındaki sûrenin hesaplanması. Bir gün boyunca yemek, dinlenme, okul işleri, hobileriniz, müzik, spor ve diğer aktivitelerinizi ders çalışma süresini belirledikten sonra planlı bir şekilde düzenleyiniz.
Program hazırlanırken dikkat edilecek hususlar:
- İdeal program uygulanabilen programdır.
- Bir konuya, aynı zamanda ve aymjnetotla sadece bir saat çalışmalısınız.Eğer bir konuyu bir oturuşta bijirmek zorundaysanız, çalışmametodunuzu değiştirmelisiniz. İlk 30 dakikıdan sonra öğrenme veriminiz düşmeye başlar.
- Uyumadanöhce yapacağınız tekrarlar bilgileıin hafızada daha çok kalmasını sağlar.En verimli ders çalışma saatleri kişiden kişiyi; değişir. Ancak her öğrencinin gün içinde verimli ders çalışacağı uygun bir zaman dilimi vardır.
- Zihinsel ve bedensel olarak en dinç oldurunuz saatlerde zorlandığınız derslere çalışınız.
- Uykunuzu tam alırsanız, daha verimli ders çalışabilirsiniz.
- Çalışma ortamı sabit ve sade olmalıdır. Gerekli çalışma temposunu yakalayamadıysanız, yeniden düzenlenmelidir
- Ders çalışmadan sosyal aktivitelere başlamayı! uz, sosyal aktiviteleri kendinize ders çalışma programından sonra ödül olarak verebilirsiniz.
- Ders çalışırken, eksik olduğunuzu hissettiğiniz konulara öncelik veriniz. Bildiğiniz konulan tekrar tekrar okuyarak zaman kaybetmeyiniz.
- Bu konuları soru çözerek pekiştiriniz.
Flash Paper'ı büyütmek için Printer işaretinin yanındaki butona basınız.
HEDEF BELİRLEME
Hedefsiz insan rotasız gemiye benzer. Rotasız bir gemi ise muhalif rüzgarların etkisiyle zıt yönlerde gelir gider ve hiçbir zaman istediği sahile varamaz. Onun için başarmak ve yükselmek isteyen her insan evvela bir hedef tayin etmek mecburiyetindedir.
Hedefini açık ve net belirleyen bir insan her şeyden önce inanmak ve güvenmek zorundadır. Bu inanç ve güven duygusu o kişiye güçlü bir motivasyon sağlar. Bu ateşleyici etkisiyle büyük hedefler insan hayatında motor güç vazifesi görürler. Güçlü bir inanç ve güven duygusu da beraberinde azim ve kararlılık getirir. İçtenlikle inanan ve güvenen bir insan meşakkat ve felaketler karşısında tahammül etmesini bilir, sebat etmesini becerir.
Hedefini tayin etmiş bir insan zamanın kıymetini bilir. Bu kadirşinaslık onda zaman yönetimi bilincini geliştirir. Zamanını profesyonelce kullanan bir insanın başarılı olamaması uzak bir ihtimaldir. Boş vakitlerini en verimli biçimde değerlendirmede ihtimam gösteren bir kişinin hedefine varamaması nasıl düşünülebilir!
Hedefini belirgin biçimde ortaya koymuş bir insan kendini planlı ve programlı davranmaya mecbur bilir. Çünkü büyük bir hedef aşamalı bir şekilde gerçekleşen küçük hedefler zincirinden oluşur. Bu zincirin halkalarının tamamlanabilmesi için planlı ve programlı bir hayat şarttır. Aynen tesisten önce projenin ve mühendislik hesaplarının ikmal edilmesi gibi yüksek idealler mükemmel plan-programı gerektirir.
- Başarıya ulaşmak için, hedef belirlemeniz gerekecektir.
- Başarı, önceden belirlenen bir hedefin aşamalar halinde gerçekleşmesidir.
- İnsanların işlerini nasıl ele aldıkları, hedeflerini nasıl gördüklerine büyük ölçüde bağlıdır.
- Hedef saptama, günlük ölçekte önceliklerimizi belirlememize yardımcı olur.
- Potansiyelinize ulaşmak için, gözünüzü dayanıklılığa ve yüksek getirisi olan alanlara dikmiş olarak durmanız gerekir.
- Hedeflerinize ulaşmakla elde ettiğiniz, onlara ulaşma yolunda sizin yaşadığınız değişimin yanında önemsiz kalır.
- Başarılı insanlar, içinde bulundukları zamanı yaşar ve o zamanda çalışırlar.
- Hedefler, gelecek için beslediğimiz fikirleri düzenler.
- Hedefler, ilerlememizi değerlendirebilmek için bir gereçtir. Planlamasını önceden yapmayan bir insan, hiçbir zaman öne geçemez.
- Başarıya giden bir yol haritası çıkarmak istediğinizde hedefler belirleyin.
- Başarıyı harekete değil, sonuçlara bakarak değerlendirin.
- Hedefler belirleyerek ilerlemenizi periyodik olarak ölçtüğünüzde, dikkatiniz doğal olarak hareketten sonuca doğru kayacaktır.
- Hedef belirleme, yaşamın bir parçası haline gelmelidir.
- Pusulanın beşinci yönünü - şu anda nerede olduğunuzu- kestiremiyorsanız, harita ve pusula hiçbir işe yaramaz.
- Dikkatinizi korumada kendinize yardım etmenin en iyi yolu, açık bir ifade kullanarak, yaşam amacınızı belirten bir cümle veya cümleler - yazmaktır.
Sonuçta herkes, varlık nedenini keşfetmek ve bunu yaşamak arzusunda değil midir.
- Belirlediğiniz her hedef ve bu hedefe varmak için tüm yaptıklarınız, amaç cümlenize yönelik olmalıdır.
- Uzun vadeli hedefler olmadığında, kısa vadeli asap bozukluklarına veya hayal kırıklıklarına uğramanız daha muhtemeldir.
- Amacınızı belirleyebilir ve yaşamınızın her devresi için büyük özenle hedefler saptayabilirsiniz; ancak daha sonra harekete geçmezseniz, hiçbir şey başaramazsınız.
- "Mutluluğa erişebilmek için, önemli bir hedeften yoksun olmamamız gerektiğinin bilincinde olmalıyız."
- "Nereye gittiğini bilen adama herkes yol açar."
- "Nereye gittiğinizden emin değilseniz, başka bir yere varmanız muhtemeldir."
- "Hedefler bizim güdülenmemiz için mutlaka gerekli değildir. Onlar bizi hayatta tutmak için vazgeçilmezlerdir."
- "Organizasyonun, hedefleri üzerinde odaklaşabilmesini sağlamak, bir liderin yapması gereken en önemli şeydir."
- "Bana hedefi olan bir ambar görevlisi gösterin, ben de onu size tarih yazan bir adam olarak vereyim. Hedefi olmayan bir adam gösterin, ben de onu size bir ambar görevlisi olarak iade edeyim."
HEDEF BELİRLEME VE PLAN YAPMA
Hedef belirlemek ve hedeflerinizi gerçekleştirmek için plan yapmak, sizi istediğiniz başarıya götürecek çalışmaların ilk ve en önemli noktalarından biridir.
I. İlk olarak, uzun, orta ve kısa dönemli hedeflerinizi belirlemek için aşağıdaki tabloya, yaşam hedeflerinizi önem sırasına göre yazın.
II. İkinci olarak "Çok önemliler" bloğundan, uzun, orta ve kısa dönemli hedefler kısmına yazdıklarınızdan, ilk ikişer hedefi başka bir yere aktarıp "Amaç plan cetveli"nizi oluşturabilirsiniz.
Bu cetvelde, uzun (10 yıllık), orta (1 yıllık) ve kısa (bir aylık) dönemli, çok önemli 6 hedefiniz yer alacaktır.
Amaç Plan Cetveli
1. ____________
2. ____________
3. ____________
4. ____________
5. ____________
6. ____________
III. Bu cetveli, çalışma masanızın karşısına, görebileceğiniz bir yere asın. 1. Sıradaki hedefinizi de daha büyük bir kartona yazıp, sürekli görebileceğiniz bir yere asın.
IV. Şimdi sıra, kendinize, bu hedeflerinizi içine alacak, yıllık, aylık ve günlük planlar yapmaktadır. Hedeflerinize ulaşmak için zamanınızı nasıl değerlendireceğinizi belirleyin.
Günlük haftalık ve aylık plan yapmak, zamanınızı en iyi şekilde değerlendirmek ve hedeflerinize ulaşabilmek için çok önemlidir. Plan yapmak için aşağıdakileri mutlaka edinin.
1. Akademik takvim: Okulunuzun eğitim-öğretim takviminden edinerek, sınav ve tatil zamanlarını dönem başında işaretleyin. Bu takvimi her zaman görebileceğiniz bir yere asın.
2. Aylık plan: Üzerine notlar alabileceğiniz takvimlere benzer bir biçimde aylık plan hazırlayın. Buraya bir ay boyunca yapmayı hedeflediğiniz şeyleri, günleri de belirterek yazın. Bu planda, tatil günleri, sınav zamanları ve önceden bildiğiniz tüm program detaylarınızı kaydedin.
3. Haftalık program taslağı: Kendinize yedi günlük bir plan yapın. Buraya ders saatlerinizi, çalışmak için ayırdığınız zamanları, randevularınızı ve diğer sosyal aktivitelerinizi kaydedin.
4. Gerçek haftalık program: Bir hafta içinde yaptıklarınızı detaylı olarak bu plana yazın. Haftanın sonunda, bütün hafta yaptıklarınızı inceleyin ve neye ne kadar zaman ayırdığınızı net olarak görün. Hedeflerinize ulaşmak için yeterli zamanı ayırmış mısınız?
5. Günlük plan: Günlük plan kullanmayı alışkanlık haline getirin. Bir gece öncesinden o gün yapacaklarınızı tüm detayları ve saatleri ile birlikte yazın. Gün içinde tamamladıklarınıza bir işaret koyun. Her gün için bunu yineleyin.
- Yazılı planlar yapmak, yapmanız gerekenleri daha rahat görmenizi sağlar.
- Zihninizin, yapmanız gereken şeyleri düşünerek meşgul olmasını engeller.
- Yapmanız gerekenleri yazdığınızda, bunu yapma olasılığınız yükselir.
- Zamanınızı nelerle değerlendirdiğinizi daha iyi görürsünüz.
- Sürekli plan yaptığınızda, sizi sıkıntıya sokacak sürprizlerle daha az karşılaşırsınız.
- Kendinizi daha iyi disiplinize edersiniz.
Haftalık ve günlük planlarınızda, hedeflerinize yönelik, küçük de olsa bir şeyler mutlaka yapın.
V. Kendinizi değerlendirin. Bir ay süre ile planlarınızda, hedeflerinize yönelik neler yaptığınızı takip edin. Kendinizi değerlendirmeyi, şu sorulara cevap vererek yapabilirsiniz
- Hedeflediğim şeye ne kadar yaklaştım-
- Yapmak istediklerimin ne kadarını yaptım-
- Yapmak istediklerimin ne kadarını yapabilirdim-
- Yapmak istediklerim ve yaptıklarım arasındaki farkın nedenleri nelerdir-
VI. Bu değerlendirmeler ışığında yeni aylık planınızı yapın.
MESLEK SEÇİMİNDE GÖZETİLECEK HUSUSLAR
Ortaöğretimini bitiren ve yükseköğrenim görmek üzere hazırlanan gençlerden bazılarının, yükseköğretim programları hakkında yeterli bilgi sahibi olmadıkları ve bu nedenle tercih ettikleri programları belirlemede ve sıraya koymada güçlük çektikleri gözlenmektedir. Bazı adaylar ilk birkaç tercihlerini bilinçli olarak yazmakta, diğerlerini başkalarının öneri ve telkinlerine göre belirlemekte ve sıralamaktadırlar. Bu adaylar, hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları fakat tercih listesinde yer verdikleri bir programa yerleştikleri zaman "istemediğim bir programa girmek zorunda kaldım" şeklinde yakınmaktadırlar.
Tercih sıralarının başlarına, isteyerek ve bilinçli olarak yazdıkları programlara yerleşen bazı adaylar ise bir süre sonra programın beklentilerine uygun olmadığını fark etmekte ve hayal kırıklığına uğramaktadırlar. Bu da programlar ve meslekler hakkında edinilen bilgilerin bazen yüzeysel ve belki de hatalı olabileceğini göstermektedir.
Bireyler yükseköğretime, bir alanda bilgi sahibi olma yanında ve belki daha da öncelikle bir meslek sahibi olmak için girmektedirler. Bu bakımdan, bir yükseköğretim programının seçilmesi aynı zamanda bir mesleğin seçilmesi anlamına gelmektedir.
Meslek ise bir kimsenin, çalışma ömrü boyunca sürdüreceği faaliyetlerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu yüzden, bir kimsenin mesleğini seçmekle, genel yaşam biçimi konusunda da bir seçim yapmış olduğunu söylemek hatalı olmaz. Çünkü meslek kişinin genellikle hayatını nasıl bir çevrede geçireceğini ve kimlerle etkileşimde bulunacağını belirleyen boyutlara da sahiptir. İnsanın hayatında böylesine önemli etkileri olan bir kararın iyice düşünülmeden verilmesi, hayal kırıklığına, mutsuzluğa ve başarısızlığa yol açabilmektedir. Yükseköğretim hem birey hem de devlet açısından pahalı bir yatırımdır. Ayrıca yükseköğretim kontenjanları kısıtlı, programlara yerleşme giriş sınavlarındaki başarıya bağlıdır. Bu yüzden hatalı bir karardan dönmek çok kere mümkün olamamaktadır. Bu nedenlerle bir gencin, girmek istediği yükseköğretim programlarını belirlemede çok dikkatli davranması gerekmektedir.
Meslek, kişilerin belli bir eğitimle edindikleri ve hayatlarını kazanmak için sürdürdükleri düzenli ve kurallı faaliyetler bütünü olarak tanımlanabilir. Meslek etkinlikleri, birbirlerinden az çok farklı bireysel özellikler gerektirir ve yine bireylere az çok farklı doyumlar sağlar.
Meslek seçimi, bir kimsenin, çeşitli meslekler arasından en iyi yapabileceğini düşündüğü faaliyetleri içeren ve kendisine en üst düzeyde doyum sağlayacağına inandığı birine yönelmesidir. Bu yönelme kararının doğru ve yerinde olması kişinin ne istediğini ve neleri yapabileceğini çok iyi bilmesine bağlıdır. Bu rehberde yükseköğretim programları ve bunların sonunda kazanılan mesleklerin gerektirdiği nitelikler ve sağladığı olanaklar hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır.
Yükseköğretim programlarının tanıtılmasında şöyle bir yol izlenmiştir.
Dört yıllık eğitime dayalı olan "Lisans Programları", konu alanlarına göre, "Matematik ve Doğal Bilimler, Sağlık Bilimleri, Teknik Bilimler, Ziraat ve Orman Bilimleri, Sosyal Bilimler, Dil ve Edebiyat, Eğitim, Sanat ve Spor" başlıkları altında gruplanmış ve bu sıra ile tanıtılmıştır. İkinci kısmında ise iki yıllık "Sağlık, Teknik, Ziraat Bilimleri ve Sosyal Programlar" olarak gruplanan "Önlisans Programları," verilen sıra ile açıklanmıştır.
Bir program tanıtılırken önce programın ilgilendiği konu alanı bir veya birkaç cümle ile açıklanmıştır. Bundan sonra programda okutulan belli başlı dersler belirtilmiş, ders adlarının tek tek yazılmasına gerek görülmemiştir. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Türkçe, yabancı dil, beden eğitimi ve güzel sanatlarla ilgili dersler de, bütün programlar için zorunlu olduğundan bunların, her seferinde ayrı ayrı belirtilmesine gerek görülmemiştir. Programları oluşturan dersler, lisede okunan derslerle ilişkisi göz önüne alınarak ve öğrencinin anlayacağı dille verilmeye çalışılmıştır.
Bir programa girebilmek, programı başarı ile bitirebilmek ve daha sonra çalışma hayatında başarılı olabilmek için gerekli özellikler "Gereken Nitelikler" başlığı altında açıklanmıştır.
Bir programda başarılı olabilmek için her şeyden önce, o programın gerektirdiği zihin ve bilgi düzeyine sahip olmak gerekir. Bu da birinci aşamada, uygulanan Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ve ikinci aşamada uygulanan Öğrenci Yerleştirme Sınavı (ÖYS) ile ölçülmektedir. Sınavların iki aşamalı yapılması ve birinci aşama sonuçlarının adaylara bildirilmesi, onların "Genel Grup" içindeki yerlerini görmelerine yardımcı olmaktadır. Ayrıca her yıl programlara kabul edilen öğrencilerin ÖSS ve ÖYS başarı yüzdelik sıraları bir sonraki yılın İkinci Basamak Sınavı Kılavuzunda verilmektedir. Bundan amaç, adayların ÖSS'deki başarı durumları ile herhangi bir programda istenen başarı düzeyini karşılaştırmalarına ve başarılı olabileceklerini umdukları programları tercih listelerine yazmalarına yardımcı olmaktır.
Bir yükseköğretim pro gramında başarılı olmak için gerekli niteliklerden söz ederken hemen her program için normalin üzerinde bir genel akademik yeteneğe sahip olmak gerektiğine işaret edilmiştir. Akademik yetenek kavramı daha çok soyut kavramlarla eğitim yapan bir programda başarılı olmak için gerekli öğrenme ve akıl yürütme gücü yanında, o programın ilgili olduğu konu alanına ilişkin temel bilgi ve beceriler bütününü ifade etmektedir. Bu özellik ÖSS ve ÖYS ile ölçülmekte ve başvuran adayların sınavlarda aldıkları puanların ortalamasından daha yüksek puan alanlar yükseköğretim programlarına kabul edilmektedir. Rehberde "Normalin üstünde bir akademik yetenek gereklidir" derken ÖSS yüzdelik sırası her üç puan türünde 1-10 arası olanlar kastedilmektedir. Üstün akademik yetenek ise yüzdelik puanı en fazla 3'e kadar olanların sahip oldukları yetenek anlamına gelmektedir.
Bir programda başarılı olmak için bazen özel yetenekler de gerekmektedir. Diş hekimliği için el parmak becerisi gibi. Bu tür özel yeteneklerin ÖSS ve ÖYS ile ölçülmesi mümkün olamamaktadır. Ancak adayların tercihlerinde bu hususu da göz önünde bulundurmalarının yararlı olacağı düşünülmüş ve programlar için gerekli özel yetenekler hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır.
Bir program için gerekli kişilik özellikleri hakkında bilgi verirken o programa özgü en önemli özelliklerin üzerinde durulmuştur. Ancak, sabırlı, hoşgörülü, geçimli ve insan ilişkilerinde başarılı olma gibi kişilik özelliklerinden de söz edilmiştir. Çünkü olumlu kişilik özellikleri çalışma hayatında başarı üzerinde önemli rol oynamaktadır.
Bir programı başarı ile bitiren öğrencinin kazandığı "Diploma ve Unvan" belirtildikten sonra meslek elemanı olarak çalıştığı kurumda yaptığı belli başlı işler, görevini sürdürürken yaptığı faaliyetler de kısaca açıklanmıştır. Bir adayın girmeyi düşündüğü mesleğin tipik bir üyesinin nasıl bir ortamda çalıştığı ve ne gibi faaliyetlerde bulunduğunu göz önünde bulundurması ve böyle bir çalışma hayatının kendi ilgi ve değerlerine uygun olup olmadığını iyice irdelemesi gereklidir. Rehberin bu kısmında verilen bilgilerin adaylara bu konuda az da olsa yardımcı olacağı düşünülmüştür.
Son olarak mezunların "Çalışma Alanları" belirtilmiş, iş bulma olanakları hakkında genel düzeyde bilgi verilmiştir. İş olanakları adayların meslek seçiminde en çok üzerinde durdukları bir husustur. Ne var ki bu konuda adayları tatmin edecek kadar ayrıntılı bilgi verilememiştir. Çünkü iş bulma hükümetlerin ekonomik politikaları ile yakından ilgili ve oldukça değişken bir durumdur. Bir alanda insangücü ihtiyacı olduğunda, bunu karşılayacak eleman yerleştirilmesine önem verilebilir ve kısa zamanda o alana işgücü talebi ve buna bağlı olarak mesleğin çekiciliği azalabilir veya tersi olabilir. Bugün için sağladığı olanaklar yönünden pek çekici olmayan veya tanınmayan bir meslek, bir zaman sonra çekici hale gelebilir. İyi gelir getiren sürekli bir iş sahibi olmak her gencin doğal isteğidir. Ancak bir kimse bu isteğini, ilgi ve yeteneklerine uygun, yani hoşlandığı ve en iyi yapabileceği işleri gerektiren bir meslek seçmekle ve bu mesleğin başarılı bir üyesi olmaya çalışmakla gerçekleştirebilir. Ülkemizde yükseköğrenim görmüş gençlerin iş bulma şansları sınırlıdır. Bu gençlere en önemli işveren durumunda olan resmi kurumlar arasında, sınavla eleman alanların sayısı giderek artmakta ve bir yükseköğretim diplomasına sahip olmak, bir işe yerleşmek için yeterli olamamaktadır. Bu nedenle bir yükseköğretim programına yerleşen gencin o programda kendini çok iyi yetiştirmesi, fırsatları değerlendirerek bir yabancı dil öğrenmesi ve mümkünse yüksek lisans öğrenimi yapması yararlı olur.
Ülkemizde yaşanan enflasyon nedeni ile maaş ve ücretlerden sık sık ayarlamalar yapılmaktadır. Bu nedenle meslek elemanlarının aylık veya yıllık kazançları hakkında kesin rakam vermek mümkün olamamaktadır. Yükseköğrenim görmüş gençlerin çoğu kamu sektöründe, bir kısmı özel sektörde, küçük bir bölümü ise kendi özel iş yerinde çalışmaktadırlar. Kamu kuruluşlarında ve özel kuruluşlarda ücretlerin sınırları yasa ve kararnamelerle belirlenir ve az çok standarttır. Bağımsız çalışanların gelirleri yüksek ama değişken olabilir. İyi gelir, meslekte ilerlemekle sağlanabilir; bu ise yeteneğe bilgiye ve disiplinli çalışmaya bağlıdır.
Bu rehberde yükseköğretim programları ve bunların hazırladıkları meslekler genel hatları ile tanıtılmıştır. Kuşkusuz bir programı tercih etmeyi düşünen bir gencin öğrenmek istediği daha pek çok husus olabilir. Bu durumda kişi o meslekte çalışan insanların nasıl bir ortamda, ne gibi faaliyetlerde bulunduğunu görmek için işyerlerini ziyaret etmeli, çalışanlarla konuşmalı, konu ile ilgili yetkililerin görüşlerinden yararlanmalıdır. Bu rehber bir gencin çeşitli programları ve meslekleri çok yönlü olarak incelemesinde bir başlangıç olabilir ve daha ayrıntılı bilgi edinmede çerçeve rolü oynayabilir.
Meslek seçimi son anda, alelacele verilen bir karara dayandırılmayıp, çok daha erken yaşlarda üzerinde düşünülmeli ve seçenekler iyice araştırılmalıdır. Bu açıdan bakıldığında rehber sadece lise son sınıfta bulunan yükseköğrenim adaylarına değil, daha küçük yaşlardaki öğrencilere de meslek incelemelerinde yardımcı kaynak olabilir.
MESLEK SEÇİMİ
Meslek seçimi; bireyin kendisine uygun olan meslekleri çeşitli yönleri ile değerlendirip, tercih edilen meslekler arasından, girme olasılığı en yüksek olana yönelmesidir. Bireyin, zihinsel, fiziksel yeteneklerini, becerilerini, ilgilerini, ihtiyaçlarını ve ekonomik durumunu göz önüne alarak seçim listesindeki seçenekleri belirlemesi gerekir.
Meslek, sadece para kazanma ve ekonomik ihtiyaçları karşılama aracı değildir. Birey, mesleki etkinlikleri yoluyla bir şeyler üreterek yeteneklerini, becerilerini kullanır, gizli güçlerini, kapasitesini geliştirir, başarılı olur ve doyum sağlar. Meslek, bireyin toplumda bir yer edinmesini, saygı görmesini ve her şeyden önemlisi bir işe yaradığı duygusunun yol açtığı doyuma ulaşmasını da sağlar. İş yaşamında doyum, genel yaşam doyumunu da etkiler. Meslekte yaşanılan başarısızlıklar, doyumsuzluklar bireyin ruh sağlığını tehdit eder. İş ve yaşamdaki doyumsuzluklarda önde gelen nedenlerden biri; bireyin seçtiği mesleğin özelliklerinin, kendi özellikleri ile bağdaşmamasıdır.
Sağlıklı bir meslek seçimini belirleyen etmenlerden biri olan yetenek, belli bir alandaki öğrenme gücü olarak ifade edilebilir. Bireyler arasında yetenek farklılığı olduğu gibi bireyin sahip olduğu yetenek düzeyleri arasında da önemli farklar vardır. Meslekler genel zeka, sayısal, sözel, soyut, mekanik ve görsel algılama (uzay ilişkileri) yetenekleri açısından üst, orta ve alt düzeyde farklılık gösterirler. Önemli olan, bireyin bu farklı yeteneklerden hangisinde üst, orta ve alt düzeyde olduğunun farkına varması; bir başka deyişle kendini tanımasıdır. Ancak bireyin sadece sahip olduğu yetenekleri tanıması, sağlıklı bir seçim için yeterli değildir. Yönelmeyi düşündüğü mesleklerin de ne tür ve ne düzeyde yetenek gerektirdiğini bilmesi ve kendi yetenekleri ile mesleğin gerektirdiği yetenekleri uzlaştırabilmesi gerekir.
Meslek seçiminde ilgilerin de göz önünde bulundurulması önemlidir. İlgi, bir kimsenin özel bir çaba harcamadan hatta kısıtlayıcı koşullar altında dahi, dikkat ettiği, gözlemlediği ve zevk alarak yaptığı faaliyetlerdir. Ekonomik kazanç ve ihtiyaçların meslek yoluyla karşılanması kadar ilgiler de mesleki doyumda rol oynar.Yetenek ve ilgilerin dışında dikkate alınması gereken başka faktörler de vardır; cinsiyet, akademik özgeçmiş, sosyo-ekonomik durum, psikolojik ihtiyaçlar, tutumlar, değerler, kişilik özellikleri gibi...Meslek seçimi; şansa bağlı, anlık bir olgu değil, bir süreçtir. Seçimin sağlıklı olması; bireyin kendini ve meslekleri objektif olarak tanıyabilmesine, bilgi toplamasına, karar verme becerilerini geliştirebilmesine, kararları için plan yapabilmesine ve uygulayabilmesine bağlıdır.
İŞ SEÇİMİ SÜRECİNİN ÜÇ ÖNEMLİ PARÇASI VARDIR;
1. Çevreniz,
2. Kendiniz,
3. İşlerle ilgili bilgiler.
Çevreniz
Çevreniz, ailenizden başlayarak hayatınızdaki diğer önemli kişilere, yaşadığınız ülkeye (sosyal, politik ve coğrafi faktörler ) doğru genişlemeye başlar. Hem ailenizin bu yöndeki istekleri, önerileri (benim çocuğum doktor olacak gibi) hem de değişen dünya ve meslekler seçiminizi etkileyebilir. Sürekli değişen ve gelişen bir dünyada yaşıyoruz. Tarihsel gelişime bakarsak tarımdan endüstriye ve yüksek teknolojiye doğru büyük dalgalanmalar yaşandı. Bu dalgalanma içinde favori meslekler değişim gösteriyor. Kişiler de bu meslek bana uygun mu diye pek düşünmeden popüler ya da iyi para kazanılan meslekleri seçmek istiyor. Yahut favori mesleklere yönelik dersler çok popüler oluyor ve dersi alan herkes başarılı olamıyor, kimisi dersten kalıyor ya da sıkılıyor. Ancak bunun da bir garantisi yok. Kısaca tüm bu faktörlerin farkında olmak, sizin seçiminizi ne yönde etkileyebileceklerini görmek, ancak son aşamada yine kendinize yönelmeniz gerekmektedir.
Kendiniz
Kendiniz, yani siz, iş seçimi sürecinin kalbisinizdir, diyebiliriz. Bunun için günlük hayattaki kendinize bakmak önemli bir başlangıç olacaktır. Çünkü iş hayatındaki siz ile günlük hayattaki siz çok farklı kişiler olmayacaktır. Kendinizi tanımaya çalışırken, diğer bir deyişle, "ben kimim" sorusuna cevap ararken;
- İlgilerim neler (Yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler)? Örneğin edebiyat, ev idaresi, sağlık, mekanik, müzik gibi çok farklı alanlarla ilgili olabilir. İşle ilgili ilgisiz her şeyi belirleyin. Daha sonra bu ilgi alanlarından hangisini (hangilerini) öncelikle işinizde kullanmak isteyeceğinizi belirleyebilirsiniz.
- Yetenek ve becerilerim neler? (neleri daha iyi yapabileceğinizi keşfetmek) Örneğin, öğretmek, araştırmak, tamir etmek, yazmak, organize etmek...gibi. Bunları genel - teknik- kişiler arası ilişkileri becerileri olarak gruplandırabilirsiniz.
Ancak ilgi ve yetenekleri birbirinden ayırmak gerekir. İlgi tercihinizi, yetenek ise yeterliliğinizi gösterir. Bununla birlikte, beceriler davranışa dönüşmedikçe ifade edilmeden kalır. Sadece derslere girmek, sınavlardan iyi notlar almak bunları belirlemenize yardımcı olmayabilir. Sosyal, sportif, kültürel ve sanatsal alanlarda da uğraşarak kendinizi geliştirebilirsiniz. Okulunuzun ya da üniversitenizin imkanlarından yararlanarak (öğrenci toplulukları, takımlar, .) bunu gerçekleştirebilirsiniz.
- Değerlerim neler (benim için hayatta neler önemli, bir işte aradığım ne, beklediğim ödüller, kazançlar, fırsatlar neler)? Kültürel-kişisel- mesleki (yüksek kazanç, prestij, gelişim, bağımsızlık, diğerlerine yardım çeşitlilik, güvenlik, liderlik, çalışma saatleri) değerlerinizin farkında olmak... Ör: bilgi, sağlık, para, sevgi, bağlılık, başarı, güç, çaba, özgürlük.. Hangileri daha önemli ya da öncelikli olan değerler neler sizin için? Çünkü yapacağınız iş seçimi sizi değerler çatışması içine sokabilir. Bu anlamda değerlerinizin neler olduğunun farkına varmanız ve bunların hayatınızı nasıl etkilediğini bulmanız kendiniz hakkında daha fazla şey keşfedebileceğinizi gösterir. Çünkü değerler hayatımıza yön verir, anlamlandırır.
- İhtiyaçlarım, amaçlarım, motivasyonum neler? İstek, kararlılık, motivasyon yoksa işle ilgili bilgi, ilgi ve becerilerinizin olması tek başına yeterli olmayabilir.
Mesleki amaçlar uzun süreli amaçları içerir. Kısa sürede sonuç alamayabilirsiniz. Bu nedenle küçük parçalar, yani kısa süreli amaçlar (önce 6 ay, 1 yıl, sonra 3 yıl gibi dönemler için) belirleyerek başlamak gerekir. Örneğin; ilgi duyduğunuz derslere yönelmek, bu konularda ilgili farklı kaynaklardan eğitim almak, bilgisayar, yabancı dil öğrenmek gibi. Unutmayın; "Binlerce kilometre yol küçük bir adımla başlar".
Amacınızın belirgin olması motivasyonunuzu arttırır. Motivasyon ihtiyaçlardan gelişir. İhtiyaçlarınız fiziksel, güvenlik, kabul-ilgi görme, sosyal ilişkiler geliştirme, sevgi-ilgi verme, ait olma, kendini değerli bulma, saygı görme, onay alma, bağımsız kendini yönlendirici olma, kendini gerçekleştirme (potansiyeli keşfetme, kendiliğindenlik, özerklik, duygusal ifade zenginliği, yakın ilişkiler, yaratıcılık.) gibi bir çok konuda olabilir.
Meslekleri tanıma, işlerle ilgili bilgi toplama
Meslekleri tanıma, işlerle ilgili bilgi toplama (doğru, objektif, kapsamlı.) bu süreçte almanız gereken önemli bir sorumluluktur. Öncelikle unutmamalısınız ki; "Bir kişi için uygun tek bir iş yoktur. İlgi alanımıza giren, yapabileceğimiz, önem verdiğimiz farklı işler olacaktır. " ve " Hiçbir iş mükemmel değildir. Her işin kendi içinde kazançları ve bedelleri olacaktır". Bu konuda gazetelerin insan kaynakları ekleri, Internet, meslekleri anlatan kitaplar, üniversitelerin bölümlerini ve okutulan dersleri anlatan kitapçık ve broşürlerden yararlanabilir ve en önemlisi meslekten kişilerle konuşarak bu bilgilere ulaşabilirsiniz.
Hem doğrudan bilgi almanız hem de kişilerin yaptıkları işle ilgili hissettiklerini öğrenmek size farklı bir bakış açısı yaratabilir.
Bilgi alırken;
- Bu işi yapmaya nasıl karar verdiniz?
- Nasıl hazırlandınız?
- Hangi becerilere ihtiyaç var?
- Temel sorumluluklar neler?
- Nasıl değerlendiriliyorsunuz?
- İşle ilgili zevk aldığınız şeyler neler?
- Kişisel ödüller neler?
- İşte tipik bir gününüz nasıl geçiyor?
- Çalışma koşulları nasıl (çalışma saatleri, iş çevresi, çalışma ortamı, iş arkadaşlıkları.)?
- İşinizin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Diğer ilgili işler neler?
- Yarım-zamanlı işler olabilir mi?
- Meslekle ilgili başka kimlerle görüşebilirim? gibi sorular sorabilirsiniz.
Tüm bu süreç içinde şu an olduğunuz durumda (lise, üniversite öğrencisi olabilir, ya da yaptığınız işi değiştirmek istiyor olabilirsiniz) bu üç konuda; çevreniz, kendiniz ve işlerle ilgili bilgileri toplayıp, değerlendirdikten sonra karar verme aşamasına geleceksiniz. Unutmayın ki aldığınız karar sizi harekete geçirip, amaçlarınıza ilerlemenize yardımcı olurken bu süreç devam edecek ve siz bu değerlendirmeyi yeniden, yeni bilgilerle tekrar edeceksiniz.
MESLEĞİNİ KENDİN İÇİN SEÇ
Meslek Seçimi Neden Önemli?
Bu soruya verilecek o kadar çok cevap var ki. Her şeyden önce insanın istediği ve yeteneklerine uygun bir mesleğe sahip olması, onun hayatındaki en büyük artılardan biri. Çünkü sevilmeden yapılan mesleğin, insan hayatına bir çok olumsuz etkisi var.
Bazı gençler, çeşitli nedenlerden dolayı ya da işin ciddiyetinin farkında olmadıklarından olsa gerek, herhangi bir mesleği seçebileceklerini zannediyorlar. Bazıları da bu kadar önemli bir olayı sadece "sınav" bazında değerlendirip ileriye dönük düşünmüyorlar. Oysa neredeyse bir ömür boyu, mesleğimizle beraberiz. Uyanık olduğumuz zamanların büyük bir bölümünü işimizde geçiriyoruz. İnsanın ruh sağlığında, yaptığı işten dolayı duyduğu haz önemli bir doyum noktası.
Günümüzde, mesleğini sevmediği için doyumsuzluk yaşayan ve iç dengesini yitiren birçok insan var. Çünkü zorlanarak yapılan meslek, depresyon, iş veriminde düşüş, dikkatsizlik, isteksizlik, başarısızlık, başarısızlığın getirdiği mutsuzluk, iştahsızlık, uykusuzluk, çevreyle iletişim bozukluğu gibi ciddi boyutlu rahatsızlıklar yaratıyor. Tüm bunların sonucunda da insan kendini değersizleştirebiliyor. Kendini değersizleştirme, kendini işe yarmaz ve beceriksiz hissetme duygusu ise insanı oldukça fazla yıpratıyor. Bu yüzden kişinin eşiyle, çocuğuyla, dostlarıyla ve tabii ki iş yerindeki arkadaşlarıyla ilişkileri bozulabiliyor.
Kişi, zaman içerisinde kendine ve mesleğine yabancılaşabiliyor. Bir süre sonra, işe gitmemek için bahaneler, psikosomatik rahatsızlıklar (Psikolojik kökenli baş, mide ağrıları gibi.) ortaya çıkıyor. Hiçbir şey üretmeyen, verimli ve yaratıcı olamayan bu insanların ruh sağlıklarında ciddi anlamda zedelenmeler olabiliyor. Bakın bu konuda birkaç kişinin hissettikleri ve yaşadıkları:
- "Her şey önce pazartesi sendromuyla başladı. Pazartesi günleri müthiş bir zorlanma hissediyordum. İşe gitmeden önce ve işyerimdeyken şiddetli baş ağrılarım oluyordu ve içim sıkılıyordu. Sonra pazartesi sendromunun yanına, salı, çarşamba, perşembe ve cuma sendromları da eklendi. Üstelik artık pazar günleri de çok mutsuz geçiyordu; çünkü ertesi gün iş vardı ve ben buna çok sıkılıyordum. Yani tek mutlu ve rahat olabildiğim günler cumartesi günleriydi. Önceleri tembel olduğumu düşündüm. Daha sonra iş yerimde dikkat bozukluklarım ve isteksizliklerim başladı. Dengemi iyice yitirmeye başladığımı hissettiğimde işyerimin doktoruna gittim. O da bana bunların psikolojik olabileceğini ve bir psikologa gitmemi önerdi. Önce rahatsızlıklarımın psiklojik olduğuna inanamadım. Ama öyleymiş. Psikoterapi seansları sırasında, rahatsızlıklarımın çok ilginç bir nedeni ortaya çıktı. En azından benim için çok ilginçti. Bu neden, sevmediğim bir mesleği yapmam ve bundan dolayı zorlanmamdı. Şimdilerde kendi kişiliğime uygun bir iş araştırıyorum."
Selma, 26 yaşında:
- "Dört yıldır mesleğimi yapıyordum. Üç yıllık evliyim. Yaklaşık bir yıl önce eşimle aramızda ufak tefek tartışmalar başladı ve zamanla büyüdü. Tartışmalarımızın sebepleri ufak-tefek nedenlerdi. Eşimin dediğine göre ben işten eve döndüğümde bir barut fıçısı gibi oluyordum. Zamanla durum iyice kötüleşti. Ben de ciddi anlamda düşünmeye başladım. Bu arada şunun farkına vardım: Hafta sonlarında ve tatillerde eşimle aramızda hiçbir sorun çıkmıyordu ve ben kendimi daha mutlu hissediyordum. Bir süre sonra başta eşim olmak üzere, tüm yakın çevremle ilişkilerim iyice bozulmaya başlamıştı. Uzun lafın kısası, ben kişiliğime uygun bir mesleği yapmıyordum ve bu da beni olumsuz yönde etkiliyordu. İnsan önce bunu kabullenmek istemiyor ve çok zor kabulleniyor. Düşünsenize, onca hevesle seçtiğiniz bölümü bin bir çabayla ve zorlukla bitiriyorsunuz. Tam dört yıl çalışıyorsunuz. Sonra ruh sağlığınız size, bu iş sana uygun değil diye mesajlar göndermeye başlıyor. Aslında mesleğimi seçerken babamın ve ağabeyimin etkisinde kalmıştım. Gençlik işte, o zamanlar düşünememişiz. Durumu kabullenmem ve kendime gelebilmem biraz zaman aldı. Eşimin ve psikoterapistimin yardımlarıyla birçok şeyi aşabildim. Şimdi sevdiğim, bana uygun bir işim var. Mutluyum."
Murat 27 yaşında:
- "Yataktan çıkmak istemiyordum. İşe gitmediğim günler gitgide çoğalmaya başlamıştı. Bu durumdan ailem de telaşlandı. Bana sanki hep ateşim varmış gibi geliyordu. Zaman zaman mide bulantılarım, kusmalarım vardı ve kendimi son derece halsiz hissediyordum. Ayrıca sebebi belli olmayan müthiş sırt ağrılarım gitgide daha da artıyordu. Doktor doktor dolaştık. Durumumun psikolojik kökenli olduğunu söylediklerinde, inanamadım. Sonuç olarak kişilik yapım ile yaptığım işin birbirine paralel olmadığı ve bunun da beni zorladığı ortaya çıktı. Buna inanmak çok zordu, ama gerçeği kabullendim. Zâten üniversiteye girerken bu bölümü çok da istekli seçmemiştim. Ben gençlere, seçecekleri mesleği iyi düşünerek seçmelerini tavsiye ediyorum. Sonra insanın başına hiç tahmin etmediği şeyler gelebiliyor."
Gülay, 24 yaşında:
Meslek seçimi ne kadar da önemli değil mi? O an için insana hiç de hayati önem taşımıyormuş gibi gelse de sonradan önemini oldukça etkili bir şekilde hissettirebiliyor.
Yukarıdaki kişilerin bizlerle paylaştıklarından da görüyoruz ki kiminde evlilik yaşamını, kiminde ise tüm hayatını olumsuz etkileyen "iş yaşamındaki zorlanma" yi kabullenebilmek de kolay değil.
Araştırmalar, iş yaşamında mutlu olmayan, işini yeterince sevmeyen kişilerin ciddi sırt ağrıları çektiğini ortaya koyuyor. İngiltere'de yaklaşık dört bin beş yüz yetişkin üzerinde yapılan bir araştırma, işyerinde mutsuz olan kişilerin pek çoğunun, omurilik bağlantılı ağrılardan yakındıklarını kanıtlamış. Yapılan bu araştırmaya göre, her yıl yetişkinlerin %40'ı bu tür ağrılar nedeniyle kliniklere başvuruyormuş.
Manchester Üniversitesi Romatizmal Hastalıklar Hastanesi tarafından yapılan araştırmada, sırt ağrılarının çoğunun ağır taşımak değil, derin depresyonlar sonucu ortaya çıktığı belirlemiş. Sırt ağrılarıyla kliniklere başvuran kişiler üzerinde yapılan araştırmalarda, bu insanların iş yerinde mutsuz oldukları, kendilerine uygun olmayan meslekleri yaptıkları, yalnızlık duygusu, tatminsizlik ve başarısızlık duygusuyla dolu oldukları ortaya çıkmış.
Ülkemizde henüz bu anlamda yapılan bir araştırma yok; ama eğer bir gün yapılırsa, sonucun yukarıdaki gerçeklerden pek de farklı çıkmayacağı kanısındayım.
MESLEK SEÇİMİNİN KİŞİNİN YAŞAMINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
Meslek seçimi, bireyin hayatında verdiği en önemli kararlardan biridir, çünkü bireyin hayatının üçte biri mesleki etkinlikleri içermektedir. Meslek, sadece bir para kazanma, geçim sağlama yolu değil, belki bunlardan da önemlisi bireyin kendini ifade etme, kendini gerçekleştirme yoludur.
Peki, seçilen meslek bireyin yaşamında ne gibi etkilerde bulunacaktır?
1. Bireyin yaşamı boyunca devamlı bir iş sahibi olup olamayacağını tayin edecektir.
2. Yaşamı boyunca başarılı veya başarısız bir kişi olmasında önemli bir rol oynayacaktır.
3. Sürekli etkileşimde bulunacağı bireylerin çeşidini ve eş seçimini etkileyecektir.
4. Hayatı boyunca yaşayacağı çevre veya çevrelerin özelliğini ve yerini tayin edecektir.
5. Ailesinin kazanç şeklini ve düzeyini ve geçim tarzını belirleyecektir. İşinden zevk alıp alamayacağını, bunun sonucunda sorumluk sahibi bir insan olup olamayacağını tayin edecektir.
Bunlara bağlı olarak meslekte ve mesleki eğitimde yaşanan doyumsuzluklar, hayal kırıklıkları bireyi doğrudan etkilemekte, dolayısıyla bireyler mutsuz olmaktadırlar.
Her mesleğin kendine özgü gerekleri, çalışma koşulları ve sağladığı olanaklar farklıdır. Meslekler arasında bu ve benzeri alanlarda gözlenen farklılıklar, bireylerde yetenek, ilgi, gereksinme gibi psikolojik nitelik çeşitlemesine denk düşmektedir. Bu yüzden bireyin kendi gelişimine en çok fırsat hazırlayacak, gereksinimlerini en iyi biçimde doyurabilecek alanı seçebilmesi önem kazanmaktadır. Sağlıklı bir seçim ise ancak kişinin kendini ve seçeneklerini yakından tanıması ile mümkün olmaktadır. Meslek seçimi, bireyin kendisine açık meslekleri, çeşitli yönleriyle değerlendirip, kendi gereksinmeleri açısından, istenilir yönleri çok istenmeyen yönleri az olan birine yönelmeye karar vermesi olarak da tanımlanır. Bireyin seçtiği meslek, onun yetenek ve ilgilerine uygun olduğu taktirde bunları geliştirmek ve tam olarak fonksiyonda bulunmak kendi elindedir. Özellikle yeteneğinin altında mesleklere girenlerde bir süre sonra uyumsuzluk, can sıkıntısı ve başarısızlık baş göstermektedir.
Öte yandan belli bir meslek için bir bireyin seçimi gerçekte bir yordama (tahmin etme) sorunudur. Bu seçme, söz konusu iş için başvuruda bulunan adaylardan hangisi ya da hangilerinin bu işi en iyi bir biçimde yerine getirebileceklerine ilişkin bir yordamayı içermektedir. Bu yordamanın olabildiğince geçerli ve güvenilir verilere dayandırılması, mesleği seçecek bireyin yararına olduğu gibi, işverenin de yararına olacaktır.
Kullanılmakta olan çeşitli psikolojik testlerin geliştirilmelerinin nedenleri; başkalarının birey hakkında ya da bireyin kendi-kendisi hakkında, vermek durumunda olduğu çeşitli kararlara yardımcı olmaktır. Meslek seçimi bireyin kendisi hakkında bir karar vermesini gerektirmektedir. Bunun yanında çeşitli alanlarda eğitim veren kurumların bu alanlarda eğitim görecek bireyleri saptaması işi de üniversiteler adına bir karar ve yordama sürecini içermektedir.
Yetenek:
Sağlıklı bir meslek seçimi ancak bireyin kendi ilgi, yetenek ve ihtiyaçlarını, aynı zamanda seçeneklerini iyi tanımasıyla mümkün olmaktadır. Yetenek, bir kimsenin belli bir eğitim sonucunda bilgi; beceri ve davranış takımı kazanmasının belirtisi olarak düşünülen özellikler bütünüdür. Yetenek, eğitimden yararlanma gizil gücü olarak da tanımlanmaktadır. Bugün, zeka denen gücün, kalıtım ve çevrenin etkileşimi ile oluştuğu bilinmektedir. Kişinin, doğuştan getirdiği ve ne kadar olduğunu bilmediğimiz gizil gücü, çevresel olanakların sağladığı gelişimle, "bir işi yapabilme gücü" durumuna dönüşmektedir. Buna göre çevre elverişli olduğu oranda, kişi iyi gelişecek ve yeteneklerini gösterecektir.
Günümüzde yetenek ölçülebilen bir özelliktir. Bu özelliğin ölçüm yollarından biri psikolojik testlerdir. Yetenek testleri, "Genel" ve "Özel" olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel yetenek testleri daha çok, sözcükler, sayılar, şekiller ve akıl yürütmekle ilgili sorulardan oluşmaktadır. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)'nin kullandığı testler, bu amaca yönelik testlerdir.
Sözel ve sayısal düşünme yeteneklerine ilişkin ortak puan genelde, okul başarısını yani genel akademik başarıyı ölçmede isabetli olabilmektedir. Ancak, kimi mesleklerde ya da öğrenciyi bu mesleklere hazırlayan programlarda başarılı olunup olunamayacağını kestirebilmek için, özel yeteneklerin bilinmesine gerek duyulmaktadır. Özel yetenek, belli bir zihinsel veya fiziksel faaliyeti öğrenebilme kapasitesidir.
Üniversiteye giriş sınav soruları, kendi bilim alanlarında uzman kişiler tarafından hazırlanmakta ve çeşitli alanlarda bireyleri elemeye yönelik olmaktadır. ÖSYM'nin temel amacı, yüksek öğretim programlarına girmek için başvuran adaylar arasından bu programlarda başarılı olma olasılıkları ötekilerden daha yüksek olanları seçerek bu programlara yerleştirmektir.
Nasıl Bir İş İstiyorum?
Gelin önce hayal kuralım. Çünkü sonra hayallerinizi gerçekçi amaçlara dönüştürmeye başlayacağız. Gözleriniz kapatın ve kendinizi ilerde olabilecek tipik bir iş gününüzde hayal edin.
"Sabah uyandınız ve ne giyeceğinize karar veriyorsunuz. Neler giyiyorsunuz, takım elbise, spor, ... İşe başlarken kendinizi nasıl hissediyorsunuz (Yorgun, isteksiz - heyecanlı, huzurlu)? İşe nasıl gidiyorsunuz? Şimdi iş yerindesiniz. Bir saniye durun ve iş yerinizi resmedin. Nerede, nasıl bir yer? Nasıl insanlar var çevrenizde? Neler yapıyorlar? Siz ne yapıyorsunuz? .".
Haklısınız, "nasıl bir iş istiyorum" sorusunun cevabını çok kolay, hemen verebilmek (bir kerede, tek bir zamanda) kolay bir iş değil. Çünkü bu sorunun cevabı bir süreç içinde kendini belli edecektir. Bu süreç çocuklukta kurduğumuz hayaller ile başlar ve 25-30 yaşlarında belirginleşen gerçekçi sonuçlara ulaşmaya başlar. Bir kişinin günde ortalama 8 saat çalıştığını düşünürsek; iş hayatımız yaşam tarzımızın belirleyicilerinden biri olmaktadır. Bu nedenle fiziksel, duygusal, zihinsel sağlığımızda yine yaptığımız işten ne kadar hoşlandığımızla bağlantılı korunacaktır. Bu kadar önemli olmasına rağmen, birçoğumuz iş seçimini olayların akışına, şansa bırakır ya da düşünmeyi erteleriz.
Böyle bir tercih yapma fırsatınızın olmadığını üniversite sınavının tek belirleyici olduğunu ya da ileri de ancak torpil bulursanız istediğiniz işe sahip olabileceğinizi düşünebilirsiniz. Belki üniversitede geldiğiniz bölümü, lisede okuduğunuz alanı (matematik-sosyal-fen) isteyerek ya da istemeyerek (aile isteği, puanlama hatası, herkes seçiyor diye) kazandınız. İşinizi de böyle seçmek ister misiniz? Belki sorumluluğu kendi üstünüze almanız ve bunun sonuçlarına katlanmanız daha kolay olacaktır.
Öğrenciler ile yapılan çalışmalar, öğrencilerin iş seçimi ile ilgili bilgi eksikliği, çatışma, seçim kaygısı yaşadıklarını, olumsuz yaklaşımlarının olduğunu, yetersizlik duygusuna kapıldıklarını ve kaderci bir tutum içinde olduklarını göstermektedir. "Daha ne iş yapmak istediğimi bile bilmiyorum- Gerçekten yapmak istediğim işi yapamayacağım-Bu alanda başarılı olamayacağım-şimdi artık istediğin işi bulmak çok zor, torpil lazım.."gibi düşünceler sizi olumsuz etkileyip harekete geçmenizi engelleyecektir. Olumlu-gerçekçi düşüncelerle başlamak sonucu olumlu etkileyecektir. "Sevdiğim ve becerilerimi kullanacağım bir iş seçeceğim", "İstediğim işe sahip olmak için bir plan yapıp bu yönde kendimi geliştirebilirim" gibi.
Meslek seçimi konusunda önemli çalışmalar yapan Holland, "meslek seçimi, kişiliğin bir ifadesidir" der ve meslek seçiminde kişi ve işin özelliklerinin uyumunun önemini vurgular. Ginzberg ve Super'de iş seçiminin tek bir davranış değil, bir süreç olduğunu söylemektedirler. Bu süreç ilk önce hayaller ile (büyüyünce polis olacağım) çocuklukta başlar ve gelişir, demektedirler. Bir kişinin evet artık bu işi yapacağım demesi, sabit bir iş pozisyonunun kazanılmasının ortalama 30-35 yaşlarında gerçekleştiğini kabul ederler. Krumbotz ise iş seçimi sosyal öğrenmedir, demektedir. Derslerden alınan notlar, alandaki iş imkanları, ailenin tutumu gibi faktörlerin devreye girdiğini belirtmektedir.
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA
İnsan hayatında şansın ve rastlantının büyük rol oynadığına inanan kişiler vardır. Oysa başarılı insanların, başarılarını şans veya rastlantıyla açıklamak, oldukça yüzeysel ve basit bir yaklaşımdır. Uzaktan şans veya rastlantı gibi görünen bir çok durumun arkasında, kişilerin çabası, özverisi ve problemi çözmek için gösterdikleri yaratıcılık yatmaktadır.
Üniversite sınavına hazırlanmanın, programlı ve ciddi bir çalışma yanında, doğru yönlendirme ve rehberlik gerektirdiğini hepimiz biliyoruz.
Üniversite sınavına hazırlıkta başarısızlık en çok nasıl öğrenileceğinin ve bilinçli olarak hazırlık sürecinin nasıl planlanacağının bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.
Öğrenmeye karşı istekli olma ve öğrenme için gerekli yeteneklere sahip olma, öğrenmede başarıyı etkileyen en önemli etmenlerdir. Ancak, bazı yetenekli öğrencilerin yeterince çaba gösterdikleri halde bekledikleri verimi alamamaktan yakındıkları görülmektedir. Bu durum genellikle çalışma yöntemlerini yeterince bilmiyor olmaktan ileri gelmektedir.
Herkesin bildiği gibi, ÖSS'ye hazırlık; gerekli bilgileri öğrenmek, sınav tekniğini geliştirmek, zamanı iyi kullanmak, soruları önce iyi anlayıp sonra doğru çözmek gibi pek çok konuyu kapsar. Başarılı olmak isteyen her öğrenci, bu konulardaki eksikliklerini hızla gidermek zorunluluğundadır.
Başarının Formülü:
Einstein'in başarısından kimsenin kuşkusu yoktur herhalde. Einstein başarıyı şu şekilde formüle ediyor: A= başarı, x= çalışma, y= yerinde ve zamanında davranma, z= dinlence veya eğlence; meşgul olmak kolay, verimli olmak zordur. Hayatınızla ilgili kararları rastlantılara bırakırsanız, çalışmalarınızı ve başarınızı engelleyecek pek çok sebeple karşılaşırsınız. Başarıya ulaşmak için anlama, öğrenme ve hız kazanma çalışmalarını sistematik bir şekilde sürdürmek gerekir. Üniversite sınavlarında şans faktörü % 0'a yakındır. Çünkü, diğer öğrenciler işi şansa bırakmıyor. Planlı ve programlı bir çalışma yürütüyor. Planlı ve programlı bir çalışma yürüten öğrenci varken sizin işi şansa bırakmanız, erkenden havlu atmak olacaktır.
Planlı çalışma, nereye ve nasıl gideceğinizi mantıklı bir biçimde, önceden kararlaştırmaktır. Öğrencinin geçerli ve verimli bir program hazırlayabilmesi için öncelikle günlük yaşantısında yer alan olayları ve zaman kaybına yol açan nedenleri belirlemesi gerekmektedir.
Herhangi bir bilgiyi zihne kazandırmanın en etkili yolu, konuyu bütünüyle kavramaya yönelik çalışmaktır. Böylece eldeki metin veya konu bir bakışta kavranır ve daha kolay hatırlanır.
Öğrenmeyi veya öğrenmemeyi belirleyen 3 önemli etken vardır:
Çalışmak + tekrar Sınamak +Dinlemek
Çalışmayı kısa süreli dinlenme aralarıyla sürdürmek, hem öğrenilenlerin sindirilmesi hem de zihnin kendini toparlaması açısından son derece yararlıdır.
DERS NASIL ÇALIŞILIR?
Beden dimdik, tetikte ve aktiftir. Saçma ve önemsiz şeyleri bir kenara bırakarak, düşüncenizi önemli konular üzerinde yoğunlaştırırsanız,
Öğrenci ders ayrımı yapmaz, "ayrımlar"ı anlamaya çalışırsanız,
Çalışmanızı, öğrendiklerinizi sindirmek için aralıklı olarak sürdürürseniz,
Düşüncenizi, sadece çalıştığınız ders ve konu üzerinde yoğunlaştırmaya gayret ederseniz,
Konuyu daha iyi kavramak amacıyla yardımcı unsurlardan (çizimler, şekiller) yararlanırsanız,
Konuyu bir bütünlük içerisinde kavramaya çalışırsanız,
Anlamları belirlemek için zaman zaman, çalıştığınız konulara dönüp bakarak pekiştirme yaparsanız, verimli ders çalışmış olursunuz.
Not tutmanın amacı, öğrenmenin en büyük düşmanı olan unutmayı önlemektir. Not, ders sırasında tutulduysa ilk tekrar, tutulan notların gözden geçirilmesi şeklinde olmalıdır. Daha sonraki tekrarlar, hiçbir yere bakmadan hatırda kalanların, başka bir sayfaya yazılması ve daha sonra esas notlarla karşılaştırılarak eksiklerin giderilmesi şeklinde olmalıdır.
Ders dinleme becerilerini geliştiren öğrenciler, not tutarak veya anlaşılmayan konuyu anında öğretmene sorarak, derse aktif şekilde katılırlar. "Eğer hayatınızda hiç başarısızlık yoksa, hiç risk almıyorsunuz demektir."
VERİMLİ ÇALIŞMAYI ENGELLEYEN TUZAKLAR
Gözlerinizi yapmadıklarınıza çevirmek,
Müzik eşliğinde çalışmak,
Zorlanılan derslerin dışlanması,
Aşırı kaygı (güvensizlik),
Yatarak (uzanarak) çalışmak,
Çalışma anında hayallere dalmak,
Uzayıp giden telefon konuşmaları,
Motivasyon noksanlığı, isteksizlik,
Günlük ayrıntılara boğulmak,
Çalışmayı tamamlamadan bırakmak,
Arkadaşlara "hayır" diyememek,
Televizyona takılıp kalmak,
Dersler, konular hakkında yetersiz bilgi sahibi olmak,
Düzenli tekrarlar yapmamak,
Plansız, programsız çalışmak,
Kendinizi başkalarıyla kıyaslamak,
Zamanı denetleyememek,
Çevrenin beklentisinin yüksek olması,
Sınav bilgi ve tekniklerini yeterince bilememek,
Çalışma anında uygun dinlenme aralıklarını verememek,
Yanlışlardan ders alamamak, eksikleri giderememek.
Uyku sırasında hatırlama mekanizması daha az rahatsız edilmektedir. Öğrendiklerimizi, uykuda daha yavaş; uyanıkken daha hızlı unuturuz. Eğer bir konuyu kalıcı olarak öğrenmek istiyorsanız, uyumaya gitmeden önce küçük bir tekrar yapmanızda büyük fayda vardır.
DERS PROGRAMI NASIL YAPILIR ?
Ders programınızı 3 aşamada hazırlayabilirsiniz.
1. Aşama: Her ders için çalışmanız gereken konuları saptayınız. Örneğin; Matematik : A-B-C-D-E Geometri : A-B-C Türkçe : A-B-C-D-E-F-G gibi
2. Aşama: Çalışmanız gereken dersleri ve konuları, haftanın günlerine bölerek yerleştiriniz. Örneğin;
Pazartesi Matematik ( A-B-C ) Coğrafya ( A-B )
Salı Geometri ( A-B ) Tarih ( A-B )
Çarşamba Matematik ( D-E ) Türkçe ( A-B )
Perşembe Fizik ( A-B ) Felsefe ( A-B-C-D-E )
Cuma Kimya ( A-B ) Türkçe ( C-D )
Cumartesi Geometri ( C-D ) Sözel Genel Tekrar ( Test tekrar )
Pazar Biyoloji ( A-B ) Sayısal Genel Tekrar ( Test tekrar )
3.Aşama: Okuldan geliş saati ile uykuya yatış saati arasında kalan çalışma sürenizi hesaplayınız.
Örneğin: 13.00----
REHBERLİK
21 OCAK 2011 CUMA
Motivasyon ve Yolları
Sihirli bir kelimedir motivasyon. Tüm davranışlarımızın yönlendiricisi, davranışlarımızı devam ettiren, içimizdeki güçlü ve sürekli istektir. İnsanı harekete geçiren, bu hareketin gücünü ve yönünü belirleyip devamlı hale getiren motivasyonun kaynağı çevresel-dışsal (aile,arkadaşlık) ya da kişisel-içsel olabilir.
Bazen çevrenden yani ailenden, arkadaşlarından, öğretmenlerinden; onların söylediklerinden veya vaat ettikleri şeylerden enerji alarak bir şeyleri başarabilirsin. Mesela bir öğrenciye ailesinin “karnendeki notların hepsi beş olursa sana istediğin bilgisayarı alacağız” demesi dışsal motivasyona örnektir. Öğrenci kendisine söz verilen bilgisayar için tüm sınavlarını başarıyla verir ve bilgisayarına kavuşur. Ancak derslerindeki başarı bir sonraki öğretim yılında devam etmez. Çünkü artık kendisini motive eden şeye sahiptir, yeni bir motivasyon oluşması için yeni vaatler gerekecektir. Öğrenciyi motive edecek etkenlerin kaynağı kendi kontrolü dışında olduğu için başkalarının ya da bir şeylerin motive etmesini bekler. Bu bazen işe yarasa da geçici bir çözüm olduğundan dolayı çoğu zaman boşu boşuna beklemek anlamına gelir.
Öğrencilerimizle yaptığımız görüşmelerde en sık karşılaştığımız konu, öğrencilerin ders çalışma problemleridir. “Ders çalışmak istemiyorum, ders çalışmaya bir türlü başlayamıyorum, çalışmam gerekli biliyorum ama beş on dakika ancak çalışabiliyorum, dikkatim çabucak dağılıyor, kendime program yapıyorum ama hiç uygulayamıyorum.” gibi cümleri sık sık duyuyoruz. Bu şikayetlerin nedeni hemen hemen aynı. “iç motivasyon” eksikliği. Görüştüğümüz öğrencilerin kendilerini harekete geçirecek içsel bir nedenleri yoktu. Ders çalışmanın, onları amaçlarına götürecek yolda bir adım olduğunu kavrayamamışlardı. Senin amacın mutlu bir gelecekse bunun için başarılı bir öğrenim hayatının gerekli olduğunu biliyorsun. Ve bu yüzden liselere giriş sınavlarına hazırlanıyorsun. Amacına ulaşman için ders çalışmak bir zorunluluk değil ihtiyaçtır.
Motivasyon bir ihtiyacı gidermek için ortaya çıkar ve o ihtiyacın giderilmesi sırasında bir plan etrafında devam eder. Örneğin uzun süredir görmediğin bir arkadaşınla buluşmak istiyorsun bunu bir ihtiyaç olarak görüyor ve onunla nasıl görüşeceğini nerede buluşacağınızı planlıyorsun. Bu amaç doğrultusunda motivasyonun arkadaşınla görüşme ihtiyacını giderene kadar devam edecektir.
İç Motivasyonunu Sağlayabilmen İçin Amacını Belirlemeli Hedeflerini Netleştirmelisin.
Peki bunu nasıl yapacaksın ? Yeryüzünde altı milyardan fazla insan var. Hepsinin yaşam tarzı, sahip olduğu değerler, inançları faklı farklıdır. Ama bu insanların ortak bir amacı vardır. Hepsi değişik şekillerde tanımlasa da mutluluğu belki de tek ortak yönleri budur. Mutlu olmak.
Bu noktada kendine sorman gereken soru “nasıl bir hayat istiyorum” dur. Bu soruya vereceğin yanıt ile okuyacağın okullardan yapacağın mesleğe kadar kafanda ki pek çok sorunun da cevabını bulacaksın.
Hedefin belli. Bir Anadolu Lisesi, Fen Lisesi, Polis Koleji, Askeri Liseler, Sosyal Bilimler Lisesi. Şüphesiz bunlar kısa sürede ulaşabileceğin yakın hedefler. Ama sen daha ilerisini görmelisin. Okumak istediğin üniversiteyi ve daha ilerisini. Şu anda sen bir inşaatın temellerindesin. Derslerinde aldığın her not, her başarılı karne, bitirdiğin her okul bu inşaatın yüksekliğini ve binanın kalitesini belirleyecektir. Ders çalışırken, yapman gereken bir şeyi düşünmekten başka geleceğini inşa ettiğini bilirsen motivasyonun artacaktır. Öğreniminle ilgili yapacağın her türlü faaliyeti kendin için yaptığını bilmelisin. İnsanların kaderleri kendi ellerindedir. Bunun farkında olanlar ileriki yaşlarında “keşke” diye başlayan cümleler kurup geçmişlerinden pişmanlık duymazlar. Belki sen daha çok genç olduğunu söyleyip kendi yarınını etkileyebilecek güçte hissetmeye bilirsin. Ama bu gerçeği değiştirmez. Nasıl ki bu günkü yaşamımız dün yapıp ettiklerimizle belirlendi yarınımız da bu gün yapacaklarımızla şekillenecek.
“Değiştiremeyeceğimiz bir geçmiş geride dururken, şekillendirip sahip olabileceğimiz bir gelecek bizi bekliyor.”F. W. Robertson
Amaç belirlemek için buna bağlı olarak motivasyonun oluşabilmesi için hayal etmek şarttır. Sık sık farkında olmadan hayaller kurarız. Bu hayaller isteklerimizin hareketli fotoğraflarıdır. Sahip olmayı istediğimiz gerçeklerin provasıdır.
Armstrong küçük bir çocuk iken gökyüzüne, karanlığın içinde parlayan yıldızlara bakıp “ ben büyüyünce oraya gideceğim” derdi. Ailesi ve etrafında ki herkes küçük Armstrong’un bu hayaline gülüp geçerdi. Takvimler 1969? gösterdiğinde ay yüzeyinden “benim için küçük insanlık için büyük bir adım” diyerek dünyaya el sallayan astronot küçük Armstrong’dan başkası değildi.
Motive olmak amacına yoğunlaşmak için, geleceğin ile ilgili seni mutlu edecek hayaller kurabilirsin. Kafanda kendini gelecekte yapmak istediklerini yaparken canlandırabilirsin. Mesela gözlerini kapatıp kendini okumak istediğin üniversitenin kampüsünde arkadaşlarınla sohbet edip eğlenirken hayal edebilirsin. Hatta yapmak istediklerini bir kağıda yazarak hayallerini somut amaçlar haline getirebilirsin. Böylece yaşamınla ilgili bir plan sahibi de olursun. Üstelik kurduğun bu hayal seni heyecanlandıracağından amacına ulaşmak için yapman gerekenleri severek yaparsın.
Motivasyonun sağlanabilmesi için belirleyeceğin hedeflerin çok kolay veya ulaşılması imkansız hedefler olmamalı. Çünkü kolay elde edebileceğin başarı seni yeni başarılar için teşvik edecek motivasyonu yaratmayacaktır. Asla ulaşamayacağın gerçekçi olmayan amaçların ise gerçekleşmediğinde sende yılgınlık hissi moral bozukluğuna sebep olacaktır,yeni motivasyonları engelleyecektir. Unutma her insanın yetenekleri ve ilgileri farklı olduğu için yapabileceklerinin sınırı farklıdır. Herkes her işi yapamayabilir.
Eğer denersen başarırsın.
Başarı hareket etmekle ilgilidir. Başarılı insanlar bir şeyler yapan kişilerdir. Hata da yaparlar ama vazgeçmezler. Diğerleri vazgeçtikten sonra bile devam ederler. Dayanıklı olmalısın. Herhangi bir şeyi başarmak için denemeye devam etme kuralını takip etmelisin. Dayanaklıkla kastedilen; amacına ulaşmak için önüne çıkan her engeli ve getirdiği acıları yenmektir. Asla vazgeçmemelisin. Rüyaları gerçekleştirmenin en kestirme yolu, uyanmaktır.. J.M. Power
Motivasyon sağlanması sürecinde özgüven, temel unsurlardan biridir. Sadece öğretimde değil yaşamın her alanında başarı için olmazsa olmaz bir gerekliliktir özgüven. Başarılı olmuş insanlara baktığımızda, hepsinin ortak yanının özgüveni yüksek insanlar olduklarını görürüz. Bir türlü kendine güvenemiyor pek çok zayıf yönün olduğunu düşünüyor olabilirsin. Unutma ki kimse mükemmel değildir. Herkesin zayıf ve güçlü olduğu yönleri vardır. Güçlü yönlerini görmeyip, sürekli zayıf yönlerinin olduğundan yakınmak kendine yaptığın büyük bir haksızlıktır.
“Düşüncelerin neyse hayatında odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.” W. Shakspeare.
Çalışmalarında başarılı veya başarısız olmanda sahip olduğun düşünceler etkilidir. Beynimiz neye inandırılmışsa davranışlarımızda o yönde olacaktır. Mesela bir öğrenci “ kafam almıyor, başarısız bir öğrenciyim” gibi kendi kendine olumsuz diyaloglar kuruyorsa derslerinde başarılı olması beklenemez. “Yapamam” diyerek bir işe ne motivasyon sağlanabilir ne de o işte başarılı olunabilir. Çevrendeki insanlara kulak ver ama onların düşüncelerini kendi düşüncelerinmiş gibi sahiplenme hele olumsuz düşüncelerse duyma. Bu olumsuz düşünceler hiçbir işine yaramayacağı gibi sana engel olup hem zaman hem de enerji kaybetmene sebep olacaktır. Özgüvenin yitirilmesinde veya oluşturulmasında kişinin kendine karşı olumsuz yaklaşımından başka çevresindeki insanlarında tutumu önemlidir. Yani öğrenciye ailesi sürekli “evladım çok tembelsin, düzenli çalışamıyorsun, bu şekilde başaramazsın” gibi olumsuz cümleler kuması öğrencinin zihnine başarısızlığın yerleşmesine neden olabilir. Futbol maçlarında tribündeki taraftarların rakip takıma hep bir ağızdan “yuhhh” çekmeleri içinde “sizin takım kötü, gol atamazsınız” anlamına gelen tezahüratlarda bulunması özgüvenin sarsılarak motivasyonun yitirilmesine veya oluşturulmamasına örnektir. Ligde kimin şampiyon olacağını transferlerle harcanan milyon dolarlara bakarak kestiremeyiz. Şampiyon diğerlerine göre kendine daha çok güvenen ve motive olan takımdır. Sen de kendine olumsuz yargılarını bir kenara bırakıp pozitif düşünerek özgüvenini arttırıp amacın doğrulusunda motive olabilirsin. Olumlu biri olmaya , olumlu düşünmeye çalış. Başarı için en önemli engel çoğu zaman insanın kendisidir. Endişeler korkular bunlar öncelikle aşmamız gereken engellerdir. Bazı insanlar geçmiş yaşantılarına bakıp üzülmekten ve yarına bakıp endişelenmekten bugünü yaşayamazlar. Dünün pişmanlıkları ve yarının kaygıları arasında bir ileri bir geri giderek, hiçbir mesafeyi kat edemezler. Unutma geçmişi yeniden yaşayamayız. Geçmiş kullanımdan kaldırılmış para gibidir, gelecek ise çok uzak tarihli çek gibidir. Bugün ise nakit paradır.
Eğer geleceğini değiştirmek istiyorsan bugünü değerlendir. Bugün; dün edindiğin tecrübelerle yarını değiştirebileceğin, kontrol edebileceğimiz tek yerdir.
ETKİN VE HIZLI OKUMA
Okuma bir alışkanlıktır. İyi bir okuyucu olarak doğulmaz. Okuma alışkanlığının temelinde istek yatar. Okuma alışkanlığı, okuma-yazma öğrenildiği andan itibaren başlar.
Okumaya başlamadan önce amaç belirlenmelidir.
Etkin okuma için; okuduğunuzu düşünüp yorumlamanız gerekir. Eğer anlatılan konuları anlamaya ve yorumlamaya çalışmazsanız kelime karmaşası içerisinde bocalarsınız.
Etkin okuma için metne eleştirel gözle bakmak, konunun ne derece doğru olabileceği ile ilgili fikir yürütmenizi gerektirir. Yazılan her şeye karşı doğru veya yanlış kanaatinde olursanız çok çabuk fikir değiştirirsiniz.
Okurken kelimelere takılmayın ve okuduğunuz cümleden genel bir anlam çıkarmaya çalışın.
Etkin okuma için; şekil, grafik ve resimleri kesinlikle inceleyin.
Yüksek sesle okuma, dudak kıpırdatma, başınızla, kalemle veya parmakla takip etme okuma hızınızı keser.
Etkin okuma sırasında ayrıca;
Dikkati toplayın.
Çevre ile ilgilenmeyin.
Gözlerinizle kelimeye takılmayın, kelime grubunu tek bakışta okuyun.
Okurken geriye dönmeyin, hoşlanılan sözcüklerde yavaşlamayın.
Hızlı okursam anlayamam düşüncesine kapılmayın.
Zaman sınırlaması yaparak okuyun.
Her paragrafın sonunda ana fikre ulaşmaya çalışın.
Başanyı hedef alın :
Mükemmel olmayı hedeflemeyin.
Yanlış yapmaktan korkmayın, korkarsanız yeni şeyler öğrenme ve gelişme olanağını kaybedersiniz.
Unutmayın , mükemmeliyetçlligin arkasında korku yatar.
İnsan olduğunuzu hatırlayarak korkularınızı göğüsleyin. Daha mutlu ve etkili bir insan olursunuz.
Etkin okuma ile ilgili diğer bir yöntem:
İSOAT
İZLE=> Konu ile ilgili ön hazırlık yapmak.
SOR=> Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden, kim ve benzeri sorularla bilgileri desteklemek.
OKU=> Konuyu sorular oluşturacak şekilde okumak.
ANLAT=> Oluşturduğunuz sorulan kendi kendinize sorup cevaplandırmak.
Tekrar et => Öğrendiğiniz bilgileri tekrar etmek.
ETKİN DİNLEME
Gözlerinizi öğretmeninizden ayırmamaya özen gösteriniz.
Konu ile ilgili çok soru sorunuz.
Uygun şekilde oturarak dinleyiniz.
Daha zinde ve daha aktif bir ders dinleyebilmek için ön hazırlık yaparak derse geliniz.
Anlatılan her şeyin sonunu bekleyerek ana fikri bulmaya çalışınız.
Kitabımzdaki konu anlatımı ile ilgili önemli bölümlerde kısaltma ve semboller kullanarak hatırlamanızı kolaylaştırınız.
Şekil ve grafiklerden yararlanınız.
Öğretmen tarafından birkaç kez vurgulanan yerlere dikkat ediniz.
Anlatılan konu ile ilgili tartışmalara katılmaktan çekinmeyiniz.
Olumsuz Dinleme
Anlatılan konuya ilgi göstermemeniz ya da önemsememeniz,
Öğretmene karşı olumsuz tutum geliştirmeniz,
Dinliyormuş gibi yapmanız,
Anlatılan her şeyi not tutmaya çalışmanız,
"Ben bu konuyu biliyorum." düşüncesinde olmanız, İyi bir dinleyici olmadığınızın işaretidir.
Etkin Dinleme İle İlgili Pratik Yöntemler
İFİKAN
İ = İleriye bak => Öğretmenin anlattığı konudan yola çıkarak konunun gidişatını tahmin etmek.
F = Fikirler => Önemli fikirlere dikkat etmek.
İ = İşaretler => İpuçlarını değerlendirmek.
K= Katıl => Aktif ve katılımcı olmak.
A= Araştır => Konuyla ilgili düşüncelerinizi başkalarıyla paylaşmak ve soru sormak.
N = Not tut => Öğrenilenleri kısa ve anlamlı şekilde sembolleştirmek.
DERS ÇALIŞMA PROGRAMI HAZIRLAMA
Haftalık ders programı hazırlarken, günlük etkinliklerinizi haftanın her günü için ayn ayrı gözden geçirmelisiniz.
Okula gidiş - dönüş saatleri,çalışma için ayrılan süre, yemek arası, dinlenme, gezme, TV izleme, arkadaşlarınız için ayırdığınız süre ve diğer işler için ayrılacak zamanı önceden belirlemelisiniz.
Ders programınızı üç aşamada hazırlamalısınız:
1. AŞAMA: Her dersten çalışmanız gereken konuların belirlenmesi.
Örneğin, matematikte doğal sayılar, denklemler, geometri; açılar, üçgenler, Türkçe; anlam bilgisi, zamirler, noktalama işaretleri, sosyal bilgiler; coğrafi konum, İlk Çağ tarihi gibi.
2. AŞAMA: Çalışılması gereken derslerin ve konuların haftanın günlerine bölünerek yerleştirilmesi.
3. AŞAMA: Okuldan geliş saatiniz ile uykuya yatış saatiniz arasındaki sûrenin hesaplanması. Bir gün boyunca yemek, dinlenme, okul işleri, hobileriniz, müzik, spor ve diğer aktivitelerinizi ders çalışma süresini belirledikten sonra planlı bir şekilde düzenleyiniz.
Program hazırlanırken dikkat edilecek hususlar:
- İdeal program uygulanabilen programdır.
- Bir konuya, aynı zamanda ve aymjnetotla sadece bir saat çalışmalısınız.Eğer bir konuyu bir oturuşta bijirmek zorundaysanız, çalışmametodunuzu değiştirmelisiniz. İlk 30 dakikıdan sonra öğrenme veriminiz düşmeye başlar.
- Uyumadanöhce yapacağınız tekrarlar bilgileıin hafızada daha çok kalmasını sağlar.En verimli ders çalışma saatleri kişiden kişiyi; değişir. Ancak her öğrencinin gün içinde verimli ders çalışacağı uygun bir zaman dilimi vardır.
- Zihinsel ve bedensel olarak en dinç oldurunuz saatlerde zorlandığınız derslere çalışınız.
- Uykunuzu tam alırsanız, daha verimli ders çalışabilirsiniz.
- Çalışma ortamı sabit ve sade olmalıdır. Gerekli çalışma temposunu yakalayamadıysanız, yeniden düzenlenmelidir
- Ders çalışmadan sosyal aktivitelere başlamayı! uz, sosyal aktiviteleri kendinize ders çalışma programından sonra ödül olarak verebilirsiniz.
- Ders çalışırken, eksik olduğunuzu hissettiğiniz konulara öncelik veriniz. Bildiğiniz konulan tekrar tekrar okuyarak zaman kaybetmeyiniz.
- Bu konuları soru çözerek pekiştiriniz.
Flash Paper'ı büyütmek için Printer işaretinin yanındaki butona basınız.
HEDEF BELİRLEME
Hedefsiz insan rotasız gemiye benzer. Rotasız bir gemi ise muhalif rüzgarların etkisiyle zıt yönlerde gelir gider ve hiçbir zaman istediği sahile varamaz. Onun için başarmak ve yükselmek isteyen her insan evvela bir hedef tayin etmek mecburiyetindedir.
Hedefini açık ve net belirleyen bir insan her şeyden önce inanmak ve güvenmek zorundadır. Bu inanç ve güven duygusu o kişiye güçlü bir motivasyon sağlar. Bu ateşleyici etkisiyle büyük hedefler insan hayatında motor güç vazifesi görürler. Güçlü bir inanç ve güven duygusu da beraberinde azim ve kararlılık getirir. İçtenlikle inanan ve güvenen bir insan meşakkat ve felaketler karşısında tahammül etmesini bilir, sebat etmesini becerir.
Hedefini tayin etmiş bir insan zamanın kıymetini bilir. Bu kadirşinaslık onda zaman yönetimi bilincini geliştirir. Zamanını profesyonelce kullanan bir insanın başarılı olamaması uzak bir ihtimaldir. Boş vakitlerini en verimli biçimde değerlendirmede ihtimam gösteren bir kişinin hedefine varamaması nasıl düşünülebilir!
Hedefini belirgin biçimde ortaya koymuş bir insan kendini planlı ve programlı davranmaya mecbur bilir. Çünkü büyük bir hedef aşamalı bir şekilde gerçekleşen küçük hedefler zincirinden oluşur. Bu zincirin halkalarının tamamlanabilmesi için planlı ve programlı bir hayat şarttır. Aynen tesisten önce projenin ve mühendislik hesaplarının ikmal edilmesi gibi yüksek idealler mükemmel plan-programı gerektirir.
- Başarıya ulaşmak için, hedef belirlemeniz gerekecektir.
- Başarı, önceden belirlenen bir hedefin aşamalar halinde gerçekleşmesidir.
- İnsanların işlerini nasıl ele aldıkları, hedeflerini nasıl gördüklerine büyük ölçüde bağlıdır.
- Hedef saptama, günlük ölçekte önceliklerimizi belirlememize yardımcı olur.
- Potansiyelinize ulaşmak için, gözünüzü dayanıklılığa ve yüksek getirisi olan alanlara dikmiş olarak durmanız gerekir.
- Hedeflerinize ulaşmakla elde ettiğiniz, onlara ulaşma yolunda sizin yaşadığınız değişimin yanında önemsiz kalır.
- Başarılı insanlar, içinde bulundukları zamanı yaşar ve o zamanda çalışırlar.
- Hedefler, gelecek için beslediğimiz fikirleri düzenler.
- Hedefler, ilerlememizi değerlendirebilmek için bir gereçtir. Planlamasını önceden yapmayan bir insan, hiçbir zaman öne geçemez.
- Başarıya giden bir yol haritası çıkarmak istediğinizde hedefler belirleyin.
- Başarıyı harekete değil, sonuçlara bakarak değerlendirin.
- Hedefler belirleyerek ilerlemenizi periyodik olarak ölçtüğünüzde, dikkatiniz doğal olarak hareketten sonuca doğru kayacaktır.
- Hedef belirleme, yaşamın bir parçası haline gelmelidir.
- Pusulanın beşinci yönünü - şu anda nerede olduğunuzu- kestiremiyorsanız, harita ve pusula hiçbir işe yaramaz.
- Dikkatinizi korumada kendinize yardım etmenin en iyi yolu, açık bir ifade kullanarak, yaşam amacınızı belirten bir cümle veya cümleler - yazmaktır.
Sonuçta herkes, varlık nedenini keşfetmek ve bunu yaşamak arzusunda değil midir.
- Belirlediğiniz her hedef ve bu hedefe varmak için tüm yaptıklarınız, amaç cümlenize yönelik olmalıdır.
- Uzun vadeli hedefler olmadığında, kısa vadeli asap bozukluklarına veya hayal kırıklıklarına uğramanız daha muhtemeldir.
- Amacınızı belirleyebilir ve yaşamınızın her devresi için büyük özenle hedefler saptayabilirsiniz; ancak daha sonra harekete geçmezseniz, hiçbir şey başaramazsınız.
- "Mutluluğa erişebilmek için, önemli bir hedeften yoksun olmamamız gerektiğinin bilincinde olmalıyız."
- "Nereye gittiğini bilen adama herkes yol açar."
- "Nereye gittiğinizden emin değilseniz, başka bir yere varmanız muhtemeldir."
- "Hedefler bizim güdülenmemiz için mutlaka gerekli değildir. Onlar bizi hayatta tutmak için vazgeçilmezlerdir."
- "Organizasyonun, hedefleri üzerinde odaklaşabilmesini sağlamak, bir liderin yapması gereken en önemli şeydir."
- "Bana hedefi olan bir ambar görevlisi gösterin, ben de onu size tarih yazan bir adam olarak vereyim. Hedefi olmayan bir adam gösterin, ben de onu size bir ambar görevlisi olarak iade edeyim."
HEDEF BELİRLEME VE PLAN YAPMA
Hedef belirlemek ve hedeflerinizi gerçekleştirmek için plan yapmak, sizi istediğiniz başarıya götürecek çalışmaların ilk ve en önemli noktalarından biridir.
I. İlk olarak, uzun, orta ve kısa dönemli hedeflerinizi belirlemek için aşağıdaki tabloya, yaşam hedeflerinizi önem sırasına göre yazın.
II. İkinci olarak "Çok önemliler" bloğundan, uzun, orta ve kısa dönemli hedefler kısmına yazdıklarınızdan, ilk ikişer hedefi başka bir yere aktarıp "Amaç plan cetveli"nizi oluşturabilirsiniz.
Bu cetvelde, uzun (10 yıllık), orta (1 yıllık) ve kısa (bir aylık) dönemli, çok önemli 6 hedefiniz yer alacaktır.
Amaç Plan Cetveli
1. ____________
2. ____________
3. ____________
4. ____________
5. ____________
6. ____________
III. Bu cetveli, çalışma masanızın karşısına, görebileceğiniz bir yere asın. 1. Sıradaki hedefinizi de daha büyük bir kartona yazıp, sürekli görebileceğiniz bir yere asın.
IV. Şimdi sıra, kendinize, bu hedeflerinizi içine alacak, yıllık, aylık ve günlük planlar yapmaktadır. Hedeflerinize ulaşmak için zamanınızı nasıl değerlendireceğinizi belirleyin.
Günlük haftalık ve aylık plan yapmak, zamanınızı en iyi şekilde değerlendirmek ve hedeflerinize ulaşabilmek için çok önemlidir. Plan yapmak için aşağıdakileri mutlaka edinin.
1. Akademik takvim: Okulunuzun eğitim-öğretim takviminden edinerek, sınav ve tatil zamanlarını dönem başında işaretleyin. Bu takvimi her zaman görebileceğiniz bir yere asın.
2. Aylık plan: Üzerine notlar alabileceğiniz takvimlere benzer bir biçimde aylık plan hazırlayın. Buraya bir ay boyunca yapmayı hedeflediğiniz şeyleri, günleri de belirterek yazın. Bu planda, tatil günleri, sınav zamanları ve önceden bildiğiniz tüm program detaylarınızı kaydedin.
3. Haftalık program taslağı: Kendinize yedi günlük bir plan yapın. Buraya ders saatlerinizi, çalışmak için ayırdığınız zamanları, randevularınızı ve diğer sosyal aktivitelerinizi kaydedin.
4. Gerçek haftalık program: Bir hafta içinde yaptıklarınızı detaylı olarak bu plana yazın. Haftanın sonunda, bütün hafta yaptıklarınızı inceleyin ve neye ne kadar zaman ayırdığınızı net olarak görün. Hedeflerinize ulaşmak için yeterli zamanı ayırmış mısınız?
5. Günlük plan: Günlük plan kullanmayı alışkanlık haline getirin. Bir gece öncesinden o gün yapacaklarınızı tüm detayları ve saatleri ile birlikte yazın. Gün içinde tamamladıklarınıza bir işaret koyun. Her gün için bunu yineleyin.
- Yazılı planlar yapmak, yapmanız gerekenleri daha rahat görmenizi sağlar.
- Zihninizin, yapmanız gereken şeyleri düşünerek meşgul olmasını engeller.
- Yapmanız gerekenleri yazdığınızda, bunu yapma olasılığınız yükselir.
- Zamanınızı nelerle değerlendirdiğinizi daha iyi görürsünüz.
- Sürekli plan yaptığınızda, sizi sıkıntıya sokacak sürprizlerle daha az karşılaşırsınız.
- Kendinizi daha iyi disiplinize edersiniz.
Haftalık ve günlük planlarınızda, hedeflerinize yönelik, küçük de olsa bir şeyler mutlaka yapın.
V. Kendinizi değerlendirin. Bir ay süre ile planlarınızda, hedeflerinize yönelik neler yaptığınızı takip edin. Kendinizi değerlendirmeyi, şu sorulara cevap vererek yapabilirsiniz
- Hedeflediğim şeye ne kadar yaklaştım-
- Yapmak istediklerimin ne kadarını yaptım-
- Yapmak istediklerimin ne kadarını yapabilirdim-
- Yapmak istediklerim ve yaptıklarım arasındaki farkın nedenleri nelerdir-
VI. Bu değerlendirmeler ışığında yeni aylık planınızı yapın.
MESLEK SEÇİMİNDE GÖZETİLECEK HUSUSLAR
Ortaöğretimini bitiren ve yükseköğrenim görmek üzere hazırlanan gençlerden bazılarının, yükseköğretim programları hakkında yeterli bilgi sahibi olmadıkları ve bu nedenle tercih ettikleri programları belirlemede ve sıraya koymada güçlük çektikleri gözlenmektedir. Bazı adaylar ilk birkaç tercihlerini bilinçli olarak yazmakta, diğerlerini başkalarının öneri ve telkinlerine göre belirlemekte ve sıralamaktadırlar. Bu adaylar, hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları fakat tercih listesinde yer verdikleri bir programa yerleştikleri zaman "istemediğim bir programa girmek zorunda kaldım" şeklinde yakınmaktadırlar.
Tercih sıralarının başlarına, isteyerek ve bilinçli olarak yazdıkları programlara yerleşen bazı adaylar ise bir süre sonra programın beklentilerine uygun olmadığını fark etmekte ve hayal kırıklığına uğramaktadırlar. Bu da programlar ve meslekler hakkında edinilen bilgilerin bazen yüzeysel ve belki de hatalı olabileceğini göstermektedir.
Bireyler yükseköğretime, bir alanda bilgi sahibi olma yanında ve belki daha da öncelikle bir meslek sahibi olmak için girmektedirler. Bu bakımdan, bir yükseköğretim programının seçilmesi aynı zamanda bir mesleğin seçilmesi anlamına gelmektedir.
Meslek ise bir kimsenin, çalışma ömrü boyunca sürdüreceği faaliyetlerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu yüzden, bir kimsenin mesleğini seçmekle, genel yaşam biçimi konusunda da bir seçim yapmış olduğunu söylemek hatalı olmaz. Çünkü meslek kişinin genellikle hayatını nasıl bir çevrede geçireceğini ve kimlerle etkileşimde bulunacağını belirleyen boyutlara da sahiptir. İnsanın hayatında böylesine önemli etkileri olan bir kararın iyice düşünülmeden verilmesi, hayal kırıklığına, mutsuzluğa ve başarısızlığa yol açabilmektedir. Yükseköğretim hem birey hem de devlet açısından pahalı bir yatırımdır. Ayrıca yükseköğretim kontenjanları kısıtlı, programlara yerleşme giriş sınavlarındaki başarıya bağlıdır. Bu yüzden hatalı bir karardan dönmek çok kere mümkün olamamaktadır. Bu nedenlerle bir gencin, girmek istediği yükseköğretim programlarını belirlemede çok dikkatli davranması gerekmektedir.
Meslek, kişilerin belli bir eğitimle edindikleri ve hayatlarını kazanmak için sürdürdükleri düzenli ve kurallı faaliyetler bütünü olarak tanımlanabilir. Meslek etkinlikleri, birbirlerinden az çok farklı bireysel özellikler gerektirir ve yine bireylere az çok farklı doyumlar sağlar.
Meslek seçimi, bir kimsenin, çeşitli meslekler arasından en iyi yapabileceğini düşündüğü faaliyetleri içeren ve kendisine en üst düzeyde doyum sağlayacağına inandığı birine yönelmesidir. Bu yönelme kararının doğru ve yerinde olması kişinin ne istediğini ve neleri yapabileceğini çok iyi bilmesine bağlıdır. Bu rehberde yükseköğretim programları ve bunların sonunda kazanılan mesleklerin gerektirdiği nitelikler ve sağladığı olanaklar hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır.
Yükseköğretim programlarının tanıtılmasında şöyle bir yol izlenmiştir.
Dört yıllık eğitime dayalı olan "Lisans Programları", konu alanlarına göre, "Matematik ve Doğal Bilimler, Sağlık Bilimleri, Teknik Bilimler, Ziraat ve Orman Bilimleri, Sosyal Bilimler, Dil ve Edebiyat, Eğitim, Sanat ve Spor" başlıkları altında gruplanmış ve bu sıra ile tanıtılmıştır. İkinci kısmında ise iki yıllık "Sağlık, Teknik, Ziraat Bilimleri ve Sosyal Programlar" olarak gruplanan "Önlisans Programları," verilen sıra ile açıklanmıştır.
Bir program tanıtılırken önce programın ilgilendiği konu alanı bir veya birkaç cümle ile açıklanmıştır. Bundan sonra programda okutulan belli başlı dersler belirtilmiş, ders adlarının tek tek yazılmasına gerek görülmemiştir. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Türkçe, yabancı dil, beden eğitimi ve güzel sanatlarla ilgili dersler de, bütün programlar için zorunlu olduğundan bunların, her seferinde ayrı ayrı belirtilmesine gerek görülmemiştir. Programları oluşturan dersler, lisede okunan derslerle ilişkisi göz önüne alınarak ve öğrencinin anlayacağı dille verilmeye çalışılmıştır.
Bir programa girebilmek, programı başarı ile bitirebilmek ve daha sonra çalışma hayatında başarılı olabilmek için gerekli özellikler "Gereken Nitelikler" başlığı altında açıklanmıştır.
Bir programda başarılı olabilmek için her şeyden önce, o programın gerektirdiği zihin ve bilgi düzeyine sahip olmak gerekir. Bu da birinci aşamada, uygulanan Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ve ikinci aşamada uygulanan Öğrenci Yerleştirme Sınavı (ÖYS) ile ölçülmektedir. Sınavların iki aşamalı yapılması ve birinci aşama sonuçlarının adaylara bildirilmesi, onların "Genel Grup" içindeki yerlerini görmelerine yardımcı olmaktadır. Ayrıca her yıl programlara kabul edilen öğrencilerin ÖSS ve ÖYS başarı yüzdelik sıraları bir sonraki yılın İkinci Basamak Sınavı Kılavuzunda verilmektedir. Bundan amaç, adayların ÖSS'deki başarı durumları ile herhangi bir programda istenen başarı düzeyini karşılaştırmalarına ve başarılı olabileceklerini umdukları programları tercih listelerine yazmalarına yardımcı olmaktır.
Bir yükseköğretim pro gramında başarılı olmak için gerekli niteliklerden söz ederken hemen her program için normalin üzerinde bir genel akademik yeteneğe sahip olmak gerektiğine işaret edilmiştir. Akademik yetenek kavramı daha çok soyut kavramlarla eğitim yapan bir programda başarılı olmak için gerekli öğrenme ve akıl yürütme gücü yanında, o programın ilgili olduğu konu alanına ilişkin temel bilgi ve beceriler bütününü ifade etmektedir. Bu özellik ÖSS ve ÖYS ile ölçülmekte ve başvuran adayların sınavlarda aldıkları puanların ortalamasından daha yüksek puan alanlar yükseköğretim programlarına kabul edilmektedir. Rehberde "Normalin üstünde bir akademik yetenek gereklidir" derken ÖSS yüzdelik sırası her üç puan türünde 1-10 arası olanlar kastedilmektedir. Üstün akademik yetenek ise yüzdelik puanı en fazla 3'e kadar olanların sahip oldukları yetenek anlamına gelmektedir.
Bir programda başarılı olmak için bazen özel yetenekler de gerekmektedir. Diş hekimliği için el parmak becerisi gibi. Bu tür özel yeteneklerin ÖSS ve ÖYS ile ölçülmesi mümkün olamamaktadır. Ancak adayların tercihlerinde bu hususu da göz önünde bulundurmalarının yararlı olacağı düşünülmüş ve programlar için gerekli özel yetenekler hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır.
Bir program için gerekli kişilik özellikleri hakkında bilgi verirken o programa özgü en önemli özelliklerin üzerinde durulmuştur. Ancak, sabırlı, hoşgörülü, geçimli ve insan ilişkilerinde başarılı olma gibi kişilik özelliklerinden de söz edilmiştir. Çünkü olumlu kişilik özellikleri çalışma hayatında başarı üzerinde önemli rol oynamaktadır.
Bir programı başarı ile bitiren öğrencinin kazandığı "Diploma ve Unvan" belirtildikten sonra meslek elemanı olarak çalıştığı kurumda yaptığı belli başlı işler, görevini sürdürürken yaptığı faaliyetler de kısaca açıklanmıştır. Bir adayın girmeyi düşündüğü mesleğin tipik bir üyesinin nasıl bir ortamda çalıştığı ve ne gibi faaliyetlerde bulunduğunu göz önünde bulundurması ve böyle bir çalışma hayatının kendi ilgi ve değerlerine uygun olup olmadığını iyice irdelemesi gereklidir. Rehberin bu kısmında verilen bilgilerin adaylara bu konuda az da olsa yardımcı olacağı düşünülmüştür.
Son olarak mezunların "Çalışma Alanları" belirtilmiş, iş bulma olanakları hakkında genel düzeyde bilgi verilmiştir. İş olanakları adayların meslek seçiminde en çok üzerinde durdukları bir husustur. Ne var ki bu konuda adayları tatmin edecek kadar ayrıntılı bilgi verilememiştir. Çünkü iş bulma hükümetlerin ekonomik politikaları ile yakından ilgili ve oldukça değişken bir durumdur. Bir alanda insangücü ihtiyacı olduğunda, bunu karşılayacak eleman yerleştirilmesine önem verilebilir ve kısa zamanda o alana işgücü talebi ve buna bağlı olarak mesleğin çekiciliği azalabilir veya tersi olabilir. Bugün için sağladığı olanaklar yönünden pek çekici olmayan veya tanınmayan bir meslek, bir zaman sonra çekici hale gelebilir. İyi gelir getiren sürekli bir iş sahibi olmak her gencin doğal isteğidir. Ancak bir kimse bu isteğini, ilgi ve yeteneklerine uygun, yani hoşlandığı ve en iyi yapabileceği işleri gerektiren bir meslek seçmekle ve bu mesleğin başarılı bir üyesi olmaya çalışmakla gerçekleştirebilir. Ülkemizde yükseköğrenim görmüş gençlerin iş bulma şansları sınırlıdır. Bu gençlere en önemli işveren durumunda olan resmi kurumlar arasında, sınavla eleman alanların sayısı giderek artmakta ve bir yükseköğretim diplomasına sahip olmak, bir işe yerleşmek için yeterli olamamaktadır. Bu nedenle bir yükseköğretim programına yerleşen gencin o programda kendini çok iyi yetiştirmesi, fırsatları değerlendirerek bir yabancı dil öğrenmesi ve mümkünse yüksek lisans öğrenimi yapması yararlı olur.
Ülkemizde yaşanan enflasyon nedeni ile maaş ve ücretlerden sık sık ayarlamalar yapılmaktadır. Bu nedenle meslek elemanlarının aylık veya yıllık kazançları hakkında kesin rakam vermek mümkün olamamaktadır. Yükseköğrenim görmüş gençlerin çoğu kamu sektöründe, bir kısmı özel sektörde, küçük bir bölümü ise kendi özel iş yerinde çalışmaktadırlar. Kamu kuruluşlarında ve özel kuruluşlarda ücretlerin sınırları yasa ve kararnamelerle belirlenir ve az çok standarttır. Bağımsız çalışanların gelirleri yüksek ama değişken olabilir. İyi gelir, meslekte ilerlemekle sağlanabilir; bu ise yeteneğe bilgiye ve disiplinli çalışmaya bağlıdır.
Bu rehberde yükseköğretim programları ve bunların hazırladıkları meslekler genel hatları ile tanıtılmıştır. Kuşkusuz bir programı tercih etmeyi düşünen bir gencin öğrenmek istediği daha pek çok husus olabilir. Bu durumda kişi o meslekte çalışan insanların nasıl bir ortamda, ne gibi faaliyetlerde bulunduğunu görmek için işyerlerini ziyaret etmeli, çalışanlarla konuşmalı, konu ile ilgili yetkililerin görüşlerinden yararlanmalıdır. Bu rehber bir gencin çeşitli programları ve meslekleri çok yönlü olarak incelemesinde bir başlangıç olabilir ve daha ayrıntılı bilgi edinmede çerçeve rolü oynayabilir.
Meslek seçimi son anda, alelacele verilen bir karara dayandırılmayıp, çok daha erken yaşlarda üzerinde düşünülmeli ve seçenekler iyice araştırılmalıdır. Bu açıdan bakıldığında rehber sadece lise son sınıfta bulunan yükseköğrenim adaylarına değil, daha küçük yaşlardaki öğrencilere de meslek incelemelerinde yardımcı kaynak olabilir.
MESLEK SEÇİMİ
Meslek seçimi; bireyin kendisine uygun olan meslekleri çeşitli yönleri ile değerlendirip, tercih edilen meslekler arasından, girme olasılığı en yüksek olana yönelmesidir. Bireyin, zihinsel, fiziksel yeteneklerini, becerilerini, ilgilerini, ihtiyaçlarını ve ekonomik durumunu göz önüne alarak seçim listesindeki seçenekleri belirlemesi gerekir.
Meslek, sadece para kazanma ve ekonomik ihtiyaçları karşılama aracı değildir. Birey, mesleki etkinlikleri yoluyla bir şeyler üreterek yeteneklerini, becerilerini kullanır, gizli güçlerini, kapasitesini geliştirir, başarılı olur ve doyum sağlar. Meslek, bireyin toplumda bir yer edinmesini, saygı görmesini ve her şeyden önemlisi bir işe yaradığı duygusunun yol açtığı doyuma ulaşmasını da sağlar. İş yaşamında doyum, genel yaşam doyumunu da etkiler. Meslekte yaşanılan başarısızlıklar, doyumsuzluklar bireyin ruh sağlığını tehdit eder. İş ve yaşamdaki doyumsuzluklarda önde gelen nedenlerden biri; bireyin seçtiği mesleğin özelliklerinin, kendi özellikleri ile bağdaşmamasıdır.
Sağlıklı bir meslek seçimini belirleyen etmenlerden biri olan yetenek, belli bir alandaki öğrenme gücü olarak ifade edilebilir. Bireyler arasında yetenek farklılığı olduğu gibi bireyin sahip olduğu yetenek düzeyleri arasında da önemli farklar vardır. Meslekler genel zeka, sayısal, sözel, soyut, mekanik ve görsel algılama (uzay ilişkileri) yetenekleri açısından üst, orta ve alt düzeyde farklılık gösterirler. Önemli olan, bireyin bu farklı yeteneklerden hangisinde üst, orta ve alt düzeyde olduğunun farkına varması; bir başka deyişle kendini tanımasıdır. Ancak bireyin sadece sahip olduğu yetenekleri tanıması, sağlıklı bir seçim için yeterli değildir. Yönelmeyi düşündüğü mesleklerin de ne tür ve ne düzeyde yetenek gerektirdiğini bilmesi ve kendi yetenekleri ile mesleğin gerektirdiği yetenekleri uzlaştırabilmesi gerekir.
Meslek seçiminde ilgilerin de göz önünde bulundurulması önemlidir. İlgi, bir kimsenin özel bir çaba harcamadan hatta kısıtlayıcı koşullar altında dahi, dikkat ettiği, gözlemlediği ve zevk alarak yaptığı faaliyetlerdir. Ekonomik kazanç ve ihtiyaçların meslek yoluyla karşılanması kadar ilgiler de mesleki doyumda rol oynar.Yetenek ve ilgilerin dışında dikkate alınması gereken başka faktörler de vardır; cinsiyet, akademik özgeçmiş, sosyo-ekonomik durum, psikolojik ihtiyaçlar, tutumlar, değerler, kişilik özellikleri gibi...Meslek seçimi; şansa bağlı, anlık bir olgu değil, bir süreçtir. Seçimin sağlıklı olması; bireyin kendini ve meslekleri objektif olarak tanıyabilmesine, bilgi toplamasına, karar verme becerilerini geliştirebilmesine, kararları için plan yapabilmesine ve uygulayabilmesine bağlıdır.
İŞ SEÇİMİ SÜRECİNİN ÜÇ ÖNEMLİ PARÇASI VARDIR;
1. Çevreniz,
2. Kendiniz,
3. İşlerle ilgili bilgiler.
Çevreniz
Çevreniz, ailenizden başlayarak hayatınızdaki diğer önemli kişilere, yaşadığınız ülkeye (sosyal, politik ve coğrafi faktörler ) doğru genişlemeye başlar. Hem ailenizin bu yöndeki istekleri, önerileri (benim çocuğum doktor olacak gibi) hem de değişen dünya ve meslekler seçiminizi etkileyebilir. Sürekli değişen ve gelişen bir dünyada yaşıyoruz. Tarihsel gelişime bakarsak tarımdan endüstriye ve yüksek teknolojiye doğru büyük dalgalanmalar yaşandı. Bu dalgalanma içinde favori meslekler değişim gösteriyor. Kişiler de bu meslek bana uygun mu diye pek düşünmeden popüler ya da iyi para kazanılan meslekleri seçmek istiyor. Yahut favori mesleklere yönelik dersler çok popüler oluyor ve dersi alan herkes başarılı olamıyor, kimisi dersten kalıyor ya da sıkılıyor. Ancak bunun da bir garantisi yok. Kısaca tüm bu faktörlerin farkında olmak, sizin seçiminizi ne yönde etkileyebileceklerini görmek, ancak son aşamada yine kendinize yönelmeniz gerekmektedir.
Kendiniz
Kendiniz, yani siz, iş seçimi sürecinin kalbisinizdir, diyebiliriz. Bunun için günlük hayattaki kendinize bakmak önemli bir başlangıç olacaktır. Çünkü iş hayatındaki siz ile günlük hayattaki siz çok farklı kişiler olmayacaktır. Kendinizi tanımaya çalışırken, diğer bir deyişle, "ben kimim" sorusuna cevap ararken;
- İlgilerim neler (Yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler)? Örneğin edebiyat, ev idaresi, sağlık, mekanik, müzik gibi çok farklı alanlarla ilgili olabilir. İşle ilgili ilgisiz her şeyi belirleyin. Daha sonra bu ilgi alanlarından hangisini (hangilerini) öncelikle işinizde kullanmak isteyeceğinizi belirleyebilirsiniz.
- Yetenek ve becerilerim neler? (neleri daha iyi yapabileceğinizi keşfetmek) Örneğin, öğretmek, araştırmak, tamir etmek, yazmak, organize etmek...gibi. Bunları genel - teknik- kişiler arası ilişkileri becerileri olarak gruplandırabilirsiniz.
Ancak ilgi ve yetenekleri birbirinden ayırmak gerekir. İlgi tercihinizi, yetenek ise yeterliliğinizi gösterir. Bununla birlikte, beceriler davranışa dönüşmedikçe ifade edilmeden kalır. Sadece derslere girmek, sınavlardan iyi notlar almak bunları belirlemenize yardımcı olmayabilir. Sosyal, sportif, kültürel ve sanatsal alanlarda da uğraşarak kendinizi geliştirebilirsiniz. Okulunuzun ya da üniversitenizin imkanlarından yararlanarak (öğrenci toplulukları, takımlar, .) bunu gerçekleştirebilirsiniz.
- Değerlerim neler (benim için hayatta neler önemli, bir işte aradığım ne, beklediğim ödüller, kazançlar, fırsatlar neler)? Kültürel-kişisel- mesleki (yüksek kazanç, prestij, gelişim, bağımsızlık, diğerlerine yardım çeşitlilik, güvenlik, liderlik, çalışma saatleri) değerlerinizin farkında olmak... Ör: bilgi, sağlık, para, sevgi, bağlılık, başarı, güç, çaba, özgürlük.. Hangileri daha önemli ya da öncelikli olan değerler neler sizin için? Çünkü yapacağınız iş seçimi sizi değerler çatışması içine sokabilir. Bu anlamda değerlerinizin neler olduğunun farkına varmanız ve bunların hayatınızı nasıl etkilediğini bulmanız kendiniz hakkında daha fazla şey keşfedebileceğinizi gösterir. Çünkü değerler hayatımıza yön verir, anlamlandırır.
- İhtiyaçlarım, amaçlarım, motivasyonum neler? İstek, kararlılık, motivasyon yoksa işle ilgili bilgi, ilgi ve becerilerinizin olması tek başına yeterli olmayabilir.
Mesleki amaçlar uzun süreli amaçları içerir. Kısa sürede sonuç alamayabilirsiniz. Bu nedenle küçük parçalar, yani kısa süreli amaçlar (önce 6 ay, 1 yıl, sonra 3 yıl gibi dönemler için) belirleyerek başlamak gerekir. Örneğin; ilgi duyduğunuz derslere yönelmek, bu konularda ilgili farklı kaynaklardan eğitim almak, bilgisayar, yabancı dil öğrenmek gibi. Unutmayın; "Binlerce kilometre yol küçük bir adımla başlar".
Amacınızın belirgin olması motivasyonunuzu arttırır. Motivasyon ihtiyaçlardan gelişir. İhtiyaçlarınız fiziksel, güvenlik, kabul-ilgi görme, sosyal ilişkiler geliştirme, sevgi-ilgi verme, ait olma, kendini değerli bulma, saygı görme, onay alma, bağımsız kendini yönlendirici olma, kendini gerçekleştirme (potansiyeli keşfetme, kendiliğindenlik, özerklik, duygusal ifade zenginliği, yakın ilişkiler, yaratıcılık.) gibi bir çok konuda olabilir.
Meslekleri tanıma, işlerle ilgili bilgi toplama
Meslekleri tanıma, işlerle ilgili bilgi toplama (doğru, objektif, kapsamlı.) bu süreçte almanız gereken önemli bir sorumluluktur. Öncelikle unutmamalısınız ki; "Bir kişi için uygun tek bir iş yoktur. İlgi alanımıza giren, yapabileceğimiz, önem verdiğimiz farklı işler olacaktır. " ve " Hiçbir iş mükemmel değildir. Her işin kendi içinde kazançları ve bedelleri olacaktır". Bu konuda gazetelerin insan kaynakları ekleri, Internet, meslekleri anlatan kitaplar, üniversitelerin bölümlerini ve okutulan dersleri anlatan kitapçık ve broşürlerden yararlanabilir ve en önemlisi meslekten kişilerle konuşarak bu bilgilere ulaşabilirsiniz.
Hem doğrudan bilgi almanız hem de kişilerin yaptıkları işle ilgili hissettiklerini öğrenmek size farklı bir bakış açısı yaratabilir.
Bilgi alırken;
- Bu işi yapmaya nasıl karar verdiniz?
- Nasıl hazırlandınız?
- Hangi becerilere ihtiyaç var?
- Temel sorumluluklar neler?
- Nasıl değerlendiriliyorsunuz?
- İşle ilgili zevk aldığınız şeyler neler?
- Kişisel ödüller neler?
- İşte tipik bir gününüz nasıl geçiyor?
- Çalışma koşulları nasıl (çalışma saatleri, iş çevresi, çalışma ortamı, iş arkadaşlıkları.)?
- İşinizin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Diğer ilgili işler neler?
- Yarım-zamanlı işler olabilir mi?
- Meslekle ilgili başka kimlerle görüşebilirim? gibi sorular sorabilirsiniz.
Tüm bu süreç içinde şu an olduğunuz durumda (lise, üniversite öğrencisi olabilir, ya da yaptığınız işi değiştirmek istiyor olabilirsiniz) bu üç konuda; çevreniz, kendiniz ve işlerle ilgili bilgileri toplayıp, değerlendirdikten sonra karar verme aşamasına geleceksiniz. Unutmayın ki aldığınız karar sizi harekete geçirip, amaçlarınıza ilerlemenize yardımcı olurken bu süreç devam edecek ve siz bu değerlendirmeyi yeniden, yeni bilgilerle tekrar edeceksiniz.
MESLEĞİNİ KENDİN İÇİN SEÇ
Meslek Seçimi Neden Önemli?
Bu soruya verilecek o kadar çok cevap var ki. Her şeyden önce insanın istediği ve yeteneklerine uygun bir mesleğe sahip olması, onun hayatındaki en büyük artılardan biri. Çünkü sevilmeden yapılan mesleğin, insan hayatına bir çok olumsuz etkisi var.
Bazı gençler, çeşitli nedenlerden dolayı ya da işin ciddiyetinin farkında olmadıklarından olsa gerek, herhangi bir mesleği seçebileceklerini zannediyorlar. Bazıları da bu kadar önemli bir olayı sadece "sınav" bazında değerlendirip ileriye dönük düşünmüyorlar. Oysa neredeyse bir ömür boyu, mesleğimizle beraberiz. Uyanık olduğumuz zamanların büyük bir bölümünü işimizde geçiriyoruz. İnsanın ruh sağlığında, yaptığı işten dolayı duyduğu haz önemli bir doyum noktası.
Günümüzde, mesleğini sevmediği için doyumsuzluk yaşayan ve iç dengesini yitiren birçok insan var. Çünkü zorlanarak yapılan meslek, depresyon, iş veriminde düşüş, dikkatsizlik, isteksizlik, başarısızlık, başarısızlığın getirdiği mutsuzluk, iştahsızlık, uykusuzluk, çevreyle iletişim bozukluğu gibi ciddi boyutlu rahatsızlıklar yaratıyor. Tüm bunların sonucunda da insan kendini değersizleştirebiliyor. Kendini değersizleştirme, kendini işe yarmaz ve beceriksiz hissetme duygusu ise insanı oldukça fazla yıpratıyor. Bu yüzden kişinin eşiyle, çocuğuyla, dostlarıyla ve tabii ki iş yerindeki arkadaşlarıyla ilişkileri bozulabiliyor.
Kişi, zaman içerisinde kendine ve mesleğine yabancılaşabiliyor. Bir süre sonra, işe gitmemek için bahaneler, psikosomatik rahatsızlıklar (Psikolojik kökenli baş, mide ağrıları gibi.) ortaya çıkıyor. Hiçbir şey üretmeyen, verimli ve yaratıcı olamayan bu insanların ruh sağlıklarında ciddi anlamda zedelenmeler olabiliyor. Bakın bu konuda birkaç kişinin hissettikleri ve yaşadıkları:
- "Her şey önce pazartesi sendromuyla başladı. Pazartesi günleri müthiş bir zorlanma hissediyordum. İşe gitmeden önce ve işyerimdeyken şiddetli baş ağrılarım oluyordu ve içim sıkılıyordu. Sonra pazartesi sendromunun yanına, salı, çarşamba, perşembe ve cuma sendromları da eklendi. Üstelik artık pazar günleri de çok mutsuz geçiyordu; çünkü ertesi gün iş vardı ve ben buna çok sıkılıyordum. Yani tek mutlu ve rahat olabildiğim günler cumartesi günleriydi. Önceleri tembel olduğumu düşündüm. Daha sonra iş yerimde dikkat bozukluklarım ve isteksizliklerim başladı. Dengemi iyice yitirmeye başladığımı hissettiğimde işyerimin doktoruna gittim. O da bana bunların psikolojik olabileceğini ve bir psikologa gitmemi önerdi. Önce rahatsızlıklarımın psiklojik olduğuna inanamadım. Ama öyleymiş. Psikoterapi seansları sırasında, rahatsızlıklarımın çok ilginç bir nedeni ortaya çıktı. En azından benim için çok ilginçti. Bu neden, sevmediğim bir mesleği yapmam ve bundan dolayı zorlanmamdı. Şimdilerde kendi kişiliğime uygun bir iş araştırıyorum."
Selma, 26 yaşında:
- "Dört yıldır mesleğimi yapıyordum. Üç yıllık evliyim. Yaklaşık bir yıl önce eşimle aramızda ufak tefek tartışmalar başladı ve zamanla büyüdü. Tartışmalarımızın sebepleri ufak-tefek nedenlerdi. Eşimin dediğine göre ben işten eve döndüğümde bir barut fıçısı gibi oluyordum. Zamanla durum iyice kötüleşti. Ben de ciddi anlamda düşünmeye başladım. Bu arada şunun farkına vardım: Hafta sonlarında ve tatillerde eşimle aramızda hiçbir sorun çıkmıyordu ve ben kendimi daha mutlu hissediyordum. Bir süre sonra başta eşim olmak üzere, tüm yakın çevremle ilişkilerim iyice bozulmaya başlamıştı. Uzun lafın kısası, ben kişiliğime uygun bir mesleği yapmıyordum ve bu da beni olumsuz yönde etkiliyordu. İnsan önce bunu kabullenmek istemiyor ve çok zor kabulleniyor. Düşünsenize, onca hevesle seçtiğiniz bölümü bin bir çabayla ve zorlukla bitiriyorsunuz. Tam dört yıl çalışıyorsunuz. Sonra ruh sağlığınız size, bu iş sana uygun değil diye mesajlar göndermeye başlıyor. Aslında mesleğimi seçerken babamın ve ağabeyimin etkisinde kalmıştım. Gençlik işte, o zamanlar düşünememişiz. Durumu kabullenmem ve kendime gelebilmem biraz zaman aldı. Eşimin ve psikoterapistimin yardımlarıyla birçok şeyi aşabildim. Şimdi sevdiğim, bana uygun bir işim var. Mutluyum."
Murat 27 yaşında:
- "Yataktan çıkmak istemiyordum. İşe gitmediğim günler gitgide çoğalmaya başlamıştı. Bu durumdan ailem de telaşlandı. Bana sanki hep ateşim varmış gibi geliyordu. Zaman zaman mide bulantılarım, kusmalarım vardı ve kendimi son derece halsiz hissediyordum. Ayrıca sebebi belli olmayan müthiş sırt ağrılarım gitgide daha da artıyordu. Doktor doktor dolaştık. Durumumun psikolojik kökenli olduğunu söylediklerinde, inanamadım. Sonuç olarak kişilik yapım ile yaptığım işin birbirine paralel olmadığı ve bunun da beni zorladığı ortaya çıktı. Buna inanmak çok zordu, ama gerçeği kabullendim. Zâten üniversiteye girerken bu bölümü çok da istekli seçmemiştim. Ben gençlere, seçecekleri mesleği iyi düşünerek seçmelerini tavsiye ediyorum. Sonra insanın başına hiç tahmin etmediği şeyler gelebiliyor."
Gülay, 24 yaşında:
Meslek seçimi ne kadar da önemli değil mi? O an için insana hiç de hayati önem taşımıyormuş gibi gelse de sonradan önemini oldukça etkili bir şekilde hissettirebiliyor.
Yukarıdaki kişilerin bizlerle paylaştıklarından da görüyoruz ki kiminde evlilik yaşamını, kiminde ise tüm hayatını olumsuz etkileyen "iş yaşamındaki zorlanma" yi kabullenebilmek de kolay değil.
Araştırmalar, iş yaşamında mutlu olmayan, işini yeterince sevmeyen kişilerin ciddi sırt ağrıları çektiğini ortaya koyuyor. İngiltere'de yaklaşık dört bin beş yüz yetişkin üzerinde yapılan bir araştırma, işyerinde mutsuz olan kişilerin pek çoğunun, omurilik bağlantılı ağrılardan yakındıklarını kanıtlamış. Yapılan bu araştırmaya göre, her yıl yetişkinlerin %40'ı bu tür ağrılar nedeniyle kliniklere başvuruyormuş.
Manchester Üniversitesi Romatizmal Hastalıklar Hastanesi tarafından yapılan araştırmada, sırt ağrılarının çoğunun ağır taşımak değil, derin depresyonlar sonucu ortaya çıktığı belirlemiş. Sırt ağrılarıyla kliniklere başvuran kişiler üzerinde yapılan araştırmalarda, bu insanların iş yerinde mutsuz oldukları, kendilerine uygun olmayan meslekleri yaptıkları, yalnızlık duygusu, tatminsizlik ve başarısızlık duygusuyla dolu oldukları ortaya çıkmış.
Ülkemizde henüz bu anlamda yapılan bir araştırma yok; ama eğer bir gün yapılırsa, sonucun yukarıdaki gerçeklerden pek de farklı çıkmayacağı kanısındayım.
MESLEK SEÇİMİNİN KİŞİNİN YAŞAMINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
Meslek seçimi, bireyin hayatında verdiği en önemli kararlardan biridir, çünkü bireyin hayatının üçte biri mesleki etkinlikleri içermektedir. Meslek, sadece bir para kazanma, geçim sağlama yolu değil, belki bunlardan da önemlisi bireyin kendini ifade etme, kendini gerçekleştirme yoludur.
Peki, seçilen meslek bireyin yaşamında ne gibi etkilerde bulunacaktır?
1. Bireyin yaşamı boyunca devamlı bir iş sahibi olup olamayacağını tayin edecektir.
2. Yaşamı boyunca başarılı veya başarısız bir kişi olmasında önemli bir rol oynayacaktır.
3. Sürekli etkileşimde bulunacağı bireylerin çeşidini ve eş seçimini etkileyecektir.
4. Hayatı boyunca yaşayacağı çevre veya çevrelerin özelliğini ve yerini tayin edecektir.
5. Ailesinin kazanç şeklini ve düzeyini ve geçim tarzını belirleyecektir. İşinden zevk alıp alamayacağını, bunun sonucunda sorumluk sahibi bir insan olup olamayacağını tayin edecektir.
Bunlara bağlı olarak meslekte ve mesleki eğitimde yaşanan doyumsuzluklar, hayal kırıklıkları bireyi doğrudan etkilemekte, dolayısıyla bireyler mutsuz olmaktadırlar.
Her mesleğin kendine özgü gerekleri, çalışma koşulları ve sağladığı olanaklar farklıdır. Meslekler arasında bu ve benzeri alanlarda gözlenen farklılıklar, bireylerde yetenek, ilgi, gereksinme gibi psikolojik nitelik çeşitlemesine denk düşmektedir. Bu yüzden bireyin kendi gelişimine en çok fırsat hazırlayacak, gereksinimlerini en iyi biçimde doyurabilecek alanı seçebilmesi önem kazanmaktadır. Sağlıklı bir seçim ise ancak kişinin kendini ve seçeneklerini yakından tanıması ile mümkün olmaktadır. Meslek seçimi, bireyin kendisine açık meslekleri, çeşitli yönleriyle değerlendirip, kendi gereksinmeleri açısından, istenilir yönleri çok istenmeyen yönleri az olan birine yönelmeye karar vermesi olarak da tanımlanır. Bireyin seçtiği meslek, onun yetenek ve ilgilerine uygun olduğu taktirde bunları geliştirmek ve tam olarak fonksiyonda bulunmak kendi elindedir. Özellikle yeteneğinin altında mesleklere girenlerde bir süre sonra uyumsuzluk, can sıkıntısı ve başarısızlık baş göstermektedir.
Öte yandan belli bir meslek için bir bireyin seçimi gerçekte bir yordama (tahmin etme) sorunudur. Bu seçme, söz konusu iş için başvuruda bulunan adaylardan hangisi ya da hangilerinin bu işi en iyi bir biçimde yerine getirebileceklerine ilişkin bir yordamayı içermektedir. Bu yordamanın olabildiğince geçerli ve güvenilir verilere dayandırılması, mesleği seçecek bireyin yararına olduğu gibi, işverenin de yararına olacaktır.
Kullanılmakta olan çeşitli psikolojik testlerin geliştirilmelerinin nedenleri; başkalarının birey hakkında ya da bireyin kendi-kendisi hakkında, vermek durumunda olduğu çeşitli kararlara yardımcı olmaktır. Meslek seçimi bireyin kendisi hakkında bir karar vermesini gerektirmektedir. Bunun yanında çeşitli alanlarda eğitim veren kurumların bu alanlarda eğitim görecek bireyleri saptaması işi de üniversiteler adına bir karar ve yordama sürecini içermektedir.
Yetenek:
Sağlıklı bir meslek seçimi ancak bireyin kendi ilgi, yetenek ve ihtiyaçlarını, aynı zamanda seçeneklerini iyi tanımasıyla mümkün olmaktadır. Yetenek, bir kimsenin belli bir eğitim sonucunda bilgi; beceri ve davranış takımı kazanmasının belirtisi olarak düşünülen özellikler bütünüdür. Yetenek, eğitimden yararlanma gizil gücü olarak da tanımlanmaktadır. Bugün, zeka denen gücün, kalıtım ve çevrenin etkileşimi ile oluştuğu bilinmektedir. Kişinin, doğuştan getirdiği ve ne kadar olduğunu bilmediğimiz gizil gücü, çevresel olanakların sağladığı gelişimle, "bir işi yapabilme gücü" durumuna dönüşmektedir. Buna göre çevre elverişli olduğu oranda, kişi iyi gelişecek ve yeteneklerini gösterecektir.
Günümüzde yetenek ölçülebilen bir özelliktir. Bu özelliğin ölçüm yollarından biri psikolojik testlerdir. Yetenek testleri, "Genel" ve "Özel" olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel yetenek testleri daha çok, sözcükler, sayılar, şekiller ve akıl yürütmekle ilgili sorulardan oluşmaktadır. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)'nin kullandığı testler, bu amaca yönelik testlerdir.
Sözel ve sayısal düşünme yeteneklerine ilişkin ortak puan genelde, okul başarısını yani genel akademik başarıyı ölçmede isabetli olabilmektedir. Ancak, kimi mesleklerde ya da öğrenciyi bu mesleklere hazırlayan programlarda başarılı olunup olunamayacağını kestirebilmek için, özel yeteneklerin bilinmesine gerek duyulmaktadır. Özel yetenek, belli bir zihinsel veya fiziksel faaliyeti öğrenebilme kapasitesidir.
Üniversiteye giriş sınav soruları, kendi bilim alanlarında uzman kişiler tarafından hazırlanmakta ve çeşitli alanlarda bireyleri elemeye yönelik olmaktadır. ÖSYM'nin temel amacı, yüksek öğretim programlarına girmek için başvuran adaylar arasından bu programlarda başarılı olma olasılıkları ötekilerden daha yüksek olanları seçerek bu programlara yerleştirmektir.
Nasıl Bir İş İstiyorum?
Gelin önce hayal kuralım. Çünkü sonra hayallerinizi gerçekçi amaçlara dönüştürmeye başlayacağız. Gözleriniz kapatın ve kendinizi ilerde olabilecek tipik bir iş gününüzde hayal edin.
"Sabah uyandınız ve ne giyeceğinize karar veriyorsunuz. Neler giyiyorsunuz, takım elbise, spor, ... İşe başlarken kendinizi nasıl hissediyorsunuz (Yorgun, isteksiz - heyecanlı, huzurlu)? İşe nasıl gidiyorsunuz? Şimdi iş yerindesiniz. Bir saniye durun ve iş yerinizi resmedin. Nerede, nasıl bir yer? Nasıl insanlar var çevrenizde? Neler yapıyorlar? Siz ne yapıyorsunuz? .".
Haklısınız, "nasıl bir iş istiyorum" sorusunun cevabını çok kolay, hemen verebilmek (bir kerede, tek bir zamanda) kolay bir iş değil. Çünkü bu sorunun cevabı bir süreç içinde kendini belli edecektir. Bu süreç çocuklukta kurduğumuz hayaller ile başlar ve 25-30 yaşlarında belirginleşen gerçekçi sonuçlara ulaşmaya başlar. Bir kişinin günde ortalama 8 saat çalıştığını düşünürsek; iş hayatımız yaşam tarzımızın belirleyicilerinden biri olmaktadır. Bu nedenle fiziksel, duygusal, zihinsel sağlığımızda yine yaptığımız işten ne kadar hoşlandığımızla bağlantılı korunacaktır. Bu kadar önemli olmasına rağmen, birçoğumuz iş seçimini olayların akışına, şansa bırakır ya da düşünmeyi erteleriz.
Böyle bir tercih yapma fırsatınızın olmadığını üniversite sınavının tek belirleyici olduğunu ya da ileri de ancak torpil bulursanız istediğiniz işe sahip olabileceğinizi düşünebilirsiniz. Belki üniversitede geldiğiniz bölümü, lisede okuduğunuz alanı (matematik-sosyal-fen) isteyerek ya da istemeyerek (aile isteği, puanlama hatası, herkes seçiyor diye) kazandınız. İşinizi de böyle seçmek ister misiniz? Belki sorumluluğu kendi üstünüze almanız ve bunun sonuçlarına katlanmanız daha kolay olacaktır.
Öğrenciler ile yapılan çalışmalar, öğrencilerin iş seçimi ile ilgili bilgi eksikliği, çatışma, seçim kaygısı yaşadıklarını, olumsuz yaklaşımlarının olduğunu, yetersizlik duygusuna kapıldıklarını ve kaderci bir tutum içinde olduklarını göstermektedir. "Daha ne iş yapmak istediğimi bile bilmiyorum- Gerçekten yapmak istediğim işi yapamayacağım-Bu alanda başarılı olamayacağım-şimdi artık istediğin işi bulmak çok zor, torpil lazım.."gibi düşünceler sizi olumsuz etkileyip harekete geçmenizi engelleyecektir. Olumlu-gerçekçi düşüncelerle başlamak sonucu olumlu etkileyecektir. "Sevdiğim ve becerilerimi kullanacağım bir iş seçeceğim", "İstediğim işe sahip olmak için bir plan yapıp bu yönde kendimi geliştirebilirim" gibi.
Meslek seçimi konusunda önemli çalışmalar yapan Holland, "meslek seçimi, kişiliğin bir ifadesidir" der ve meslek seçiminde kişi ve işin özelliklerinin uyumunun önemini vurgular. Ginzberg ve Super'de iş seçiminin tek bir davranış değil, bir süreç olduğunu söylemektedirler. Bu süreç ilk önce hayaller ile (büyüyünce polis olacağım) çocuklukta başlar ve gelişir, demektedirler. Bir kişinin evet artık bu işi yapacağım demesi, sabit bir iş pozisyonunun kazanılmasının ortalama 30-35 yaşlarında gerçekleştiğini kabul ederler. Krumbotz ise iş seçimi sosyal öğrenmedir, demektedir. Derslerden alınan notlar, alandaki iş imkanları, ailenin tutumu gibi faktörlerin devreye girdiğini belirtmektedir.
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA
İnsan hayatında şansın ve rastlantının büyük rol oynadığına inanan kişiler vardır. Oysa başarılı insanların, başarılarını şans veya rastlantıyla açıklamak, oldukça yüzeysel ve basit bir yaklaşımdır. Uzaktan şans veya rastlantı gibi görünen bir çok durumun arkasında, kişilerin çabası, özverisi ve problemi çözmek için gösterdikleri yaratıcılık yatmaktadır.
Üniversite sınavına hazırlanmanın, programlı ve ciddi bir çalışma yanında, doğru yönlendirme ve rehberlik gerektirdiğini hepimiz biliyoruz.
Üniversite sınavına hazırlıkta başarısızlık en çok nasıl öğrenileceğinin ve bilinçli olarak hazırlık sürecinin nasıl planlanacağının bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.
Öğrenmeye karşı istekli olma ve öğrenme için gerekli yeteneklere sahip olma, öğrenmede başarıyı etkileyen en önemli etmenlerdir. Ancak, bazı yetenekli öğrencilerin yeterince çaba gösterdikleri halde bekledikleri verimi alamamaktan yakındıkları görülmektedir. Bu durum genellikle çalışma yöntemlerini yeterince bilmiyor olmaktan ileri gelmektedir.
Herkesin bildiği gibi, ÖSS'ye hazırlık; gerekli bilgileri öğrenmek, sınav tekniğini geliştirmek, zamanı iyi kullanmak, soruları önce iyi anlayıp sonra doğru çözmek gibi pek çok konuyu kapsar. Başarılı olmak isteyen her öğrenci, bu konulardaki eksikliklerini hızla gidermek zorunluluğundadır.
Başarının Formülü:
Einstein'in başarısından kimsenin kuşkusu yoktur herhalde. Einstein başarıyı şu şekilde formüle ediyor: A= başarı, x= çalışma, y= yerinde ve zamanında davranma, z= dinlence veya eğlence; meşgul olmak kolay, verimli olmak zordur. Hayatınızla ilgili kararları rastlantılara bırakırsanız, çalışmalarınızı ve başarınızı engelleyecek pek çok sebeple karşılaşırsınız. Başarıya ulaşmak için anlama, öğrenme ve hız kazanma çalışmalarını sistematik bir şekilde sürdürmek gerekir. Üniversite sınavlarında şans faktörü % 0'a yakındır. Çünkü, diğer öğrenciler işi şansa bırakmıyor. Planlı ve programlı bir çalışma yürütüyor. Planlı ve programlı bir çalışma yürüten öğrenci varken sizin işi şansa bırakmanız, erkenden havlu atmak olacaktır.
Planlı çalışma, nereye ve nasıl gideceğinizi mantıklı bir biçimde, önceden kararlaştırmaktır. Öğrencinin geçerli ve verimli bir program hazırlayabilmesi için öncelikle günlük yaşantısında yer alan olayları ve zaman kaybına yol açan nedenleri belirlemesi gerekmektedir.
Herhangi bir bilgiyi zihne kazandırmanın en etkili yolu, konuyu bütünüyle kavramaya yönelik çalışmaktır. Böylece eldeki metin veya konu bir bakışta kavranır ve daha kolay hatırlanır.
Öğrenmeyi veya öğrenmemeyi belirleyen 3 önemli etken vardır:
Çalışmak + tekrar Sınamak +Dinlemek
Çalışmayı kısa süreli dinlenme aralarıyla sürdürmek, hem öğrenilenlerin sindirilmesi hem de zihnin kendini toparlaması açısından son derece yararlıdır.
DERS NASIL ÇALIŞILIR?
Beden dimdik, tetikte ve aktiftir. Saçma ve önemsiz şeyleri bir kenara bırakarak, düşüncenizi önemli konular üzerinde yoğunlaştırırsanız,
Öğrenci ders ayrımı yapmaz, "ayrımlar"ı anlamaya çalışırsanız,
Çalışmanızı, öğrendiklerinizi sindirmek için aralıklı olarak sürdürürseniz,
Düşüncenizi, sadece çalıştığınız ders ve konu üzerinde yoğunlaştırmaya gayret ederseniz,
Konuyu daha iyi kavramak amacıyla yardımcı unsurlardan (çizimler, şekiller) yararlanırsanız,
Konuyu bir bütünlük içerisinde kavramaya çalışırsanız,
Anlamları belirlemek için zaman zaman, çalıştığınız konulara dönüp bakarak pekiştirme yaparsanız, verimli ders çalışmış olursunuz.
Not tutmanın amacı, öğrenmenin en büyük düşmanı olan unutmayı önlemektir. Not, ders sırasında tutulduysa ilk tekrar, tutulan notların gözden geçirilmesi şeklinde olmalıdır. Daha sonraki tekrarlar, hiçbir yere bakmadan hatırda kalanların, başka bir sayfaya yazılması ve daha sonra esas notlarla karşılaştırılarak eksiklerin giderilmesi şeklinde olmalıdır.
Ders dinleme becerilerini geliştiren öğrenciler, not tutarak veya anlaşılmayan konuyu anında öğretmene sorarak, derse aktif şekilde katılırlar. "Eğer hayatınızda hiç başarısızlık yoksa, hiç risk almıyorsunuz demektir."
VERİMLİ ÇALIŞMAYI ENGELLEYEN TUZAKLAR
Gözlerinizi yapmadıklarınıza çevirmek,
Müzik eşliğinde çalışmak,
Zorlanılan derslerin dışlanması,
Aşırı kaygı (güvensizlik),
Yatarak (uzanarak) çalışmak,
Çalışma anında hayallere dalmak,
Uzayıp giden telefon konuşmaları,
Motivasyon noksanlığı, isteksizlik,
Günlük ayrıntılara boğulmak,
Çalışmayı tamamlamadan bırakmak,
Arkadaşlara "hayır" diyememek,
Televizyona takılıp kalmak,
Dersler, konular hakkında yetersiz bilgi sahibi olmak,
Düzenli tekrarlar yapmamak,
Plansız, programsız çalışmak,
Kendinizi başkalarıyla kıyaslamak,
Zamanı denetleyememek,
Çevrenin beklentisinin yüksek olması,
Sınav bilgi ve tekniklerini yeterince bilememek,
Çalışma anında uygun dinlenme aralıklarını verememek,
Yanlışlardan ders alamamak, eksikleri giderememek.
Uyku sırasında hatırlama mekanizması daha az rahatsız edilmektedir. Öğrendiklerimizi, uykuda daha yavaş; uyanıkken daha hızlı unuturuz. Eğer bir konuyu kalıcı olarak öğrenmek istiyorsanız, uyumaya gitmeden önce küçük bir tekrar yapmanızda büyük fayda vardır.
DERS PROGRAMI NASIL YAPILIR ?
Ders programınızı 3 aşamada hazırlayabilirsiniz.
1. Aşama: Her ders için çalışmanız gereken konuları saptayınız. Örneğin; Matematik : A-B-C-D-E Geometri : A-B-C Türkçe : A-B-C-D-E-F-G gibi
2. Aşama: Çalışmanız gereken dersleri ve konuları, haftanın günlerine bölerek yerleştiriniz. Örneğin;
Pazartesi Matematik ( A-B-C ) Coğrafya ( A-B )
Salı Geometri ( A-B ) Tarih ( A-B )
Çarşamba Matematik ( D-E ) Türkçe ( A-B )
Perşembe Fizik ( A-B ) Felsefe ( A-B-C-D-E )
Cuma Kimya ( A-B ) Türkçe ( C-D )
Cumartesi Geometri ( C-D ) Sözel Genel Tekrar ( Test tekrar )
Pazar Biyoloji ( A-B ) Sayısal Genel Tekrar ( Test tekrar )
3.Aşama: Okuldan geliş saati ile uykuya yatış saati arasında kalan çalışma sürenizi hesaplayınız.
Örneğin: 13.00----