İlginç Vakıflar

erkanisanmaz

Site Yöneticisi
Yönetici
Admin
Katılım
21 Ocak 2007
Mesajlar
8,558
Puanları
683
Yaş
48
Konum
Denizli
Web sitesi
www.sosyalbilgiler.biz
Tarihimizdeki İlginç Vakıflar


İnsanlığın en yüce değerlerden biri de kuşkusuz yardımlaşma ve dayanışma ruhudur. Tarih boyunca kurulan sayısız vakıf insanlığa, çevreye hizmet konusunda önemli bir işlevi yerine getirmişlerdir.
Vakıf nedir?
Kısaca bahsedersek vakıf; bir malın veya bir gelirin, kişinin şahsi mülkiyetinden çıkarılarak, belli şart ve gaye ile bir hayır hizmetine tahsisi edilmesidir.
Özellikle bizim tarihimizde de sayısız vakıf kurulmuş, bu yüce görevlerini yerine getirmişlerdir. Hem toplumsal yaşantımıza çok önemli katkıları olmuş hem de iyiliğin yayılmasında çok büyük etkileri olmuştur.
Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından “Tarihte İlginç Vakıflar” adıyla yapılan araştırmayı sunuyoruz…
Örnek olması dileğiyle….
Leylek Vakfı

Vakfiyesinden…
Ödemiş Yeni Cami civarındaki leyleklerin beslenmesi için senelik yüz kuruş verilecek.
Vakfın adı: Mürselli İbrahim Ağa
Kurulduğu yer: İzmir / Ödemiş
Kuruluş tarihi: 1307 H. (1189 M.)Akar ve hayratın bulunduğu yer: Ödemiş
Kalpleri sevgi ve şefkatle dolu atalarımız, insanların ihtiyaçlarını görüp gözettikleri gibi, hastalanan kuşların, dağda aç kalan kurtların, yaralanan atların da hizmetlerine koşmuşlar, onların tedavisi, beslenmesi ve nesillerinin devamı için çeşitli vakıflar kurmuşlardır.
Cami, medrese, mektep, saray gibi her türlü yapının bol güneş alan ve rüzgâr vurmayan cephelerinin ulaşılamayacak yüksekliklerine “Kuş Köşkü” veya “Kuş Sarayı” da denilen kuş evleri yerleştirmişler, mezarlarındaki mermer sandukaların yanına yağmur suyu birikip kuşların içmesi için küçük tekneler yapmışlardır. Mesela; Bursa’da “Gurabâhâne-i Lâklâkan” denilen Leylek Hastanesi yeryüzü tarihinde eşsiz bir müessesedir. Leylekler, güvercinler, serçeler, kırlangıçlar, kovulma tehlikesine asla mâruz kalmaksızın, istediği Türk evinin üzerinde yuvasını yapabilirlerdi.
Eski evlerin mimarisi de bu güzel hizmete uygundu zaten. Özellikle İstanbul?da olmak üzere, sayıları azalsa da hala kuş evleri bulunmaktadır. Tarihi bir yapının yanından geçerken bunları görebiliriz.
Ödemiş’te Mürselli İbrahim Ağa tarafından kurulan vakıf da, atalarımızın inceliğini, sevgisini göstermesi bakımından önemlidir. Türkülerimizde, ninnilerimizde, masallarımızda, atasözlerimizde ve daha birçok yerde konu olan leyleklerimiz için Ödemiş’te Mürselli İbrahim Ağa’nın kurmuş olduğu vakfın hizmetleri arasında leyleklerin beslenmesi için senelik 100 kuruş para ayrılmasını istemiştir.
Kimbilir bu vakıf sayesinde kaç tane leylek havada uçmaya devam etmiştir. Bizim atalarımız mahallesindeki ihtiyaçlıyı, hapisteki mahpusu, çatılardaki leylekleri unutmamış ve unutmamamız için bizlere örnek olmuşlardır.

Dinlenme İçin Bahçe Vakfı

Vakfiyesinden…
Vâkıf; vakfettiği ev ve divanhanenin yanında bulunan arsayı ahalinin gezi ve oturma mekânı olarak
vakfettiğini belirtip, arsa üzerine karşısında bulunan Hamidiye Camiinin manzarasını bozacak ve görüntü kirliliğine sebep olacak baraka veya başka bir yapı yapılmamasını, buranın sadece bahçe olarak düzenlenmesini, ihtiyaç olması halinde buraya sadece kahve, limonata, dondurma satılacak bir yapı yapılmasını ve münasip mahallere iskemle ve kanepe konmasını, buradan gelecek kiranın bahçe düzenlemesini yapacak bahçıvana ve cami duvarının üzerine veya yanına dikilecek çiçeklere sarf edilmesini, arsanın münasip bir yerine ağaçların gölgesinde insanların muhabbet edeceği bir yere, geçici direkler dikilerek üzerine kadifeden örtü örtülerek insanları güneşten koruyacak şerbetçi çadırının kurulmasını şart koşmuştur…
Vakfın adı: Mehmed Hayri Paşa
Kurulduğu yer: Selanik
Kuruluş tarihi: 1321 H. (1903 M.)
Akar ve hayratın bulunduğu yer: Selanik
Doğru görüyordum: Hamidiye Camii’nin önü burası. Dedeme baktım, o da çok sevinmişti, ne kadar beğendiğini anladım bakışlarından. Yakından bakalım mı dedeciğim, çok güzel görünüyor. Bakalım yavru mu dedi dedem, en az benim kadar heyecanlıydı.
Yaklaştıkça yeni açmış çiçeklerin kokusu doluyordu içimize. Çok çalıştılar, değdi doğrusu diyordu dedem, maşallah cennet bahçesi mübarek! Dedeciğim buralar böyle değildi, geçen hafta buradaki barakaları yıkıyorlardı. Bu bahçeyi yapmak içinmiş demek.
Dedem başıyla doğruladı sözlerimi. Bir şeyler bildiği belliydi. Peki, bütün bu işleri kim yapmış olabilir?
Mehmet Hayri Paşa hayratı Mehmet Hayri Paşa kim dede? Çok zengin bir adam galiba, baksana şerbetçi çadırı bile kurmuş.
Mehmet Hayri Paşa’ya Allah geniş imkânlar vermiş yavrum, şimdiye kadar üzerinde barakalar gördüğümüz bu arsa da ona aitti. O burayı gelip geçenlerin dinlenmesi için böyle güzel bir bahçe yaptı, renk renk çiçeklerle süsledi.
Dede bak ileride dondurmalar da var, alalım mı? İkimize al madem, sen gelinceye kadar ben şerbetçi çadırındayım, gölgelik orası.
Dondurmalar elimde dedemin yanına dönerken aklıma bir şey takıldı: Dede, dondurmayı aldık, Mehmet Hayri Paşa bu kadar zenginmiş, koskoca bahçe yaptırmış, herkese de açmış kapısını, dondurmayı da bedava dağıtsa, değil mi?
İyi söyledin, onun da bir sebebi var, tabii. Neymiş? Burada satılan her şeyin parası Mehmet Hayri Paşa vakfında toplanıyor, etrafımızda gördüğümüz çiçekler, onların bakımını üstlenen bahçıvanın maaşı, üzerinde oturduğumuz sandalyeler, hatta bizi güneşten koruyan bu çadır…
Hepsinin ücreti burada toplanan para ile karşılanıyor.
Dedeciğim öyleyse ben bir dondurma daha alayım, belki bir çadır daha kurulur, bir bahçe daha yapılır böyle.
Dedem güldü: İyilik yapmayı seviyorsun demek, senin dondurmanla beraber bana da bir kahve söyle. Selanik’in en güzel bahçesindeyiz, bu manzarayı kahvemi yudumlarken seyretmek istiyorum.
Aldım geldim bile dedem, biz böyle Selanik’te ne bahçeler kurarız seninle.
Afacan çocuk…
“Allâh’ım, sen bu vakfın hayratını kabul et” diye mırıldanıyordu dedem sandalyesine huzurla yaslanırken.

Köprüleri Sellerin Zararından Koruyan Vakıf


Vakfiyesinden…
Vâkıfın Amasya?da yaptırdığı köprünün, selin getirdiği ağaç ve taşlardan temizlenerek
şehre vereceği zararın önlenmesi.
Vakfın adı: Bayezid Han-ı Sani
Kurucunun lakabı: Sultan, Veli
Kurulduğu yer: Amasya
Kuruluş tarihi: 901 H. (1496 M.)
Akar ve hayratın bulunduğu yer: Amasya ve Civarı
Yağmur bazen çok yağar, taşkınlaşır. Dizginlenemez hale gelir de bir kaçan kurtulur ondan bir de uçan. Engel tanımaz, önüne kattığı ne varsa alır götürür; dik yamaçlardaki tarlalar da nasibini alır bu sürüklenmeden; mahsulü toptan kaldırdığı olur selin; bu, köylüler için hiç de kolay telafi edilmez.
Aylarca kullanılabilecekleri suları vardır artık ama yiyecekleri kalmamıştır. Önü alınmazsa yaşadıkları yerlere kadar gelebilir su taşkını. Evlerine, yollarına vs. yapılarına zarar verdiği de olur.
Amasya’da da buna benzer sıkıntılar yaşanmış, öyle ki şehirlerinde kurulmuş Sultan Bayezid Han Vakfı yaptırdığı köprüyü sellerin vereceği zarardan muhafaza edebilmek için buraya bir adamını yerleştiriyor; bu adam gece demeden gözetip kolluyor köprüyü. Coşkun sularla gelen taşları, kopmuş ağaçları temizleyerek bunların köprüye zarar vermesine müsaade etmiyor. İcab ederse köprüyü sağlam taşlarla destekliyor, onun için her türlü tedbiri alıyor velhasıl.
Sultan Bayezid Han Vakfı bu hizmetiyle sadece dertleri hafifletmekle kalmadığını gösteriyor; o hem imar ediyor hem de imar ettiğini muhafaza ediyor, zamanımıza taşınıp hala anılıyor olmasının sırrı bu olsa gerek…​
Herkese Meyve Vakfı

Vakfiyesinden…
Vakfedilen bahçedeki armut ve elma ağaçlarından fakirler yiyecek, birer destemal miktarı götürmelerine müsaade edilecektir.
Doğancıyeri bahçesinin mahsulünden ise zengin fakir herkes faydalanacaktır.
Vakfın adı: Mehmed Ağa Bin Hüseyin Nasrullah
Kurulduğu yer: Bursa / İznik
Kuruluş tarihi: 1003 H. (1594 M.)
Akar ve hayratın bulunduğu yer: İznik
Bursa ve İznik’te bağ ve bahçeleri bulunan Mehmet Ağa, hayatı boyunca bakıp yetiştirdiği ağaçlarının meyvelerini zengin fakir demeden dağıtmış, ikram etmiş, yedirmiş.
Hatta insanların birer destemal (başörtüsü olarak kullanılan büyükçe bez ölçüsü) miktarı istedikleri meyvelerden ailelerine ve evlerine de götürmelerine müsaade edilmiştir.
Hüseyin Nasrullah oğlu Mehmed Ağa 1594 yılında kendi adına bir vakıf kurarak İznik’te bulunan bağ ve bahçeleri bu vakfa akar (gelir getiren mülk) olarak bırakmıştır. Böylece kendi elleriyle dağıttığı meyvelerin, kendi vefatından sonra, yok olmasının önüne geçmek istemiştir. İstemiş ki, yine meyvelerin olgunlaştığı mevsimlerde bahçeleri şenlensin, mahsul devam ettiği müddetçe zengin fakir herkese dağıtılsın, yedirilsin. Çünkü bu ağaçlar ürün verdikçe onu diken, yetiştiren insana sevap yazılır.
Hz. Muhammed “Eğer Müslüman bir kimse ağaç diker de, ondan bir insan veya hayvan yahut kuş yerse, bu mutlaka onun için kıyamet gününe kadar bir sadaka olur” diye müjde vermiştir. “Biriniz elinizde bir fidan bulunduğu halde kıyamet kopar da, henüz kopmadan o fidanı dikebilirse hemen diksin” diye buyuran Peygamber Efendimiz İslam’ın ağaçlandırmaya verdiği önemi göstermiştir. Büyüklerimiz sevap niyetiyle ağaçlar dikmiş bizlere yemyeşil diyarlar, topraklar bırakmıştır.​
Nefes Vakfı

Vakfiyesinden…
Bebek’te yaptırdığı köşk ve limanda ümmet-i Muhammed teneffüs eyleyecektir.
Vakfın adı: Ahmed Nureddin
Kurucunun lakabı: Ekmekçi
Kurulduğu yer: İstanbul
Kuruluş tarihi: 1143 H. (1730 M.)
Akar ve hayratın bulunduğu yer: İstanbul
İnsanların suya ne kadar ihtiyacı varsa, havaya da en az onun kadar ihtiyacı vardır. Ancak temiz havada alınan nefesle kirli havada alınan nefes aynı değildir.
Bazen fayda umduğumuz hava, sağlıksız gazlar çok yoğun olduğu için zararımıza olabilir. Böyle durumlarda, temiz havaya duyulan ihtiyaç daha da artar. Şimdilerde bunun en belirgin yolu bir ormana gitmek olsa da, ekmekçi Ahmet Nurettin Paşa, 1730 yılında İstanbul?da kurduğu Ekmekçi Nurettin Vakfı ile o zamanın İstanbullularının bu ihtiyaçlarını daha kolay karşılamalarını amaçlamış. Bunun için de Bebek’te Ümmet-i Muhammed teneffüs eyleyecektir? diyerek köşk ve liman yaptırmış, bunu insanların hizmetine sunmuştur.
İnsanlar da bu sayede dinlenmişler, denizi seyretmişler, sohbet etmişlerdir. Ekmekçi Nurettin Paşa, insan sağlığına ilaçtan önce gereken şeyin temiz ve havadar yerler olduğu fikrinden hareket ederek, şehir halkına bu konuda imkân sunmuş ve her insanın ciğerlerine dolan her hava zerresinden, hayır konusunda nasibini almıştır.​
Piknik Vakfı

Vakfiyesinden…
Talebeler her yaz pikniğe götürülecek.
İbrahim Çavuş Mahallesinde yaptırdığı mektepte
okuyan talebelere, hocalarına ve belletmenlerine her sene Kurban Bayramında kırk kat kapama, kırk çintiyan ve kırk adet kırmızı çuha Arakçin ve kırk adet pabuç alınarak giydirilecek.
Vakfın adı: Mustafa Efendi Bin Ahmed
Kurucunun lakabı: Kaşıkçı
Kurulduğu yer: İstanbul
Kuruluş tarihi: 1144 H. (1731 M.)
Akar ve hayratın bulunduğu yer: İstanbul
Belli zamanlarda yaşanan güzellikler hafızalardan silinmez. Çocukken ve öğrenciyken yaşananlar da bunun
en güzel örnekleridir. Bir de çocukluk ve öğrencilik birleşti mi, hayatın, tadına en doyulmaz anları yaşanır.
Tabii, bu anları öncelikle derslerimize, yani görevlerimize göstereceğimiz titizlikle değerlendirmeliyiz. Ondan sonrası, muhakkak kendiliğinden gelen mutluluklar yaşanacaktır.
Tarihte kurulan vakıflarımız, bunun da farkında ve bilincinde oldukları için, bu konuda da çalışmalar yapmışlar.
İstanbul’da 1731 yılında, Kaşıkçı’nın kurduğu Mustafa Efendi bin Ahmet Vakfı, Talebeler her yaz pikniğe götürülecek diyerek, öğrencilerin bu konudaki ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmuşlardır.
Yıl boyunca sorumluluk sahibi olup, belli derslerle meşgul olan ve dinlenme ihtiyacı duyan öğrenciler, bu şekilde rahatlatılmış, derslerinde başarılı olmaları da, dolaylı olarak sağlanmaya çalışılmış.
Mustafa Efendi bin Ahmet Vakfı, İbrahim Çavuş Mahallesinde yaptırdığı mektepte okuyan talebelere, hocalarına ve belletmenlerine her sene Kurban Bayramında olmak üzere, yardımlarda bulunmuş ve hocalar ile talebelere de, aynı anda yardım etmiştir.​
Duvar ve Sokak Temizliği Vakfı

Vakfiyesinden…
Aklı başında dirayetli birisi vakfın mahinur kuşu olup her an cami, medrese, darütalim,
imaret vs. hangisi olursa olsun duvarlarının temiz kalmasına dikkat edecek, yazı yazan veya pisleyen kendini bilmezlerin pisliklerini temizleyecektir. İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki, ellerindeki bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezerler, bu sokaklara tükürenlerin tükürükleri üzerine bu tozu dökerler.
Vakfın adı: Sultan Mehmed
Kurucunun lakabı: Fatih
Kurulduğu yer: İstanbul
Kuruluş tarihi: 875 H. (1470 M.)
Akar ve hayratın bulunduğu yer: İstanbul
İlmin kapısını açıyor kelime. Bu kapıdan girenler de aydınlanıyor önünden geçenler de. İlmiyle hem fethiyle meşhur padişahımız Sultan Mehmed istiyor ki, akla düşen her kelime kağıtta yerini alsın. Olur olmadık yere; caminin, medresenin, hanın, hanenin duvarına aksetmesin.
Kelimeler aydınlıktır, kimseyi gölgelemesin. Harfler, kelimeler, cümleler kirlilik vesilesi olmasın… Ayrıca insanlar, sokaklara, kaldırımlara yani insanların yürüdüğü, gezdiği ve oturduğu yerlere tükürmesin istiyor. Dikkatini bunlara vakfediyor Fatih.
Fethin 17. yılında kurulan Sultan Mehmed Vakfıyla da üzeri yazılmış, karalanmış her duvar temizletiliyor, sokaklardaki tükrüklerin üzeri külle kapatılıyor. Çünkü Fatih Sultan Mehmet, İstanbul?u çok seviyor…
İstanbul onun şehri… Onun fethettiği bir inci adeta… Sadece insanlar değil, sokaklar, kaldırımlar, duvarlar da temiz olsun istiyor. Ne güzel değil mi.. Kocaman padişah ne kadar önemli bir detayı düşünüyor, bunun için de vakıf kuruyor. Osmanlı padişahlarının ve diğer yöneticilerinin buna benzer çok sayıda vakıfları vardır.​
Çevre Düzenleme Vakfı

Vakfiyesinden…
Vakfın gelirlerinden bir kısmının vâkıfın yaptırdığı Cami, Zaviye, Çeşmeler ve Kilit bahir deki Limanın, Meydüs Köyü’ne giden yolun tamir, temizlik, düzenleme ve sair masraflarına sarf edilmesi.
Vakfın adı: Hasan Paşa
Kurucunun lakabı: Kaptan-ı Derya, Gazi
Kurulduğu yer: İstanbul
Kuruluş tarihi: 1192 H. (1778 M.)
Akar ve hayratın bulunduğu yer: İstanbul-Çanakkale v.s.
Güneş baharla kendini hissettirmeye başladı. Havadaki kokuyu alan her şey birer ikişer uyanıyor. Kış boyu saklanan, büzüşen tabiat dalga canlanıp genişliyor. Hayvanları minicik yavrularıyla görüyoruz. Artık onlarsız bir adım atmıyor anneleri.
Ağaçlar var güçleriyle tomurcuklanıyor; patlayan tomurcuklar bir anda dolduruyor her dalı. Dal artık yapraksız, çiçeksiz hele de meyvesiz düşünülmüyor. Bundan sonra ağacın bütün işi dalları, tomurcukları ve meyvelerini köklerinden taşıdığı suyla büyütüp olgunlaştırıp tatlandırmak.
Böylece rengi parıldar meyvenin de davetkâr kokusu etrafa yayılır. İnsana dair birçok şey de uyanışa geçiyor baharla. Kar suyu eriyince çeşmeler şenleniyor ilk. Çağıldamak istiyor ama gözesine tıkanan çer çöp engel oluyor buna. Kış boyu pencereleri kapalı tutulan camiler temiz havayla nefes almak istiyor. Her daim üzerinden geçip gittiğimiz yollar bakım istiyor.
Yalnızca toprak yollar değil elbette, denizdeki yollar, limanlar da temizlenmek güzelleşmek arzusuyla göz kırpıyor. Bunları görünce insan meyvenin ağacını hatırlıyor, yavrunun annesini; yalnız olarak, büyümek, yenilenmek mümkün değil çünkü. Tabiat böyle işliyor. Öyleyse çeşmeyi kim çağıldatıyor bakalım, ona suyunu taşıyan el, gözesini açmayı da ihmal etmiyor.
Camiyi inşa eden el ise vakti gelince taptaze havayla ciğerlerini bayram ettiriyor caminin. Limanı kurup denizleri birbirine bağlayan el de eserinin güzelleşmek niyetiyle kıpırdanmasına cevapsız kalmıyor tabii. Hayatımızı şenlendiren bu eli tanımak bilmek isteriz.
Örneklerini büyüklerimizin yaşadığı başka yerlerde de görebileceğimiz bu hizmetlerin sahibi İstanbul?da kurulan Kaptan-ı Derya Hasan Paşa Vakfı. Hasan Paşa Vakfı, vakıf geleneğine bağlı kalarak meydana getirdiği her hayratın ömür boyu koruyuculuğunu yapıyor. İhtiyaç hasıl oldukça onlarıtemizliyor, tamirattan geçiriyor, bakıp süslüyor; aziz halkına yaraşır bir hizmet sunuyor.
KAR DAĞITAN VAKIF
İzmir/Öklemiş’te 1189 yılında Mürselli İbrahim Ağa vakfı adıyla vakıf kuran hayır sahipleri, Kasaba hapishanesinde ki mensuplara yine aynı aylarda Cuma ve Pazartesi akşamları birer denk kar verilecek. Diyerek bu işlem Haziran ayında başlatılmıştır.
SUYU SOĞUTAN VAKIF
Helvacıoğlu Hamal tarafından, 1837 yılında Aydın?da, Ahmet bin Abdullah adıyla bir vakıf kurmuştur. Vakfı kuranlar vakıf amacını, Aydın Orta Mahallesinde yaptırdığı çeşmeye yaz günlerinde 90 gün süre ile kar konularak suyun soğutulmasını sağlamak? şeklinde vakfiyeye kaydetmişlerdir.
HELVA DAĞITAN VAKIF
Amasya’da 1780 yılında Ahmet Efendi bin Hasan adıyla kurulan vakıfca Her yıl recep ayında pişirilecek üç batman (bir batman yaklaşık 7,5 kg. helva Gök Medrese ile Advetülgazi Medresesi önünde yaklaşık 32 kg. olarak dağıtılmakta ayrıca Haziran ve Temmuz aylarında da kar suyu alımı için günlük on para harcanma yapılmaktadır.?
NEFES ALDIRMAK İÇİN KURULAN VAKIF
Ekmekçi Ahmet Nurettin Paşa, 1730 yılında İstanbul?da kurduğu bu vakıf ile o zamanın İstanbullularının temiz hava ihtiyaçlarını daha kolay karşılamalarını amaçlamıştır. Bunun içinde Benek’te köşk ve liman yaptırarak insanların hizmetine sunmuştur. İnsanlarda bu sayede dinlenmişler, denizi seyretmişler, sohbet etmişlerdir.
PABUÇ PARASI VEREN VAKIF
Gaziantep’te, 1818?de Gaziantep Müftüsü Kozanizade Ahmet Arif Efendi?nin kurduğu vakıf, öğrencilerin bir çeşit ihtiyaçlarına cevap veriyordu. Vakıf, Kozanlı Camii mektebinde yatılı kalan öğrencilerden ailesi uzak yerlerde olanlara ayda iki kuruş, yerli talebelere ise bir kuruş verilecektir. Diyerek, tüm öğrencilere destek oluyordu. Ancak vakıf, bunun dışında, Ramazan ayında köyüne gitmeyip de medresede kalan öğrencilere beşer kuruş pabuç parası veriyordu.?
GÖLLERİ TEMİZLEME VAKFI
Kurulduğu yer İstanbul, Akar ve hayratın bulunduğu yer Edirne olan ve 1585 yılında ?Ali Bey Bin Hamza adıyla kurulan bu Vakfın geliri, Ali Mescidi yanında bulunan kaldırım ve Çukurbostan mevkiindeki gölün temizliğinin yapılması çalışmaları için harcanmaktadır.
YUVA KURAN VAKIF
Bir hayırsever İstanbul’da 1865 yılında Ayşe Sıdıka Hanım Bint-i Abdullah adında bir vakıf kurmuş. Bu vakıf, senede 6 altı bin kuruş evlenmek isteyen fakir hanımların düğün merasimleriyle elbise masraflarına ve yaşlı kadınlardan elbise ihtiyacı olanların giydirilmesine harcamaktadır.
YETİME ANNELİK BABALIK EDEN VAKIF
1384 yılında Şanlıurfa’da Alaeddin oğlu Hasan Hasan Bin Alaeddin isimli bir vakıf kurarak, yetimlere buluğ çağına gelene kadar bakılmış, değişen mevsime göre elbiseler alınmış.
ÇEVRE DÜZENLEME VAKFI
1778 yılında İstanbul ve Çanakkale’de, Kaptan-ı Derya, Gazi lakaplı Hasan Paşa kendi adıyla bir vakıf kurarak; Vakfın gelirlerinden bir kısmının Vakıfın yaptırdığı Cami, Çeşmeler ve Kilitbahir’deki Limanın, Meydüs köyüne giden yolun tamir, temizlik, düzenleme ve sair masraflarını karşılamıştır.
KAYIKÇI VE HAMAL DOSTU VAKFI
Nakibüleşraf olan Mehmet Esad Efendi 1846 yılında İstanbul?da kurmuş olduğu vakfın hizmetleri arasında Yaşlılık, hastalık vs. gibi sebeplerle İstanbul, Boğaziçi, Anadolu ve Rumeli iskelelerinde mesleğini icra edemeyen kayıkçı ve hamallara yardım etmek, her yıl bir kıza çeyiz almak, Devlet adamlarının geçmediği ve geçmeyeceği tenha yerlerdeki kaldırımları tamir etmek gibi konular yer almaktadır.
AT VAKFI
1574 yılında Şehit Sokullu Mehmet Paşa Vakfının kurulduğu yerler; Rumeli, İstanbul, Anadolu olup, Savaşa giden gazi ve mücahitlere iyi atlar verilmesini sağlamaktadır.?
SUYU ÇOĞALTAN VAKIF
Vakfın adı Baradaoğlu Mığdıs olup 1860 yılında Gümüşhacıköy’de kurulmuştur. Yıkılmaya yüz tutmuş, suyu çekilen çeşmeyi ihya etmeyi yani gürül gürül suyunun akmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmaktadır.
DİNLENME İÇİN BAHÇE VAKFI
Vakfın adı, Mehmet Hayri Paşa olup, 1903 yılında Selanik’te kurulmuştur. Vakıf; vakfettiği ev ve divanhanenin yanındaki arsayı ahalinin gezi ve oturma mekanı olarak vakfetmiş olup, burasının ayrıca çiçeklendirilmesini şart koşmuştur.
ORDUNUN İHTİYAÇLARINI KARŞILAYAN VAKIF
1794 yılında İstanbul’da kurulan Mihrişah Valide Sultan Vakfı, ellerinde biriken ve ihtiyaç fazlası geliri, ordunun ihtiyaçlarının karşılanması için kullanmıştır. Askerlerin her türlü giyeceğinin, yiyeceğinin ve savaş araç-gereçlerinin alınması için harcamalar yapmıştır.
AMALARA YARDIM EDEN VAKIF
1903 yılında Siirt’te kurulan Hüseyin Ağa Vakfı, Bahçe ve dükkanlarını amalara vakfetmiştir.
VAN GÖLÜNDE ASİL YARDIM GEMİSİ DOLAŞTIRAN VAKIF
1588 yılında Van, Bitlis’te kurulan Diyarbakır Beylerbeyi Hüsrev Paşa Vakfı Van Gölü’nde trafiğin arttığı bu dönemlerde, Hüsrev Paşa, kurmuş olduğu vakfın hizmetlerinden birini de, Gölde oluşabilecek kaza ve arıza gibi durumlarda insanların yardımına koşacak tam donanımlı bir sefine-i muine (acil yardım gemisi) yaptırmak olarak belirlemiştir. Bu geminin hizmet masrafları bu vakıf tarafından karşılanmıştır.
SANAYİ TESİSİ KURAN VAKIF
1773 tarihinde İstanbul?da kurulan 3. Mustafa vakfı, Eğrikapı’da kaymak, yoğurt, süt imalathaneleri ile ayrıca mumhane, kükürthane, çinihane, fırın ve beş adette şişe hane gibi sanayi tesisi kuran 3. Mustafa Vakfı, aslında zamanına göre çok büyük hizmet yapmıştır. Böylelikle hem üretimi artırmış, hem de insanlara çalışabilecekleri ortam hazırlanmıştır.
KÖPRÜLERİN SELLERİN ZARARINDAN KORUYAN VAKIF
1496 yılında Amasya?da kurulan Bayezid Han-ı Sani? vakfı. Vakfın geliri, vakfın Amasya’da yaptırdığı köprünün selin getirdiği ağaç ve taşlardan temizlenerek şehre vereceği zararın önlenmesi için harcanmaktadır.
DİNLENDİREN VAKIF
1754 yılında İstanbul?da, Lütfi Efendi’nin Azadlısı, Vildan Hatun adında bir vakıf kurmuş, insanların ihtiyacı için, terk edilen bir arsayı Belediye’den izin alarak güzelleştirmiş. Böylece her zaman, şehir insanının ihtiyacı olan rahat edebilme ve istirahat ihtiyacı karşılanmış.
DUVAR VE SOKAK TEMİZLİĞİ VAKFI
1470 yılında İstanbul’da Fatih tarafından kurulan Sultan Mehmed vakfı Vakfın vakfiyesi aynen şöyledir: Bir kişi tarafından vakıf eserlerinin duvarlarına yazılan yazılar ve pislikler temizlenecek, ayrıca İstanbul’un her sokağında iki kişi dolaşarak evlerindeki kireç ve kül kaplarından, sokaklara tükürenlerin tükürükleri üzerine kireç ve kül dökülecektir.
SERBEST KALAN KÖLELERİ KORUYAN VAKIF
1558 yılında İstanbul?da Kemal Ağa Kızı’nın kurduğu ?Zeyni Hatun Vakfı? azatlı kölelerin fakir ve muhtaç olanlarına bin akçe ayrılmasını, yoksa eğer başka dul ve fakir hanımların ihtiyaçları için harcanmasını, ayrıca ilkokul öğrencilerine her yıl bin akçelik kaftan ve pabuç alınmasını şart koşmuştur.
FİDAN DİKEN VAKIF
1710 yılında Sakız Adasında kurulan Salih Paşa Vakfı. Vakıf: Vakfın vakfettiği akar, çamlık, bağ, bahçe ve çiftlik gelirlerinin akar ve hayratın tamirine, yenilenmesine, suyollarının yapımına ve ağaç dikimine sarf edilmesini vakfiyesinde şart koşmuştur.
BORÇLU DOSTU VAKFI
Mustafa Ağa Bin Mustafa Vakfı, İstanbul?da Esbak Keyli Nazım tarafından kurulmuştur. Vakfın kuruluş amacı, yıllık belirlenen mahsülün fazlasının dörtte biriyle borcu olup da ödeyemediği için hapse düşmüş olanların borçlarını ödeyerek onları hapisten kurtarmak ve özgürlüğüne kavuşmasını sağlamaktır.
ÖĞRENCİLERE ELBİSE VEREN VAKIF
2. Selim’in eşi, Sultan Murat’ın annesi Nurbanu Valide Sultan, kendi adıyla bir vakıf kurmuş. İstanbul?da, 1582 yılında kurduğu vakfı, Üsküdar’daki mektep öğrencilerinden fakir olanlarına senede iki defa olmak üzere, elbise dağıtmıştır. Böylece eğitimlerine devam eden, ancak maddi durumu iyi olmadığı için ihtiyaçlarını gideremeyen öğrencilerin bu konuda ki sıkıntılarını gidermiştir.
MEYVE AĞAÇLARI DİKEN VAKIF
1483 yılında İstanbul’da kurulan Sultan Selçuk Hatun Vakfı. Vakıf vakfedilen iki bahçeye ve mezraya senede yüz adet çeşitli meyve ağaçlarının dikilmesini sağlamıştır.
MİSAFİRLERİ AĞIRLAYAN VAKIF
1756 yılında Edremit’te kurulan Mustafa bin Ömer Vakfı, köy misafirhanesine gelenlerin ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş. Bu sayede köye yolu düşen misafirler sahipsiz kalmamış ve kendilerinin rahat etmeleri sağlanmıştır.
DERVİŞLERE ULAŞAN VAKIF
Osmanlı Devletinin Rum milletinden, Sarı oğlu Zevcesi namıyla bilinen, Rikne Binki Nikola, kendi adıyla bir vakıf kurmuştur. 1883 yılında Edremit’te kurulan Rikne Binki Nikola Vakfı, İstanbul Yenikapı Mevlevihanesi’nde bulunan dervişlerin yeme, içmelerine harcanmak üzere, vakıf gelirlerini buraya tesis etmiştir.
YETİM ÇEYİZİ DONATAN VAKIF
Esbak Kazasker Abdullah oğlu Mehmet Efendi Bin Abdullah 1570 yılında Bursa?da kurduğu vakıfla; Bursalı yetim kızların, yaşıtları gibi çeyizlerinin olması niyetiyle yardımlarda bulunarak onları sevindirmiştir.
HERKESE MEYVE VAKFI
Hüseyin Nasrullah oğlu Mehmed ağa 1594 yılında kendi adına bir vakıf kurarak İznik’te bulunan bağ ve bahçeleri bu vakfa akar(gelir getiren mülk) olarak bırakmıştır. İstemiş ki, meyvelerin olgunlaştığı mevsimlerde bahçeleri şenlensin, mahsül devam ettiği sürece zengin, fakir herkese dağıtılsın, yedirilsin.
Hz. Muhammed: Eğer Müslüman bir kimse ağaç diker de, ondan her insan ya da hayvan yahut kuş yerse, bu mutlaka onun için kıyamet gününe kadar bir sadaka olur? demiştir. Ayrıca; Biriniz elinizde bir fidan bulunduğu halde kıyamet koparda, henüz kopmadan fidanı dikebilirse hemen diksin? diye buyurmaktadır.
BORCUNDAN DOLAYI HAPSE DÜŞENLERE YARDIM VAKFI
1708 yılında İstanbul’da Selim Ağa oğlu Hacı İbrahim Paşa kendi adına bir vakıf kurarak, Borçlu ve hapiste olan Müslümanlara senede bin akçe verilmesini öngörmüştür.
KURBAN KESEN VAKIF
1857 yılında İstanbul’da Zeliha Hanım Binti Abdullah Vakfı adıyla bir vakıf kuran hayır sahipleri, her kurban bayramında 1500 kuruşa iyisinden kaç adet kurban alınırsa alınacak ve muhtaç mahallelerde kesilecektir. Diyerek, bayramlarda fakir ve muhtaç ailelere ulaşılmış ve bayramın güzelliğini onlarla yaşamışlardır.
KANDİL VAKFI
1661 yılında İstanbul’da Köprülü Mehmet Paşa adıyla kurulan vakıf, iki kişinin köyde gece bekçiliği yapmasını ve karşılığında her birine günlük iki akçe ücret verilmesini öngörmüştür.
ESİRLİKTEN KURTARMA VAKFI
1497 yılında İstanbul’da Doka Veled-i Petros Vakfı kendilerini efendilerinden satın alıp kurtarmak isteyen Hıristiyan kölelere on bin dirhem borç vererek, özgürlüklerine kavuşmalarını sağlamıştır. Özgür esirler sonra bu parayı namusuyla çalışarak azar azar vakfa geri ödeyeceklerdir.
DENİZCİLİĞİ GELİŞTİREN VAKIF
Mirliva, Redif 1.Karahisarışarki Liva Kumandanlığından Mütekaid lakabıyla bilinen kişi tarafından, 1908?de İstanbul’da kurulan Hayrettin Paşa Vakfı Vakıf gelirlerinin fazlasının arta kalanı, Osmanlı donanmasının güçlenmesi için çalışmalar yapmıştır.
DUL VE YETİME ULAŞAN VAKIF
1321 yılında Sivas?ta kurulan Hattab bin Mehmet Vakfı, hastalık ve doğal olaylar karşısında geçim darlığına düşen Müslüman yetimlerin ve dul hanımların ihtiyaçları karşılanacak, diyerek, gelirlerini, zor ve bakıma muhtaç duruma düşenlere ayırmıştır.
ESİRLERİ KURTARAN VAKIF
1308 yılında Şam’da Saliha Hatun Binti Selahattin Pehlivan Vakfı kurulmuş olup, bu Vakıf; Karada ve denizde düşman eline esir Müslümanlar satın alınarak Müslüman beldesine ulaştırılmaları sağlanarak, yol boyunca yeme ve giyim ihtiyacı da karşılanmıştır.
Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü
 
Üst