DEMOKRASİNİN GELİŞİMİ
Demokrasi geleneğinin beşiği sayılan Eski Yunan’da bir kent ve çevresinden oluşan kent devletlerinde, yasalar tüm yurttaşların katılı¬mıyla yapılıyordu. Çeşitli yürütme ve yargı organlarında görev alan yurttaşlar oy verme ve meclise katılma hakkına sahiptiler. Kent¬lerdeki yurttaş sayısının 10 bini geçmemesi bu tür bir doğrudan demokrasi uygulamasına olanak veriyordu. Eski Yunan’da demokrasi İÖ 5. yüzyılda yaygınlaştı. Ne var ki, kadınlar ve köleler yurttaş sayılmadıkları için bu tam anlamıyla katılımcı bir demokrasi değildi. Kölelerin ve kadınların en zor işleri yerine getirmeleri, yurttaşlara kamu hizmetleriyle uğraşmak için olanak veriyordu. Eski Yunan’da yurttaşlar arasında eşitlik vardı; ama İnsanlar arasında eşitlik yoktu.
Eski Roma’da da herkes yurttaşlık hakkına sahip değildi. Başlangıçta yurttaş sayılmayan plebler sonradan öteki yurttaşlarla hukuksal eşitliğe sahip oldular.Önce cumhuriyet, son¬ra imparatorluk olan Roma’da yönetim senatonun elindeydi. Senatörler halk tarafından seçilmiyor, genellikle toprak sahipleri ve eski devlet görevlilerinden oluşuyordu.
Ortaçağda siyasal iktidar büyük ölçüde feodal toprak sahiplerinin temsilcilerinin elindeydi.Ortaçağ Avrupa’sındaki feodalizmin yıkılışından sonraki mutlak Krallıklar döneminde ticaret kentleri gelişti. Bu kentlerde en çok sözü geçen tüccarlar ile sanayiciler, yani burjuvalardı. Halk meclisleri de halkın tamamını temsil etmeyen bu kesi¬min elindeydi. Gene de bu meclisler daha ilerde parlamentolara ve yasama meclislerine giden yolda bir adım oldu.
17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da sanat, düşünce ve siyaseti etkileyen Aydınlanma Akımı eski yönetim biçimlerini sorgulayan eleştirel ve devrimci bir akımdı.İnsanların eşit doğduğu,devletin güçlünün karşısında ve zayıfın yanında olması gerektiği, insanların yönetime seçimle getirdikleri hükümetler yoluyla geleceklerini belirleme olanağına sahip olabilecekleri gibi düşünceler bu dönemde yaygınlık kazandı. Hükümetler halklarına karşı görevlerini yeri¬ne getiremedikleri zaman, halkın bu yönetici¬leri işbaşından uzaklaştırmaya ve yerine yeni¬lerini getirmeye hakkı olmalıydı.
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde (1776) tüm insanların eşit yaratıldığı ve Tanrı tarafından onlara vazgeçilmez haklar tanındı¬ğı; bu haklar arasında yaşam, özgürlük ve mutlu olma hakkı bulunduğu; hükümetlerin varlığının bu hakların elde edilmesine yardım¬cı olmaktan başka bir nedeni olamayacağı dile getiriliyordu. Fransız Devrimi’nin (1789) ge¬tirdiği özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkelerine göre, kurulacak hükümetlerde halkın yöneti¬me katılması öngörülüyordu. İnsanlar hiçbir ayrım gözetilmeksizin yasalar önünde eşit olacaktı. Ne var ki, bu ilkelerin yaşama geçirilmesi kolay olmadı. Hemen hemen her ülkede gerek kadınların, gerek etnik grupla¬rın, ABD ve Güney Afrika gibi ülkelerde ise Siyahların hakları için çetin mücadeleler ver¬meleri gerekti. Bu mücadeleler bugün de sona ermiş değildir.
Günümüz demokrasilerinde genelde, yasal yaş sınırının üstünde olan tüm yurttaşların ülke yönetiminde görev alacak temsilcileri seçme hakkı vardır. Yurttaşların temel hak ve özgürlükleri ülkelerin kendi anayasalarıyla güvence altına alınmıştır. Temel hak ve özgürlüklerden bazıları, kişinin görüş ve düşün¬celerini herhangi bir baskı olmaksızın özgürce belirtmesini sağlayan konuşma özgürlüğü; sendika ya da siyasal parti gibi örgütler kurmak üzere kişilerin bir araya gelmesini sağlayan toplanma özgürlüğü; herkesin dile¬diği biçimde dinsel inançlarının gereklerini yerine getirmesini sağlayan inanç özgürlüğü; gazetelerin serbestçe bilgi toplama ve yayım¬lamasını sağlayan basın özgürlüğü ve herkesin yasalara uygun olarak yargılanmasını sağla¬yan yasa önünde eşitlik hakkıdır.
Demokrasinin yerleşmiş olduğu ülkelerde seçimle işbaşına gelen hükümet halkın beklentilerini yerine getiremezlerse gene seçimle görevlerini yeni partilere ve hükümetlere bırakırlar. Bu gibi ülkelerde halkın dışında hiçbir güç yönetime el koyamaz,halk adına herhangi bir müdahalede bulunamaz.
Demokrasinin yerleşmesi ve sürmesi, de¬mokrasi ilke ve kurallarının günlük yaşamda benimsenmesi ve gözetilmesiyle de yakından ilişkilidir. Ailede, okulda, oyunda benimse¬necek demokrasi ilkeleri bir yaşam boyu insa¬nın davranışlarını etkiler ve yönlendirir. Ço¬cukların, yaşları küçük de olsa, aile içinde söz sahibi olabilmeleri, alınacak kimi kararlarda onların da düşüncesinin sorulması, ailede gö¬revlerin paylaşılması ve hakların gözetilmesi demokrasinin uygulama alanından bir örnek¬tir. Okulda öğrencilerin yönetime katılabilmeleri, hak ve istemlerini dile getirebilmeleri, özellikle değişik ırktan, ulustan ve dinden öğ¬rencilerin bir arada olduğu ortamlarda karşı¬lıklı saygı, dikkat edilmesi gereken demokrasi kurallarıdır.
Demokrasi geleneğinin beşiği sayılan Eski Yunan’da bir kent ve çevresinden oluşan kent devletlerinde, yasalar tüm yurttaşların katılı¬mıyla yapılıyordu. Çeşitli yürütme ve yargı organlarında görev alan yurttaşlar oy verme ve meclise katılma hakkına sahiptiler. Kent¬lerdeki yurttaş sayısının 10 bini geçmemesi bu tür bir doğrudan demokrasi uygulamasına olanak veriyordu. Eski Yunan’da demokrasi İÖ 5. yüzyılda yaygınlaştı. Ne var ki, kadınlar ve köleler yurttaş sayılmadıkları için bu tam anlamıyla katılımcı bir demokrasi değildi. Kölelerin ve kadınların en zor işleri yerine getirmeleri, yurttaşlara kamu hizmetleriyle uğraşmak için olanak veriyordu. Eski Yunan’da yurttaşlar arasında eşitlik vardı; ama İnsanlar arasında eşitlik yoktu.
Eski Roma’da da herkes yurttaşlık hakkına sahip değildi. Başlangıçta yurttaş sayılmayan plebler sonradan öteki yurttaşlarla hukuksal eşitliğe sahip oldular.Önce cumhuriyet, son¬ra imparatorluk olan Roma’da yönetim senatonun elindeydi. Senatörler halk tarafından seçilmiyor, genellikle toprak sahipleri ve eski devlet görevlilerinden oluşuyordu.
Ortaçağda siyasal iktidar büyük ölçüde feodal toprak sahiplerinin temsilcilerinin elindeydi.Ortaçağ Avrupa’sındaki feodalizmin yıkılışından sonraki mutlak Krallıklar döneminde ticaret kentleri gelişti. Bu kentlerde en çok sözü geçen tüccarlar ile sanayiciler, yani burjuvalardı. Halk meclisleri de halkın tamamını temsil etmeyen bu kesi¬min elindeydi. Gene de bu meclisler daha ilerde parlamentolara ve yasama meclislerine giden yolda bir adım oldu.
17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da sanat, düşünce ve siyaseti etkileyen Aydınlanma Akımı eski yönetim biçimlerini sorgulayan eleştirel ve devrimci bir akımdı.İnsanların eşit doğduğu,devletin güçlünün karşısında ve zayıfın yanında olması gerektiği, insanların yönetime seçimle getirdikleri hükümetler yoluyla geleceklerini belirleme olanağına sahip olabilecekleri gibi düşünceler bu dönemde yaygınlık kazandı. Hükümetler halklarına karşı görevlerini yeri¬ne getiremedikleri zaman, halkın bu yönetici¬leri işbaşından uzaklaştırmaya ve yerine yeni¬lerini getirmeye hakkı olmalıydı.
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde (1776) tüm insanların eşit yaratıldığı ve Tanrı tarafından onlara vazgeçilmez haklar tanındı¬ğı; bu haklar arasında yaşam, özgürlük ve mutlu olma hakkı bulunduğu; hükümetlerin varlığının bu hakların elde edilmesine yardım¬cı olmaktan başka bir nedeni olamayacağı dile getiriliyordu. Fransız Devrimi’nin (1789) ge¬tirdiği özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkelerine göre, kurulacak hükümetlerde halkın yöneti¬me katılması öngörülüyordu. İnsanlar hiçbir ayrım gözetilmeksizin yasalar önünde eşit olacaktı. Ne var ki, bu ilkelerin yaşama geçirilmesi kolay olmadı. Hemen hemen her ülkede gerek kadınların, gerek etnik grupla¬rın, ABD ve Güney Afrika gibi ülkelerde ise Siyahların hakları için çetin mücadeleler ver¬meleri gerekti. Bu mücadeleler bugün de sona ermiş değildir.
Günümüz demokrasilerinde genelde, yasal yaş sınırının üstünde olan tüm yurttaşların ülke yönetiminde görev alacak temsilcileri seçme hakkı vardır. Yurttaşların temel hak ve özgürlükleri ülkelerin kendi anayasalarıyla güvence altına alınmıştır. Temel hak ve özgürlüklerden bazıları, kişinin görüş ve düşün¬celerini herhangi bir baskı olmaksızın özgürce belirtmesini sağlayan konuşma özgürlüğü; sendika ya da siyasal parti gibi örgütler kurmak üzere kişilerin bir araya gelmesini sağlayan toplanma özgürlüğü; herkesin dile¬diği biçimde dinsel inançlarının gereklerini yerine getirmesini sağlayan inanç özgürlüğü; gazetelerin serbestçe bilgi toplama ve yayım¬lamasını sağlayan basın özgürlüğü ve herkesin yasalara uygun olarak yargılanmasını sağla¬yan yasa önünde eşitlik hakkıdır.
Demokrasinin yerleşmiş olduğu ülkelerde seçimle işbaşına gelen hükümet halkın beklentilerini yerine getiremezlerse gene seçimle görevlerini yeni partilere ve hükümetlere bırakırlar. Bu gibi ülkelerde halkın dışında hiçbir güç yönetime el koyamaz,halk adına herhangi bir müdahalede bulunamaz.
Demokrasinin yerleşmesi ve sürmesi, de¬mokrasi ilke ve kurallarının günlük yaşamda benimsenmesi ve gözetilmesiyle de yakından ilişkilidir. Ailede, okulda, oyunda benimse¬necek demokrasi ilkeleri bir yaşam boyu insa¬nın davranışlarını etkiler ve yönlendirir. Ço¬cukların, yaşları küçük de olsa, aile içinde söz sahibi olabilmeleri, alınacak kimi kararlarda onların da düşüncesinin sorulması, ailede gö¬revlerin paylaşılması ve hakların gözetilmesi demokrasinin uygulama alanından bir örnek¬tir. Okulda öğrencilerin yönetime katılabilmeleri, hak ve istemlerini dile getirebilmeleri, özellikle değişik ırktan, ulustan ve dinden öğ¬rencilerin bir arada olduğu ortamlarda karşı¬lıklı saygı, dikkat edilmesi gereken demokrasi kurallarıdır.