Bir Kahraman Doğuyor

Doðukan9894

Çalışkan Üye
Üye
Katılım
9 Kas 2010
Mesajlar
133
Puanları
18
Yaş
124
Konum
izmir
Web sitesi
www.edebiyatdefteri.com
BİR KAHRAMAN DOĞUYOR
KONU

Mustafa Kemal Atatürk'ün sivil ve askeri yaşamına genel bakış

HEDEFLER

Mustafa Kemal'in çocukluk dönemi, öğrenim ve askerlik hayatıyla ilgili olay ve olguları kavrama

Mustafa Kemal'in askeri başarıları ile yeteneklerini ilişkilendirme bilgisini edinme

Mustafa Kemal'in üstlendiği görevleri Milli Mücadele liderliği açısından yorumlama bilgisini kazanma



ATATÜRK DÜŞÜNCELERİYLE BİTMEYEN İNSANDIR.(ORHAN SEYFİ ORHON)
Atatürk'ün Okul Hayatı ve Çocukluğu
1881 yılının bir bahar günü Selanik'de, üç katlı pembe bir evde dünyaya geldim. Doğum günümü hatırlamıyorsam da annem bana baharda bir, Mayıs günü, dünyaya geldiğimi söylerdi. Benim doğum günüm niye 19 Mayıs olmasın?
Çocukluğu ma dair ilk hatırladığım şey okula gitmek meselesine aittir. Bundan dolayı annemle babam arasında şiddetli bir çatışma vardı. Annem ilahilerle okula başlamamı ve mahalle okuluna gitmemi, gümrükte memur olan babam, o zaman yeni açılan Şemsi Efen-di okuluna devamımı ve yeni yöntemlere göre okumamı istiyordu. Nihayet babam işi ustaca çözdü. ilk önce bilinen törenle mahalle mek-tebine başladım, böylece annemin gönlü yapılmış oldu. Bir kaç gün sonra da mahalle mektebinden çıkarak Şemsi Efendi Okuluna yazıldım.
Kısa bir zaman sonra babam öldü. Babamın ölümü bizi ayakta tutan kuvvetli bir desteğin yıkılması gibi bir şeyoldu. Kendimi ade-ta yalnız hissettim. Annemle birlikte dayımın yanına yerleştik.
Dayımın yaşadığı köy hayatına ben de karıştım, avutmak için bana verdiği görevleri yerine getiriyordum. Başlıca görevim tarla bekçiliği idi. Kardeşim Makbule ile birlikte bakla tarlasının ortasındaki bir kulübede oturduğuinuzu ve kargaları kovmakla uğraştığımızı hatırlıyorum. Hatta bir gün hiç. unutmam Makbule ile yoğurt yiyorduk, aramızda kavga çıktı. Makbule'nin başını tuttu m yoğurt çana-ğının içine soktum, yüzü gözü yoğurt olmuştu.


Bir süre böyle geçti. Annem okulsuz kaldığım için kaygılanmaya başladı. Nihayet Selanik'de bulunan teyzemin yanına gitmeme ve okula devam etmeme karar verildi. Selanik'de Mülkiye İdadisine yazıldım. Okulda kaymak hafız adında bir öğretmen vardı. Bir gün sınıfta ders verirken ben bir çocuklakavga ettim, çok gürülfü oldu. Öğretmen beni yakaladı ve dövdü. Bütün vücudum kan içinde kaldı. Bü-yükannem zaten okulda okurnamı istemiyordu, beni derhalokuldan çıkardı.


Evimizin yanında binbaşı Kadri Bey adında.' biri oturuyordu. Oğlu Ahmet Bey Askeri Rüştiyeye gidiyor ve askeri okul elbisesi giyiyordu. Ben de böyle elbise giymeye hevesleniyordum. Sonra sokaklarda subaylar görüyor, bu dereceye ulaşmak için izlenmesi gereken yolun Askeri Rüştiyeye girmek olduğunu anlıyordum. O sırada annem de Selanik'e gelmişti. Askeri Rüştiyeye girmek istediğimi söyledim. Annem askerlikten korkardı, asker olmama karşı çıktı. Giriş sınavı zamanı ona sezdirmeden kendi kendime Askeri Rüştiye'ye giderek imtihana girdim. Böylece anneme karşı bir oldu bitti yapmış oldum.


Çocukluğumda iyi giyinmeyi çok severdim. Şemsi Efendi okuluna giderken bana giydirdikleri şalvarın üzerine sardıkları 'kuşak beni ne kadar çok sinirlendirirdi bilemezsiniz. Ne zaman ki Askeri Rüştiye okuluna girip, okulun resmi üniformasını giydim işte o za-man adeta benliğime hakim olmuşum gibi bana bir his geldi,
Askeri Rüştiyede en çok matematik der-sine merak sardım. Az ilamanda bize bu dersi veren hoca kadar belki de daha ziyade bilgi sahibi oldum. Bu arada Şevki Paşanın kızına ders vermek için evlerine giderdim. Bir aralık kıza aşık oldum. Fakat ders dışı hiç bir şey görüşmedim. Nadiren, pek müstesna zamanlarda bir iki sözcük söylemek olanağını bulurdum. Manastır İdadisine gittikten sonra tabiatıyla her şey unutuldu.


Askeri Rüştiyede dersler dışında meselelerle de uğraşıyordum. Yazılı sorular hazırlıyor, matematik öğretmeni de yazılı cevaplar veriyordu.
Bir gün hoca aranızda kendine güvenenler kalksınlar, onları müzakereci yapacağım dedi. Önce tereddüt ettim. Öyleleri ayağa kalktı ki ben kalkmamayı doğru buldum. Bunlardan birinin müzakeresi altma verildim. Fakat müzakereriin ortasmda tahammülüm son dereceye geldi. Ayağa kalkarak hocaya Ben bundan daha iyi yaparım dedim. Bunun üzerine hoca beni müzakereci yaptı, öteki arkadaşı da benim müzakerem altma verdi.
Öğretmenimin adı Mustafa idi. Bir gün, oğlum senin adm da Mustafa benim de Mustafa, bu böyle olmayacak arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra adın Mustafa Kemal olsun dedi. O zamandan beri gerçekten ismim Mustafa Kemal kaldı


Ara imtihanlarım vererek çavuş rütbesini takmıştım. Ara sıra öğretmen gelmediği zamanlarda diğer sımflara matematik dersleri veriyordum. Parlak bir şekilde Selanik Askeri Rüştiyesini bitirerek kurmay Hasan Beyin tavsiyesiyle 1896 yılmda Manastır Askeri İda-disirie girdim. Selanik Askeri Rüştiyesini ik-mal ettiğim zaman matematik merakım iyice ilerlemişti. Manastır İdadisinde ise matematik pek kolay geldi. Bununla meşgul olmaya devam ettim. Fakat fransızca dersinde geri idim. Öğretmen benimle çok meşgul oluyor, acı uyarılarda bulunuyordu. Bu uyarılar gücüme gitti. İlk sınav zaıtıanmda çare aradım. İki üç ay gizlice Frerler okulunun özel sınıfına devam ettim. Böylece okul derslerine oranla fazla derecede fransızca öğrendim.


0 zamana kadar edebiyatla fazla temasım yoktu. Ömer Naci Bursa Idadisinden kovulmuş, bizim sınıfa gelmişti. Daha o zaman şairdi. Benden okuyacak kitap istedi, biitün kitaplarımı gösterdim, hiçbirini beğenmedi. Şiir ve edebiyat diye bir şey olduğunu o zaman öğrendim. Ona göre çalışmaya başladım. Şiir ba-ııa çekici geldi. Ömer Naci de güzel konuşuyor, güzel yazıyordu. Eğer hitabet hocamız Alay emini Mehmet Asım Efendi imdadıma ye-tişmeseydi ben de şair olup çıkacaktım, çünkü hevesim vardı. Asım Efendi bir gün beni çağırdı.


Bak oğlum Mustafa Kemal, şiiri falan bırak, bu senin iyi bir asker olmana engel olur.Öteki hocalarınla da konuştum, onlar da bc-nim gibi düşünüyorlar. Sen Ömer Naci'ye bakma o haya] peşinde bir çocuk, ileride belki iyi bir şair ve hatip olabilir fakat askerlik mesleğinde katiyyen yükselemez, dedi. Bu söz-ler beni etkiledi. Hocanm ne kadar haklı ol-duğunu olaylar isbat etti, çok arzu ettiği halde Naci kurmay subay olamadı. Meşrutiyette ittihatçıların en seçkin ve heyecanh hatiple-rinden biri olan yakın arkadaşım Ömer Naci macerah bir hayattan sonra genç yaşta öldü.


Tarih dersine, özellikle Türk tarihine büyük bir merakım vardı. Tarih hocam Tevfik Bey bana yeni ufuklar açmıştı. Bu nedenlc ona minnet borcum vardır.

îdadinin ikinci sımfmda henüz dersler yeni başlamıştı ki devamlı yunan tecavüzlerine karşı Atina'ya harb ilan edilmişti. Bütün manastır askerle dolup taşmıştı. Gençlik hayatımın en heyecanlı günlerini yaşadım. Yaşımın küçük olmasına rağmen bu savaşa katılmayı çok istemiştim. Az daha gönüllü müfrezelerin arasına katılıp ben de gidecektim.



Bu savaşta yunan ordusu perişan edilip ezilmiştir. Ama Avrupa devletlerinin baskısı altmda padişah Türk ordusunun aldığı zafere rağmen öne sürülen mütareke koşullarını kabul ederek imzalamıştı. Aynı zamanda Girit adası da tamamen kaybedilmişti. Bu acı gerçek o zaman padişah olan Abdülhamit'e karşı içimde ilk tepkiyi filizlendirdi. Öğretrnenlerimiz bize bütün Yunanistanın işgalinin mümkün olduğunu söylemişlerdi. Mütareke haberi gelince aydın düşünceli okul subaylanmız büyük üzüntü duydular. Biz onlann yüzlerinden bunu anlıyorduk, fakat bir şey soramıyorduk. Yalnız arkadaşım Nuri (Conker) genç bir subayın «böyle olrnamahydı, yazık çok yazık» diyerek ağladığını anlattı. Manastır sokaklarında yine şenlikler yapıyor yine «padişahım çok yaşa» avazeleri yükseliyordu. Ben ilk defa bu dileğe katılmadım.

Üzüntümüzü inatçı bir şekilde derslerimize çalışmakla hafifletiyorduk. Sınıfın birinci ve ikincisi olabilmek için hepimizde hızlı bir çaba vardı. Nihayet idadiyi bitirdim Harbiyeye geçtim. (1899).ATATÜRK’ÜN ASKERLİK HAYATI

1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.
1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Dernede görev aldı. İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 1 yıl sonra Derne Komutanlığına getirildi.
Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.
I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı.
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:

Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.

Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921).
I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)

II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)

Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)

Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi.

Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı.13 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi.
Atatürk’ün Siyasi Hayatı - Mustafa Kemal siyasi hayatı ve bu konudaki isabetli görüşleri ile de dikkati çeken bir önderdir. Siyasi konulara ilgisi harp okulunda başlar. Harp okulunun bitiminde sadece subaylığa değil, gelecekte girişeceği atılımlara da hazır duruma gelir. Osmanlı Devleti’nin kaçınılmaz görünen sonu hakkında daha açık görüşlere sahip olur. Düşüncesine göre hürriyetçi bir girişim gerekli idi. Ancak bu girişim sadece hürriyeti amaç edinmemeli, ülkenin kurtuluşunu da kapsamalıydı.Mustafa Kemal Harp Akademisi’nde siyasi olaylarla daha yakından ilgilenir. Arkadaşları iel el yazması gazete çıkarmakta, konferanslar vermektedir. Mustafa Kemal’in bu faaliyetleri yöneticilerin gözünden kaçmamış Harp Akademisi’ni bitirdiğinde bir nevi sürgün olarak Şam’daki 5. Orduya atanmıştır.(1905)

Mustafa Kemal siyasi faaliyetlerine Şam’da da devam eder. Burada Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurar.Cemiyet’in amacı ülkeye hürriyetçi ve halkın temsil ettiği bir yönetimi getirmektir.Ancak bu düşüncelerini ülkenin gözden uzak bir bölgesi olan Şam’da gerçekleştirmenin zor olduğunu görmüştür.Bu iş için en uygun yer olarak Makedonya’yı görmektedir.Bu amaçla gizlice Selanik’e Vatan Ve Hürriyet Cemiyeti’nin bir şubesini açtı.Daha sonra Selanik’te III: Ordu’ya atanan Mustafa Kemal bir süre sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi.Cemiyetin Makedonya’da örgütlenmesi için büyük çaba harcadı. Mustafa Kemal bir süre sonra görüş ayrılığından sonra İttihat ve Terakki yöneticileri ile arası açılır.Bu görüş ayrılığı 31 Mart Vakası’nın bastırılmasından sonra net olarak ortaya çıkmıştır.Mustafa Kemal 31 Mart Olayı’nın bastırılması üzerine ordunun görevini tamamladığını bundan sonraki işlerin sivil yöneticilere bırakılmasını ve ordunun siyasete karıştırılmamasını ister.Balkan Savaşlarında uğranılan yenilgiler bu konuda ne kadar haklı olduğunu kanıtlar.

Milli Mücadele yıllarında siyasi görüşleri daha da olgunlaşan Mustafa Kemal’in Türk milletinin yapısına ve geleneklerine en uygun gördüğü yönetim şekli demokratik ve laik cumhuriyet olmuş ve bu amacı gerçekleştirmek yolunda çaba büyük çabalar harcayarak bu günkü devletimizin sahip olduğu sistemin temellerini atmış bu sistemin kurucusu olmuştur.

Kaynak: Kemal KARA, Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Önder yayıncılık, Önde Yayıncılık, İstanbul, 2000 [Atatürk’ün Fikir Hayatı - Atatürk, olaylara ve geleceğe dair görüşleri ile her alanda büyük ve etkili düşünceleri olan ''büyük bir fikir adamı'' olmuştur. Gençlik yıllarından başlayarak Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durumla yakınen ilgilenmiştir. XX. yüzyılın başları, Türk milleti için çok acı olayların ortaya çıktığı bir dönemdir. Atatürk'ün fikir zenginliğinde, içinde bulunduğu dönemin olaylarının da rolü büyük olmuştur. Çeşitli konularla ilgili okudukları, yaşadıkları, gözledikleri ve duydukları, bunlardan çıkardığı sonuçlar, onun fikir temeline kaynak olmuştur.

Selanik ve Manastır şehirleri Mustafa Kemal'in fikir hayatının oluşmasında büyük etkiye sahiptir. Bu şehirlerin Avrupa kültüründen çok çabuk etkilenmesi ve Osmanlı yönetiminin bu şehirleri çok sıkı kontrol altında tutamaması, yönetime karşı olanların faaliyetlerini artırmalarına neden olmuştur. Mustafa Kemal de çeşitli çevreler ile ilişkiye girerek kendisini her yönden geliştirmiştir.

Mustafa Kemal'in fikir hayatının en kuvvetli tarafı özellikle tarih okumasından ileri gelir. Ayrıca Tevfik Fikret ve Namık Kemal'in hürriyetçi, Ziya Gökalp'in milliyetçi fikirlerinden etkilenmiştir. Atatürk, ölene kadar bu fikir kaynaklarından yararlanarak fikir hayatını işlemiş, zenginleştirmiş ve bütünleştirerek ortaya yeni bir fikir düzeni koymuştur.

Atatürk'ün devlet, millet ve insanlık idealine ait bu temel düşünceleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milli politikasını belirlemiş ve temel niteliklerini oluşturmuştur.

Bir sistem içinde şekillenen bu düşünceler ''Atatürkçü Düşünce Sistemi'' olarak tanımlanmıştır. Atatürkçü Düşünce Sistemi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne milli bir devlet niteliği veren ilkelerden oluşmuştur. Türk Devleti de, Atatürk'ün kendi zamanında, ortaya koyduğu bu fikirlere göre şekillenmiştir. Bu bakımdan bu sistem, Türk milletinin milli birlik ve beraberliği, mutluluğu için uygulanması gereken, vazgeçilmez bir unsur olmuştur.ATATÜRK'ÜN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ

Vatanı düşmandan kurtarıp Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, Türk İnkılabını gerçekleştiren Atatürk'ün kişiliği üzerinde başta Türkçe olmak üzere belli başlı dillerde pek çok araştırma yayınlanmıştır. Bu da ulu önderin kişiliğine karşı duyulan ilginin bir işaretidir. Bütün bu yazarların üzerinde birleştiği husus Atatürk'ün bir dahi olduğudur. O seçkin tarihte ender çıkan kişiliklerdendir. Dahi dediğimiz insanlar kendi aralarında toplum etkisinin üstüne çıkabildikleri gibi onu çok büyük ölçüde biçimlendirirlerde. Bir Mozart veya Beethoven belirmeseydi, çok sesli müzik bu gün ne durumda olurdu? Kopernikus, Galiei, Kepler gibi on beş yirmi fizik dahisi çıkmasaydı bilimsel gelişme ne durumda kalırdı? Sayıları çok daha az olan dahiler toplumsal ortamı değiştirebilecek çok çeşitli özelliklere sahiptirler. Tarihte üstün asker, büyük devlet adamı çok görülmüştür. Ama toplumsal ortamı değiştirmeye cesaret edenler çok azınlıktadır. İşte Atatürk bu tür önder dahilerden biridir. Dehası tek alanda sınırlı değildir. Hep başarılarla geçen bir askerlik hayatı, devlet kuruculuğu, inkılapçılık dehasının belirdiği belli başlı alanlardır.

Atatürk'ün pek çok özelliğini ilkokuldan beri, belki de daha önce ailenizden başlayarak öğrendiniz. Bütün bu öğrendiklerinizi toplayacak olursak Atatürk'te şu özelliklerin olduğunu görürüz. Olayları değerlendirmede olağanüstü başarılıdır. Zorluklar karşısında yılgınlığa kapılmaz, olayları yüzeysel olarak değerlendirmez, onları doğuran sebepleri çok iyi görür. Gerçekleri arar ve bulur. Bu niteliği onu adeta bir bilim adamı yapmıştır. Durmadan okur, çok okur, okuduklarını değerlendirir. Cephede savaş alanlarında bile okumuştur. Atatürk'ün kitap okuma sevgisi bütün Türklere örnek olmalıdır. İnkılapların en yoğun olduğu 1929 yılında nasıl kitap peşinde koştuğunu yeni çıkan tarih ve hukuk kitaplarının sağlanması için büyük elçilikleri nasıl seferber ettiği şimdi öğrenilmektedir.

Bu araştırma aşkı onu yazar da yapmıştır. Askerliğe dair dördü telif ikisi çeviri altı kitabı vardır. Büyük Nutku görkemli bir tarih ve siyaset eseridir. Vatandaş için medeni bilgiler kitabı modern hukuk öğretilerini ve demokrasiyi öven büyük bir eserdir. Dilimizde sadeleşme akımı başlayınca pek çok terimi Atatürk buldu. En şaşırtıcı olanı bugün kullandığımız geometri terimlerinin bile onun tarafından yazılan bir geometri kitabında yer almasıdır. Atatürk önemli siyasal gelişmeler karşısında ünlü gazetecilere makaleler de yazdırırdı.

Atatürk herkesin düşüncesine değer verir herhangi bir karar alacağı zaman ilk önce çevresindekileri dinlerdi. Daha sonra kafasında oluşturduğu kararı verirdi. Kararı verdikten sonra asla ondan dönmez, gerçekleşmesi için sabırla beklerdi. Hoşgörülü idi. Vatan ve millet sevgisine kendisini tam ve coşkulu bir şekilde adamıştı. Gelmiş geçmiş en büyük Türk milliyetçisi idi.

Atatürk ileriyi çok iyi görebilen bir önderdi."Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufkunu görmesi yetmez. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi gereklidir." diyordu. Atatürk'ün ileri görüşlülüğü konusunda en çarpıcı örnek 1932’de Amerikalı General Mac Arthur'la yaptığı görüşmede 1939 da çıkacak ve 1945 yılına kadar devam edecek olan II. Dünya Savaşı'nı ve sonuçlarını ona anlatması ve savaştan sonra aynısı çıkması Atatürk'ün ileriyi çok iyi gördüğünü gösteren bir örnektir.

Atatürk'ün vatanseverliğini, idealistliğini, hakikati arama gücünü, yaratıcı zihniyetini, ileri görüşlülüğünü, mantıklılığını, çok cepheliliğini yöneticiliğini, gurura ve umutsuzluğa yer vermemesi gibi kişisel özelliklerini çok iyi okuyup anlamalıyız

[color=purple ATATÜRK'ÜN YAZILI ESERLERİ
Mustafa Kemal Atatürk, yaşamının her döneminde kitapla bütünleşmiştir. Bu okuma sevgisinin kendisine sağladığı bilgi birikimini zaman zaman yazmaya dönüştüren Atatürk, yaşamının farklı dönemlerinde farklı konularda kitaplar yazmıştır. Yazdıkları gerek güncelliği, gerekse yol göstericiliği açısından bu gün dahi tartışmasız greçekleri içermektedir.

O'nun günümüzde hala geçerliliğini koruması ileri görüşlülüğünün ve akılcılığının göstergelerinden biridir. Mustafa Kemal, özellikle II. Meşrutiyet'in (23 Temmuz 1908) ilanından sonra tüm dikkat ve çalışmasını askerlik üzerine yoğunlaştırılmıştır. O,mesleki bilgileri artıracak yayınların yapılmasını gerkli görüyordu. Bu amaçla mesleğinin ilk yıllarından itibaren askerlikle ilgili 6 kitapta toplanmıştır.
]
/color]
1

Nutuk



2

Bölük Muhabere Eğitimi



3

Cumalı Ordugahı



4

Takımın Muhabere Eğitimi



5

Taktik ve Tatbikat



6

Geometri



7

Subay ve Komutan ile Konuşmalar

























































































Selanik: Mustafa Kemal’in doğduğu ve öğrenim hayatına başladığı Selanik, Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki en gelişmiş şehriydi. İşlek bir limanı ve Avrupa ile demir yolu bağlantısı olan şehir, aynı zamanda canlı bir ticaret ve sanayi merkezi idi. Çeşitli din ve milletten oluşan nüfusuyla da renkli bir yapıya sahipti. Burada Türkçe, Rumca, İbranice ve Bulgarca yayımlanan remi vilayet gazetesinin yanında Avrupa’da çeşitli dillerde basılan gazete ve kitapları anında okuma imkanı vardı. Mustafa Kemal’in 1907 yılında askeri görevle geldiği Selanik’te, gizli bir cemiyet olarak kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti de faaliyet halinde idi. Mustafa Kemal de bu cemiyete katıldı.

İttihat ve Terakki Cemiyeti, II. Abdülhamit’in 1876 Anayasası’nı yürürlüğe koymasını ve Meclis-i Mebusan’ı tekrar toplantıya çağırmasını istiyordu. Cemiyetin bu girişimleri II. Meşrutiyet’in ilanıyla ( 23 Temmuz 1908) sonuçlandı. Bu sırada Mustafa Kemal, bir yandan Selanik’te askeri görevini sürdürmekte bir yandan da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde çalışarak İstanbul’daki siyasi gelişmeleri yakından izlemekteydi. O, II. Meşrutiyet’le yapılan yenilikleri yeterli görmüyor, bu fırsattan yararlanarak ülkede daha büyük ve daha köklü değişikliklerin gerçekleştirilmesi gereğine inanıyordu. Mustafa Kemal Selanik ve çevresinde yapılan toplantılarda düşünce ve görüşlerini cesaretle savunuyordu. Fakat kendisinin görüşleri Cemiyet’in ileri gelenleri ile uyuşmuyordu. Fikirleriyle zamanının söz sahibi kişilerini uyarmaktan çekinmeyişi de bazı kişileri tedirgin ediyordu. Ordunun siyasetten ayrılmasını isteyen Mustafa Kemal de bir süre sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden ayrılarak kendini tamamen askerlik görevine verdi.

Manastır: Bir Çankaya akşamında mırıldanıyordu:

“ Manastır’ın ortasında var bir havuz, canım havuz.
Manastır’ın ortasında var bir çeşme, canım çeşme”

Mustafa Kemal Manastır’a askeri idadide öğrenim görmek üzere geldi. Konsolosluklar ve ticaret şehri Manastır, o dönemde aralarında çekişme olan çeşitli din ve milliyetten insanları barındırıyordu. Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan kendi kiliseleri aracılıyla bölgeye hakim olmak istiyordu.

İdadi sıralarındaki Mustafa Kemal’in fikir hayatına bu bölgenin durumu ve okul çevresinin katkısı da yadsınamaz. Burada Vatan ve Hürriyet Şairi Namık Kemal’i ve eserlerinde Türkçülüğü ön plana çıkaran Mehmet Emin Yurdakul’u tanıdı. Bu dönemde Türk kültür ve tarihi ile okuduğu eserler sayesinde Mustafa Kemal’in fikir hayatı şekillendi. Özellikle tarih bilinci bu dönemde oluşmaya başladı. Bu bilincin gelişmesindeki en önemli rol Tarih Öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey’e aitti.

Mustafa Kemal, bazı Fransız düşünürlerin eserleriyle de tanıştı. Bu düşünürlerin fikirleri üzerinde de arkadaşları ile uzun soluklu tartışmalar yaptı. Bu yıllarda Mustafa Kemal’i en çok etkileyen olay 1897 Türk – Yunan Savaşı oldu. Bu savaşta Türk ordusu savaş meydanında kazanmasına rağmen masa başında istediğini alamamıştı. Öğrenin gördüğü o yıllar içinde yabancı devletlerin Manastır’daki müdahaleleri Mustafa Kemal’in kafasında Türklerin geleceği ile ilgili ilk soru işaretlerini uyandırdı.

İstanbul: Mustafa Kemal’in Osmanlı Devleti’nin başkentine ilk gelişi eğitim amaçlıdır. Daha sonraki yıllarda görevi gereği İstanbul’da ikamet etmiştir. Başkent devletin kalbinin attığı yerdir ve burada siyasi faaliyetleri yakından takip etmek mümkündür. Mustafa Kemal’in İstanbul’da bulunduğu Beyoğlu (Pera) ve Galata civarı, şehrin Batı’ya açılan yüzüydü. Burası Avrupa elçiliklerinin yoğun olduğu bir semtti. Hemen her gün tiyatro, konser, davet, balo gibi sosyal faaliyetler düzenleniyordu. Bu dönemde Avrupa’da olan her şey Beyoğlu’na yansıyordu. Galata’da basımevleri, bankerler, doktorlar ve avukatlara ait çok sayıda iş yeri bulunuyordu. Günlük Fransızca gazeteler Avrupa’dan bilgi akışını sağlayan önemli kaynaklardı.

Mustafa Kemal, okul yıllarında arkadaşlarına konferans niteliğinde konuşmalar yaparken sonraki yıllarda da İstanbul’da evinde arkadaşları ile toplantılar düzenlemiş, ülke sorunlarını tartışmıştır. Ayrıca o yıllarda arkadaşları ile dergi ve gazeteler hazırlamıştır. Aşağıdaki anektotta Mustafa Kemal’in İstanbul’daki okul yıllarını, arkadaşlarından Asım Gündüz anlatıyor:

“Mustafa Kemal milletleri uyandırmak olan fikir adamları devlet adamlarıdır.” diyordu. Yabancı lisana karşı büyük bir hevesi vardı. Bu maksatla Beyoğlu’nda bir Fransız madamına pansiyoner olmuştu. Bu Fransız kadın, İttihatçıların Paris’te yayımladıkları gazeteleri, Fransız sefareti kuryeleri ile getiriyor ve Mustafa kemal’e ulaştırıyordu. Fransız kadın aynı zamanda Mustafa Kemal’e Fransızca dersler veriyordu. (Asım gündüz, hatıralarım, s. 12-14)

Öğrenim hayatı boyunca okuduğu eserler Mustafa Kemal’e gerçekçi, akılcı ve bilimsel bir düşünce yapısı kazandırmıştır. Bu sayede yaşamının her döneminde Mustafa Kemal olaylara aklın ve bilimin ışığında yaklaşmıştır. Onun düşünceleri, ileride gerçekleştireceği ilke ve inkılapların da temel dayanağını oluşturmuştur.

Sofya: Balkan Savaşları sonunda Osmanlı hükümeti tamamen İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kontrolüne geçti. Bu sırada Mustafa Kemal Sofya askeri ateşeliğine görevlendirildi. O günlerde Sofya’da sosyal hayat çok canlıydı. Üst düzey yetkilerin katıldığı danslı, yemekli toplantılarda Mustafa Kemal, Avrupa devletlerinin temsilcileri ile doğrudan görüşme ve fikirlerini paylaşma imkânı buldu. Bulgaristan’da kalan Türklerle yakın ilişki kurdu ve Türklerin yaşadıkları yerleri ziyaret etti. Bulgaristan’da Türkçe yayınlanan gazetelerle irtibat kurarak bölgedeki sosyal ve siyasi haklarının yükseltilmesi çalışmalarına katıldı. Bulgar meclisinin toplantılarını takip etti. Mustafa Kemal, o dönemde gözlemlerinin yer aldığı bu raporlarına kendi analizlerini de ekleyerek bunları Osmanlı Devleti’nin yetkilileri ile paylaşmıştır.

Kaynak: TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Ders Kitabı Devlet Kitapları Serisi, İstanbul, s. 24 - 25, 2009.


1. ..... Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal'in en büyük özlemi okuyan bir Türkiye yaratmaktı. Latin harflerine geçiş, okuma yazma kampanyaları, dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi, eğitime duyduğu özel ilgi hep bu yüzdendi. .....

Abbas Güçlü

Buna göre, Abbas Güçlü verilen haberinde aşağıdaki sorulardan hangisine değinmiş olamaz?

A) Mustafa Kemal'in eğitim hakkındaki düşüncelerine örnek verebilir misiniz?

B) Mustafa Kemal'in eğitim konulu çalışmaları nelerdir?

C) Mustafa Kemal'in okuma yazma kampanyalarıyla ulaşmayı arzuladığı hedefi nedir?

D) Mustafa Kemal'in okumayı tercih ettiği kitap türleri hangileridir?





2. Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları sırasında düşman donanmasının nereden çıkarma yapacağını önceden sezerek gerekli önlemleri almış ve savaşın kazanılmasında etkili olmuştur.

Bu durum, M. Kemal'in kişilik özelliklerinden hangisini yansıtır?

A) Vatanseverliği

B) Adaletli oluşu

C) İleri görüşlülüğü

D) Kararlılığı





3. I. "Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk Milletine canımı vereceğim."

II. "Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda gereği olmayan bir sırrı kalbinde taşıyacak güçte olmayan bir adamım."

III. "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından bir kopmuştur."

IV. "Uygarlık yolunda başarılı olmak yenileşmeye bağlıdır. Bu yüzden geriye değil ileriye bakmak gerekir."

M. Kemal'in yukarıda verilen sözlerinden hangisi onun açık sözlülüğünü vurgulamaktadır?

A) IV

B) III

C) II

E) I





4. I. Harp Akademisi

II. Manastır Askeri İdadisi

III. Şemsi Efendi İlkokulu

IV. Selanik Askeri Rüştiyesi

M. Kemal'in gittiği okulların kronolojik sıralaması aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?

A) III - II - I - IV

B) II - IV - III - I

C) I - II - III - IV

D) III - IV - II - I



5. Türk milletinin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması aklın ve bilimin rehberliğinde Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyine çıkarılması amacı ile temel esasları Atatürk tarafından belirlenen gerçekçi fikir ve ilkelere Atatürkçülük denir.

Yukarıdaki tanım, aşağıdakilerden hangisine vurgu yapmış olamaz?

A) Gerçekçiliğe

B) Akılcılığa

C) Askeri güce

D) Kaynağına





6. Mustafa Kemal'in "Vatanı düşman istilasından mutlaka kurtaracağız. Fakat vazifemiz, bununla bitmeyecektir. Medeni milletler arasında yerimizi alacağız."

Sözüne hayat veren Atatürk ilkesi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Devletçilik

B) İnkılâpçılık

C) Halkçılık

D) Laiklik





7. "Ulusal benliğini bilmeyen milletler başka milletlere esir olur."

Mustafa Kemal'in bu sözüyle doğrudan ilişkili olan çalışması aşağıdakilerden hangisidir?

A) Cumhuriyet'in ilanı

B) Türk Tarih Kurumu'nun kurulması

C) Türk Dil Kurumu'nun kurulması

D) Anadolu Ajansı'nı kurması





8. Mustafa Kemal bağımsızlık mücadelesini ve yeni Türk Devleti'nin kuruluşunu belgelere dayandırarak ............ adlı eserinde anlatmıştır.

Yukarıdaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Cumalı Ordugâhı

B) Medeni Bilgiler

C) Kumandan ile Hasbihal

D) Nutuk





9. "Atatürk'ün dikkate değer özelliklerinden birisi de açık sözlülüğüdür." diyen tarihçi Mustafa Kemal'in aşağıdaki sözlerinden hangisini söylediklerine kanıt olarak gösteremez?

A) "Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim."

B) "Bizim akıl, mantık ve zeka ile hareket etmemiz en belirgin özelliğimizdir."

C) "Ben düşündüklerimi daima halkın önünde söylemeliyim."

D) "Yanlışım varsa halk beni yalanlar."





10. Mustafa Kemal, "Dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından yararlanılacaktır." demiştir.

Buna göre, aşağıdakilerden hangisinin Mustafa Kemal'in bu anlayışını yansıttığı söylenemez?

A) Evrensel olmak

B) Çağdaş olmak

C) Milliyetçi olmak

D) Yenilikçi olmak





11. I. Harp Okulu - Kurmay Yüzbaşı

II. Çanakkale Savaşı - Albay

III. Balkan Savaşları - Sofya Ateşemiliterliği

IV. Trablusgarp Savaşı - Binbaşı

Yukarıda Mustafa Kemal'in aldığı unvanlar verilmiştir.

Yapılan eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?

A) IV

B) III

C) II

D) I





12. I. Selanik

II. Manastır

III. İstanbul

IV. Sofya

Yukarıda verilen şehirlerden hangisi Mustafa Kemal'in öğrenim gördüğü şehirlerden biri değildir?

A) IV

B) III

C) II

D) I





13. General Mc Arthur, Mustafa Kemal öldükten sonra: "Asker, devlet adamı ve çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi Türkiye'ye dünyanın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri sağlamıştır. O, Türklere bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir." diyerek;

- Büyük bir asker ve devlet adamı olması,

- İleri görüşlü olması

- Milletine güven vermesi

- Büyük bir lider olması

özelliklerinden kaç tanesine değinmiştir?

A) I

B) II

C) III

D) IV





14. "M. Kemal'in çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için çağın gerektirdiği yenilikleri gerçekleştirmek sorunludur." sözü onun hangi kişilik özelliğini vurgular?

A) Eğitimciliğini

B) İnkılâpçılığını

C) Kararlılığını

D) Mantıklığını





15. "Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!" sözüyle Mustafa Kemal Türk Ordusu için aşağıdakilerden hangisi üzerine doğrudan vurgu yapmamıştır?

A) Zaferinin geçmişine

B) Çağdaşlığına

C) Mücadelenin mutlak sonucuna

D) Gücünün kaynağına





16. Atatürk Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasını kendisine mal etmez ve bu konuda kendisini ivenlere, "kazanılan zaferler ve sağlanan başarılar kahraman erlerin, subayların ve Türk milletinin eseridir." derdi.

Bu durum Atatürk'ün kişilik özelliklerinden hangisini yansıtmaktadır?

A) Kararlı oluşunu

B) Lider oluşunu

C) Gerçekçi oluşunu

D) Alçak gönüllü oluşunu





17. Mustafa Kemal, "Dünya milletlerinin saadetine çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve saadetini temine çalışmak demektir." diyerek aşağıdakilerden hangisini vurgulamıştır?

A) Cumhuriyet rejiminin

B) Laik devlet olmanın öneminin

C) Bağımsızlığın

D) Uluslar arası barışı korumanın





18. M. Kemal iyi bir asker almanın yanında iyi bir devlet adamı ve yönetici olmanın yanında bir çok alanda yeni fikirler üretmiştir.

Yukarıda verilen bilgiler M. Kemal'in kişilik özelliklerinden hangisini yansıtmaktadır?

A) İleri görüşlülüğü

B) Vatanseverliği

C) Çok yönlülüğü

D) İnkılâpçılığı





19. I. 31 Mart Olayını bastırması

II. Meclis-i Mebusan'ı açması

III. Temsil Heyeti'ni açması

IV. Çanakkale cephesinde başarılı olması

Yukarıda verilen gelişmelerden hangisi Mustafa Kemal'in Türk halkı tarafından tanınmasını ve Milli Mücadele'nin lideri olmasını sağlamıştır?

A) IV

B) III

C) II

D) I





20. M. Kemal'in Osmanlı Hükümeti'nden aldığı son görev aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yıldırım Orduları Komutanlığı

B) 9. Ordu Müfettişliği

C) 15. Kolordu Komutanlığı

D) 9. Ordu Komutanlığı


cevap anahtarı:D A C C D C B B D B C D A C B D D D C (doğukan///!)
 
Üst