22.06.2011
TC
KAYSERİ VALİLİĞİ
İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜNE
Gizem Yayıncılık tarafından, İlköğretim II. Kademe 6. Sınıflar için hazırlanan Sosyal Bilgiler ders kitabında yaptığım tetkikler sonucunda yanlış ya da eksik bilgilere ulaştım. Bunlar:KAYSERİ VALİLİĞİ
İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜNE
1. Sayfa 42, 43. Sayfalarında yer alan “Dört Mevsim Türkiye ” konusunda Akdeniz, Karadeniz, Step İklim tiplerine yer verilmektedir. Ancak aynı iklim her bölgede aynı karakteristik özellikler göstermektedir. Bu nedenle: Karadeniz Bölgesi’nin Batı, Orta ve Doğu Karadeniz Bölümlerinin iklim özelliklerinin yağış grafikleri ayrı ayrı olarak verilmesi, Doğu Anadolu’da görülen Karasal İklime yer verilmesi ve sayfa 99’daki “Tarım ve Hayvancılık” başlığı ile verilen ““… Büyükbaş hayvancılığın yoğun yapıldığı alanlar ise Doğu Karadeniz ve Erzurum Kars yöresidir. Burada yaz mevsiminin yağışlı geçmesine bağlı olarak yüksek boylu çayırların yetişmesi …” ifadesinden hareketle” D. Anadolu Bölgesi’ndeki Erzurum-Kars Yöresi’ninKarasal iklimine bağlı olarak yaz aylarının yağışlı geçtiğinin belirtilmesi,
2. Sayfa 45’te “İlk insanlar mağaralarda, saz ya da dallarla örtülen yuvarlak biçimli ilkel kulübelerde yaşıyorlardı. Bu nedenle besin üretmeyi bilmeyen insanlar avcılık ve toplayıcılık yaparak besleniyorlardı.” cümlesinin değiştirilmesini,
“Prehistorya, insanın dünya üzerindeki ilk kez insan olma özelliklerini (ki alet yapma) göstermeye başladıkları andan, yerleşik yaşama geçtiği döneme kadar geçen süre içinde yer alan, avcı toplayıcı insanlara ilişkin olay ve oluşları inceleyen bilimdir. … Prehistoryanın jeolojik çerçevesi, III. Zaman yani Tersiyer sonlarından başlar, Kuaterner’in Pleistosen döneminin tamamını kapsadıktan sonra, Holosen’nin başlangıç kısmını alarak sona erer. Pleistosen ve Holosen ayrımında ise klimatoloji, Homo Genesu, Fauna ve flora, Kültürel evrim etkili olmuştur. Bu aşamada insanlar artık tamamen homo Sapiens Sapiensis (Günümüzdeki modern insan) özellikleri kazanmıştır. Bura daki modern insana kadar insan bir takım evreler geçirmiştir. Austropithekus Afrikanus ve Austropithekus Robustus, bildiğimiz ve tanıdığımızilk insanımsı canlılardır. Etiyopya’da Olduwai Georges denilen yerde bulunmuş insanımsılardır. Bunlar Eolitik yontuk çakıl kültürünü oluşturmuşlardır. Bu Eolitik denen, basit bir çakılın bir ya da iki yüzeyinden yontuk kıyıcı aletler haline çevrilmesiyle oluşturulmuş endüstriyeli içerirler.
Paleolitik devirler üçe ayıracak olursak, Alt Paleolitik insanı Homo Erectus (El baltası kültürü), Orta Paleolitik insanı Homo Neanderthal (Şanidar Mağarası’nda ölünün üzerine birtakım çiçeklerin serpildiği ölü gömme tarzı var), Üst Paloelitik insanı ise Homo Sapiens (Üst Paloelitik için endüstri tarihidir) tir. Burada insanlar mağaralarda ve ağaç kovuklarında yaşamışlardır. Paleolitik ile Neolotik arasında Mezolotik devir (karakteristik özellikleri ok ve mızrak uçları) vardır. Noelitik’te ise insanlar Homo SapiensSapiensis (Modern insan) yani günümüzdeki insan şeklini almıştır.
Ayrıntılı bilgi için bakınız:M. Cevdet Erek, Genel Prehistorya Ders Notları, MKU; Roger Lewin, Modern İnsanın Kökeni, Tübitak, 3. Basım, Şubat 1998
3. Sayfa 49’da “Hititler” konusuna , “Dinleri çok tanrılı olduğu için, dinlerine Bin Tanrılı Din” cümlesinin eklenmesini, Analların niçin yazıldığına dikkat çekmek için “Analların yazılış amacı ne olabilir?” cümlesinin eklenmesini,
4. Sayfa 50’de yer alan Tanrıça Kibela görselinin doğrusu ile değiştirilmesi gerekmektedir. Çünkü kitapta verilen Roma dönemine aittir.Kibela Ana Tanrıça kadın olması dolayısıyla doğurganlığın simgesidir ve heykele dikkat edilirse tahtta otururken bir arslan doğurmaktadır. Yani Kibela’nın doğurganlığı doğayı temsil etmektedir. Ayrıca Frigler kanunlarını tarıma göre düzenlemişlerdir ve tanrılarının doğa gibi sonbaharda ölüp, ilkbaharda doğduklarına inanırlardı.
“…ana tanrıça Kybele‘nin, manevi gücünü, zamanla Romalılarda keşfeder. Hatta, sahiplenmek isterler.”
Kaynak: http://tarihinizinde.com/kybele-ana-tanrica/
5. Sayfa 51’de “Kral Yolu” kavramına parantez içinde (Efes-Ninova) olarak eklenmesi,
6. Sayfa 52’de “… daha çok Yunan kültüründen etkilendiler… ” cümlesi verilmekte, ancak buna açıklayıcı bir örnek cümle verilmektedir. Sayfa 51’de verilen “Kral Midas Efsanesi” nin benzerinin Yunan Mitolojisinde bulunduğunun eklenmesini,
Ayrıntılı bilgi için bakınız: Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi, İnkılap Kitapevi
7. Sayfa 52’de İyonlar’a ait bilgilere, “Düşünce özgürlüğünden” bahsedilmesi ve düşünce özgürlüğü olan toplumların ilim ve teknikte ileri gittiklerinin belirtilmesi,
8. Sayfa 53’te “Dairenin çevresinin 3600 olduğunu bulmuşlardır.” Buradaki 3600 rakamının matematiksel değerinin verilmesi,
9. Sayfa 53’e “… Sümerler evlerini güneşte veya fırında kurutulmuş kil tuğlalardan yapıyorlardı.” cümlesinden hareketle “bu nedenle Sümerlerden kalan eserlerinin çok azının günümüze intikal ettiği” cümlesinin eklenmesini,
10. Sayfa 53’e “yazının nasıl bulunduğunu” anlatan bir metnin eklenmesini,
11. Sayfa 65’te “Kavimler Göçü” adlı metinde geçen “… Pantolon… ” yerine “Şalvar” kelimesinin yazılması ve yine aynı metinde geçen “Türklerde ki alp kavramı yerine Avrupa’da şövalyelik ortaya çıktı.” Cümlesinin “Türklerden etkilenerek, şövalyelik kavramı ortaya çıktı.” şeklinde düzeltilmesi, Ayrıntılı bilgi için bakınız: Halil İnancık, The Qestion of theOttoman State, Studies in Ottoman Socialand EconomicHistory, London, 1985, s. 71-79
12. Sayfa 67’de Köktürkler e ait bilgi notunda yer alan “… Orta Asya Moğol asıllı Juan-Juanların (Huan-Huanların) hâkimiyetinde idi.” Cümlesinde JuanJuanlar’ın Türk ya da Moğol soyundan mı oldukları bilim dünyasında tartışmalıdır ve bu “Sahte Avarlar” kavramı ile ifade edilmektedir. Ayrıtılı bilgi için bakınız: İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yayınları, 19. Basım, 1999, s. 160-166; Akdes Nimet Kurat, Türk Kavim ve Devletleri, Murat Kitabevi, 3. baskı, s. 24-29
13. Sayfa 68’de Uygurlar’a ait bilgi notunda “… Uygurlar günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti’nin yönetimi altında Doğu Türkistan Uygur Cumhuriyeti’nde yaşıyorlar.” cümlesinde geçen “yönetimi altında” ifadesinin çıkarılarak, “işgali altında” ifadesinin eklenmesini,
14. Sayfa 71’de “… Tekâlif-i Milliye …” ifadesinin günümüz Türkçesi ile parantez içerisinde yazılması,
15. Sayfa 75’ te yer alan ve http://dumlupinar.edu.tr adresinden alınan bilgi notuna “İstemi” kelimesine “Yabgu” kelimesinin de eklenerek, “İstemi Yabgu” şeklinde düzeltilmesi ve kitabın sözlük kısmına “Yabgu ” kelimesinin sözlük anlamının eklenmesini,
“ … Yabgu unvanını taşıyan, dolayısıyla Doğu kanadının yüksek hakimiyetini tanıyan İstemi ….”
Kaknakça: İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yayınları, 19. Basım, s. 99
16. Sayfa 79’da “… Hz. Muhammed Müslümanlardan isteyenlerin Habeşistan’a göç etmesine izin vermiştir. Mekkeli müşriklerin baskılarının artması üzerine Hz. Muhammed ve yanındaki sahabiler 622 yılında….Bu olaya Hicret denir. ” Burada Habeşistan’ın bugün ki Etiyopya olduğunun parantez içinde eklenmesi, sahabiler yazım yanlışının “sahabe” şeklinde düzeltilmesi,
17. Sayfa 81’de “Türklerin İslamiyet’e Girişi” konusunda “… Türklerle Araplar arasında küçük çarpışmalar cereyan etmiştir.” İfadesinin yanlış olduğu, ve bu metne “Türkler size dokunmadıkça, siz onlara dokunmayınız.” hadisinin eklenmesi. Ayrıntılı bilgi için bakınız: Zekeriya Kitapçı, Hz. Peygamberin Hadislerinde Türk Varlığı, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, Genişletilmiş II. baskı
18. “Arapların Türk illerine yaptıkları işgal hareketleri sırasında zulümle ve haksızlıklar saymakla bitmez. Bu konuda bizzat Arap tarihçilerin yazdıkları(Taberi’ninül-Umem’i, İbnül-Esîr’in el-Kâmil’nde ve diğer Emevîler dönemi tarihlerinde)eserler de sabittir. Zalim unvanıyla tanınan Haccac b. Yusuf es-Sakafî’nin vali ve komutan olarak atadığı Kuteybe bin Müslim (669-715) ve Nasr bin Seyyar (öl. 748) ilgili yüksek lisans düzeyindeki tez çalışmalarında (bk. M. Aslan, Kuteybe bin Müslim, E.Ü. Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 1990; Mehmet Yıldırım, Nasr Bin Seyyar, ERÜ, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 1990) bazı örnekleri bulabiliriz.
Kuteybe 706 yılında Baykent’i işgal edince emân dilemeleri ve kelime-i şahadet getirmelerine rağmen, Baykent halkının savaşabilecek bütün erkeklerini öldürttü; genç erkekleri köle, kadınları cariye yaptı, ırzlarına geçildi. Talkan yolu üzerinde 24 km boyunca yolun iki tarafındaki ağaçlara Türkleri astırttı ve günlerce teşhir ettirdi. 709 tarihinde Buhara’yı işgal edince büyük bir kıyım oldu, sağ kalanlar köle ve cariye olarak paylaşıldı. Türk hükümdarı Nizek Tarhan, teslim olmasına rağmen 700 kişilik ailesini ve 12.000 kişilik ordusunu (710 tarihinde) astırdı. Semerkant (711), Şaş, Fergana işgallerinde aynı insafsız cinayetler işlendi. Bu hareketler ancak İtil (Volga) Bulgar Hanlığı, Karahanlılar, Gazneliler, Selçukçuklular gibi devletler kurulduktan sonra son buldu.
… işgalci Araplar, Türklerin Müslüman olmalarına rağmen tahkir derecesinde uygulamayla dışlamışlar, hatta uydurdukları bir hadise göre mevalinin (azad edilmiş S. Işıldak) dokunmasıyla namazlarının bozulacağını iddia etmişlerdir (Vloten s. 26). Müslüman olmalarına rağmen Müslüman değilmiş gibi vergi almışlardır. “İslâm’a girme kapısı sünnet olmaktır” diyerek, yaşlı kimseleri zorla Müslüman olmaya zorlamışlardır (bk. Julius Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu, Çev, F. Işıltan, Ankara 1963, s. 217) ….”
Kaynak: Dr. Abdul Vehbi ECER, Bilgiyurdu Gençlik Dergisi, Sayı 19, s. 8, Mayıs-Haziran 2010, Kayseri
19. Sayfa 81’de “…Türk-İslam görüşünü yansıtan eserler …” yerine “Türk-İslâm sentezini yansıtan eserler ” şeklinde düzeltilmesi, ayrıca “Türk-İslâm sanatının Türklersiz düşünülemeyeceği ve en fazla Türklerin katkısının olduğunun” eklenmesi,
20. Sayfa 86’da “Ergenekon Bayramı” ifadesi geçmektedir. Ergenekon ifadesinin sözlük anlamının buraya parantez içinde” Eriyen Demir” olarak eklenmesi gerekmektedir.
Ergen: Eriyen , Kon: Demir
21. Sayfa 89’da Nevruz hakkında bilgiler verilmektedir. Burada “… Ateşin yakılmasıyla içlerinden bir dilek tutarak ateşin üzerinden atlayan kimseler bu dileklerin gerçekleşeceğine, tüm hastalıklardan bu ateşe sökülüp yanacağına, yeni yıla bu hastalık ve kötülüklerden arınarak girileceğine inanılır …” cümlesi geçmektedir. Bu öz Türk kültürü olmayıp, Fars bölgesinde yaşayan Mecusilerden Türklere geçmiştir ve bu daha çok eski Türk kültüründe kötülüklerden arında olarak ifade edilmektedir. Nitekim İstemi Yabgu’ya gelen Bizans elçisi kötülüklerinden arınması için iki ateş arasında geçirilmiştir. Ayrıca Nevruz geleneği sadece Türklere ait olmayıp, Orta Asya ve Farsî bölgesinde yaşayan milletlere ait bir sentezdir. Nevruza benzer metni, FarsîkökenliFirdevsi’nin şehnamesinde görmek mümkündür. Bu sebeplerden ötürü “ateş kavramının” bir cümle ile geçiştirilmesi, İstemi Yabgu ve Bizans elçisinin durumunu bir metin olarak yazılması, ateşin kötülüklerden arındırdığına yer verilmesi gerekmektedir.
22. Sayfa 101’de “Bunları biliyor musunuz?” başlıklı bilgi notuyla verilen ve TUİK 2004 verileri yer alan grafiklerin 2010 yılına göre güncellenmesi,
23. Sayfa 102’de yer alan “Bunları biliyor musunuz?” 3 Ekim 2005 tarihine ait verilerin 2010 yılına göre güncellenmesi,
24. Sayfa 103’te Ormanlarımız konusunda geçen, “Ortam sıcaklıklarını ılımanlaştırarak, yağışların oluşmasını sağlar.” Cümlesinin çıkarılması gerekmektedir.
Vejetasyon, iklim elemanlarının yani sıcaklık, basınç ve rüzgârlar, nem ve yağışın sonucudur. Bitki örtüsünün yağışı artırıcı bir etkisi yoktur. “Bitkilerin su almalarında ve harcamalarında veya terlemelerinde havanın sıcaklığı yanında havada bulunan nem miktarı da son derece önemlidir. Şöyle ki, terleme olayına neden olan havanın emen kuvvetini, havada bulunan nem, hava basıncı ve rüzgâr tayin eder. Bitkilerin su kaybettikleri veya terlemeleri havada su buharı ve/veya bağıl neme bağlıdır. Terleme havada bulunan nem arttıkça azalmakta, nem azaldıkça artmaktadır. Hatta havadaki nem miktarı doygunluk noktasına ulaştığında bitkilerde terleme su halinde olur, yani bitkilerden çıkan su buharlaşmayıp, damlalar halinde yapraklardan düşer. Guttasyon denir.”
Kaynak: İbrahim Atalay, Genel Fizikî Coğrafya, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir 2002, s. 377
25. Sayfa 103’te Ormanlarımız konusunda geçen “İçerisinde yer alan fauna ve florayı korur.” Cümlesinde geçen, flora ve fauna kelimelerinin kitabın sözlük kısmına eklenmesi gerekmektedir. Ve ya öğretmen kılavuz kitabına dikkat çekmesi bakımından flora ve fauna’nın eklenmesi gerekmektedir.
26. Sayfa 126 ve 127’de yer alan, 2004 TUİK verilerine göre düzenlenen “Ekonomik Faaliyet Alanlarına Göre İhracatımız ve İthalatımız” grafiklerinin ve yanında yer alan gerekli bilgilerin 2010 yılına göre güncellenmesi,
27. Sayfa 127’de yer alan, “Almanya” yan başlığında yer alan “... Almanya Türkiye’nin en fazla ihracat ve ithalat yaptığı ülkedir …” bilgisi geçmektedir. Bugün Türkiye’nin en fazla ithalat yaptığı ülke Rusya’dır. Burada ki “ithalat” cümlesinin çıkarılması gerekmektedir.
28. Sayfa 128’de “İngiltere” yan başlığında yer alan “… İngiltere, Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ikinci ülkeyken, Türkiye’nin ithalatında İngiltere yedinci sırada yer almaktadır.” İfadesi yer almaktadır. 2010 TUİK verilerine göre İngiltere Türkiye’nin ithalatında 9. Sırada yer almaktadır.
29. Sayfa 129’a “Amerika Birleşik Devletleri” yan başlığına, Türkiye’nin ABD’den ithal ettiği ürünlere “tütün” ünde eklenmesi,
30. Sayfa 129’da bilgi notunda geçen, “Türkiye’nin son yıllarda ithalatında en önemli ülkelerden ikisi Rusya ….” İfadesi geçmektedir. Zaten en fazla ithalat yaptığımız ülke Rusya’dır. Rusya ile yapılan ticaretin ayrı bir yan başlık olarak verilmesi gerekmektedir.
TÜİK verilerine göre, 2010'da en fazla ihracat yapılan ülkeler şöyle:
Değer Değişim
Ülkeler (bin dolar)
------- ----------- --------
Almanya 11.453.464 17
İngiltere 7.223.653 21,7
Irak 6.042.790 17,9
İtalya 6.508.201 10,5
Fransa 6.038.123 -2,8
Rusya 4.632.323 45,2
B.A.E 3.340.185 15,3
ABD 3.769.260 16,3
İspanya 3.564.137 26,5
İran 3.042.957 50,3
Türkiye'nin 2010'da en fazla ithalat yaptığı ülkeler de şöyle:
Değer Değişim
Ülkeler (bin dolar)
------- ----------- --------
Rusya 21.592.256 11,0
Almanya 17.529.872 24,4
Çin 17.180.042 35,5
ABD 12.318.394 43,6
İtalya 10.202.654 33,0
Fransa 8.176.351 15,3
İran 7.644.782 124,5
Güney Kore 4.764.009 52,8
İngiltere 4.676.567 34,6
İspanya 4.839.993 28,1
31. Sayfa 132’de yer alan “Türk Cumhuriyetleriyle ihracat ve ithalatımız” grafiğinin 2010 verilerine göre güncellenmesi,
32. Sayfa 133’te verilen “Asrın projesinde ilk petrol veriliyor” başlıklı internet haberine Nobucco Projesi’nin de eklenmesi,
33. Sayfa 142’de “Yönetim Biçimleri” konusunda geçen diyalogda “Baba: Kızım Türkler Orta Asya’dan kurulan Türk devletlerinden Osmanlı Devleti’ne kadar genel olarak hakan, kağan, imparator, sultan, padişah gibi yöneticiler tarafından yönetilmişlerdir.” İfadesinde yer alan “imparator” kelimesinin çıkarılması gerekmektedir. Osmanlı Devleti yükselme döneminde dahi kendisine Avrupalılar tarafından imparatorluk olarak isimlendirilmesine rağmen, Osmanlılar kendi devletlerine “Devlet-i Aliye’yi Osmaniye” diye isimlendirmişlerdir.
34. Sayfa 143’te yer alan “Galieo ve Kilise” metninde verilen “… Galile kilisenin kurduğu engizisyon mahkemesine çağrıldı…” cümlesindeki Türkçe yazılan “Galile” ifadesinin orijinal yazımı olan “Galileo” şeklinde düzeltilmesi,
35. Sayfa 143’te yer alan “Galieo ve Kilise” metninde verilen “… Galileo savunduğu fikirlerin engizisyon mahkemesi önünde hatalı olduğunu belirtse de tarihe geçen şu sözleri söylenmekten geri durmadı: Fakat yine de dünya dönüyor.” Cümlesinde yer alan sözleri söylemedi. “Tövbe belgesini imzaladıktan sonra, elini havaya kaldırdı ve işaret parmağıyla havada bir daire yaparak işaret diliyle dünya yine de dönüyor, İfadesini kullandı.” şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
36. Sayfa 145’te yer alan bilgi notu olarak verilen “Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisi” başlıklı internet haberine “İlköğretim II. Kademe de Demokrasi ve İnsan Hakları Eğitimi dersinin 2010 yılından itibaren okullarımızda okutulmaya başlandı.” İfadesinin eklenmesi,
37. Sayfa 149’da yer alan “2000” yan başlığı ile verilen “Seçimle gelen demokrasilerin sayısı 192 dünya ülkesinde 120’sine ulaştı…” cümlesindeki sayısal değerlerin Birleşmiş Milletler teşkilatına göre olduğunun yazılması gerekmektedir.
Dünyadaki ülke sayısı net değildir.
Birleşmiş Milletler (UN)’e üye ülke sayısı: 192
Uluslararası Futbol Federasyonu (FIFA)’na kayıtlı ülke sayısı: 208
Uluslararası Basketbol Federasyonu (FIBA)’na kayıtlı ülke sayısı: 213
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne kayıtlı ülke sayısı: 193
Dünya Ticaret Örgütü (WTO)’ne kayıtlı ülke sayısı: 153
UNICEF’e kayıtlı ülke sayısı: 190
38. Sayfa 157’de yer alan ve bitişik yazılan “Kanunuesasi” yazım yanlışının düzeltilmesi,
39. Sayfa 160’ta yer alan “”Tarih Boyunca Türk Kadın Hakları” konusunda yer alan metinde “… bu dönem de evli kadın kutsal sayılır, ona hakaret edenler şiddetle cezalandırılırdı.” İfadesi geçmektedir.Buradaki “hakaret” kelimesi yanlış anlaşılmaktadır. Örneğin, karısını döven erkek karısına hakaret etmiş, onu aşağılamıştır; ama kadın kendi namusudur. Bunun suçu eski Türklerde ölüm müdür? Eski Türklerde göçebe yaşam tarzından dolayı 10 günü geçmezdi. Ancak namus, vatana ihanet suçları gibi ağır ceza gerektiren suçların karşılığı ölümdü. Günümüzde de bu sürmektedir, hatta evli kadınlar için değil, bekâr bayanlar içinde namus cinayetleri işlenmektedir. Bu nedenle Sosyoloji bilimi açısından değerlendirildiğinde kültürün bariz değişikliklerle devam ettiği düşünülürse “evli kadınlar” ifadesinin çıkarılarak, “kadına yan gözle bakanlar” gibi uygun bir cümle ile değiştirilmesi gerekmektedir.
40. Sayfa 160’ta yer alan “Feshane Grevi …” nin ne olduğunun öğretmen kılavuz kitabına eklenmesi,
41. Sayfa 163’te yer alan “Yasama Dönemlerine Göre Kadın Milletvekillerinin Sayısı ve Oranı” başlıklı bilgi notunda 2007, 2011 yasama dönemlerinin dikkate alınarak, kadın parlamenter sayılarının grafiğe eklenmesi gerekmektedir.
2007 Kadın milletvekili sayısı: 46
2011 kadın milletvekili sayısı: 78
Kaynak:http://www.hurriyet.com.tr/gundem/6941940.asp
Gereğinin yapılmasını arz ederim.
xxxxxxxxxxxx Sinan IŞILDAK
xxxxxxxxxxxx Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Not: 22.06.2011 tarihi ile MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'na gönderdim. Sorusu olan arkadaşlar [email protected] adresinden bana ulaşabilirler. 7. sınıf ve 8. sınıf ders kitaplarını da yakında göndereceğim.