Çanakkale bulunmuş olan bir İngiliz doktorun mektubu

sosyalci

Çalışkan Üye
Üye
Katılım
21 Ocak 2007
Mesajlar
464
Puanları
18
10 Ağustos sene [1]915 tarihli Times gazetesinden Çanakkale

dârü'l‑harbinde bulunmuş olan bir İngiliz doktorunun

göndermiş olduğu mektubun tercümesidir.
Avustralya Kolordusu'yla bulunmakda iken kolumun zehirlenmesi ve hemen iltiyâm bulması dolayısıyla hizmet‑i fi‘liyede yapacak bir işim olmadığından arzu ve ihtiyârıma göre iş aramakda iken geçen Pazar günü âmirim tarafından çağırıldım ve Çanakkale'den yaralı getirecek olan ufak ve serî bir gemiye memur edildim.

Aynı gün zevâlden sonra Helles Burnu'na vardık ve hasta naklediciler ile birlikde hemen karaya çıkarak ateş hattının gerisinde bulunan müdâvât‑ı evveliye mevkiine şitâbân olduk. O gün şibh‑i cezîre üzerinde dehşetli bir toz fırtınası hüküm sürüyor, sıcak haddinden aşırı bir derecede bulunuyor ve tahammül‑fersâ kerîh bir koku da etrafdakileri taciz ediyordu. Her iki tarafın ateş hattı arasında takrîben üç millik bir sahada binlerce cesedler yatıyor ve bunlardan bazıları haftalardan beri burada bulunuyor ve kimse bunları nakletmek cesaretinde bulunamıyordu. Çünkü etrafda bulunan düşman avcılarının dâne‑i helâkine hedef olmak, ölmek korkusu var. Hücum ertesi günü sabahleyin erkenden başlayacağı cihetle şimdilik bize yapacak bir iş yokdu. Binâenaleyh biz de teskerelerimizi bir siperin içine yerleşdirerek bunların üzerinde uykuya vardık. Sabahleyin dört buçukda uyandım ki, gecenin rutubetinden elbiselerim sırsıklam kesilmiş ve ben de titriyorum. Çok geçmeden arkamızda bulunan topçuların bombardımana başlamasıyla husûle gelen heyecan, ıslak olan elbiselerimi kurutdu ve beni de ısıtdı. Seddülbahir'in sırtlarına yerleştirilmiş olan bataryalarımızdaki toplar dakikada on iki mermi endaht etdikleri cihetle başımızın üstünden mermilerimiz yağmur tanesi gibi düşman tarafına homurdanarak gidiyordu. Siper içinde etrafımda bulunan efrâd, müteheyyic bir halde çocuklar gibi fırlayarak mermilerden mütehassıl bî‑âmân kuvve‑i işti‘âliyenin havaya kaldırdığı toz ve toprağı temâşa ediyor ve şarapnel dolusu altında yaz güneşinin te’siri tahtında kar nasıl erirse düşman tel mâni‘alarının da ol vechile eridiği nazar‑ı hayretle görüyordu.

En nihayet hücum emri verildi ve efrâdımız şetâretinden el çırparak, haykırarak Türk saff‑ı harbine yıldırım gibi hücuma başladı. Bu ana kadar sakin ve sâmit duran Türkler öldürücü öyle bir ateş açdılar ki, saff‑ı harbimizde der‑akab boşluklar görünmeye, efrâdımız orak makinesine tutulmuş başaklar gibi yerlere yıkılmaya başladı. Aman Allahım, bu ne kanlı bir sahne idi! Bizler derhal düşenleri kaldırıp akan kanlarını dindirmeye, yaralarını sarmaya başladık. Der‑akab önümüzde olan her bir şey karışdı. Arazi, dereler ile parça parça ayrılmış ve siperler her tarafa uzanmış ve bunun üzerinde görebildiğimiz bir şey var ise o da intizâmdan ârî bir sûretde bir sürü insanın gırtlak gırtlağa, göğüs göğüse muharebe ederek birbirlerinin kanlarını içmeleri idi.

Derken alkış tufanı bir daha kopdu ve bunu şedîd bir hücum takib eyledi ve bir tabur İskoçya efrâdı yıldırım gibi bir süratle yanımızdan geçerek arkadaşlarının imdadına koşdu ve bunlar da bu karışıklıkda kayboldular. Bu zamanda teskerelerimiz tamamen doldu, müdâvât‑ı evveliye mevkiine döndük ve tüfek sesleri gitdikçe hafifleşiyordu. Eğer buna uyku denebilirse o gece Seddülbahir'de uyudum. Daha doğrusu yere uzandım. Çünkü Türk kıta‘âtı o gece iki mütekâbil hücum yapdı ve muharebe iniltisi eksik olmadı. Uzanmış olduğum yerin yüz yarda yakınında bir Fransız bataryası vardı. Sabaha kadar "bank bank bank" diye top atıp durdu. Ertesi sabah saat dört buçukda bir dürbün buldum ve yakınımda bulunan en yüksek bir tepeye çıkdım. Ne cereyan etmekde olduğunu anlamak pek müşkildi. İbtidâî bir bombardımandan sonra efrâdımız yine ileriye atıldı ve icab eden siperleri tutdular. Efrâdımızın hareketine hiçbir şey mani olamıyor ve bir araya toplanarak önlerinde bulunan ikinci bir hatta daha hücum ediyorlar, koşuyorlar, ilerliyorlar, önlerine gelen her mâni‘ayı deviriyorlar. Fakat öyle bir noktaya vâsıl olmuşlardı ki, orada kendilerini [ihâta edilmiş] bir halde buldular. Çünkü arkalarında bırakmış oldukları boş siperlere Türkler arılar gibi hücum ederek zabt etmiş ve askerlerimizi çevirmişlerdi. Bunları kurtarmak üzere bir taburluk bir kuvve‑i imdadiye daha yollandı. Bu tabur siperi kazandı ve ileriye hücum etdi. Türkler bu defa siperi istirdâd etdiler. Ben o gün öğleden sonra birçok yaralılar ile ‑gemi dolusu‑ hareket etdim.

17 Ağustos sene [1]331 / [30 Ağustos 1915]


14001do9.gif

14002qo6.gif

14003qv9.gif
 

What DedinGülüm

ATIN İYİSİNE DORU,YİĞİDİN İYİSİNE DELİ DERLER
Üye
Katılım
8 Eki 2009
Mesajlar
436
Puanları
16
Konum
ŞEHREMİNİ AND. L.
Çanakkale bulunmuş olan bir İngiliz doktorun mektubu

ELİNE SAĞLIK HOCAM TEŞEKKÜRLER
 
Üst