Atatürk İlke ve İnkılaplarının Dayandığı Esaslar

Performans

Çalışkan Üye
Üye
Katılım
26 Ocak 2007
Mesajlar
523
Puanları
63
Konum
TÜRKİYE
Atatürk İlke ve İnkılaplarının Dayandığı Esaslar
Atatürkçü düşünce sistemi, Türk milletini medeni toplumlar seviyesine ulaştırmayı amaçlamış, Atatürk ilkeleri de bu düşünce sistemini esaslarını belirlemek ve hayata geçirmek amacıyla oluşturulmuştur. Türk inkılabı ise Atatürk ilkelerinin uygulamaya dönüşmüş şeklidir. ilkeler vatan sevgisi, milliyetçilik, bağımsızlık gibi evrensel esaslara dayanmaktadır. Bu esaslar belirlenirken Türk milletinin ihtiyaçlarını karşılayabilmesine özen gösterilmiştir. ilkelerde temel hedef Türk milletini yönetimde, ekonomide, toplumsal hayatta ve her alanda egemen kılmaktır. ilke ve inkılapların dayandığı esaslar arasında millî tarih bilinci, vatan ve millet sevgisi, millî dil, bağımsızlık ve özgürlük, millî egemenlik, millî kültürün geliştirilmesi, çağdaşlaşma ideali millî birlik ve beraberlik ve ülke bütünlüğü sayılabilir.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve ulusal bilincin oluşturulması açısından millî tarih anlayışının geliştirilmesine büyük önem vermiştir. O milletimizin köklü bir medeniyete sahip olduğunu, buna karşılık tarihinden habersiz olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir: “... Türk kendi ruhunu, benliğini, hayatını unutmuş; nereden geldiği belirsiz birtakım reislerin şuursuz vasıtası olmuştur. Türk milleti kendi benliğini, kendi dimağını, kendi ruhunu unutur gibi olmuş ve varlığıyla herhangi bir amaca, sonucu aşağılık ve esaret olan fisebilillah köle olmaya, hakir bir hedefe sürüklenmiştir. Millet sefaletlere ve mahkûmiyetlere uğramaktan kendini kurtaramadı...” 2 Bu beyanlardan anlaşıldığı üzere Atatürk, tarihi, ulusal benlik düşüncesinin inşa edilmesi ve millete güvenin tekrar kazandırılması açısından önemli görmüştür.
Atatürk; bütün varlığını vatanına ve milletine adamış insanların, vatan ve milletleri için çalışmaları gerektiğini savunmuştur. Türk milletinin vatan sevgisini "Gerektiği zaman vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve kararla çalışmasını bilen bir millet, elbette büyük bir istikbale layık ve aday olan bir millettir.” 3 sözüyle ifade etmiş, bu sevginin gelecek günlerin en büyük güvencesi olduğuna inanmıştır. Ona göre millet sevgisi kadar büyük sevgi yoktur. O bu konuda şunları söylemiştir
“Kurtuluş Savaşı’nda, benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler olmuştur, zannederim. Fakat bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim. Yapılanın hepsi milletin eseridir, dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işimiz vardır. İlmî araştırmalar da bunlar arasındadır. Benim arkadaşlarıma tavsiyem şudur; şahsınız için değil fakat mensup olduğunuz millet için el birliği ile çalışalım. Çalışmaların en büyüğü budur.” '
Atatürk millî tarih gibi millî dili de devletin ve milletin devamlılığını ve gelişmesini sağlayan, millî kültürü oluşturan değer olarak görmüştür. Bu yüzden Atatürk Türk dilinin ihtiyaçlara cevap verebilecek bir işlerlik ve zenginlik kazanabilmesi için dil alanında çalışmalar yapmıştır. Atatürk, dil ve tarihin önemine ilişkin şöyle demiştir: “Millî bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz.” 2
Atatürk’e göre asıl olan Türk ulusunun onurlu, özgür bir biçimde yaşaması ancak tam bağımsızlık ilkesiyle mümkündür. Atatürk tam bağımsızlığı, siyasi, mali, ekonomik, adli, askerî, kültürel, kısaca her hususta bağımsızlık ve serbestlik olarak tanımlamaktadır Yabancı bir devletin koruma ve desteğini kabul etmek, bağımsızlıktan yoksun olmak demek, diğer devletler karşısında uşak durumuna düşmek demektir. Türk’ün onuru, kişiliği ve yetenekleri çok yüksektir. Böyle bir ulus esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Bundan dolayı Atatürk “...Ancak bu bağımsızlık ve hürriyet ilkesi uğrunda her türlü fedakârlığı, her an yapmaya hazır milletlerdir ki devamlı olarak insanlığın hürmet ve saygısına layık bir topluluk olarak düşünülebilirler.”
Atatürk’e göreMgüçlü bır devlet ancak tanı bagınısızhk ve nııllıegenıenlık esasları üzerinde varlığını sürdürebilir. Millî egemenliğin her şeyin üstünde gören Atatürk bunu “Kuvvetliyiz, ordularımız kuvvetlidir. Ordularımızı yaratan, ordularımızı vücuda getiren milletimiz kuvvetlidir. Bu milleti yaşatan bu vatan sonsuz, doğal zenginliklere ve verimliliğe sahiptir, kuvvetlidir. Fakat efendiler, bu kuvvetlerin üstünde bir kuvvetimiz vardır ki o da millî egemenliğimizi idrak etmiş ve onu doğrudan doğruya halkın eline vermiş, halkın elinden tutmuş ve tutabileceğimizi gerçekten ispat etmiş olmaktır.” 4 sözleriyle ifade etmiştir.Kültüre büyük önem veren Atatürk, yeni devletin kültürel temeller üzerine kurulduğunu belirtmiştir. O, medeni dünyada devlet ve millet olarak varlığını sürdürebilmenin yegâne şartının millî bir kültür ile bu alanda verilecek eserler olduğuna inanmış, millî kültürün geliştirilmesini tüm vatandaşlar için görev saymış ve millî kültürümüzü, çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmamız gerektiğini belirtmiştir. Bu inançla kültürel değerlerimizi yabancı etkilerden arındırmayı görev bilmiştir. Bu konudaki düşüncelerini şu sözlerle ifade etmiştir
“...Millî terbiye programından bahsederken eski devrin hurafelerinden ve doğuştan mevcut özelliklerimizle hiç de ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelebilen bütün tesirlerden tamamen uzak, millî ve tarihî karakterimizle orantılı bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam gelişmesi, ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir. Gelişigüzel bir yabancı kültür, şimdiye kadar takip olunan yabancı kültürlerin yıkıcı neticelerini tekrar ettirebilir. Kültür, zeminle orantılıdır. O zemin, milletin karakteridir.”'
Atatürk bu anlayışla millî kültürü geliştirmeye yönelik millî dil, millî tarih vb. alanlarda çalışmalar yapılmasını teşvik etmiştir. Hiç şüphesiz Atatürk bu çalışmalarla ulaşmak istediği hedeflerden biri de toplumumuzu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmaktır. Atatürk’e göre, Türk milleti köklü ve şerefli bir millettir. Bu özelliğini yüzyıllardır korumuş ve bir kez daha göstermiştir. Atatürk bu konuda milletimizin çok yetenekli olduğunu, Millî Mücadele’de gösterdiği bilinç, kararlılık ve kahramanlıkla bunu ispat ettiğini söylemiştir. Milletine güvenen ve gönülden inanan Atatürk, Türk tarihi ile ilgili araştırmalarda bulunmuş ve bu araştırmalardan edindiği bilgileri, milletine aktarmak istemiştir.
Atatürk’ün en belirgin özelliklerinden biri de millî birlik ve beraberlik tutkusudur. Küçük yaşından itibaren kökleşen bu tutku, onu millî mücadelenin önderi ve yeni Türk devletin kurucusu haline getirmiştir. Atatürk, daima birlikten kuvvet doğacağına inanmıştır. Bu yüzden de hemen her yerde, milletin birlik ve beraberliğinden söz etmiştir. “Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında millî birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur. Millet varlığını korumak için bütün yurttaşların canlarını ve her şeylerini derhâl ortaya koymaya karar vermiş olmaları; bir milletin en yenilmez silah ve korunma vasıtasıdır. Bu sebeple; Türk milletinin idaresinde ve korunmasında, millî birlik, millî duygu, millî kültür en yüksekte göz diktiğimiz idealdir.”'sözleriyle birlik ve beraberliğin önemini belirtmiştir.
Millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında önemli bir unsur da vatanın bütünlüğüdür. Atatürk bu konuda “Vatanımız, Türk milletinin eski ve yüksek tarihi ve topraklarının derinliklerinde varlıklarını koruyan eserleri ile yaşadığı bugünkü siyasi sınırlarımız içindeki yurttur. Vatan hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir kütledir.” 3 demiştir. Vatanın bütünlüğü için ulusal sınırlar içinde, her şeyden önce kendi gücüne dayanarak varlığını korumak, her türlü ayrımcılığa karşı olmak ve ülkenin mutluluğuna çalışmak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti ulusal sınırlar içinde millî duygularla yaşayan herkesin ortak devletidir.
 
Üst