8.Sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Ders Kitabı 102. Sayfa Cevapları

goken

Üye
Üye
Katılım
18 Eki 2007
Mesajlar
38
Puanları
28
Konum
GFDGFDSG
SORU: Soyadınızın olmaması durumunda karşılaşacağınız sorunlar neler olabilir?

CEVAP:Soyadı olmasaydı aynı adla anılan bir çok vatandaş olacağı için devlet işlerinde karışıklık olurdu.
Ayrıca tarihimiz­de soyadı tekilliğini belirten lakap ve nitelikler yok değilse de, bütün bu ya­kıştırmalar sözde kalır, çoğunlukla ya­zı diline, devlet arşivlerine yansımaz­dı.
Örneğin bazı ansiklopediler, takma adları ne olursa olsun bütün Ahmet Paşaları, Mehmet Paşaları ve a ve m harflerinde verir. Lâkapları geçerli sa­yılmaz. Bir ailenin bütün bireylerini (ve oraya katılan kadınları) aynı adın içinde anmak, hem uygar bir davranış, hem devlet kayıtları için vazgeçilmez bir koşul sayılmıştır.


SORU: Şapka giyilmesi ve kıyafette değişiklik ihtiyacına neden gerek duyulmuş olabilir?

CEVAP:Osmanlı toplumunda bir kıyafet birliği yoktu. Müslümanlar toplumdaki yerlerine ve aldıkları görevlere göre değişik biçimde giyinirlerdi. Gayri Müslimler ise kendilerine göre giyinmekteydiler.II. Mahmut döneminde bu kargaşa önlenmeye çalışılmış hiç değilse devlet memurlarının düzgün bir görünüşe kavuşmaları için çaba sarf edilmişti.Onun zamanında memurlar ceket, pantolon giymişler başlarına da Balkanlardaki Yunanlılar ve Tunuslularca kullanılan fes giymeye başlamışlardı.Bazıları bu festen dolayı II. Mahmuta gavur padişah sıfatını takmışlardı.Uzun bir süre fes geri kalmışlığın simgesi olarak kaldı.

Mustafa Kemal Ülke halkını her alanda çağdaş ve uygar düzeye çıkarabilmek için değişiklikler tasarlarken, giyim konusundaki bu kargaşaya son vermek için dış görünüşüyle de bunu vurgulaması gerektiğine inanıyordu. Bunun için 25 Ağustos 1925'te Kastamonu'ya yaptığı bir gezide başına şapka giyip, "Buna şapka derler" diye halkı şapka giymeye özendirmesinden sonra, 25 Kasım 1925'te Şapka Giyilmesi Hakkındaki Kanun çıkarılıp, dinsel giysilerle sokakta gezilmesi yasaklanmıştır. Böylece toplum kılık - kıyafet olarak da modern bir görünüşe kavuşmuş oldu. Mustafa Kemal Türk kadınının da kıyafetine asla dokunmamıştır. Türk kadını kendi kendini çağdaş kıyafete kavuşturmuştur.


SORU: Bir ülkede tartı ve ölçülerin ülke içinde farklılık göstermesi hangi sorunlara sebep olabilir?

CEVAP:Osmanlı Devleti'nde kullanılan saat, takvim ve ölçüler, ülke içerisinde farklılık gösteriyordu. Bu durum, sosyal, ticarî ve resmî ilişkileri zorlaştırıyor, bazı karışıklıklara sebep oluyordu. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde bu farklılığı gidermek için bazı çalışmalar yapıldı. Fakat yeterli değildi. Cumhuriyetin ilânından sonra bu zorluklan ortadan kaldırmak için çalışmalara başlandı.


SORU: Hukukun laik, bilimsel ve çağdaş olması neden önemlidir?

CEVAP: Hukuk alanında yapılan inkılaplar ile Türk hukuku laik bir karakter kazanmıştır. Bu karakter sayesinde insanlar arasında hiçbir kıstasa bağlı kalınarak ayrım yapılmıyor; herkes kanun karşısında eşit muameleye tabi tutuluyordu. Kanunların tekliği ve genelliği şeklindeki evrensel ilkenin benimsenmesiyle çok hukukluluk, azınlıklara hukuki ayrıcalık ve imtiyazlar kaldırılıyor; devletin egemenliği önündeki engeller temizleniyordu. Genel anlamıyla Hukuk İnkılabı, dünya işlerini bilim ve akılla yürütme (legal-rasyonalite) yolunu açıyor, devlet yönetiminde keyfiliğin yerine hukuka tabiliği hakim kılıyordu.


SORU: Mustafa Kemal neden kadın haklarını geliştirmek istemiştir? Açıklayınız.

CEVAP: Atatürk erkeğe olduğu gibi kadına da insancıl bir açıdan yaklaşarak, kadının da medenî, siyasî ve kültürel haklarda erkek ile eşit tutulmasını sağlayacak çağdaş atılımları gerçekleştirmiştir. Çağdaş bir toplum olabilmenin ve çağdaş bir hukuk devleti kurmanın ilk şartı kadının da bir vatandaş ve özgür bir insan olarak haklarını tanımak ve saygı göstermekti. Zira kadın ve erkek insan kavramını birlikte oluşturmakta ve bu kavrama birlikte bir anlam kazandırmaktaydı. Bu anlayışla hareket eden Atatürk devrimi Türk kadınına asırlardan beri ihmal edilen sosyal ve siyasal haklarını kazandırdı. Türk halkının var oluşunu tayin eden Kurtuluş Savaşı öncesi ve süresince, Türk kadınının özverili katkılarını çok iyi değerlendiren, büyük insan Atatürk, kadına kazanmayı hak ettiği haklarını vererek, onu özlemini duyduğu toplum içindeki saygın statüsüne getirmiştir. Atatürk siyasal ve sosyal hakların kadın tarafından kullanılmasının, insanlığa mutluluk ve saygınlık sağlayacağı için gerekli olduğuna inanmaktaydı. Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek barış ve güvenliği için çalışmasını istiyordu.
Türk kadınına verilen özgürlük ve haklar, onun bir anlamda ırkının gerçek ruhuna dönüşünden başka bir şey değildir.
 
Üst