Rol Oynama Ve Yaratıcı Drama

selmakaya_042

Yeni Üye
Üye
Katılım
2 Ağu 2008
Mesajlar
1
Puanları
1
Konum
ankara
;D


Eklenti olarak eklenmiştir
 

Ekli dosyalar

  • Rol_oynama_ve_yaratycy_drama.rar
    120 KB · Görüntüleme: 2,231

Performans

Çalışkan Üye
Üye
Katılım
26 Ocak 2007
Mesajlar
523
Puanları
63
Konum
TÜRKİYE
Latince bir sözcük olan “drama”, Türkçe Sözlük’te “dram” karşılığında kullanılmaktadır. “Dram”ın karşılığı ise; sahnede oynanmak için yazılmış oyun; acıklı, üzüntülü olayları, bazen güldürücü yönlerini de katarak konu alan sahne oyunu türü; tiyatro edebiyatıdır.
Drama çocukların psikolojik, sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimine destek olarak onların okula daha kolay uyum sağlamalarına ve öğrenme becerileri geliştirmelerine yardım edebilmektedir (O’Hanley, 1974). Drama, rol alma ve problem çözme yolu ile öğrenmeyi sağlamaktadır. Drama süreci benlik farkındalığı, iletişim becerileri, konsantrasyon ve grup iletişimini içermektedir (Smith ve Harring, 1994).
Drama, insanın tasarımlarını eyleme dönüştürebildiği bir yoldur. Drama tanım olarak, kendi içerisinde sosyalleşmeyi barındırmaktadır. Çeşitli etkinliklerin özelliğine göre tartışan, konuşan, olayları yaşayan, gözleyen ve yaratan çocuk sosyal iletişiminin temellerini sağlamlaştırır (Gönen ve Dalkılıç, 1999).
Benlik; bir kimsenin öz varlığı, kişiliği, onu kendisi yapan şey, kendilik, şahsiyet anlamına gelmektedir. Benlik kavramı en geniş anlamıyla, “bireyin kendisi hakkındaki algıları” olarak kabul edilebilir. Bu kavramını etkileyen etmenlerin başında etiketlenme, aile, sosyal etkileşimler, yaş, cinsiyet, akademik başarı, sosyo-ekonomik düzey ve bedensel farklılıklar gelmektedir.
Bir grubun üyesi olmak çocuğun en önemli gereksinimlerinden biridir. Arkadaş tarafından aranılıp beğenilmek özellikle dokuz-on yaşlarında güçlü bir gereksinimdir. Arkadaşlık ilişkileri çocuğa kendi kendini gerçekçi olarak değerlendirme olanağı vermektedir. Çocuk arkadaşlarına bakarak kendi hakkında yargılara varır. Beğendiği ve beğenmediği özellikleri bilinçlenir. Çocuğun öğretmeni ve arkadaşları ile kurduğu ilişkilerle gelişen, yeterlilik ve yetersizlik duyguları çocuğu yöneten bir güç durumuna gelir. Bu güç çocuğun o güne kadar geliştirdiği benlik kavramını ve okul yıllarında oluşan akademik benlik kavramını da etkilemektedir (Yörükoğlu, 1985).
Drama çalışmaları öğrencilerin yeterli oldukları kadar yetersiz oldukları yönleri görmelerine de fırsat vermektedir. Yapılan drama çalışmalarında çocuklar başarılı oldukları yönlerini fark edebilmektedirler. Bunun yanında, başarısız oldukları bazı yönleri de fark etmeleri, bu yönler üzerinde de durmalarına neden olabilmektedir.
Dramanın benlik kavramı üzerine etkisi konusunda yaptığımız bir araştırmada (Güleç, 2001: 27-35), drama çalışması yapan ve drama çalışması yapmayan öğrencilerin; mutlu olmalarını betimleme sonuçlarının farklı olduğu saptanmıştır. Drama çalışması yapılan grup drama çalışması yapılmayan gruba göre kendilerini daha çok mutlu olarak betimlemektedirler.
Grupların kaygılarını betimlemeleri arasında farklılık olduğu belirlenmiştir. Deney grubunda bulunan öğrenciler kendilerini kontrol grubuna göre daha az kaygılı olarak betimlemektedirler.
Popülarite puan ortalamaları arasında fark olduğu belirlenmiştir. Drama çalışması yapan grubun kendilerini kontrol grubuna göre daha popüler olarak betimledikleri ortaya çıkmıştır.
Davranış puan ortalamaları arasında da fark olduğu saptanmıştır. Drama eğitimi almayan grubun davranışlarını, drama eğitimi alan gruba göre, daha olumlu olarak betimledikleri görülmektedir.
Fiziksel görünümlerini betimlemelerinde farklılık olmadığı saptanmıştır.
Zihinsel ve okul durumlarını betimleme sonuçlarının farklı olduğu saptanmıştır. Drama çalışması yapılan grup, zihinsel ve okul durumlarını diğer gruba göre daha olumlu olarak betimlemektedir.
Ayrıca, deney grubunun davranışlarını betimlemelerinde ön-test ve son-test puanları arasında da anlamlı bir farklılık olduğu belirlenmiştir. Bu grubun son- test puanlarının ön-test puanlarından daha yüksek olduğu saptanmıştır.
Araştırma sonucunda, iki grubun genel benlik ve fiziksel görünümlerini betimlemeleri arasında fark olmadığı, bunun yanında, mutluluk ve doyum, kaygı, zihinsel ve okul durumu, popülarite ve davranışlarını betimlemeleri arasında fark olduğu saptanmıştır .
Araştırma sonucuna göre, yapılan öneriler şunlardır:
1. Drama çalışmalarının okulöncesi yıllarından başlaması gerekmektedir.
2. Özellikle ilköğretim öğretmenlerinin eğitiminde drama ile ilgili bilgiler verilmelidir.
3. Drama etkinliğinin yirmi kişiden büyük bir grupta yapılması güçlüklere neden olabilir. Gruptaki çocuk sayısının 20’yi aştığı durumlarda, grubu bölerek çalıştırmak daha uygundur.
4. Drama etkinliği yapılan mekânın, özellikle çocukların rahatlama çalışmalarına olanak verecek sessizliğe sahip olması gerekmektedir.
5. Drama grubundaki öğrencilerin farklı kişilik yapılarına sahip olabilecekleri göz önüne alındığında, drama çalışmasını yöneten kişinin grubun uyumu için çeşitli önlemler alması gerekmektedir.
6. Öğretmen drama örnekleri geliştirmeden önce daha önce geliştirilen örnekleri incelemelidir.
7. Okullarda uygulanacak eğitimde drama etkinliklerinin eğitimin genel ve özel amaçları ile tutarlı olması gerekmektedir.
8. Yaratıcı drama etkinliklerinin eğitimin bir parçası olarak düşünülmesi gerekmektedir. Bunun için, Okulöncesi Eğitimi ve İlköğretim Genel Müdürlüğü’nün bu konuda kararlı davranması gerekmektedir.

Eğitimde Drama İlkeleri
a. Eğitimde drama etkinliğinde ödül ya da ceza yoluna başvurulmaz. Sözel takdir aralıklı pekiştireç olarak verilir.
b. Eğitimde drama çalışmaları asla bir oyuncu eğitimi olarak düşünülemez. Dolayısıyla bu çalışmalar, seyircilere oynanan bir temsil olarak hazırlanamaz. Dramanın oyuncuları aynı zamanda izleyicilerdir. Bu çalışmalarda izleyici bulundurulmaz. Bu çalışmalar sınıfta, holde, bahçede, kütüphanede, yemekhanede uygulanabilir. Çalışmalar sırasında özel bir mekân ve aksesuara ihtiyaç yoktur.
c. Eğitimde drama çalışmasında öğrencinin ne söyleyeceği değil, neyi nasıl söyleyeceği anlam taşır. Drama bir analiz yöntemi değil, bir sentez yöntemidir. Öğrencinin bütün özgürlüğü de program amacı içinde bir özgürlüktür, ondan daha fazlası istenemez (Gönen ve Dalkılıç, 1999: 74).

Eğitici Drama
Günümüz çocuklarının bir yandan yaşadığımız çağın güçlükleriyle bireysel olarak başa çıkabilmeleri, diğer yandan da yaşadıkları toplumun varlığını sürdürebilmesinde yeni itici güç olmaları amaçlanıyorsa, verilen eğitimin onlardaki yaratıcılık, kendine güven, inisiyatif alma, bağımsız düşünme, özdenetim ve sorun çözme potansiyellerini geliştirebilmesi gerekir. Hızla değişen ve hem ulusal, hem de uluslar arası düzeyde rekabetin sertleştiği dünyamızda ayakta kalabilmek, insan belleğine daha çok ezbere dayanan bilgi depolanmasıyla değil, sözü edilen niteliklere sahip olunmasıyla mümkün olabilecektir. Bu niteliklerin çocuk ve gençlere kazandırılması için; anlatmak, dikte etmek gibi geleneksel eğitim yöntemlerinden çok, “sosyal ve fiziksel doğal çevrede yaşayarak eğitim” tekniklerinden yararlanılabilir. Söz konusu tekniklerden biri, eğitici drama tekniğidir (Önder, 1999: 27),
Önder, “Yaşayarak Öğrenme İçin Eğitici Drama” adlı yapıtında, giderek yaygınlaşan uygulamalarla çocuk eğitiminde önemli bir yer tutan bu teknik için çocuklarla doğrudan doğruya çalışan çeşitli uzmanların “drama” terimini kullanmayı tercih ettiklerini; ancak, bu terimin tek başına açıklayıcı bir niteliğinin bulunmadığını; ayrıca psikodrama, yaratıcı drama, tiyatro ve eğitici drama gibi terimlerin de kullanıldığını vurgulamaktadır. Yazar, bu terimler arasında tanımladıkları etkinlikler yönünden benzerlikler olmakla birlikte, önemli farkların da bulunduğunu, özellikle farkların ortaya konulmasının sözü edilen terimlerin doğru anlaşılmaları ve tanımladıkları etkinliklerin doğru uygulanmaları bakımından önemli olduğunu belirterek şu açıklamalarda bulunmaktadır (1999: 28-29):
Psikodrama: Daha çok yetişkinlere yönelik bir bir psikolojik tedavi yöntemi olarak bilinmekteyse de, çocuklara ve gençlere yönelik olarak da uygulanmaktadır. Psikodramada amaç, katılan bireylerin katarsis elde etme ve içgörü kazanmaları yolu ile psikolojik gelişimlerinin sağlanması ve böylece tedavi edilmeleridir. Psikodramanın, bir terapi tekniği olarak, uzman kişilerce, özellikle bu konuda eğitim almış klinik psikologlar tarafından uygulanması gerekir.
Yaratıcı Drama: Özellikle Amerika’da Winifred Ward ve McCaslin gibi uzmanların, çocukların katıldıkları drama etkinliklerini tanımlamak için kullandıkları terimdir. Diğer bir yaklaşıma göre ise, yaratıcılığı geliştirmek için çocuklarla yapılan drama etkinliklerini kapsar ve eğitici drama denilen eğitim tekniğinin bir alt türü olarak kabul edilmektedir.
Eğitici Drama: Daha çok İngiltere’de, Peter Slade, Brian Way, Dorothy Heathcote ve Gavin Bolton tarafından geliştirilen ve genel olarak çocuğun hemen her konudaki eğitimi için uygulanan bir eğitim tekniğidir. Özellikle eğitici drama, diğer iki drama türünü de belirli oranlarda içerir. Çünkü eğitici drama, çocuğun psikolojik yapı ve psikolojik yaşantılar konusunda bilinçlenmesini de, özel bir yetenek olarak yaratıcılığı kazanmasını da amaçlar. Eğitici drama ile yaratıcı drama arasındaki en önemli fark, eğitici dramanın amacının oyun yaratmak olmaması ve çocukların konuya eğitim amaçlı olarak katılmalarıdır. Başka bir deyişle, eğitici dramada amaç; anlamak, farkına varmak ve öğrenmektir. Yaratıcı dramada ise temel amaç, oyun yaratmadır.
Drama Oyunu: Eğitici drama etkinliklerinin oyuna benzer niteliklerinden dolayı kullanılan bir terimdir. “Bir olay, öykü, konu, kavram, nesne ya da rolün taklit edilerek canlandırıldığı oyun” olarak da tanımlanabilir. Drama etkinliklerini, “boz-yap”, “lego”, “elim sende”, “kızma birader” gibi oyunlardan ayırt etmek için uygun bir terimdir.
Drama: Birçok eğitim etkinliğinde bir araç olarak, bir teknik olarak kullanılabildiği gibi, yalnızca kendi başına özel bir konu olarak da uygulanmakta ve öğretilmektedir. Eğitim tekniği olarak da değil de, kendisi için yapılan drama etkinlikleri, bilindiği gibi, tiyatro denilen bir gösteri, bir anlatım ya da sanat türüne ilişkin olarak ele alınmaktadır.

Eğitici Dramanın Sağlayabileceği Yararlar
Yaratıcı oyun (drama), ana sınıfından ilköğretimin 8’inci sınıfına kadar her kademede, ortaöğretim ve hatta üniversitelerde (Okulöncesi, Sınıf, Türkçe ve Sosyal Bilgiler Öğretmenliklerinde) kullanılabilecek bir öğrenme ve öğretme yöntemidir. Amaçlar, bilişsel alanın “bilgi, kavrama, uygulama, çözümleme, bireşim”; duyuşsal alanın “değer verme, örgütleme”; devinişsel alanın “duruma uydurma” basamağından birinde olması gerekir. Bu çalışmalarla öğrencilerin doyum sağlayacakları, işbirliği yaparak öğrenecekleri, etkili ve empatik dinleme becerilerini kazanacakları söylenebilir (Güleryüz, 2002: 327).
Eğitici dramadan okulöncesi ve temel eğitim çağı çocuklarının eğitilmesinde elde edilebilecek yararlar, diğer bir deyişle gerçekleştirilmek istenen genel amaçlar şu maddeler altında toplanabilir (Önder, 1999: 71-83):
a. Çocukta yaratıcılığı ve hayal gücünü geliştirmesi,
b. Zihinsel kapasiteyi geliştirmesi,
c. Kendilik kavramının Gelişmesinde katkı,
d. Bağımsız düşünme ve karar verme,
e. Duyguların farkına varılması ve ifade edilmesi,
f. İletişim becerilerine olumlu katkı,
g. Sosyal farkındalığın artması ve problem çözme yeteneğinin gelişmesi,
h. Demokrasi eğitimine destek,
i. Grup içi süreçlere olumlu katkılar (arkadaşlık),
j. Öğretmenle çocuklar arasında olumlu ilişkilere katkı,
k. Genel öğrenci performansına olumlu etki.

Okulöncesi Eğitimde Dramanın Özel Amaçları
Dramanın çocuğa sadece belirli konuların öğretilmesi için daha canlı, yaşantılara dayalı olanaklar sağlama açısından değil; çocuğun kişilik gelişimi ve toplum içerisinde aktif ve yaratıcı yönleri ile yer almasını sağlayacak sosyal beceriler kazanması açısından da önemli olduğunu belirten Önder (1999: 85), okulöncesi eğitimde dramanın amaçlarını şu maddeler altında toplamaktadır:
1. Çocuk bir birey olarak kendisi ile ilgili bir algı geliştirir ve sürdürür: Kendilik algısı kazanır.
2. Çocuk, diğerleri ile ilişkilerinde iletişim becerilerini geliştirir. Yetenek ve olanaklarını ses, sözcük ve hareketlerle ifade edebilmeyi öğrenir.
3. Çocukta kavram öğrenme gelişir. Temel kavramlardan başlayarak birçok kavram, eğitici drama yolu ile bedeninde hissederek, yaşantısal olarak çalışabilir.

Bir anaokuluna büyük bir kutu tava-tencere seti alınır. Kutunun kapağının bir bölümünde içindekilerin görünmesi için şeffaf bir “pencere” vardır. Bir çocuk kapağı alır, yüzüne tutar ve yüzünü komik şekillere sokar. Çocuklar gülerler ve öğretmenlerine arkadaşlarının televizyona çıktığını söylerler. Öğretmen o anda yaşanmakta olan öğrenme durumunu hemen fark eder. Sınıfın kutu kapağına nasıl tam bir televizyon görüntüsü verebileceklerini düşünmelerini ister. Çocuklar kapağı bir tahta sandığın üzerine dik durumda raptiyelemeye karar verirler. İki tahta düğmeyi de kanal değiştirme ve sesi açıp kapatmak için, sandığın üzerine gevşek olarak çivileyeceklerdir. Büyük kanal düğmesinin etrafına 1’den 10’a kadar numara yapıştırmak da iyi bir matematik alıştırması olur. Çocuklar “televizyonda” her gün haberleri okurlar; hikâyeler anlatırlar; solo ya da koro şarkılar söylerler. Çoraptan ve kâğıttan kuklalar yaparak oynatırlar. Çekingen çocuklar televizyonun gerisinde durarak konuşmaya ve şarkı söylemeye başlamışlardır. Öğretmen çok hoş bir sürprizle karşılaşır: çekingen bir çocuğun sesi iyice duyulmazsa, diğer çocuklar televizyondakinin daha yüksek sesle konuşması ya da şarkı söylemesi için televizyonun sesini açarlar. Çocuklar “televizyona” çıktıklarında kullandıkları cümle yapıları ve telaffuzları düzgün hale gelir. Konuşurken ya da şarkı söylerken seyirciye bakmanın ve başkaları konuşurken dinlemenin önemini öğrenirler. (Bernard Ryan Jr , 1999: 74)

alıntıdır...
 

Performans

Çalışkan Üye
Üye
Katılım
26 Ocak 2007
Mesajlar
523
Puanları
63
Konum
TÜRKİYE
Rol Oynama
Rol oynama, imgelemeyle (hayali olarak) ya da açıkça, bir başkasının veya başkalarının işlevlerini yerine kabullenmedir. Özgün şekliyle G.H. Mead tarafından kişinin ve toplumun felsefi çözümlemelerinde bir araç olarak kullanılan rol oynama, günümüzde psiko-terapi, grup dinamiği ve eğitimde kullanılmaktadır.
Öğretim etkinliğini doğrudan somut olgulara dayamak ve öğrenme konusuyla ilgili olayların kendilerini incelemek her zaman mümkün değildir. Böyle durumlarda kullanılabilecek en aktif öğretim yöntemlerinden biri rol oynama yöntemidir. Rol oynama yöntemi; bir düşünce, durum, problem veya olayın bir grubun tümü tarafından ya da grup önünde gruptan seçilen belirli üyelerce dramatize edilmesine dayanan bir öğretim yöntemidir. Rol oynama yönteminin esasını dramatizasyon teşkil eder. Böyle bir durumda bir fikir, durum, sorun ya da olay grup önünde dramatize edilir.
Değişik gruplardaki çocuklar için tavsiye edilen drama çalışmalarına bakıldığında, dramatik oyunda olayların ve durumların canlandırıldığı görülür. Rol oy-lamada ise oyundaki karakterlerin özellikleri ve hisleri canlandırılır. Doğaçlama 5e her iki yöntemin karışımıdır. Rol oynama etkinliklerine başlarken çocukların 'basmakalıp, yüzeysel karakterleri oynamalarından çok, farklı meslek grupların-an ve bu meslek grupları içinde de görevleri farklı olan insanlardan oluşmuş >plum tanımları ve bu kişilerin toplum içindeki rollerini kavramaları çok önemdir. Rol oynamanın en kolay yolu toplumdaki farklı kişilerin mesleki görevlenin oynandığı, mesleki pandomimle başlamaktır.
Rol oynama yöntemiyle sadece öğrenme konusu olan problem durumların azümü değil, rol oynayanların tüm sosyal, kültürel, doğal davranışlarını anla-lalarını ve insan ilişkilerindeki problemleri kavramaları da sağlanmış olur. Bu-anla birlikte günlük yaşamın öğretim ortamında canlandırılması, çocukların îrdeki yaşamlarında karşılaşacakları sorunların çözümünde etkili bir deneyim ; yaşama hazır olmayı sağlar.
Bu yöntem sayesinde, örneğin, anne rolünü oynayan çocuk, annesinin davra-şlarını anlayabilir. Şoför rolünü oynarken bir şoförün davranışlarını anlayabi-\ Konunun canlandırılmasında oynayanların tüm vücut hareketleriyle aktif hale getirilmesi gerekir. Bu aynı zamanda hareketi de beraberinde getirir.
Özellikle konuşmayı gerektiren rol oynama sırasında çocuk, ses yüksekliği, aksiyon, telaffuz gibi konuşulan dilin unsurlarını ve konuşma sırasını bekleme, nleme, başkasının sözünü kesmeme gibi iletişim unsurlarını doğrudan doğru-çalışmış olur. Rol oynamanın önemli bir yararı da, o roldeki kişiyle empati rabilmek için gerekli olan, kendini diğer kişinin yerine koyabilme becerisinin zanılmasıdır.
Rol oynamaya başlamanın en kolay yolu, oyunun lider (öğretmen) tarafından şlatılmasıdır. Daha sonra çocuklarla bazı roller paylaşarak dialog yaratılabilir. >1 oynamaya başlama ile ilgili örnekler aşağıda sunulmuştur:
Piaget rol oynamanın çocuğun eğitimindeki önemini vurgulamıştır. Piaget'e göre kişisel yaşantılarda karar verme becerisinin gelişiminde, tarihsel ve sosyal konuları anlamada rol oynama etkili bir öğretim tekniğidir. Piaget özellikle küçük çocukların rol oynarken hem nesnel, hem de sosyal çevreyi canlandırarak çok iyi deneyimler kazandığını ileri sürer.
• ÖRNEK l :
Çocukların herbirine sinirli bir postacı, yorgun bir öğretmen, kızgın bir otobüs şoförü gibi karakterler verilebilir. Uygulamalar sırasında birkaç karakter biraraya gelerek bir olay yaratılabilir.
• ÖRNEK 2:
Çocuklardan denizin altında neler olduğuna dair fikirler geliştirmeleri istenir. Bu etkinlik için resimler, posterler gerekebilir. Bazı deniz hayvanları tanımlandıktan sonra, çocuklardan sırayla istedikleri deniz hayvanım seçmeleri ve sonra da kendilerine göre nasıl canlandıracaklarına karar vermeleri istenir. Daha sonra ikili - üçlü gruplar oluşturularak bir oyun içinde rol oynamaları istenir.
c. Doğaçlama
İş alanı, terapi, eğitim ve bireysel gelişim gibi alanlarda geniş bir kullanıma sahip olan doğaçlama genel olarak monotonluktan ve tek tip olmaktan kurtulup, aniden gelişen olaylar karşısında yaratıcı olmak şeklinde tanımlanabilir. Yeni tanışan iki insanın birlikteliğinde doğaçlama süreci çok iyi gözlenebilir. Böyle bir durumda hiçkimse bir diğerinin daha sonra ne söyleyeceğini ve nasıl söyleyeceğini bilemez. Samimi ve içten olmanın yolu yapay davranmamaktır. Bir çocuğun tüm hareketleri, davranışları ve düş gücünü kullanarak oyun oynaması da tipik bir doğaçlamadır. Çocukların yetişkin oluncaya kadar geçirdikleri yaşam oyununda önceden belirlenmiş roller, görevler, mekanlar, olaylar, yani bir senaryo yoktur. Bu sebeple yaşamda sürekli bir doğaçlama yapılır.
Beklenmedik bir olayla karşılaşıldığında ne yapılması veya nasıl yapılması gerektiği konusunda, çoğunlukla pek uzun uzadıya düşünmeden, doğrudan olay yaşanmaya başlar ve olayın bitiminde, nasıl yaşandığının değerlendirmesi yapılır. İşte insanlar bunu doğaçlama olarak adlandırmadan yaşarlar. Gündelik yaşamlarındaki bu doğaçlama onların son derece doğal davranışlardır. Doğaçlamanın birbirinden kolayca ayırdedilebilir nitelikte, belirli evreleri yoktur. Doğaçlama süreci yazarak ya da kaydederek değil, o anda zihinde canlananı oynayarak yaşanır.
Bu çalışmalar sırasında, önceden ayrıntılar saptanmadığı için, süreç özgün bir şekilde gerçekleşir. Diğer bir deyişle doğaçlamaların ana kaynağı bireyin kendi yaşantısıdır. Bu nedenle, katılımcıların kendilerini rahatça ortaya koyabildikleri, bireysel olarak keyif alabildikleri bir aşamadır.
Doğaçlama çalışmalarında çocuklar yetişkinlere göre daha fazla zorlanırlar. Çalışmada daha önceden canlandırılacak durum veya hikaye bilinse de, çocuklar arasındaki konuşma kolayca gerçekleşmez. Bu yüzden de doğaçlamayı uygulamak çocuklara rol oynamaktan daha zor gelir. Başlangıçta en basit hikayeler bile karışık gelir. Bazen anlatılan hikayenin bir bölümü alınıp geliştirilebilir. Ses efektleri, materyaller, kostümler de fikirlerin oluşmasında ve hayal gücünün yarılmasında etkilidir. Ayrıca maskeler ve kostümler kullanılarak farklı karakterler yaratılabilir.
Doğaçlama çalışmalarında diğer bütün aşamalarda olduğu gibi, katılımcı özellikleri gözönünde tutularak, kimi zaman da saptanan bir hedefe doğru belli aşamalar planlanarak yol alınır. Konunun ya da temanın seçilmesinde ölçüler, gurubun daha önceden geçirdiği yaşantılar ve grubun ne amaçla bu çalışmaya katıldığına bağlı olarak değişir. Ancak hangi ölçüt göz önünde tutulursa tutulsun, doğaçlamalar hemen hemen her yaratıcı drama çalışmasının temelini oluşturur.
Doğaçlama oyun gelişiminde bir araç olarak yer alır. Amacı oynayan kişinin deneyim kazanmasıdır. Doğaçlama yapan kişi çalışmasını nasıl planlaması gerektiğini, yaratıcı olmayı ve olayları geliştirmeyi, durumlar yaratmayı öğrenir. Bağımsız düşünebilme, karar alabilme, sorumluluk üstlenme, işbirliğine girebilme, sosyal duyarlılık yaratma, sözel ve eylem olarak daha iyi anlatım kazandırmada yardımcı olur. Doğaçlama yapmada başarısız olmak diye bir şey yoktur. Doğaçlama aksine bireye tekrar tekrar deneme fırsatı verir. Doğaçlama yapan kişi hatalarından yola çıkarak yeni şeyler öğrenir ve başka oyuncuları da gözlemleyerek doğruları bulmaya çalışır. Doğaçlamanın insanları düşünme konusunda eğitme işlevi de vardır. Edinilmiş düşünce alışkanlıklarının her zaman sonuca ulaşmada başarı getiremeyeceğini göstererek, yeni düşünme yolları kazandırır. Böylece kişi farklı durumlarda yeni yönelişler üretir.
Drama çalışmalarının bu aşamasında doğaçlamanın çeşitli türlerinden yararlanılabilir. Bunların başlıca bilinenleri, kişilerin ve onların özgün kimliklerini konu alan karakter doğaçlamaları, objelerin kullanılmasından ya da düşlenme-sinden yararlanılarak geliştirilen doğaçlamalar, kendi bedenini ya da gruptakilerin bedenini kullanarak bir nesne, eşya, yapı, organizma, araç oluşturma amacıyla yapılan doğaçlamalar, sonu veya tam ortası verilen bir şiir, öykü, masal ya da filmin sonunu tamamlama ya da bir kısmı gösterilen portre, resim ya da fotoğrafın bütününü düşleme ile ilgili doğaçlamalar, bir kentin pazar yerini, okulunu canlandırma gibi insanlar arası etkileşimin kolaylıkla gözlenebileceği ortamlara yönelik olan, durumdan kaynaklanan doğaçlamalardır.
• ÖRNEK 1:
Durumlardan kaynaklanan basit doğaçlamalar
Çocuklar yarım ay şeklinde sandalyelere otururlar. Lider (öğretmen) çocuklara "sizler bir mahallede yaşayan, bir grup insansınız." diyerek, çocukların ilgisini yapılacak olan doğaçlamaya çeker. Lider "bu mahallede çeşit çeşit lezzetli dondurmalar satan bir dondurmacı var. Bu kişinin özelliği, dükkanına gelen mahalle sakinlerinin özel hayatlarını ve günlük yaşantılarını detaylı bir şekilde bilmesidir" diyerek, çocukları, mahallede yaşayan bir karakteri seçmeleri ve bu karakterlerle ilgili olan özellikleri düşünmeleri konusunda yönlendirir. Kendiside dondurmacı rolünü oynar. Sonra çocuklardan dondurmacı ile konuşmalarını, diğer katılımcılara kim oldukları konusunda (öğretmen, tamirci, avukat, doktor, satıcı vb.) ipuçları vermelerini ister. Daha sonra meslekler konusunda tartışılır.
• ÖRNEK 2:
Lider içeriye Noel Baba kıyafetinde girer ve o günün yılbaşı olduğunu hatırlatarak, "Ben Noel Baba'yım. Çocuklar evlerinde benden oyuncak bekliyorlar. Bana bu konuda yardım edebilir misiniz?" diye çocuklara sorar. Daha sonra katılımcılara, onları bir gezintiye çıkartmak istediğini ve bu gezinti ile çocuklara hangi hediyeleri alabilecekleri konusunda bir karar verebileceklerini söyler. Daha sonra lider ve çocuklar bir ulaşım aracı bulmak için düşünürler. Herkes kendi istediği bir ulaşım aracıyla ülkeyi gezmeye başlar. Ülkedeki çocukların istedikleri oyuncaklar belirlendikten sonra, çocuklar hangi oyuncak olacaklarına karar verirler. Daha sonra lider, oyuncak olan çocukların ellerinden tutarak ülkedeki diğer çocuklara dağıtır.
• ÖRNEK 3:
Objelerle oluşturulan doğaçlamalar
Çocuklar daire şeklinde yere otururlar. Lider dairenin ortasına parlak ve süs-ü bir hediye paketi koyar. Ve içinde ne olabileceğini düşünmeleri için çocukla-oa süre tanır. Daha sonra çocukları gruplara ayırır ve birbirlerine bu hediyenin lereden geldiğini, nasıl geldiğini anlatmalarını ister. Her grup hediye kutusu lakkında bir hikaye yaratır ve anlatır.
• ÖRNEK 4:
Bedeni kullanarak oluşturulan doğaçlamalar
Lider gruptaki katılımcılara kare, dikdörtgen, üçgen ve piramit olmaları konusunda görevler verir. Katılımcılar hep birlikte bu şekilde kendilerini benzetmeye çalışırlar.
d. Oluşumlar
Isınma ve rahatlama çalışmalarıyla başlayan, oyunlarla sürdürülen, doğaçlamalarla geliştirilen drama çalışmalarında artık ulaşılması hedeflenen en son aşamaya gelinmiştir. Bu aşama oluşumlardır. Oluşumlarla anlatılmak istenen sürecin özellikle önceden hiç belirlenmemiş bir çıkış noktasından başlamasıdır. Bu süreçte etkinliklerin nasıl gelişeceği ve nereye varılacağı önceden belirlenemez.
Dramanın bu son uygulama yöntemi katılımcıların yaratıcılıklarının en üst düzeyde gözlenebildiği bir süreçtir. Yine bu aşamada yardımcı pek çok araç - gereç ya da materyalin kullanılması ile farklı yaşantıların geçirilmesi sözkonusu olabilir.
3. Rahatlama ve Değerlendirme Çalışmaları
Rahatlamada hem fiziksel, hem de zihinsel rahatlama söz konusudur. Eklem yerlerinin rahat hareket ettirilmesi, kasların yumuşatılması ve çocukların sakinleştirilmesi amacıyla etkinliklerin sonunda kullanılır. Rahatlamayı kolaylaştırmak için ortamda sakin bir müzik ve sözel yönergeler kullanılır. Burada amaç; çocuğu rahatlatmak ve olayın tamamlandığını hissettirmektir.
Drama çalışmasının aşamalarının her birinin ya da bir kaçının ardından tartışma açılması, "ne yaşadınız?", "neler hissettiniz?", "nerede güçlük çektiniz?" gibi soruların sorulması ve katılımcıların yanıtlaması drama çalışmalarının önemli aşamalarındandır. Bu çalışmanın ardından başkalarının davranış biçimleri, duyguları, düşünceleri, deneyimleri ile ilgili bilgi sahibi olmak bireyin kendi yaşamına bilinçli bir şekilde göz atması açısından önemlidir.
Çalışmanın bu aşamasında diğer bir amaç da katılımcıları içinde bulundukları ortamdan kurtararak gerçeğe döndürmektir. Böylece birey yaşadığı süreci daha iyi gözlem ve analiz etme imkanı bulabilecektir.
C. Eğitimde Dramada Yararlanılabilecek Kaynaklar
Eğitimde drama çalışmalarında, çocukların ilgisini çekerek, onları teşvik edebilecek ve kendi eğlenceli oyunlarını doğaçlamalarına yardımcı olabilecek masal, öykü, efsane, roman, şiir gibi çeşitli kaynakları kullanmak mümkündür. Bunun yanında, günlük hayatta karşılaşılan, güncel olaylar ve haberleri liderin (öğretmen) drama çalışmalarında kullanabileceği diğer kaynaklardır. Bu bölümde eğitimde drama çalışmalarında kullanılabilecek kaynaklar sırasıyla örneklenerek açıklanacaktır.
1. Masallar
Genellikle olağanüstü kişilere, olaylara, serüvenlere yer verilen ve ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa anlatılarak geçen hayal ürünü hikayelere masal denir.Masallar çok eskiden beri, çocukların ilgisini çeken bir yazı türü olup, gerek özgün, gerekse çeviri örnekleriyle edebiyatın içinde yerini almaktadır.
Masalı diğer yazı türlerinden ayıran sadece olağan üstü olayların olması değil, aynı zamanda olayın geçtiği yer ve zamanın da bilinmemesidir. Masallarda genellikle yer ve zaman, "uzak ülkelerin birinde", "yıllar önce ve "Kaf dağının ötesinde" şeklinde verilir. Masalda olay kahramanlarının değişmez, belli özellikleri vardır. Prensler yakışıklı, prensesler güzel, üvey anneler kötü, ejderhalar ve devler korkutucudur. Masal konulan genellikle padişah (kral), şehzade (sultan, prens), fakir kız veya delikanlı gibi kahramanlar çerçevesinde gelişir. Bazen de özellikleriyle gerçek insana benzemeyen kişiler de bir masal kahramanı olarak karşımıza çıkabilir. Bütün bu açıklamalarda da görüldüğü gibi olağanüstü özellikler masala özgüdür. Ancak küçük çocuklar bu olaylar hakkında neden ve nasıl sorularını sormakta ve cevabını bulmakta zorlanmaktadırlar. Çünkü somut işlemler dönemindeki çocuklar, tüm bu anlatılanları gerçek olarak kabul etmektedir. Çocuklar ancak altı yaşından sonra bu soruların cevabının masala özgü olduğunu düşünürler. Bu nedenle altı yaştan önce klasik masallar yerine, masalımsı, özellikler taşıyan, ancak kahraman ve olaylarının çocuğun somut düşünmesine uygun, hayal gücü sınırlarının dışına taşmayan masallar olmasında fayda vardır.
Masallar, çocuğun hayal gücünü zenginleştiren, anadilini geliştiren, dinleme alışkanlığı kazandıran ve öğrenmeye hazırlayan bir araç olduğu için drama ile ilişki içindedir. Özellikle çocuklarla yapılan drama çalışmalarında doğaçlama etkinliği için masallardan faydalanılabilir. Bir drama liderinin (öğretmenin) masalı drama etkinliğinde nasıl kullanacağına dair, şöyle bir örnek verilebilir:
• ÖRNEK
Derekuşu ve Çiçekler (Halk Masalı) :
Bir varmış, bir yokmuş. Bir yaz varmış ama ne yazmış. Sıcak mı sıcak. Güneş çevreyi yakıyormuş. Günlerdir bir damla yağmur düşmemiş toprağa. Bütün çiçekler boyunlarını bükmüşler. Susuzluktan ölmek üzereymişler.
Kenarda bir dere akıyormuş. Ama çiçekler derenin suyuna nasıl ulaşsınlar? Çiçekler ağustos böceğine yalvarmışlar. "Bize dereden biraz su taşı, yoksa öleceğiz" demişler. Ama böcek yerinden kıpırdamamış ve çiçeklere su taşımamış. Kelebeğe söylemişler. O da güzel kanatlarını göstererek "suya yaklaşırsam kanatlarım bozulur" demiş. Sonra uçup gitmiş. Çiçeklerin sesini bizim derekuşu duymuş ve onlara çok acımış. Gagasıyla onlara dereden damla damla su taşımış. Böylece çiçekler ölmekten kurtulmuşlar. Ama derekuşu son çiçeğe de su getirdikten sonra, yorgunluktan çimenlerin üstüne düşmüş. Orada uyuya kalmış.
Derekuşu uyurken yağmur başlamış. Çiçekler çok sevinmişler. Suya kavuşmuşlar, kurtulmuşlar ölmekten. Ama içlerinden biri, "şu derekuşu olmasaydı, yağmur yağana kadar hepimiz çoktan solmuştuk. Bizi asıl o kurtardı" demiş.
Bütün çiçekler onu haklı bulmuşlar ve derekuşunu korumaya karar vermişler. Çiçekler eğilerek yapraklarını uyuyan derekuşunun üzerine germişler. Böylece derekuşu yağmurdan hiç ıslanmamış. Rahat rahat uyumuş. Ama masal bu ya, çiçeklerin renkleri yağmurdan kuşun üstüne akmış. Derekuşunu renk renk boyamış. Uyandığında öteki kuşlar "Renkli kuş, güzel kuş sen kimsin?" diye sormuşlar. Çünkü onu tanıyamamışlar. Küçük derekuşu şaşırmış. Derenin kenarına uçup suya bakmış. Suya bakınca ne görsün? Renkli renkli tüylerle bezenmiş, güzel bir kuş olmuş. Tabi derekuşu buna çok sevinmiş."
Lider masalı çocuklara okuduktan sonra, çocukların masalı doğaçlama ile canlandırmalarını isteyebilir. Fakat amaç masalı olduğu gibi oynamak değil, masalı bir çıkış noktası olarak kabul edip, buna göre yeni çözümler oluşturabilmek olmalıdır. Böyle bir masal için maske, makyaj ve kostüm kullanılması uygun olur.
Lider masalın başını okuduktan sonra, sırayla kahramanları seçer. Bunun için de küçük bir oyun kullanabilir. Çünkü gruptaki herkesin derekuşu olma şansı yoktur. Örneğin, adil bir oyun olması açısından sandalye kapmaca oynanabilir ve bu oyunun sonucunda birinci olan kişi derekuşu rolü için seçilebilir. Grubun diğer üyeleri de masal kahramanları rollerini üstlendikten sonra, masal konusu doğaçlanır. Masaldaki sonuçtan farklı bir sonuca ulaşılabilir. Bütün masallar bu ve bunun benzeri tekniklerle dramatize edilebilir.
Masalımsı Hikayeler (Fobi) : Çocuğun hayal edebileceği olağanüstü özelliklerle süslenmiş, ancak çocuğun yaşantısında karşılaştığı olaylarla işlenmiş masalımsı hikayeler çocuklar için oldukça ilgi çekicidir. Masalımsı hikayelerde, klasik masallardaki olağanüstü kahramanlar, sihir, büyü gibi olağanüstü unsurlar mevcut değildir. Canlı ya da cansız kahramanlar, yaşamdan alınan olaylar, hayal unsurları ile süslenmiştir. Çocuğun bu hayal unsurlarını somutlaştırarak kullanması ve düşünmesi mümkündür. Örneğin, hayvan kahramanlarının okula gitmesi, dişini fırçalaması, uzayda arkadaş edinmesi, bulutların arkadaşlığı, çocuğun şemsiyesi ile konuşması gibi olaylar onlara daha ilgi çekici gelmektedir.
Burada da yine masalımsı hikayelerin dramatik oyunda kullanılması sözkonusudur. Kullanılacak masalın seslerle canlandırılması da bir drama tekniğidir.
• ÖRNEK
Küçük Tren
Evvel zaman içinde bir küçük tren varmış, îki istasyon arasında gider gelirmiş. (Çocukların dikkatini çekmek için tren kelimesi yüksek sesle söylenir ve çocukların hep beraber trenin çalışma sesini çıkarmaları için beklenir). Küçük bir lokomotifi olduğu için tek bir vagonu varmış ve yalnız posta taşırmış. Bir gün yükünü almış. Yola koyulmuş, gidiyormuş. Önüne büyük bir tren çıkmış (çocukların daha yüksek bir tren çalışma sesi çıkarmaları beklenir). Büyük tren bozulmuş ve içindeki yolcular inmişler.

İstasyon şefi trendeki öğrencilerin okula yetişmesini istiyormuş. "Şu küçük treni öne alalım, postayı boşaltalım, sonra öğrenciler binsin. Belki onları taşıyabilir" demiş. Hemen küçük treni öne almışlar. Sonra peşine iki vagon eklemişler. Küçük tren buna çok sevinmiş. Çocuklar vagonlara doluşmuşlar. Tren düdüğünü çalmış. (Çocuklar ses çıkarır).

Küçük tren hareket etmiş. Başlamış çekmeye (çocuklarla birlikte önce yavaş yavaş, sonra hızlanarak trenin çuf çuf sesini çıkarırlar). Çocuklar yol boyunca sevinçle el çırpmışlar, şarkı söylemişler.
2. Hikayeler
Belirli bir zaman ve yerde bir veya birkaç kişinin başından geçen, gerçeğe uygun bir olayı anlatan veya birtakım kimselerin karakterlerini çizen ve çoğu kez birkaç sayfa tutan, kısa yazılar "hikaye" olarak tanımlanır.
Okulöncesi dönemdeki çocuklar yaşamlarından alınmış olayların hareketli bir anlatımla verildiği hikayeleri zevkle dinlerler. Hikayelerde gerçek olayların ele alınması nedeniyle çocuğun bilgi kazanması ve toplumsal beklentilerin gerçekleştirilmesi kolaylaşır. Yaşadığı toplumun kültürel yapısını öğrenmesine de hikayeler yardımcı olur. Hikayeler de kullanılan farklı karakterler çocuğun ;örüş açısını genişletir, deneyim kazandırır. Eğlendirici özelliklerin, mutlu olayların ele alınması çocuğun hoş vakit geçirmesine, mutlu olmasına yardımcı olur. Çocuklar bunlardan dolayı hikaye dinlemekten hoşlanırlar. Çocuklara anlatılan bir hikaye zaman zaman dramatize ettirilebilir.
Dramatizasyon çalışmalarında öğretmen çocuklara yakın davranan ve sözlü anlatımın gelişmesinde rehber olan kişidir. Öğretmen hikayenin yorumlanması sırasında, çocukların oyuna kendilerinden bir şeyler katmaları için cesaretlendir. Bunun için aynı hikaye birkaç kez dramatize edilse bile, birbirine benzemez e her defasında yeni bir oyun gibi canlı ve tazedir.
Dramatizasyona uygun hikaye kitabı seçerken bazı noktalar göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü hikaye seçimi dramatizasyonun başarıya ulaşmasındaki ilk basamaktır. Seçilen hikayenin hem öğretmene, hem de çocuğa hitap etmesi, kolayca oynanabilecek nitelikte, dilinin anlaşılır olması gerekmektedir. Hikaye seçimi dramatizasyonun ilk adımıdır. Daha sonra hikaye dramatize edilir. Dramatizasyon olay ve durumların oynanmasıdır. Hikaye ya okunur ya da liderin kendi kelimeleriyle anlatılır. Hikaye anlatımında hangi metot kullanılırsa kullanılsın, üzerinde durulması gereken nokta, çocuğun hikayedeki hareket ve karakterlerinin birbirleriyle etkileşimini anlamasıdır.
Dramatizasyona başlarken "kimsenin daha önce duymadığı yeni bir hikaye oluşturacağız" şeklinde bir açıklama yapmak etkinliğe başlamak için iyi bir yoldur. Daha sonra gruptaki çocuklar, daire olarak yere otururlar. Öğretmen hikayeyi başlatır. Örneğin; "Bir gün bir ülkedeki kral uykudan kalkmış ve aynaya bakmış. Bir de ne görsün..." Liderin (öğretmen) sağında oturan çocuk, öyküye kendisinden bir parça ilave eder ve gruba söyler. Örneğin "saçları bembeyaz olmuş"... Daha sonra kendine sıra gelen diğer bir çocuk, öyküye bir cümle daha der ve çalışma böylece devam eder. Oluşturulan hikaye çocuklar tarafından oynanır.
3. Efsaneler
Doğa üstü varlıkları, hayali olayları konu alan ve bir halkın yaşadığı olayların ya da o halkın aile düzeni ve toplumsal ilişkilerini temellendiren yapıların anılarını düşselleştirerek yansıtan halk ya da edebiyat anlatışına efsane (mit) denilmektedir.
Efsanelerin içerikleriyle ve birçok kuşak arasında yayılma biçimleriyle önemli toplumsal işlevleri vardır. Ayrıca efsaneler sık sık ayinlerle de birleşirler. Örneğin, Afrika'da belli bir yaş sınırı için düzenlenen geçiş ayininde, aşiretin kurucusu olarak görülen ilk insanın efsanesi yinelenir.
• ÖRNEK
Ar akne
Eski çağlardan birinde Arakne adında çok iyi dokuma yapan bir kız yaşarmış. Arkadaşları dışında kimse onun çok iyi dokuma yaptığını bilmezmiş. O ülkenin bir de dokuma tanrısı varmış ve tanrı kendi dokumalarının dünyanın en iyi dokumaları olduğunu söylermiş. Fakat Arakne kendi dokumalarının da tanrının dokumaları kadar güzel olduğunu düşünüyormuş. Arakne çevresindekilere kendi dokumalarının tanrılarının dokumalarında daha güzel olduğunu söylemeye başlamış. Bir gün bu sözler tanrının kulağına gitmiş ve Arakne'yi bulup onu cezalandırmaya karar vermiş. Tanrı Arakne'yi bulmuş ve ona, başkasının kılığına girerek bu düşüncesinin halen devam edip etmediğini sınamış. Arakne ısrarla kendisinin dokumalarının daha güzel olduğunu iddia etmiş. Bunun üzerine tanrı onu ölümle cezalandırmış. Halk ve arkadaşları buna çok üzülmüş ve tanrıya gidip yalvarmışlar. Tanrı düşünmüş, taşınmış ve Arakne'yi dünyaya bir örümcek olarak tekrar getirmiş. Bu yüzden de örümcekler kendi evlerini çok güzel dokurlar.
Efsaneler öykü ve hikaye de olduğu gibi dramatizasyon ile canlandırılabilir. Bununla birlikte efsanenin bir kısmı okunup kalan kısmının çocuklar tarafından tamamlanarak doğaçlanması yapılabilir.
4. Romanlar
Daha çok insanların serüvenlerini, karakterlerini, düşünce ve duygularını ayrıntılarıyla, kendine özgü bir biçimde anlatan uzun düz yazılara verilen isimdir.
Romanda anlatılanlar hayali veya gerçek hayat durumlarına dayanabilir. Roman konuları,
• Roman konuları,
• Yakın çevre ile ilgili,
• Hayvanlarla ilgili,
• Mizahi,
• Serüven ile ilgili,
• Duygusal konularla ilgili,
• Tarihi konularla ilgili,
• Gezi ile ilgili olabilir.
Hikaye ve roman edebiyat türü olarak birbirlerine çok benzerler. Ancak ha-bakımından farklıdır. Yani romanlar sayfalara yazılabilirken, hikaye birkaç sayfadan oluşur. Çocuklar romanlarda, çeşitli konulara ilişkin olarak çözülmesini gerekli gördükleri sorunların karşılığını, olayların sebebini açıklayan bilgileri ve yorumları bulabilirler. Romanlar çocuğun hayat tecrübelerini zenginleştirir, türlü insan tipleri üzerinde düşünmelerine imkan sağlar. Geliştirmekte oldukları değer yargılarının daha açıklık kazanmasına yardımcı olur.
5. Şiirler
Şiirler hayal gücü, duygusallık, uyum ve ölçü gibi kendine özgü anlatım biçimi olan edebiyat türüdür. Çocuğa güzellik, insanlık duyguları kazındırır. Şiirler ritm ve ahenk sağladığından çocuklar tarafından sevilir. Kafiyeler, kelime oyunları, çocuklardaki ritm ihtiyacını besler.
Olayların, insanların, cansız varlıkların duygulu, renkli ve etkili bir biçimde ildiği şiirler her dönemde olduğu gibi, okulöncesi dönemdeki çocukların da duygusal ihtiyaçlarına cevap verir ve onlara duygusal zenginlik sağlar. Şiirler zamanda çocuğa düşünce zenginliği ve esnekliği de kazandırır.
Çocukların şiirle ilişkisi önce dinlemekle başlar. Sonraları kendileri okuyarak, ezberleyerek bu ilişkiyi sürdürürler. Şiirler zevkli tekerlemelerle başlayıp, ileri yaşlarda estetik duygusunun gelişmesine neden olur. Çocukların sevdikleri şiirler canlı, hareketli, melodik, vezin ve kafiyeli şiirlerdir. Bu yüzden öğretmen şiir seçerken, çocuğun düşünme ve olayları algılayış biçimini, duygularını ifade ediş biçimini, sözcük dağarcığını, dikkat süresi gibi özelliklerini dikkate almalıdır. Seçilen şiir çocukta anlama ya da söylemede güçlük yaratacak olursa, çocuğun şiire karşı olumsuz tavır geliştirmesi söz konusu olabilir.
Şiirler okulöncesi çocukların anlayabileceği kadar basit ve ilgi çekiciyse hemen öğrenilip ezberlenebilir. Bu tip şiirlerin içine "parmak oyunu" denilen tekerleme türü şiirler de girmektedir. Parmak oyunları söylenirken, parmak ve vücut hareketlerinin de yapılması drama ile ilişkilendirilebileceğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte parmak oyunları oldukça yalın bir dramatizasyon türüdür. Okunan ve dinlenen basit durumların eylemleştirilmesinde bu tür seçilir. Eylemleştirmenin tamamı parmakla yapılır. Öğretmen önce kendisi yaparak çocukların parmak hareketlerini nasıl yapacaklarını gösterir. Parmak oyunları dra-manın diğer türlerine bir geçiş olarak da düşünülebilir. Başka bir deyişle, okulöncesi dönemdeki çocuklarla yapılan çalışmalardaki rahatlama ve ısınma çalışmasında bu teknik kullanılabilir.
• ÖRNEK l :
İki ev
Tepede iki ev var (iki el yumruk yapılır, öne uzatılır). Bu evde Ayşe oturur (Bir yumruk öne uzatılır, baş parmak çıkarılır). Bu evde Ali oturur (Diğer el yumruk yapılır, öne uzatılır ve baş parmak çıkarılır). Bir gün Ayşe evinden çıktı. (Baş parmak gösterilir). Tepeye tırmandı, tepeden aşağı indi. (El yukarı, aşağı hareket ettirilir). Fakat kimseleri göremedi. Ayşe evine girdi. Kapısını kapattı. (Baş parmak avuç içine saklanır). Ertesi gün Ali evinden çıktı. (Yukarıdaki sözler ve aynı hareketler tekrarlanır). Bir başka gün Ayşe ile Ali evlerinden çıktılar (İki elin baş parmaklan kaldırılır). Tepeye tırmandılar, birbirlerini gördüler.
Ayşe Ali'ye "Günaydın nasılsın?" dedi (baş parmaklar hareket ettirilir). Sonra el e tutuştular ve okula gittiler (İki baş parmak birleştirilir).
Yaratıcı dramada şiir çalışmaları bireyin imgelem gücünü geliştirmedeki önemli anahtarlardan biridir. İmgelem gücünü geliştirmeye yönelik şiir çalışmaları genellikle daha büyük yaştaki gruplarla uygulanan bir tekniktir. Bu sayede rey, düş gücünü de harekete geçirir. Şiir çalışmaları aynı zamanda bireyin sözcük dağarcığını da geliştirir. Bireyin kelime hazinesine yeni sözcükler katar. Günlük dili eskimiş sözcüklerden arındırır. İletişimsel becerileri artırır. Şiir okuyucusu ve dinleyicisi olarak bireyi geliştirir.
• ÖRNEK 2:
Öğrenciler dört gruba ayrılır. Her grup için kendilerine verilen şiirlerin okun-ısı sağlanır. Şiirlerin okunması bitince, gruptan bu şiiri canlandırmaları ister. Canlandırdıkları şiirler için her gruba, tek sözcükten oluşan bir başlık bulmaları söylenir. Gruplar tarafından bulunan başlıklardan yola çıkarak her öğrencinin kendi şiirini yazması istenebilir. Seçilen sözcüklere ve belirlenen satırlara üç satır örnek olarak verilebilir.

"Çocuktum, güzellik, doğa,
Yaşam, sevgi, bekleyiş,
Bahar, mutluluk, aşk"

Bu sözcüklerden ve belirlenen satırlardan sonra yazılan şiire Sare Ünal'ın yazdığı örnek verilebilir.

Çocukluğum doğada güzelliklerle geçti,
Bekleyiş dolu sevgili yaşam,
Aşk mutluluktur, baharsa sevgi.

Öğrencilerin kendi şiirlerini yazmaları için belli bir süre verilir. Daha sonra isteyenlerin kendi şiirlerini gruba okumaları sağlanır.
6. Güncel Olaylar
Kitle iletişim araçları, bireylerin dış dünya ile ilişki kurmalarını, bilim ve teknikteki gelişmeleri izlemelerini, çok uzaklarda meydana gelen toplumsal, kültürel ve politik olaylardan, çağdaş sorunlardan haberdar olmalarını sağlar. Drama sürecinde kitle iletişim araçlarım düşsel olarak yararlanmak çocuklar için zengin yaşantılar sağlar. Diğer taraftan bu araçlar hakkındaki olumsuz algılamaların düzeltilmesi ya da varolan düşüncelerin analiz edilmesi konusunda yeni fırsatlar oluşturur. Birey bu süreci yaşarken, mevcut resim, fotoğraf, gazete kupürleri gibi malzemeleri farklı biçimlerde değişik amaçlar için kullanır. Bu çalışmalar içinde öğrenir.
• ÖRNEK l:
Öğrencilerin sırtlarına kitle iletişim araçları yoluyla tanınan siyasetçi, sporcu, sanatçı, gazeteci, öykü yazarı, sunucu, şak gibi kişilerin resimleri bantla yapıştırılır. Oyunun her öğrencinin kendi sırtındaki resmin kime ait olduğunu buluncaya kadar sürdürüleceği söylenir. Resmin kim olduğunu bulmada önemli olan kural, yanıtı evet ve hayır olan değişik soruları, istediği arkadaşlarına sormaktır. "Türk müyüm, yaşıyor muyum?, kadın mıyım?, son kitabım ödül aldı mı?" gibi sorular sorulabilir.
• ÖRNEK 2:
Öğrenciler dört eşit gruba ayrılır. Her gruba, gazete ve dergilerden kesilmiş çeşitli renklerde ve büyüklüklerdeki resimler verilir. Gruplardan bu resimleri çeşitli biçimlerde sıralayarak ya da gruplayarak televizyon programları oluşturmaları istenir. Bunu yaparken görüntünün arkasındaki seslerin kendileri olacağı, programın türüne göre konuşmacıların bu resimleri kullanacakları anlatılır. Her grubun bulunduğu alanın bir televizyon stüdyosu olduğu hatırlatılır. Çocuklara kendi televizyon haberlerini oluşturmaları için gereken süre verilir.
Öğrencilerin hazırladıkları sonra dört ayrı televizyon kanalının programlan ırayla izlenir ve alkışlanır. Daha sonra, her öğrenciden izlediği televizyon programları ile ilgili eleştiri, öneri ve dileklerini yazmaları istenir. Daha sonra bu eleştiri ve öneriler okunur. Bir sonraki aşamada da mektubu yazan kişilere nasıl ir cevap verileceği konusunda tartışılır. Grubun kararına uygun olan cevap azılır. Bu aşamaların tümünde her gruba canlandırmalar için belli bir süre verir.
ROL OYNAMA (DRAMATİZASYON) METODU

Rol oynama yönteminde bir fikir, durum, ya da olay, bir grup önünde dramatize edilir. Grubun üyeleri yalnızca dinlemek ya da tartışmak yerine, olayın nasıl oluştuğunu izler ve konunun ayrıntılarına inerler.

Rol oynama yöntemi özel bir değere sahiptir. Çünkü bu yöntemle öğrenciler, başka bir kimliğe, kişiliğe bürünür, başkalarının nasıl hissettiğini, düşündüğünü ve etkinlikte bulunduğunu anlama imkânına sahip olurlar. Rol oynama yönteminde öğrenciler bir tepkiyle karşılaşmaksızın ve cezalandırma tehlikesi olmaksızın bir başkası gibi hisseder, düşünür ve davranırlar. Daha önemlisi özel sorunlarını bir bunalım hissetmeksizin tartışabilirler.

Sosyal hayat içinde ortaya çıkabilecek çeşitli durumları, öğrencilerin oyuncu olarak katıldıkları çeşitli sahneler içinde ortaya koymak ve dersi bunun üzerine bina etmek demektir.

İnsan hayatında hayal gücünün en hür ve yaşama hâkim olduğu dönemler, çocukluk dönemleridir. İnsanlar, hayatlarındaki en iyi tiyatro oyunculuğunu çocukluk dönemlerinde yaparlar. Her çocuk mükemmel bir tiyatro oyuncusudur. Örneğini bir kere gördükten sonra oynayamayacağı rol yoktur. İnsan büyüdükçe rol oynama alanlarını daraltmaya başlar. Dolayısıyla eğitim-öğretim sırasında da çocukların bu özelliğinden faydalanmak gerekir.

Drama metodu, çocuk hayatında çok önemli bir yer tutan oyun yeteneğinin kontrollü bir şekilde eğitim hayatına aktarılması demektir. Bu metodu iyi kullanmak için öğrencilerin bilgisi kadar yaratıcılıkları da çok önemlidir.
ROL OYNAMA METODUNDA KULLANILAN TEKNİKLER
• Informal drama: Belli karakterleri öğrencilerin hazırlık yapmadan hemen canlandırmaları demektir. Burada bir sınırlandırma yapılmadığı için tamamen öğrenci yaratıcılığına dayanmaktadır. Burada kostüm ve dekor gereksizdir. Meselâ, bir trafik kazası, bir hastalık, işsizlik v.s. gibi konular hemen canlandırılıp üzerine ders anlatılabilecek konulardır.
• Rol oynama (role playing): Burada da, öğrencilerden kendilerine verilen bir rolü oynamaları istenir. Ancak burada öğrenci (kitap, filim, ansiklopedi gibi kaynaklardan) belli bir hazırlık yaparak o rol hakkında kendi kendine bir senaryo geliştirir, role daha sağlam bir kişilik kazandırır. Meselâ, uyuşturucu kullanma üzerine bir gösteri yapılacaksa, burada bir dizi ön hazırlığın yapılması gerekmektedir. Gerekirse uyuşturucu kullananlarla da görüşme yapılabilir.
• Formal drama: Burada öğrencinin oynayacağı rol tamamen öğretmen kontrolünde ve bir yazılı senaryoya bağlıdır. Oyunda kostüm ve dekor kullanılabilir. Okul temsilleri bu tip drama tekniğine girer.
• Kukla: Bütün dünyada çocukların en sevdiği drama türlerinden biri de kuklalardır. Burada kukla, çok değişik teknikler kullanılarak öğrenciler tarafından geliştirilir ve kişi kuklaların arkasına saklanarak söylemek istediği birçok sözü, vermek istediği birçok mesajı buradan verebilir.
• Pandomim: Duygu, düşünce ve olayları sözsüz olarak, sadece el, kol, yüz ve beden hareketleriyle anlatma demektir. Yemek yeme, yüz yıkama, trafik v.s. gibi birçok durumlar bu sözsüz tiyatro yolu ile de öğrenciye gösterilebilir.
• Parmak oyunu: Özellikle okul öncesi ve ilkokul döneminde bazı şiir ve hikâyelerin parmak hareketleri ile dramatizasyonudur. Yarım bırakılmış hikâyeler (Devamı nedir?): Öğrencilere belli bir olay bir yere kadar anlatılır ve ondan sonrasının nasıl devam edebileceği veya etmesi gerektiği öğrencilere sorulu. Öğrenciler de drama yolu ile o hikâyeyi tamamlamaya çalışırlar. Birçok davranış geliştirme ve problem çözme olguları bu teknik içinde rahatlıkla verilebilir.

FAYDALARI

• Öğrenciler bizzat katıldıkları ve hoşlandıkları eylemlerden daha fazla tecrübe edinirler.
• Öğrenciler hislerini ve tutumlarını açıklama imkânına sahip olurlar.
• Öğrencilerin yaratıcı tutum ve davranışları gelişir.
• Öğrencilere durumu yalnızca kavrama yerine aynı zamanda hissetme imkânı sağlar.
• Öğrenciler derse iyi güdülenirler.
• Öğrenciler yüz yüze gelecekleri gerçek durumlar için hazırlanırlar
 

yasemin

Üye
Üye
Katılım
3 Nis 2007
Mesajlar
5
Puanları
1
Konum
karabük
Latince bir sözcük olan “drama”, Türkçe Sözlük’te “dram” karşılığında kullanılmaktadır. “Dram”ın karşılığı ise; sahnede oynanmak için yazılmış oyun; acıklı, üzüntülü olayları, bazen güldürücü yönlerini de katarak konu alan sahne oyunu türü; tiyatro edebiyatıdır.
Drama çocukların psikolojik, sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimine destek olarak onların okula daha kolay uyum sağlamalarına ve öğrenme becerileri geliştirmelerine yardım edebilmektedir (O’Hanley, 1974). Drama, rol alma ve problem çözme yolu ile öğrenmeyi sağlamaktadır. Drama süreci benlik farkındalığı, iletişim becerileri, konsantrasyon ve grup iletişimini içermektedir (Smith ve Harring, 1994).
Drama, insanın tasarımlarını eyleme dönüştürebildiği bir yoldur. Drama tanım olarak, kendi içerisinde sosyalleşmeyi barındırmaktadır. Çeşitli etkinliklerin özelliğine göre tartışan, konuşan, olayları yaşayan, gözleyen ve yaratan çocuk sosyal iletişiminin temellerini sağlamlaştırır (Gönen ve Dalkılıç, 1999).
Benlik; bir kimsenin öz varlığı, kişiliği, onu kendisi yapan şey, kendilik, şahsiyet anlamına gelmektedir. Benlik kavramı en geniş anlamıyla, “bireyin kendisi hakkındaki algıları” olarak kabul edilebilir. Bu kavramını etkileyen etmenlerin başında etiketlenme, aile, sosyal etkileşimler, yaş, cinsiyet, akademik başarı, sosyo-ekonomik düzey ve bedensel farklılıklar gelmektedir.
Bir grubun üyesi olmak çocuğun en önemli gereksinimlerinden biridir. Arkadaş tarafından aranılıp beğenilmek özellikle dokuz-on yaşlarında güçlü bir gereksinimdir. Arkadaşlık ilişkileri çocuğa kendi kendini gerçekçi olarak değerlendirme olanağı vermektedir. Çocuk arkadaşlarına bakarak kendi hakkında yargılara varır. Beğendiği ve beğenmediği özellikleri bilinçlenir. Çocuğun öğretmeni ve arkadaşları ile kurduğu ilişkilerle gelişen, yeterlilik ve yetersizlik duyguları çocuğu yöneten bir güç durumuna gelir. Bu güç çocuğun o güne kadar geliştirdiği benlik kavramını ve okul yıllarında oluşan akademik benlik kavramını da etkilemektedir (Yörükoğlu, 1985).
Drama çalışmaları öğrencilerin yeterli oldukları kadar yetersiz oldukları yönleri görmelerine de fırsat vermektedir. Yapılan drama çalışmalarında çocuklar başarılı oldukları yönlerini fark edebilmektedirler. Bunun yanında, başarısız oldukları bazı yönleri de fark etmeleri, bu yönler üzerinde de durmalarına neden olabilmektedir.
Dramanın benlik kavramı üzerine etkisi konusunda yaptığımız bir araştırmada (Güleç, 2001: 27-35), drama çalışması yapan ve drama çalışması yapmayan öğrencilerin; mutlu olmalarını betimleme sonuçlarının farklı olduğu saptanmıştır. Drama çalışması yapılan grup drama çalışması yapılmayan gruba göre kendilerini daha çok mutlu olarak betimlemektedirler.
Grupların kaygılarını betimlemeleri arasında farklılık olduğu belirlenmiştir. Deney grubunda bulunan öğrenciler kendilerini kontrol grubuna göre daha az kaygılı olarak betimlemektedirler.
Popülarite puan ortalamaları arasında fark olduğu belirlenmiştir. Drama çalışması yapan grubun kendilerini kontrol grubuna göre daha popüler olarak betimledikleri ortaya çıkmıştır.
Davranış puan ortalamaları arasında da fark olduğu saptanmıştır. Drama eğitimi almayan grubun davranışlarını, drama eğitimi alan gruba göre, daha olumlu olarak betimledikleri görülmektedir.
Fiziksel görünümlerini betimlemelerinde farklılık olmadığı saptanmıştır.
Zihinsel ve okul durumlarını betimleme sonuçlarının farklı olduğu saptanmıştır. Drama çalışması yapılan grup, zihinsel ve okul durumlarını diğer gruba göre daha olumlu olarak betimlemektedir.
Ayrıca, deney grubunun davranışlarını betimlemelerinde ön-test ve son-test puanları arasında da anlamlı bir farklılık olduğu belirlenmiştir. Bu grubun son- test puanlarının ön-test puanlarından daha yüksek olduğu saptanmıştır.
Araştırma sonucunda, iki grubun genel benlik ve fiziksel görünümlerini betimlemeleri arasında fark olmadığı, bunun yanında, mutluluk ve doyum, kaygı, zihinsel ve okul durumu, popülarite ve davranışlarını betimlemeleri arasında fark olduğu saptanmıştır .
Araştırma sonucuna göre, yapılan öneriler şunlardır:
1. Drama çalışmalarının okulöncesi yıllarından başlaması gerekmektedir.
2. Özellikle ilköğretim öğretmenlerinin eğitiminde drama ile ilgili bilgiler verilmelidir.
3. Drama etkinliğinin yirmi kişiden büyük bir grupta yapılması güçlüklere neden olabilir. Gruptaki çocuk sayısının 20’yi aştığı durumlarda, grubu bölerek çalıştırmak daha uygundur.
4. Drama etkinliği yapılan mekânın, özellikle çocukların rahatlama çalışmalarına olanak verecek sessizliğe sahip olması gerekmektedir.
5. Drama grubundaki öğrencilerin farklı kişilik yapılarına sahip olabilecekleri göz önüne alındığında, drama çalışmasını yöneten kişinin grubun uyumu için çeşitli önlemler alması gerekmektedir.
6. Öğretmen drama örnekleri geliştirmeden önce daha önce geliştirilen örnekleri incelemelidir.
7. Okullarda uygulanacak eğitimde drama etkinliklerinin eğitimin genel ve özel amaçları ile tutarlı olması gerekmektedir.
8. Yaratıcı drama etkinliklerinin eğitimin bir parçası olarak düşünülmesi gerekmektedir. Bunun için, Okulöncesi Eğitimi ve İlköğretim Genel Müdürlüğü’nün bu konuda kararlı davranması gerekmektedir.

Eğitimde Drama İlkeleri
a. Eğitimde drama etkinliğinde ödül ya da ceza yoluna başvurulmaz. Sözel takdir aralıklı pekiştireç olarak verilir.
b. Eğitimde drama çalışmaları asla bir oyuncu eğitimi olarak düşünülemez. Dolayısıyla bu çalışmalar, seyircilere oynanan bir temsil olarak hazırlanamaz. Dramanın oyuncuları aynı zamanda izleyicilerdir. Bu çalışmalarda izleyici bulundurulmaz. Bu çalışmalar sınıfta, holde, bahçede, kütüphanede, yemekhanede uygulanabilir. Çalışmalar sırasında özel bir mekân ve aksesuara ihtiyaç yoktur.
c. Eğitimde drama çalışmasında öğrencinin ne söyleyeceği değil, neyi nasıl söyleyeceği anlam taşır. Drama bir analiz yöntemi değil, bir sentez yöntemidir. Öğrencinin bütün özgürlüğü de program amacı içinde bir özgürlüktür, ondan daha fazlası istenemez (Gönen ve Dalkılıç, 1999: 74).

Eğitici Drama
Günümüz çocuklarının bir yandan yaşadığımız çağın güçlükleriyle bireysel olarak başa çıkabilmeleri, diğer yandan da yaşadıkları toplumun varlığını sürdürebilmesinde yeni itici güç olmaları amaçlanıyorsa, verilen eğitimin onlardaki yaratıcılık, kendine güven, inisiyatif alma, bağımsız düşünme, özdenetim ve sorun çözme potansiyellerini geliştirebilmesi gerekir. Hızla değişen ve hem ulusal, hem de uluslar arası düzeyde rekabetin sertleştiği dünyamızda ayakta kalabilmek, insan belleğine daha çok ezbere dayanan bilgi depolanmasıyla değil, sözü edilen niteliklere sahip olunmasıyla mümkün olabilecektir. Bu niteliklerin çocuk ve gençlere kazandırılması için; anlatmak, dikte etmek gibi geleneksel eğitim yöntemlerinden çok, “sosyal ve fiziksel doğal çevrede yaşayarak eğitim” tekniklerinden yararlanılabilir. Söz konusu tekniklerden biri, eğitici drama tekniğidir (Önder, 1999: 27),
Önder, “Yaşayarak Öğrenme İçin Eğitici Drama” adlı yapıtında, giderek yaygınlaşan uygulamalarla çocuk eğitiminde önemli bir yer tutan bu teknik için çocuklarla doğrudan doğruya çalışan çeşitli uzmanların “drama” terimini kullanmayı tercih ettiklerini; ancak, bu terimin tek başına açıklayıcı bir niteliğinin bulunmadığını; ayrıca psikodrama, yaratıcı drama, tiyatro ve eğitici drama gibi terimlerin de kullanıldığını vurgulamaktadır. Yazar, bu terimler arasında tanımladıkları etkinlikler yönünden benzerlikler olmakla birlikte, önemli farkların da bulunduğunu, özellikle farkların ortaya konulmasının sözü edilen terimlerin doğru anlaşılmaları ve tanımladıkları etkinliklerin doğru uygulanmaları bakımından önemli olduğunu belirterek şu açıklamalarda bulunmaktadır (1999: 28-29):
Psikodrama: Daha çok yetişkinlere yönelik bir bir psikolojik tedavi yöntemi olarak bilinmekteyse de, çocuklara ve gençlere yönelik olarak da uygulanmaktadır. Psikodramada amaç, katılan bireylerin katarsis elde etme ve içgörü kazanmaları yolu ile psikolojik gelişimlerinin sağlanması ve böylece tedavi edilmeleridir. Psikodramanın, bir terapi tekniği olarak, uzman kişilerce, özellikle bu konuda eğitim almış klinik psikologlar tarafından uygulanması gerekir.
Yaratıcı Drama: Özellikle Amerika’da Winifred Ward ve McCaslin gibi uzmanların, çocukların katıldıkları drama etkinliklerini tanımlamak için kullandıkları terimdir. Diğer bir yaklaşıma göre ise, yaratıcılığı geliştirmek için çocuklarla yapılan drama etkinliklerini kapsar ve eğitici drama denilen eğitim tekniğinin bir alt türü olarak kabul edilmektedir.
Eğitici Drama: Daha çok İngiltere’de, Peter Slade, Brian Way, Dorothy Heathcote ve Gavin Bolton tarafından geliştirilen ve genel olarak çocuğun hemen her konudaki eğitimi için uygulanan bir eğitim tekniğidir. Özellikle eğitici drama, diğer iki drama türünü de belirli oranlarda içerir. Çünkü eğitici drama, çocuğun psikolojik yapı ve psikolojik yaşantılar konusunda bilinçlenmesini de, özel bir yetenek olarak yaratıcılığı kazanmasını da amaçlar. Eğitici drama ile yaratıcı drama arasındaki en önemli fark, eğitici dramanın amacının oyun yaratmak olmaması ve çocukların konuya eğitim amaçlı olarak katılmalarıdır. Başka bir deyişle, eğitici dramada amaç; anlamak, farkına varmak ve öğrenmektir. Yaratıcı dramada ise temel amaç, oyun yaratmadır.
Drama Oyunu: Eğitici drama etkinliklerinin oyuna benzer niteliklerinden dolayı kullanılan bir terimdir. “Bir olay, öykü, konu, kavram, nesne ya da rolün taklit edilerek canlandırıldığı oyun” olarak da tanımlanabilir. Drama etkinliklerini, “boz-yap”, “lego”, “elim sende”, “kızma birader” gibi oyunlardan ayırt etmek için uygun bir terimdir.
Drama: Birçok eğitim etkinliğinde bir araç olarak, bir teknik olarak kullanılabildiği gibi, yalnızca kendi başına özel bir konu olarak da uygulanmakta ve öğretilmektedir. Eğitim tekniği olarak da değil de, kendisi için yapılan drama etkinlikleri, bilindiği gibi, tiyatro denilen bir gösteri, bir anlatım ya da sanat türüne ilişkin olarak ele alınmaktadır.

Eğitici Dramanın Sağlayabileceği Yararlar
Yaratıcı oyun (drama), ana sınıfından ilköğretimin 8’inci sınıfına kadar her kademede, ortaöğretim ve hatta üniversitelerde (Okulöncesi, Sınıf, Türkçe ve Sosyal Bilgiler Öğretmenliklerinde) kullanılabilecek bir öğrenme ve öğretme yöntemidir. Amaçlar, bilişsel alanın “bilgi, kavrama, uygulama, çözümleme, bireşim”; duyuşsal alanın “değer verme, örgütleme”; devinişsel alanın “duruma uydurma” basamağından birinde olması gerekir. Bu çalışmalarla öğrencilerin doyum sağlayacakları, işbirliği yaparak öğrenecekleri, etkili ve empatik dinleme becerilerini kazanacakları söylenebilir (Güleryüz, 2002: 327).
Eğitici dramadan okulöncesi ve temel eğitim çağı çocuklarının eğitilmesinde elde edilebilecek yararlar, diğer bir deyişle gerçekleştirilmek istenen genel amaçlar şu maddeler altında toplanabilir (Önder, 1999: 71-83):
a. Çocukta yaratıcılığı ve hayal gücünü geliştirmesi,
b. Zihinsel kapasiteyi geliştirmesi,
c. Kendilik kavramının Gelişmesinde katkı,
d. Bağımsız düşünme ve karar verme,
e. Duyguların farkına varılması ve ifade edilmesi,
f. İletişim becerilerine olumlu katkı,
g. Sosyal farkındalığın artması ve problem çözme yeteneğinin gelişmesi,
h. Demokrasi eğitimine destek,
i. Grup içi süreçlere olumlu katkılar (arkadaşlık),
j. Öğretmenle çocuklar arasında olumlu ilişkilere katkı,
k. Genel öğrenci performansına olumlu etki.

Okulöncesi Eğitimde Dramanın Özel Amaçları
Dramanın çocuğa sadece belirli konuların öğretilmesi için daha canlı, yaşantılara dayalı olanaklar sağlama açısından değil; çocuğun kişilik gelişimi ve toplum içerisinde aktif ve yaratıcı yönleri ile yer almasını sağlayacak sosyal beceriler kazanması açısından da önemli olduğunu belirten Önder (1999: 85), okulöncesi eğitimde dramanın amaçlarını şu maddeler altında toplamaktadır:
1. Çocuk bir birey olarak kendisi ile ilgili bir algı geliştirir ve sürdürür: Kendilik algısı kazanır.
2. Çocuk, diğerleri ile ilişkilerinde iletişim becerilerini geliştirir. Yetenek ve olanaklarını ses, sözcük ve hareketlerle ifade edebilmeyi öğrenir.
3. Çocukta kavram öğrenme gelişir. Temel kavramlardan başlayarak birçok kavram, eğitici drama yolu ile bedeninde hissederek, yaşantısal olarak çalışabilir.

Bir anaokuluna büyük bir kutu tava-tencere seti alınır. Kutunun kapağının bir bölümünde içindekilerin görünmesi için şeffaf bir “pencere” vardır. Bir çocuk kapağı alır, yüzüne tutar ve yüzünü komik şekillere sokar. Çocuklar gülerler ve öğretmenlerine arkadaşlarının televizyona çıktığını söylerler. Öğretmen o anda yaşanmakta olan öğrenme durumunu hemen fark eder. Sınıfın kutu kapağına nasıl tam bir televizyon görüntüsü verebileceklerini düşünmelerini ister. Çocuklar kapağı bir tahta sandığın üzerine dik durumda raptiyelemeye karar verirler. İki tahta düğmeyi de kanal değiştirme ve sesi açıp kapatmak için, sandığın üzerine gevşek olarak çivileyeceklerdir. Büyük kanal düğmesinin etrafına 1’den 10’a kadar numara yapıştırmak da iyi bir matematik alıştırması olur. Çocuklar “televizyonda” her gün haberleri okurlar; hikâyeler anlatırlar; solo ya da koro şarkılar söylerler. Çoraptan ve kâğıttan kuklalar yaparak oynatırlar. Çekingen çocuklar televizyonun gerisinde durarak konuşmaya ve şarkı söylemeye başlamışlardır. Öğretmen çok hoş bir sürprizle karşılaşır: çekingen bir çocuğun sesi iyice duyulmazsa, diğer çocuklar televizyondakinin daha yüksek sesle konuşması ya da şarkı söylemesi için televizyonun sesini açarlar. Çocuklar “televizyona” çıktıklarında kullandıkları cümle yapıları ve telaffuzları düzgün hale gelir. Konuşurken ya da şarkı söylerken seyirciye bakmanın ve başkaları konuşurken dinlemenin önemini öğrenirler. (Bernard Ryan Jr , 1999: 74)

alıntıdır...
[/quote]
 
Üst