Bedri Rahmi Eyüboğlu - Denizli Destanı

erkanisanmaz

Site Yöneticisi
Yönetici
Admin
Katılım
21 Ocak 2007
Mesajlar
8,520
Puanları
683
Yaş
48
Konum
Denizli
Web sitesi
www.sosyalbilgiler.biz
Denizli'de üç dört gün kalan Bedri Rahmi Eyüboğlu 1953 yılı şehir merkezinden de övgü ile söz eder ve şu satırları yazar.
Biraz uzun ama umarım sonuna kadar okursunuz.
"Denizli sokaklarında dolaşmak bir zevk. Her evin duvarlarına kulağını daya, bir su sesi. Bir su şırıltısı.bir küçük derenin şarkısı......"
Denizli'nin köylerini göremedim diye üzülürken, eksik olmasınlar köylüler Denizli'ye kadar geldiler. Anadolu'da eşine az rastladığım bir pazar kuruldu. Köylüler pazara akın ettiler.Bir turist gözü ile Denizli pazarı bir ziyafetti.Bir ressam için bulunmaz bir nimetti.Ama Denizli pazarını dolaşırken ne turistliğim kaldı, ne de ressamlığım!"
DENİZLİ DESTANI
Her horoz kendi çöplüğünde
Denizli horozu her yerde öter.
Ne güzel dağların var Denizli
Mavi mavi yeşil yeşil tüter
Horozun hakkını horoza
Dağların hakkını dağlara verelim.
Al gözüm kınalı paleti ele
Şöyle ressam gözüyle seyredelim
Al gözüm seyreyle Denizli pazarını
Sittin sene beklemiş durmuş ressamını, yazarını
Ama bizler bu yurdun aydın geçinenleri
Elimize kağıt kalem geçer geçmez
Evvela Galata’ yı çekmişiz sineye sonra Şişli ’yi
Gözüm kör olsun duydumsa
Minicik horozlardan başka kimseden Denizli’yi
Dostlar günahı vebali boynunuza
Öyle lök gibi oturmuş kalmış
Öylesine saplanmış kalmışız ki İstanbul’a
Bir türlü atlayıp kalemin sırtına
Üsküdar’ı aşamamışız
Zeybeğini oynamış, Zeynebini söylemiş
Horonunu tepmişiz Anadolu’nun
Halayını çekmişiz ama
Çilesini çekmeye yanaşmamışız.
Al gözlüm seyreyle Denizli pazarını
Bursa’da, Gönen’de, Çorum’da
Artvin’de görmedim benzerini
Pazar dediğin böyle kurulur
Şehrin ortasına allı pullu
Uçsuz bucaksız bir kilim serili
Kilimde kaç çeşit nakış varsa
Bal olur, petek olur, bakraç olur
Bebek olur, beşik olur, dizilir
Develer geçer ağır ağır,
Bir çıngırak sesidir
Erir şeker gibi.
Sırım gibi delikanlılar salınır
Bir bolluk, bir bereket, bir bayram havası eser
Göz doyar doymasına yürek burkulur
Hepsi hoş, cana yakın bizden ama
Bu ortaçağ kokusu nedir?
Adını bilmediğim bir yerlerde
Ey Gaziler türküsü söylenir
İçimde bir şeyler devrilir, burkulur, sızlar
Amanın beş yüz yıl önce de
Tıpkı böyle kurulurdu bu pazar.
Tıpkı böyle çömelirlerdi toprağa
Al topuklu beyaz kızlar.
Al gözüm seyreyle Denizli pazarını
Akla hayale sığmayan şeyler koyun koyuna
Dünümüz, bu günümüz, yarınımız
Kırmızı biberinden tut plastik kemerine kadar
Çalısı, çırpısı, bakracı,
Balıyla
DDT’si, bit tozu, naylon peştamalıyla
Bir yanağında sarı sıtman
Bir yanağında alıyla
Ammesi, mevludu
Mızraklı, mızraksız ilmihalıyla
Zaloğlu Rüstemi,
Jack London tercümesi
Seksoloji mecmuasıyla
Tarzan’ı, Truman’ı
Kel hocası, kör hacısı
Kürd imamı, kurt yobazıyla
Varımız yoğumuz,
Köyümüz künyemiz karşında
Al gözlüm seyreyle Denizli pazarını
Halep de burada arşın da
Al gözlüm seyreyle denizli pazarını
Bir yanda tulum peynirleri tıklım tıklım dolu
Hala münasip taraflarında sallanır durur
Dananın kuyruğu
Lezzetli olmasına lezzetli mübarek peynir
Ama bir güzel tıraş edilmezse saçı sakalı
Zor yenir yutulur.
Peynir tulumlarının üstüne bir ip gerilmiş
İpe mandallarla resimler asılmış
Al gözüm seyreyle dünya güzelini
Haspam yarı çıplak yatmış uyumuş
Bastığı yerleri güller bürümüş
Güzelin yanı başında Fatih çekmiş kılıcını
Sonra müşir üniformasıyla Atatürk
Gözleri çakmak çakmak
Bir savaş alanı
Mehmetçik sermiş düşmanı yere
Almış hıncını
Daha sonra İnönü, Çakmak, Bayar
Derken sinema yıldızları, kovboylar.
Resimli türküler
Türkülü resimler
Şarkılar
Bir elinde hıyar nazik nazik soyar
Dağdan kestim kereste
Kuş besledim kafeste’ler
Naylon güftelere plastik besteler
Al gözüm seyreyle Denizli pazarını
Bir kilim, bir heybe, bir nakış
Dünyada eşi emsali görülmemiş
Bu ne sabırdır Allahım, bu göz nuru nedir?
Amman nakış deyip coşma Mernuş
Sittin sene önce de aynı kilim, aynı heybe, aynı örgü
Aynı tezgahlarda böyle dokunurmuş
Yine aynı yün, aynı iplik, aynı tezgah, aynı eller
Ama aradan neler geçmiş, neler geçmiş, neler ...
Al gözüm seyreyle Denizli pazarını
En güzelle en çirkin
En fakirle en zengin
En uzakla en yakın
İç içe, göz göze, diz dize
Nasıl anlatırım hepsini size
Dal gibi dalyan gibi kızlar gördüm
Çivi gibi delikanlılar
Yüzlerinde sevinç, umut, sağlık taşan insanlar gördüm
Tepeden tırnağa nakış içinde her şeyleri tamam
Sonra çocuklar gördüm çocuklar
Taş çatlasa anlatamam
Bir emzikli ana gördüm on dört yaşında
Hangi dert hangi acı yakmış kavurmuş
Bir delikanlı gördüm kördüğüm olmuş
Vakitsiz harmanlar gibi savrulmuş
İnsancıklar gördüm yaşları belirsiz
Çocuk mu? Ana mı? Gelin mi?
Ömrünün sonunda mı ,başında mı?
Yedi yaşında mı, yetmiş yaşında mı?
Hele bir tane gördüm ayan beyan sıtmalı
Gözlerinde ölüm vardı
Ölüm gözlerinin dibinde
Kuyuya düşmüş bir bakraç gibi parlardı
Bir yamalı bohça sırtında mezarı
Azrail boynuna takmış hızarı.
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
 
Üst