Ders Notu 7.Sınıf 3.Ünite NÜFUS Ders Notu

Çelikkayadilara

Üye
Üye
Katılım
26 Eki 2018
Mesajlar
14
Puanları
23
Konum
Afyonkarahisar
7. Sınıf Sosyal Bilgiler Dersi ÜLKEMİZDE NÜFUS ÜNİTESİ KONU ÖZETİ - DERS NOTU:

Bir yerde yaşayan insan sayısına nüfus denir. Nüfus sayımı sonucu nüfusun miktarı ve özelliği-niteliği hakkında bilgi ediniriz. Ad ve soyad, meslek, yaşadığımız evin durumu, ne zamandan beri o yerde yaşıyoruz, kaç çocuk var, okuma yazma bilenlerin sayısı tespit edilir. Devlet nüfus sayımına göre vatandaşlarına hizmet götürür.
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) nüfus sayımını yapar. Nüfus yoğunluğu; bir yerde yaşayan insan sayısının o yerin yüz ölçümüne bölümüyle elde edilir. Nüfus sayımı sayesinde devletler, nüfus artışına göre insanlarına yapacağı okul, hastane, yol gibi hizmetlerin planlamasını yaparlar. Ülkemizde bazı yerlerin yoğun nüfuslu olmasının sebepleri nelerdir?
Cevap: İş, eğitim, sağlık, ulaşım, iklim, sosyal ve kültürel imkanlar, açlık, kuraklık, savaşlar, tayin, evlilik, devletlerin çeşitli baskıları göçün nedeni olabilir.
Ülkemizde bazı yerlerin yoğun nüfuslu olmasının sebeplerini iki başlıkta toplayabiliriz; 1-Doğal Etkenler; İklim, Bitki örtüsü, Yer şekilleri, Su kaynakları 2-Beşeri (insanların yarattığı) etkenler; Sanayi ve iş imkanları, Tarım ve hayvancılık, Turizm, Ulaşım, Yer altı kaynakları, Evlilik-Tayin, Sosyal ve Kültürel etkenler. Göçün sonuçları: İş gücü ucuzlar, tüketim artar, konut sıkıntısı yaşanır, çarpık kentleşme artar, eğitim, sağlık sorunları artar, trafik sorunları yaşanır. Osmanlı Devleti, fethettikleri yerlere Anadolu'dan pek çok kişiyi getirerek Yerleşme ve İskan Politikası uygulamıştır.
Genç nüfuslu bir ülke olmamızın ülkemize sağladığı faydalar nelerdir? Genç nüfus sayesinde üreten, dinamik bir toplumuz. Darüşşafaka; Osmanlı zamanında babası ölmüş olup ekonomik durumu yetersiz kız ve erkek öğrencilere eğitim sağlamak amacıyla kurulmuştur. Çok Amaçlı Toplum Merkezi (ÇATOM) : Başbakanlık GAP idaresi tarafından ekonomik, sosyal kalkınma ve yoksulluğu azaltmak amacıyla kurulmuş merkezlerdir. Vatandaşlara mesleki eğitim veren, meslek öğreten yerlerdir.
Emekli Sandığı: Tüm devlet memurlarının sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Bağ-Kur: Esnaf, sanatkar ve çiftçilerin sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. SSK: İşçilerin sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. SGK: Emekli sandığı, Bağkur ve Ssk birleştirilerek Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) adıyla yeni bir kurum oluşturulmuştur. Beyin Göçü: Maddi imkansızlıklar, ilgisizlik gibi sebeplerden dolayı bilim adamı, doktor, mühendis gibi kişilerin ülkemizde çalışmak yerine yurt dışına gidip başka ülkelerde çalışmasına beyin göçü denir. Sahip olduğumuz Hak ve Özgürlükler olağanüstü hallerde (savaş, sıkıyönetim, sağlık, güvenlik, suç işlenmesini önlemek amacıyla) kısıtlanabilir.
A)Nüfus ve nufüsün dağılışı

İnsanlar, tarih öncesi devirlerde doğal ortamın etkisiyle göçebe olarak yaşamışlardır. Zamanla yerleşik hayata geçerek yaşadıkları ortamın kaynaklarını kullanmaya başlamışlardır. Bazı ihtiyaçlarını karşılamak için diğer insan grupları ile ilişki kurmuşlardır. Birbirleri ile mücadelelerinde sayıca çok ve nitelikli olmanın önemi nüfus kavramını ortaya çıkarmıştır. Nüfus, günümüzde de tüm dünya ülkeleri için önemli güç kaynağı ve devamlılıklarını sağlamada gerekli bir unsurdur.
Ülkemiz nüfusunun hızla artmasıyla her geçen gün birim alana düşen insan sayısı da artmaktadır. Ülkemizin coğrafi özellikleri bölgeden bölgeye hatta aynı bölge içerisinde bile farklılık göstermektedir. Bu farklılıklar, yerleşme ve nüfus dağılışını etkilemektedir. Hem kıyı kesimler ile iç kesimler arasında hem de batı ve doğu bölgeleri arasında belirgin farklar vardır. Bir yerde nüfusun az ya da çok olmasında çeşitli faktörler etkili olur. İnsan yaşamı ve çeşitli faaliyetlerine elverişli alanlar nüfus bakımından daha kalabalıkken elverişli olmayan alanlar ise daha seyrek ve az nüfusludur.
Nüfus
Belirli bir tarihte ve sınırları belli bir alanda yaşayan insan sayısıdır.
Nüfus Yoğunluğu
Bir kilometrekarede yaşayan insan sayısıdır. Ülkemiz “nüfus yoğunluğu haritası” incelediğinde nüfus yoğunluğunun düzensiz şekilde değiştiği görülür.
Nüfus yoğunluğu şu formülle hesaplanır.
Nüfus Yoğunluğu= Yaşayan İnsan Sayısı/Yüz ölçümü

Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler
Ülkemizde nüfusun dağılışını etkileyen etkenleri iki grupta incelebiliriz. Bunlar doğal ve beşeri etkenlerdir.
DOĞAL ETKENLER
  • İklim: Kıyı bölgelerimizde denizlerin iklim üzerinde ılıtıcı etkisi vardır. Genel olarak sıcaklık şartlarının daha elverişli olduğu kıyı kuşağında nüfus yoğunluğu fazladır. Buna karşılık kuraklığın etkili olduğu ve kışların sert geçtiği karasal iklim alanlarında nüfus yoğunluğu daha fazladır.
  • Yer şekilleri: Ülkemizde yüksek ve engebeli alanlarda ulaşım zor, ekonomik faaliyetler alanları kısıtlı olduğu için nüfus azdır. Buna karşın yüksekliği fazla olmayan düzlüklerde nüfus daha yoğundur.
  • Bitki Örtüsü: Gür ormanların bulunduğu alanlarda insanların yerleşmesi ve çeşitli faaliyetlerde bulunması zordur. Karadeniz Bölgesinin doğusunda ve batısında nüfusun seyrek olmasında ormanların geniş yer kaplamasının etkisi fazladır.
  • Su kaynakları: Su, yaşamın temel ihtiyaçlarından birisidir. Suyun bol olduğu yerlerde yerleşmeler ve nüfus daha yoğundur. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde su kaynaklarının az olduğu yerlerde nüfus seyrektir.
BEŞERİ (İNSANA DAYANAN) ETKENLER:
  • Sanayi: Sanayi tesislerinin çok olduğu yerde iş imkânları da çoktur. Bu durum sanayileşmiş alanların göç almasına neden olur. İstanbul-Kocaeli-Sakarya illerinde bulunan sanayi tesisleri bu yörenin kalabalık nüfuslu olmasına neden olmuştur.
  • Tarım: İnsanların en eski ekonomik faaliyetlerinden birisidir. İklim şartlarının da uygun olduğu, yılda birden fazla ürün alınan ve çok çeşitli ürünlerin yetiştiği kıyı ovalarımızda nüfus yoğundur.
  • Turizm: Turizm giderek gelişen bir ekonomik faaliyettir. Hizmet sektöründe çalışanlara iş imkanı sağlar, ticareti canlandırır. Bu nedenle deniz turizminin yoğunlaştığı Akdeniz ve Ege kıyılarımızda nüfus fazladır.
  • Ulaşım: Konumu nedeniyle önemli ve işlek yolların kavşak noktalarında kurulan yerleşmeler daha hızlı gelişir. İstanbul bu durumun en güzel örneğidir. Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan boğazın iki yakasında kurulması kara, deniz, demir ve hava yolları ile önemli merkezlere bağlı olması kentin gelişimini hızlandırmıştır. Ayrıca deniz kenarında yer alan Mersin, Antalya, İzmir, Samsun, Trabzon gibi kentlerimizin iç kesimlerle kara ve demir yolu bağlantısı vardır. Bu kentlerin gelişmelerinde ve nüfuslarının artmasında kara ve demir yollarının önemi büyüktür.
  • Yer altı kaynakları: İşletmeye açılan maden yatakları ve enerji kaynaklarının bulunduğu yerlerden iş imkânları oluşur. Bu durum nüfusu artırır. Ülkemizde Zonguldak, Manisa, Batman gibi kentlerin gelişmesinde enerji kaynakları zenginliği etkili olmuştur.
  • Sosyal ve kültürel etkenler: Üniversite ve diğer eğitim kurumları, sinema, tiyatro gibi kültürel faaliyetler, spor, sergi fuar organizasyonları ile hastaneler nüfusu artıran diğer etkenlerdir. Büyük kentlerimiz bu etkinliklerin yapıldığı yerlerdir. Kalabalık nüfusları ile ticaretin canlı olduğu bu merkezlerin gelişmesinde, sosyal ve kültürel faaliyetler önemli rol oynamaktadır.
ÖZET: Doğal, beşeri ve ekonomik özellikler insanların yerleşimini ve nüfusun dağılışını etkiler. Türkiye’nin coğrafi özelliklerinin farklı olması nüfusunun dağılışının karmaşık ve düzensiz olmasına yol açmıştır. Şartların ekonomik faaliyetlere uygun olduğu yerlerde nüfus kalabalık, kısıtlı olduğu yerlerde seyrektir.
B)Türkiye Nüfusunun Özellikleri

Şehirleşme: Özellikle sanayinin gelişmesi sonucu nüfusun şehirlerde toplanması ve şehir alanlarının genişlemesi süreci.
  1. Tablo ve grafiklerden yararlanarak, ülkemiz nüfusunun özellikleri ile ilgili verileri yorumlar.
Ülkeler, yirminci yüzyılın ortalarına kadar dünyada güçlü olmak için nüfus sayılarının fazlalığını yeterli ve gerekli görüyorlardı. Ancak günümüzde nüfusun sayısal fazlalığından çok nitelikleri üzerinde durulmaktadır. Bu nedenle ülkeler, sınırları içinde ne kadar insan yaşadığını ve bu insanların ne gibi özelliklere sahip olduğunu tespit etmeye ihtiyaç duyarlar.
Tarihte özellikle asker alınacak ve vergi verecek nüfusu belirlemek için nüfus miktarı bilinmek isteniyordu. Bu amaçla Osmanlı Devleti’nde ilk nüfus sayımı II. Mahmut döneminde 1831 yılında yapılmıştı.
Günümüzde nüfus sayımları neden yapılır?

Günümüzde asker ve vergi amaçlarına ek olarak nüfusun sayısı, artışı-azalışı, kır-kent nüfusu, çalışma durumu, gelir düzeyi, doğum ve ölüm oranları, eğitim durumu, yaş ve cinsiyet gibi özellikleri tespit etmek için nüfus sayımı yapılmaktadır. Çünkü ülke kalkınma planlarının yapılması ve uygulanabilmesi için ülke nüfusunun hangi özelliklere sahip olduğunun bilinmesi gereklidir.
A-Nüfus Sayımları ve Nüfus Artışı

Ülkemizde Cumhuriyet ilanından sonra ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmıştır. Daha sonraki nüfus sayımı 1935’te ve bundan sonra sonu sıfır ve beş ile biten yıllarda yapılmıştır. 1990 yılından sonra 10 yılda bir sayım yapılması kararlaştırılmıştır. Ancak ihtiyaca bağlı olarak 1997 yılında ara sayım, 2000 yılında son kez genel sayım yapılmıştır. 2007 yılından itibaren de Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne (ADNKS) geçilmiştir. Artık nüfusumuzun özellikleri TC Kimlik Numarası ile elektronik ortamda tespit edilmektedir.
Bir ülke nüfusunun artmasında veya azalmasında doğumlar ve ölümler belirleyici rol oynar. Eğer bir ülkede doğumlar ve ölümler fazla olursa nüfus artar. Bu doğal nüfus artışıdır. Göçler de nüfusun artmasına veya azalmasına neden olur. Nüfus artışında kadın başına düşen doğum sayısı yani doğurganlık önemlidir. Doğurganlık arttıkça nüfus artış hızı da artar. Geri kalmış toplumlarda doğurganlık yüksektir. Eğitim düzeyi yüksek ve gelişmiş toplumlarda doğurganlık daha azdır. Ülkemizde kır ve şehir yerleşmeleri arasında doğurganlık oranları farklıdır. Şehirde yaşayan kadın, çalışma hayatının içindedir. Çalışarak çocuk büyütmenin zorlukları nedeniyle az çocuk yapma eğilimindedir. Köylerde ise insan gücüne dayalı ekonomik faaliyetler yaygın olduğu için fazla çocuk yapma isteği ön plana çıkar.

İlk sayımdan günümüze kadar nüfusumuz devamlı artmıştır. Aşağıdaki grafik ve tabloda görüldüğü gibi artış miktarı değişik nedenlerle değişikliğe uğramıştır.












B-Türkiye’de Nüfusun Yaş ve Cinsiyeti’ne Göre BilgilerÜlkeler için nüfus özelliklerini bilmek birçok bakımdan önemlidir. Özellikle geleceğe yönelik planlamaların yapılmasında, nüfusun cinsiyete göre yaş dağılışı bilinmelidir. Çünkü farklı yaş ve cinsiyette olanların istek ve ihtiyaçları, potansiyelleri birbirinden farklıdır. Örneğin, bir yerde yaşayan nüfusun çoğunluğu çocuk yaşta ise orada yapılacak yatırım planları ile nüfusun çoğunluğunun gençlerden veya yaşlılardan oluştuğu yer için yapılacak yatırım planları farklı olacaktır. Çocukların çoğunlukta olduğu yere öncelikle okul ve oyun alanı, gençlerin çoğunlukta olduğu yere ise öncelikle yüksekokul, iş imkânı sağlayan yerlerin veya spor tesislerinin, yaşlıların olduğu yere ise huzurevi veya dinlenme alanlarının yapımına öncelik verilir. Bir ülkenin iş gücü miktarı da nüfusun yaş yapısıyla doğrudan ilgilidir. Yaş ve cinsiyete göre nüfus sayısı nüfus piramidi adı verilen grafiklerle gösterilir. Nüfus piramitlerinin yorumlanmasıyla önemli bilgiler elde edilir. Ülkemizin nüfus piramidi şöyledir:














Nüfus piramidi ve tablo incelendiğinde
  • Türkiye’de kadın ve erkek nüfus miktarlarının birbirine yakın olduğu,
  • Nüfus piramidinin taban kısmının geniş olmasından dolayı Türkiye’de doğurganlığın yüksek olduğu,
  • En fazla nüfusun kadın ve erkeklerde 10-14 yaş grubunda toplandığı,
  • Nüfusumuzun yarıdan fazlasının 30 yaşından küçük olduğu,
  • Yaşlı nüfus oranının düşük olduğu,
  • Türkiye nüfusunun genç ve dinamik bir yapıya sahip olduğu görülür.
C-Kır ve Kent Nüfusu
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızlı bir şehirleşme hareketi yaşanmaktadır. Cumhuriyetin ilan edildiği ilk yıllarda nüfusumuzun çoğu kırsal kesimde yaşamaktaydı. Günümüzde 1950’li yıllardan itibaren kent nüfusunda belirgin bir artış olmuştur. 1985 yılında ise ilk kez kent nüfusu, kır nüfusu oranını geçmiştir. 2010 yılında ise ilk sayım sonuçlarındaki kır ve kent nüfusu oranları yer değiştirmiştir.
Şehirlerdeki nüfus artışı doğal artıştan çok göçlerle olmaktadır. Kırsal kesimde özellikle tarımda makineleşme, ekilebilir arazilerin miras yoluyla parçalanması işsizliğe neden olmuştur. Kentlerin sahip olduğu geniş imkânlar, köyden kente göçü hızlandırmış, büyük kentler çok göç almıştır. Şehirleşme ülkemizin her yerinde aynı hızda olmamak- tadır. Bölgelere göre kent nüfusunun dağılışı değerlendirildiğinde, en çok kentli nüfusun Marmara Bölgesinde bulunduğu görülür. Bölgede kentli nüfusun fazlalığının temel nedeni sanayi faaliyetlerinin yoğun olmasıdır.

D-Nüfusun Eğitim Durumu
Nüfusun önemli özelliklerinden biri de eğitim durumudur. Bir ülkede her alanda eğitilmiş insan sayısının fazlalığı o ülke için önemli bir güç kaynağıdır. Bu nedenle ülkeler, insanların eğitime önemli miktarda kaynak ayırarak yatırım yaparlar. Gelişmiş ülkelerde nüfusun tamamına yakını okuma yazma bilir ve yükseköğrenim görenlerin oranı da fazladır. Bu ülkelerde eğitim için ayrılan kaynak büyüktür.
Türkiye’de, Cumhuriyetin ilanından sonra eğitim görmüş insan sayısını artırmak amacıyla hızla yatırım yapılmıştır. O yıllarda okuryazar oranı çok düşüktü. Yeni alfabenin kabulü ile yandaki fotoğrafta görüldüğü gibi 1928 yılında okuma yazma seferberliği başlatılmıştır. Daha sonraki yıllarda ise eğitim alanında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze, nüfusumuzun okuryazarlık oranı artmış ve eğitim seviyesi yükselmiştir.

Günümüzde zorunlu eğitim süresi dört yıl ilkokul, dört yıl ortaokul ve dört yıl lise eğitimi olmak üzere toplam 12 yıldır. Ülkelerin gelişmesinde ve dünya ülkeleri arasında ön sıralarda yer alması iyi yetişmiş vatansever insanlarla sağlanabilir. Ülkemiz, Atatürk’ün başlattığı eğitim ve öğretim çalışmalarıyla bu yönde hızla ilerlemektedir.













E-Nüfusun Çalışma Durumu
İnsanlar yaşamlarını devam ettirebilmek için üretmek ve ekonomik faaliyetlerde bulunmak zorundadır. Bu ekonomik faaliyetler tarım, sanayi ve hizmet sektörleri olarak üç grupta toplanmaktadır.
Bir ülkede 15-64 yaş grubu nüfusun fazla olması, o ülkede çalışma çağındaki nüfusun da fazla olduğu anlamına gelir. Ülkemizde bu yaş grubu nüfus çok fazladır. Gelişmiş ülkelerde çalışan nüfusun büyük bölümü tarım dışı sektörlerde çalışır. Ülkemizde de tarım sektöründe çalışan nüfus oranı giderek azalmaktadır. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi günümüzde ülkemizde çalışanların çoğu hizmet ve sanayi sektöründedir.


Yıllara Göre Türkiye’de Çalışan Nüfusun İş Kollarına Göre Dağılımı













Ülkemizde sanayi tesisleri genellikle büyük şehirlerin yakınlarında toplanmıştır. Ticaretin de canlı olduğu nüfusu kalabalık olan şehirlerimizde, sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışanların sayısı fazladır. Köylerimizde tarım ve hayvancılık en önemli ekonomik faaliyettir. Bu nedenle kır nüfusunun çoğu tarım sektöründe çalışmaktadır.
ÖZET: Nüfusumuzun miktarını ve özeliklerini belirlemek için çeşitli kayıtlar tutulur. Nüfusumuzun genel özelliklerini herkesin kolay anlayabilmesi için grafik ve tablolardan yararlanılır. Nüfusumuzun cinsiyet, yaş grubu, okuryazarlık, çalışan, kır-kent nüfusuna göre dağılımını grafik ve tablolarını inceleyerek yorumlayabiliriz.

C)Göçün neden ve sonuçları
Göç:
İnsanların çeşitli sebeplerle geçici bir süre veya daimi olarak yaşadığı yeri değiştirmesi.
İnsanlar İlk Çağlardan beri yerleşmek için yaşam şartlarının daha iyi olduğu yerleri aramışlardır. Ekonomik, siyasi, dinî, sosyal nedenler ve doğal afetlere bağlı olarak yaşam yerlerini değiştirmişlerdir.

Göç kendi içerisinde ikiye ayrılır. İÇ GÖÇ VE DIŞ GÖÇ.
İÇ GÖÇ:

Ülke sınırları içinde göç yapılıyorsa iç göç olarak adlandırılmıştır. İç göç yurt içinde nüfusun dağılışını etkiler. İç göç kendi içerisinde ikiye ayrılır:
Sürekli Göç: Ülke içinde sürekli olarak yapılan yer değişikliğidir. Memurların atamaya bağlı göçü, iş bulunup yapılan göçler bu göçe örnektir.
Mevsimlik Göç: Belli mevsimlerde çalışma amacıyla bazı bölgelerimizden diğerlerine geçici işçi göçleri de yapılmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizdeki pek çok aile, hasat zamanlarında tarım işçiliği yapmak için diğer bölgelerimize gider, hasat bitince memleketine gidip hasat bitince de memleketine dönmektedir. Turizm veya hayvancılık yapmak için yürütülen yaylacılık faaliyetleri de geçici göçtür.
İç Göçün Nedenleri:
Kırsal kesimde temel ekonomik faaliyet tarımdır. Doğal nüfus artışının yüksek olması, tarımda makineleşme, toprakların miras yolu ile bölünmesi, köylerde geçimi zorlaştırmakta ve işsizliği artırmaktadır. Ayrıca şehirlerdeki ekonomik, sosyal ve kültürel imkânlar da köyde yaşayanların ilgisini çekmektedir. Kendine, ailesine ve çocuklarına daha iyi gelecek kurmak isteyenler şehirlere göç etmektedir. Bu durum, kentlerde nüfus artışını hızlandırmaktadır.
İç Göçün Sonuçları:
Nüfusun kitleler hâlinde yer değiştirmesine sebep olan göç, beraberinde bazı sorunları da getirir. Kırdan kente yapılan göçler, şehirlerde nüfusun çok fazla artmasını sağlar. Nüfusun hızlı artışı, konut yetersizliğine neden olur. Göç sonucu yerleşim alanı büyür, sanayi tesisleri şehrin merkezinde kalır. Yakın çevredeki tarım alanları farklı amaçlar için kullanılmaya başlar. Soldaki fotoğrafta görüldüğü gibi trafik yoğunlaşır. Okullar, hastaneler ihtiyaca cevap veremez duruma gelir. Nüfusa yönelik yatırımların yapılması ülke ekonomisine de yük olur.
DIŞ GÖÇ:
Sürekli veya geçici olarak yapılan yer değiştirme, ülkeler arasında yapılıyorsa dış göç olarak adlandırılmıştır. Dış göç ise nüfus miktarını etkiler.
Dış Göçün Nedenleri: Ülkeler arasındaki gelişmişlik farkı, savaşlar, sınır ve rejim değişiklikleri, nüfus değişim anlaşmaları, etnik ve dinî baskılar da göçe sebep olabilir. Örneğin; Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye ve Yunanistan arasında nüfus değişimi (mübadele) sözleşmesi imzalanmıştır. Buna göre Türkler Yunanistan’dan ülkemize, Rumlar da ülkemizden Yunanistan’a göç etmiştir. Rejim, etnik ve dinî baskılar sebebiyle Balkanlarda yaşayan çok sayıda soydaşımız Anadolu’ya göç etmiştir. Ülkemizden 1960’lı yıllardan itibaren Avrupa ülkelerindeki işçi ihtiyacını karşılamak için göç edenler olmuştur. Bu amaçla Almanya ile 1961 yılında işçi alım anlaşması imzalanmıştır. Bu gün yurt dışına işçi olarak giden ve orada yaşayan vatandaşlarımızın sayısı oldukça fazladır. Bunların bir kısmı o ülkede kendiişlerini kurmuşlardır.

Dış Göçün Sonuçları: İşçi göçü, ülkemizdeki işsizliğin azalması ve ekonomimize döviz kazandırması açısından önemlidir.
Beyin göçü: Dışgöçün bir çeşididir. Yükseköğrenim görmüş, nitelikli, alanında uzman kişiler daha gelişmiş ülkelere göç etmektedirler. Özellikle geri kalmış veya az gelişmiş ülkelerin kalkınma umudu, yetiştirdikleri uzmanlardır. Bunlar, daha iyi şartlarda çalışma ve yaşama imkânlarını gelişmiş ülkelerde aramaktadırlar. Beyin göçü olarak adlandırılan bu olay, geri kalmış ülkelerin gelişmesini daha da geciktirmektedir.
D)Eğitim ve Çalışma Hakkı
Hak:
Bireyin diğer insanlarınkine müdahale etmeden kendi hayatına yön verme özgürlüğü ve hukuk düzeninin kişilere sağladığı yetkidir.Eğitim ve öğrenim hakkı ve bu hakkın nasıl kullanılacağı, yasal düzenlemeler ile ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Yasalarımıza göre eğitim herkes için önemli bir hak- tır. Ülkemizde eğitim bütün çocuklar için 12 yıl zorunlu olup devlet okullarında parasızdır. Devlet, yardıma muhtaç başarılı öğrencilerin eğitimini tamamlayabilmeleri için burs ve benzeri yardımlar yapar. Özel eğitime ihtiyacı olan çocukları topluma kazandırmak için gerekli önlemleri alır. Anayasamızın 42. maddesi bu hakları düzenleyerek güvence altına almıştır. Devletimiz, her seviyede eğitim kurumu açarak vatandaşlarının hizmetine sunmuştur. Bunun yanı sıra hayırsever vatandaşlarımız ve sivil toplum kuruluşları da eğitim ve öğretim hizmetlerine katkı sağlamaktadırlar. Vatandaşlarımız, devlete karşı ödev ve sorumlulukları kapsamında sahip olduğu imkânları diğer vatandaşlarımızla paylaşarak okul, derslik, laboratuar, spor salonu gibi tesislerin yapımını üstlenmektedirler. Ayrıca ver- dikleri öğrenim bursları ile maddi durumu yetersiz olan öğrencilerin eğitimini tamamlamalarını sağlamaktadırlar.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI MADDE 42-
Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.

Nüfusumuzun genç ve dinamik bir yapıya sahip olduğunu, ülkemiz nüfusunun %67’si çalışabilir durumda olduğunu belirtmiştik. Yasalarımızın sağladığı önemli haklardan biri de çalışma hakkıdır.
Anayasamızın 49, 50 ve 60. maddeleri ile çalışma hakkı güvence altına alınarak sosyal güvenlik ile ilgili hususlar düzenlenmiştir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI MADDE 49- Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.

  1. Çalışma şartları ve dinlenme hakkı
MADDE 50- Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz.
Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.
Dinlenmek, çalışanların hakkıdır.
Sosyal güvenlik hakkı
MADDE 60-
Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar

Herkes, çalışma ve işini özgürce seçme hakkına sahiptir. Ancak ülkemizin en önemli sorunlarından biri de işsizliktir. Çalışabilir nüfusumuzun iş talepleri, devlet ve özel sektör yatırımları ile karşılanmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde çalışma hayatını düzenleme ve yürütme görevi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na verilmiştir. Bakanlık, işçi, esnaf, çiftçi, memur ve işverenlerin birbirleri ile ilgili ilişkilerini düzenler ve yönetir. Bu amaçla; çalışanların sosyal güvenliğinden sorumlu olarak Sosyal Güvenlik Kurumu kurulmuştur. Ülkemizde işsizliğin önlenmesi, iş bulma ve iş imkânlarının geliştirilmesi görevini Türkiye İş Kurumu yapmaktadır. Güneydoğu Anadolu Bölgemizde kadınların toplum içindeki yerini geliştirmek amacıyla çalışan Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM) faaliyettedir.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çalışma hayatının en önemli sorunlarından biri de çocuk yaşta işçi çalıştırılmasıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, dünya çocuklarının korunması için hazırlanmıştır. Türkiye, bu sözleşmeyi 1994 yılında imzalayarak belirlenen şartları uygulamayı kabul etmiş ve yasal düzenlemeleri yapmıştır. Ülkemizde de çocuklar, aşağıda verilen, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 32. maddesinde belirtilen şartlarda çalıştırılabilirler.

“1. Taraf Devletler, çocuğun ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı ve bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul eder.
  1. Taraf Devletler özellikle şu önlemleri alırlar:
  2. a) İşe kabul için bir ya da birden çok asgari yaş sınırı tespit ederler.
  3. b) Çalışmanın saat olarak süresi ve koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri yaparlar.”
ÖZET: Ülkemizde herkese eğitim hakkı sağlanmıştır. Genç ve dinamik nüfusun fazla olması okul ve iş ihtiyacını arttırır. 12 yıllık eğitimin yasalarla zorunlu olduğu yurdumuzda eğitim seviyesi hızla yükselmektedir. Fazla olan iş gücü, bölgeler ve ülkeler arasında işçi göçlerine neden olmaktadır. Ülkemizde herkes işini özgürce belirleme hakkına sahip olup çalışan hakları gelişmiş ülkeler seviyesindedir.
E)Yerleşme ve Seyehat Özgürlüğü
Yerleşme:
İnsanların boş bir bölge- ye ekonomik fayda sağlamak için konut yapması ve yaşama yeri olarak seçmesi.
Kazanım:
  1. Yerleşme ve seyahat özgürlüğünü açıklar.
İnsanlar, farklı amaçlar için bir yerden başka yerlere seyahat etmektedirler. Beslenme, barınma ve yaşam için yeni yerler aramak amacıyla başlayan ilk seyahatler günümüzde daha sık yapılmaktadır. Dünya nüfusunun artması ve ulaşım teknolojisindeki gelişmeler, seyahatin önem kazanmasına sebep olmuştur.
Vatandaşlarımız ülke sınırları içinde istedikleri yere gidebilir ve yerleşebilirler. İnsanlar hayatlarını en kolay ve rahat sürdürebilecekleri ortamları tercih etmektedir. Yükselti, engebe, su kaynaklarının varlığı, tarım toprakları, iklim özellikleri gibi fiziki şartlar ile madencilik, sanayi, ticaret, turizm ve ulaşım gibi ekonomik faaliyetler bu seçimi etkileyen faktörlerdir. Ülkemizin doğal özellikleri genellikle yerleşmeye uygundur. Bununla birlikte yüksek ve engebeli alanlar, iklim özellikleri bazı yerlerde yerleşme ve seyahati zorlaştırır. Ulaşım ve tarım imkânlarının kısıtlı olduğu engebeli alanlarda yerleşmeler küçük ve az nüfusludur. Türkiye’de 35 binden fazla köyün bulunması bu yüzdendir. Fiziki şartlar nedeniyle yerleşmelerin az nüfuslu ve dağınık olması ulaşım maliyetini yükseltir, seyahati zorlaştırır.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Devlet; adaletli bir hukuk düzeni ile kişilerin özgürlüklerini korur ve onlara eşit haklar verir. Verilen haklar, anayasa ve yasalarla güvence altına alınır. Anayasamızın 23. maddesine göre herkes yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Bu madde, vatandaşlarımızın yerleşme ve seyahat hakkını düzenlemekte ve kullanış biçimini açıklamaktadır. Belirtilen bu haklar ve sağlanan özgürlükler, anayasada belirtilen durumlarda kısıtlanabilir. Kısıtlamaların uygulanması, çıkarılan yasalar ve mahkeme kararlarına bağlıdır.
ÖZET: Vatandaşlarımız ülke içinde istedikleri yerlere seyahat edebilir ve yerleşebilir. Bu hak, yasalarla güvence altına alınmıştır. Ancak bazen yasalar çerçevesinde, bazen de doğal etkenler nedeniyle bu haklarımızı kullanamayabiliriz.
 
Üst