Ravanda Kalesi – Kilis
Ravanda Kalesi, Kilis’in 24 kilometre kuzeybatısında, Polateli İlçesi’ne bağlı Belenözü (Ravandan) Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Afrin Çayı’nın doğusunda oldukça geniş bir görüş açısına sahip olan kale, yüksek konik bir tepe üzerine kurulmuştur. Kaleye ait yapılar zirvedeki düzlük bir alan üzerindedir. Surlar ve birbirinden farklı uzaklıklarda bulunan, köşeli ve yarım yuvarlak biçimli burçlarının bir kısmı hala ayaktadır. Yapının günümüze kadar ulaşabilen kısmı iç kaledir. Dış kaleye ait duvarlardan geriye sadece bazı temel ve döküntüler kalmıştır. Kalenin iç kısmının doğu bölümünde, ön tarafında merdivenler olan iki büyük su sarnıcı vardır. Bu sarnıçlardan gizli bir yolla Afrin Çayı’na inilebildiği sanılmaktadır. Kuzey bölümünde de, saray olduğu düşünülen bir yapıya ait kalıntılar görülmektedir. İç kalenin 2.20 metre genişliğinde ve 3.10 metre yüksekliğinde olan giriş kapısı güneydedir. Yapılış tarzı ve kullanılan malzemenin farklılığı, bu kapının çeşitli tarihlerde onarılmış olduğunu ortaya koymaktadır. Ravanda Kalesi ve çevresinde herhangi bir arkeolojik kazı gerçekleştirilmediğinden, bu bölgede ilk olarak hangi dönemde yerleşildiği bilinememektedir. İslami kaynaklarda “erRavendan”, Haçlı kaynaklarında “Ravendel/ Ravandal/Ravenel” ve Ermeni kaynaklarında da “Aréventan” olarak geçen kale, tarihsel süreç içerisinde bölgeye egemen olan tüm devletlerce kullanılmıştır
VII. yüzyılın ortalarında Bizans ile İslam devletleri arasında çatışmalarda, Toros dağları bu iki kuvvet arasında sınır oluşturan bir konumdadır. Bu dağların doğusunda ve güneyinde kalan topraklar, Müslümanlar tarafından “Avasım” ve “Sügur” adı verilen birer askeri bölge haline getirilmiş, buralarda bulunan pek çok kale tahkim edilmiştir. Yazılı kaynaklarda, söz konusu bölgelerde yer alan kalelerin adları sayılırken, bunların içinde Ravanda Kalesi’nin adı geçmemektedir. Dolayısıyla, bu dönemde Ravanda Kalesi henüz kurulmamıştır. Kalenin varlığı ile ilgili ilk bilgilerden biri, İbn elAdim’in kayıtlarına dayanmaktadır
Buna göre, Birinci Haçlı Seferi’nin yaşandığı dönemde, Hıristiyan kuvvetleri 1097 yılında Antakya’yı kuşattıkları sırada, Ravanda Kalesi Selçuklular’ın Haleb meliki Rıdvan b. Tutuş’ın elindedir. Yine ilk bilgileri edindiğimiz kaynaklardan biri olan Latin belgelerinde, Ravanda Kalesi’nin 1097 yılında Baudouin de Boulogne tarafından Türklerin elinden alındığını yazmaktadır. Baudouin de Boulogne, daha sonra Urfa’yı da ele geçirerek 1098 yılında ilk Haçlı Kontluğunu (Urfa Haçlı Kontluğu) kurmuştur. Bölgedeki diğer kalelerle birlikte Ravanda Kalesi de bu kontluğa bağlanmıştır. Söz konusu zamanda, Urfa’yı Antakya’ya bağlayan yol üzerinde bulunan Ravanda Kalesi, Afrin koyağında önemli bir geçit yeri durumundadır
Urfa Kontluğu, Baudouin de Boulogne’den sonra sırasıyla Godefroi de Bouillon, Baudouin du Bourg, Joscelin de Courtenay, Bohemund, Tankred, Richard de Salerne, Galeran du Puiset ve II. Joscelin tarafından yönetilmiştir. Bu süre içerisinde, Ravanda Kalesi zaman zaman Ermenilerin eline geçmiştir. Urfa Kontluğu’nun, 24 Aralık 1144 yılında Musul atabeyi İmameddin Zengi tarafından fethedilmesinden sonra gelişen olayların ardından, bu kontluğa bağlı arazi ve kaleler sahipsiz duruma düşmüştür. Haçlıların, Halep hükümdarı Nureddin Mahmud ve Anadolu Selçuklu sultanı Mesud’un (1116-1155) saldırılarına karşı bölgeyi savunma imkanları olmayan Haçlılar, bu toprakları Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’a (1143-1180) satmak zorunda kalmıştır. 1151 yılının ilkbaharında, Halep hükümdarı Nureddin Mahmud, Anadolu Selçuklu sultanı Mesud ve Mardin Artuklu emîri Hüsameddin Timurtaş, Bizans garnizonlarına hücum ederek, bölgedeki pek çok kaleyi ele geçirmiştir. Bu kaleler arasında yer alan Ravanda Kalesi, Nureddin Mahmud tarafından zapt edilmiştir.
Böylece 1097-1151 yılları arasında 54 sene Haçlıların hakimiyeti altında kalan Ravanda Kalesi yeniden Türklerin egemenliğine girmiştir. İslam kaynakları, bu tarihten itibaren Ravanda’yı Haleb vilayetine bağlı bir kale olarak zikretmektedir. Ravan Kalesi’nin yeri ve özellikleri hakkında en geniş bilgileri veren İbn el-Adim Bugyetü’t Taleb fi Tarih-i Haleb adlı eserinde, bu yeri “Tek ve yüksek bir dağın üzerinde mancınığın hükmedemiyeceği, okun işleyemiyeceği bir yerde metin bir kaledir. Dağın eteğinde küçük bir dış suru da vardır. Ravendan, kalelerin en sağlamlarından ve yeri en güzel olanlarındandır. Kuzey ve batı tarafından kaleyi hendek gibi bir vadi sarar, bir de nehir akar.” şeklinde tarif ettikten sonra, kendisinin buraya bizzat gittiğini, kaleye at üstünde çıktığını, fakat kalenin yüksekliği dolayısıyla yolun dar ve dik, çıkışın çok zor olduğunu kaydetmiştir. Ebu’l-Fidâ ise Takvîm el-Buldân adlı coğrafya kitabında Ravanda için şöyle yazmaktadır: “… Ravendan, Haleb’e bağlı ve Kınnesrın sınırları içindedir. Yüksek beyaz bir tepede bulunan sağlam yapılı bir kaledir. Kaynakları, bahçeleri ve güzel bir vadide meyve ağaçları vardır. Aşağı bölümünden Afrin Nehri geçer.” Ravanda, 1151 yılından sonra Haleb’e bağlı bir kale olarak Nureddin Mahmud’un hâkimiyetinde kalmıştır. Nureddin Mahmud’un 15 Mayıs 1174’de vefatının ardından, yerini 11 yaşındaki oğlu el-Melik es-Salih İsmail (1174-1181) almış ve Halep hükümdarı sıfatı ile tüm ülkeye sahip olmuştur. Ancak, kısa bir süre sonra Mısır valisi olan Selahaddin Eyyubi ile arası bozulmuş ve ülkesinin büyük kısmı Selahaddin Eyyubi’nin eline geçmiştir.
Selahaddin Eyyubi, 1176 yılında Bizaa, Menbic ve Azaz’ı aldıktan sonra Haleb’i de kuşatmıştır. Sonunda iki taraf arasında anlaşmaya varılmış, Halep’in hakimiyeti el-Melik esSalih İsmail’de kalmak şartıyla bütün Suriye arazisi Selahaddin Eyyübi’ye bırakılmıştır. Bu detay, Ebu Şame’nin şu kaydından öğrenilmektedir: “El-Melik es-Salih İsmail b. Nureddin ölünce, Haleplilerin Selahaddin Eyyubi’ye ait bulunan Ravendan’a hücum ettikleri gibi, Bohemund da derhal Harim’e saldırdı.” Ravanda Kalesi Selahaddin Eyyubi tarafından tamir ve tahkim ettirilmiş, bu münasebetle giriş kapısının üzerinde de bir kitabe yerleştirilmiştir. Günümüzde yerinde olmayan bu kitabedeki sözleri şöyledir: “El-Melik en-Nasır Yusuf bin Eyyub, Allah mülkünü daim etsin.” Kitabenin tarihi yoktur. Fakat Ebu Şame’nin rivayetine dayanarak, kitabeyi 1176-1181 yılları arasına tarihlendirmek doğru olacaktır. Kitabenin bir fotoğrafı, Kilisli Kadri Timurtaş tarafından 1933 yılında yayımlanan “Kilis Tarihi” adlı kitapta bulunmaktadır
1261 tarihine dek Eyyubi ailesinin egemenliğinde kalan Ravanda Kalesi, bu tarihten sonra tüm bölge ile birlikte Moğolların eline geçmiştir. Kalenin, Moğolların elinden ne zaman ve nasıl çıktığı kesin olarak bilinmemektedir Ancak, 1268 yılında Memluk sultanı Baybars’ın (1260- 1277) Antakya’yı zorla ele geçirmesinden sonra, bölgedeki diğer bütün kaleler gibi Ravanda’nın da Memluklu egemenliğine girdiği tahmin edilmektedir. Kalenin, Memluklularca onarıldığı ve sağlamlaştırıldığı da kaynaklarda anlatılmaktadır. Ravanda Kalesi, uzun bir müddet Halep vilayetine bağlı olarak Memluk egemenliğinde kalmış ve Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in Memluklulara karşı kazandığı Merci Dabık zaferinden sonra, içinde bulunduğu bölge ile birlikte Osmanlı topraklarına katılmıştır. Sonuç olarak, XII. yüzyıldan XVI. yüzyılın başına kadar çeşitli beylik ve devletlerce (Selçuklu, Artuklu, Eyyübi, Memluk) kullanılan Ravanda Kalesi, 1516 yılından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiştir. Bulunduğu bölgede dört bir tarafa hakim olan Ravanda Kalesi, stratejik olarak önemli bir konumda yer almaktadır. Etrafı açık ve yüksekte olan Ravanda Kalesi doğal etkenlerden olumsuz etkilenmiş, surlarda ve iç kalede bulunan mekanlarda yıkıntı ve çökmeler meydana gelmiştir. Ravanda Kalesi’ni turizme kazandırmak için yapılan bir proje ile kalenin restorasyonu tamamlanmış ve aydınlatılması sağlanmıştır. Restorasyon kapsamında, kaleye daha rahat çıkış için basamaklar yapılmış, yürüyüş yolları düzenlenmiş, dinlenmek için banklar konulmuş ve bilgilendirme tabelaları yerleştirilmiştir.
Kaynak: Kilis İl Kültür Turizm Müdürlüğü