Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi – Şanlıurfa

Şanlıurfa’da bir müze açılması fikri oluşmaya 1948 yılında başlamış, mevcut eserlerin Atatürk İlkokulu’nda bir depoda toplanması sonucunda müzenin kuruluşu ile ilgili ilk adım atılmıştır. 1956 yılında müze için Şehit Nusret İlkokulu’nda bir yer ayrılarak eserler burada depolanmıştır. Müze için ayrılan bu yerin yeterli olmaması ve yörenin binlerce yıllık tarihini belgeleyen zengin kültürel ve arkeolojik varlıklarını sergileme ihtiyacı, yeni bir müze binasının yapımını gerektirmiştir.
1965 yılında Şanlıurfa Merkez Şehitlik mevkiinde, 1500 metrekarelik bir alan üzerinde müze binasının inşaatına başlanmıştır. Binanın yapımı, teşhir ve tanzim işlerinin tamamlanmasını takiben Şanlıurfa Müzesi, 1969 yılında ziyarete açılmıştır. Ancak söz konusu müze binası, bölgenin zengin arkeolojik ve kültürel değerlerini sergilemek konusunda yeterli kapasiteyi karşılayamamıştır. Bu nedenle, 2015 yılında, üç katlı ve 29 bin metrekarelik kapalı alan ile yeni Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ziyarete açılmıştır.
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde 14 adet ana sergi salonu ve 33 adet canlandırma alanı bulunmaktadır. İlaveten, arkeopark alanında, döneminin mimari özelliklerini yansıtan kronolojik olarak sıralanmış yapı örnekleri ve deneysel arkeolojik çalışmalara uygun kazı eğitim alanı bulunmaktadır.
Müze sergi salonları
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, Neolitik Dönem eserleri açısından dünya müzeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Dünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe’ye ait eserler ve heykeller burada sergilenmektedir.
Neolitik Dönem Salonu
Bu bölümü gezerken ayrıca tapınak yapılarındaki leopar, yaban domuzları, leylek, tilki, ceylan, akrep, yılan ve kafası olmayan insan kabartmaları sayesinde, dönem insanının inançlarına ilişkin önemli bilgiler edinebilir ve Göbeklitepe D tapınağının etkileyici bir replikasını da ayrı bir bölümde görebilirsiniz.
Neolitik Dönem Salonu
Sergi salonlarında bulunan eserler, dönemlere göre teşhir edilmektedir.
Paleolitik Dönem Salonu
 Kalkolitik Dönem Salonu
Tunç Çağı Salonu
Demir Çağı Salonu
Helenistik-Roma-Doğu Roma Dönemi  Salonu
İslami Dönem Salonu
Hz İbrahim Dönemi Canlandırması
Sikke Seksiyonu
Müzede sergilenen önemli eserler

İnsan ebatlarında yapılmış dünyanın bilinen en eski heykeli: Balıklıgöl Heykeli

Balıklıgöl Heykeli (Urfa Heykeli), insanlık tarihinin iyi korunagelmiş, doğal büyüklükteki en eski heykelidir. Balıklıgöl’ün hemen kuzeyinde, eski Urfa evlerinin altında, büyük su kaynaklarının yanında olduğu anlaşılan Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e ait büyük bir yerleşimde, 1990’lı yıllarda ortaya çıkarılmıştır. Yerleşim yerinin varlığı terazzo türü tabanlar ve o döneme ait çakmaktaşı aletlerden anlaşılmaktadır. Kireçtaşından yapılmış olan heykel, 180 cm boyundadır ve derin göz çukurlarına siyah obsidyen parçalar yerleştirilmiştir.
‘V’ biçimli kolyeyi andıran çizgiler dışında heykel çıplak görünümdedir ve elleri önde kavuşturulmuştur. Heykelin alt kısmı bir yuvaya yerleştirilecek şekilde ‘U’ biçiminde yontulmuştur.

Eros ve Psykhe Kabartması
“Psykhe, Miletos kralının üç kızından en güzelidir. Güzelliği nedeniyle Aphrodite’nin öfkesini üzerine çekmiştir. Tanrıça, onun tek başına bir dağa bırakılmasını ve bir ejderle evlendirilmesini emreder. Oğlu Eros’tan bu dileği yerine getirmesini ister. Ama Eros, Psykhe’yi görür görmez ona âşık olur ve onu bir saraya yerleştirip geceleri gizlice yanına gelir.”
“Ancak Eros sevgilisine hiç görünmez ve ondan kendisini görmek için herhangi bir girişimde bulunmamasını ister. Ama Psykhe bu öğüdü dinlemez ve bir gece Eros kanatlarını yaymış uyurken kandili yakar ve yanına gelip ona bakar. Sevgilisinin tanrı olduğunu görünce, Psykhe’nin elleri titrer ve kandilin içindeki kızgın yağ, Eros’un omzuna damlar. Bunun üzerine Eros uyanır ve sevgilisini terk eder. Uzun bir süre sevgilisinden ayrı yaşamak zorunda kalan Psykhe, Eros’u bulmak için tanrılara yalvarır. Psykhe’nin bu durumuna üzülen Eros, onu yanına alır. Birlikte tanrılar katına yükselirler.”
Mitolojide yer alan bu aşk hikâyesi, Antik Çağ’da pek çok anıtsal yapının ve lahit mezarın cephe süslemelerinde, Orta Çağ’da ise resim ikonografisinde kullanılmıştır.
Zafer Tanrıçası Nike
Yunan mitolojisinde “Nike”, Roma mitolojisinde “Victoria” olarak adlandırılan bu tanrıça, zaferi simgeler. Pallas ve Stks’in kızı Nike’nin askeri zaferlerdeki öneminin çok büyük olduğuna inanılır. Bu sebepten, Roma İmparatorluk Dönemi ikonografisinde Nike çok belirgin bir unsur olmuştur. Olympos Tanrıları’ndan önceki kuşakta olduğu halde, kimi mitograflar onu Athena’nın oyun arkadaşı olarak gösterirler.
Heykel ve resimlerde en çok tasvir edilen ölümsüzler arasında yer alan Nike, resim tasvirlerinde kanatlı, hızlı uçan ve göklerden süzülerek zaferi getiren bir genç kız olarak gösterilir.
Heykellerde ise kanatlı ve rüzgârın uçurduğu dökümlü giysiyle betimlenen Nike, sol omzundan inerek sağ göğsü, karın bölgesi ve diz kapağından ayak bileklerinin üzerine kadar olan kısmı açıkta bırakan dökümlü kıyafet ve sandaletleriyle görülmektedir.
Göz İdolleri
Göz idolleri için yaygın kabul gören görüş, bir dinsel inancın sembolik ifadeleri olduğu yönündedir.
İdollerin, adak eşyası ya da koruyucu olarak iyi kader getirecekleri, günlük yaşamdaki işlerin rast gitmesini ve mutlu bir yaşam sürmelerini sağlayacağı inancı ile tapınaklara sunulduğu bilinmektedir. Ayrıca salgın hastalıklardan korunmak için muska olarak kullanıldıkları da düşünülmektedir.
Göbeklitepe Totem Dikmesi
MÖ 8700 – MÖ 8200 tarihlenen ve yüzeye yakın bir seviyede bulunan Göbeklitepe Totemi’nin baş kısmında, yırtıcı bir hayvan betimlenmiş, yüz kısmı kırık olarak bulunmuştur. Kollar esere yandan, eller ise Göbeklitepe T biçimli dikilitaşları gibi ön kısımda birleştirilmiştir.
Ellerin altında yine ikinci bir figür bulunmaktadır. Elleri önde birleşen bu figürün yüz kısmı tahrip olmuştur. Bu figürün altındaki figür ise “libasyon kabı” ile tam olarak betimlenmiştir. Totemin her iki yanında “S” şeklinde hareketli iki yılan tasvir edilmiştir. Motiflerin tamamı esere yekpare bir şekilde yontulmuştur.
Yılanlı Kafa
Nevali Çori’de, MÖ 8500-7900 olarak tarihlenen Yılanlı Kafa, arkeoloji müzesinin önemli eserleri arasındadır. Kireçtaşından yapılmış büyük bir insan başı parçası, dik vaziyette kült yapısının erken devrine ait doğu duvarına gömülmüştür.
Kırık yüz bölümü duvar kenarında odaya doğru yönlendirilmiş biçimde bulunmuştur. Ancak duvardan çıkarıldığında insan başı olduğu anlaşılmıştır. Korunmuş arka tarafı ise saçsız, kepçe kulaklı bir baş şeklindedir. Üzerinde yüze doğru yönelmiş bir yılan kabartması yer alır.

Taş Kase Parçası
Nevali Çori’de bulunan bu parçanın dış yüzeyinde belki de en eski dans tasvirlerinden biri yer almaktadır. Dans eden, saçsız, ellerinin tasviri nedeniyle belirgin şekilde insan olarak tanımlanan iki kişi, daha küçük bir figürün etrafında dans etmektedir.
Küçük figür, baklava biçimli başı, ellerin belirtilmediği kütük şeklinde kolları ve bacakları ve şişman bedeniyle, bir kaplumbağayı hatırlatır. Kırık yan kenarlarda, diğer figürlerin başlangıçları görülmektedir. Bu da büyük olasılıkla, tüm çanak etrafında dolaşan bir dans sahnesinin tasvir edildiği izlenimi yaratmaktadır.

 

Müzeyi sanal olarak ziyaret etmek için tıklayınız
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ne nasıl gidilir?
Şehir merkezinde bulunan otobüs duraklarından 63 no’lu otobüse binerek müzeye ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi
 Müze
 Kültür Turizmi
 Şehir merkezinde bulunan otobüs duraklarından 63 no’lu otobüse binerek müzeye ulaşabilirsiniz.
 Haleplibahçe Mahallesi, 2372. Sk. No:74/1, 63200