Uluslar Arası İlişkiler Boyutuyla Ermeni Sorunu

sosyalci

Çalışkan Üye
Üye
Katılım
21 Ocak 2007
Mesajlar
464
Puanları
18
*Yard.Doç.Dr. Kamer KASIM

ASAM,Ermeni Araştırmaları Enstitüsü ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası ilişkiler Bölümü

Giriş

1878 Berlin Anlaşması ile uluslar arası alana taşınan Ermeni sorunu her dönemde büyük güçlerin uluslar arası politikada ilgilendikleri bir konu oldu. Osmanlı döneminde imparatorluğun dağılma süreciyle birlikte, imparatorluk topraklannda söz sahibi olmak isteyen ve/veya imparatorluğun çöküşünü hızlandırmak isteyen devletlerin Ermenilere yönelik politikalar oluşturduklarını görüyoruz. Osmanlı Imparatorluğu'nun dağılmasından sonra ise Kafkasya politikası ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Ermeniler bağlamında Ermeni sorununun uluslar arası ilişkilerde yer aldığı söylenebilir.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Ermenilerin kurduktan organizasyonlar vasıtasıyla bulundukları ülkelerin dış politikasına etki etme çabaları ve özellikle sadece Ermeni toplumuna özgü olan ve kendilerini parti olarak nitelendiren organizasyonların uluslar arası alandaki rolleri de Ermeni sorunu bağlamında ele alınması gerekli konulardır.

1991 yılında Ermenistan'ın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte Ermeni sorununun Ermenistan boyutu da gündeme geldi. Ermenistan'ın bağımsızlığı iki noktada önem taşımaktaydı. Birincisi, bu ülkenin Türkiye ile dan ilişkileri ve bu ilişkilere Ermeni sorununun etkisi. ikinci önemli nokta ise Ermenistan'ın diğer ülkelerde yaşayan Ermeniler ile olan bağı ya da onların Ermenistan dış politikasına yön verme çabalarıdır.

Bu makalede yukarıda belirtilen konular ana hatlarıyla ele alınacak ve Ermeni sorununun uluslar arası ilişkiler boyutu analiz edilecektir.

Ermenistan Dışındaki Ermeni Toplumu Kuruluşları ve Faaliyetleri

Ermenilerin belirli bir yoğunlukta yaşadığı başta ABD olmak üzere Fransa, Kanada. Lübnan, Rusya,Avustralya, İran ve İngiltere gibi ülkelerde örgütlendikleri görülüyor. Söz konusu Ermeni örgütler çok çeşitli alanlarda faaliyet göstermektedir. Eğitim, sağlık, din hizmetleri ve politika bunlardan bazılarıdır. Mevcut örgütler arasında Ermeni Devrimci Federasyonu veya bilinen adıyla Taşnaklar, Sosyal Demokrat Hınçak Partisi ve Ramgavar olarak bilinen Ermeni Liberal Demokrat organizasyonları kendilerini politik parti olarak tanımlamaktadırlar.

Ermenilerin ABD'deki nüfusu 750.000 kadardır. Kanada'da 50.000 kadar Ermeni yaşamaktadır. Avrupa'da ise Fransa 300.000 kişi ile en fazla Ermeni'nin yaşadığı ülkedir. Ortadoğu'da 200.000'er kişi ile Ermeni toplumu İran ve Lübnan'da yoğunlaşmaktadır. Avustralya'da da Ermeni nüfusu 30.000 kadardır. Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun toplam sayısı 4-5 milyon civarındadır. ABD. Fransa ve Ortadoğu'da Ermeni toplumunun varlığı oldukça eski tarihlere kadar uzanmasına rağmen, Avustralya ve Kanada'da Ermeni yerleşimi daha yenidir. Özellikle Avustralya'ya Ermeni toplumunun yaygın olarak göçü 1960'lı yıllarda başlamıştır.

Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun kurduğu organizasyonlar genel olarak araştırma kuruluşları, yardım kuruluşları, kültürel ve sportif amaçlı kuruluşlar olarak sınıflandırılabilir. Bunların yanında hemen her ülkede yukarıda değinilen kendini politik parti olarak adlandıran Taşnak, Hınçak ve Ramgavar örgütleri bulunmaktadır. Yine pek çok ülkede Ermeni Ulusal Komitesi adlı organizasyon vardır. Bu her ülkede o ülkenin adıyla ortaya çıkmaktadır. Örneğin, Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (Armenian National Committee of America) ve Avustralya Ermeni Ulusal Komitesi (Armenian National Committee of Australia) gibi. Bunun yanında Ermeni Genel Hayır Birliği (Armenian General Benevolent Union-AGBU)'nın pek çok ülkede şubeleri bulunmaktadır.

Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun organizasyonları faaliyetlerinde soykırım iddialarının ön plâna çıkaran ve bulunduktan ülkelerin yönetimlerini bu noktada yönlendirmeyi amaçlayan bir çizgiyi takip etmektedirler. Araştırma merkezleri gerek hükümetler dışı organizasyon (XGO) gerekse üniversiteler bünyesinde faaliyet gösterenler, soykırım iddialarını içeren sempozyum, panel ve konferanslar düzenlemektedirler. Ermeni Ulusal Komiteleri Ermenilerin bulundukları ülkelerin politik yaşamına katılmaları ve Ermeni toplumunun görüşlerinin medyada yer alması için gerekli çalışmaları yapmaktadırlar. AGBU gibi yardım kuruluşları ve bazı kültürel amaçlı kuruluşlar dünyanın çeşitli ülkelerindeki Ermenilerin ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak amaçlı faaliyetleri içerisindedirler. Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaklar), Hınçaklar ve Ramgavarlar ile Amerika Ermeni Asamblesi (Armenian Assembly of America-AAA) ve Ermeni Ulusal Komiteleri tamamen politik alanda yoğunlaşmışlardır. Amerika Ermeni Asamblesi ve Amerika Ermeni Ulusal Komitesi soy kırım iddialarının ABD Kongresine taşınmasında itici güç durumundadırlar. Bunlar ayrıca ABD'deki Ermeni lobisinin de ana unsurlarıdır. Türkiye'ye yönelik ABD yardımlarının engellenmesi. Türkiye'ye ABD'nin silâh satışının önlenmesi. Azerbaycan'a ABD yardımının yapılmasının önlenmesi ve Ermenistan'ın her alanda ABD tarafından desteklenmesi ABD'deki Ermeni lobisinin ana amaçlarındandır.

Avrupa ülkelerindeki Ermeni organizasyonları da benzer faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu ülkelerdeki Ermeni toplumunun organizasyonları için soy kırım iddiaları ve Ermeni toplumunun bu iddialar çevresinde toplanması kendilerinin varlık nedenini oluşturmaktadır. Bu durum bir "soy kırım" endüstrisinin oluşmasına neden olmuştur. Ermeni toplumunun belirli bir konu etrafında birleşip lobi oluşturması ise bulundukları ülkedeki Ermeni toplumuna politik alanda bir avantaj sağlamaktadır. Bu özellikle ABD'de görülmektedir.

Ermenistan'ın Bağımsızlığı ve Türkiye - Ermenistan İlişkileri

1991 yılında Ermenistan'ın bağımsızlığıyla birlikte Ermeni sorununda Ermenistan olgusu devreye girdi. Ermenistan ile yukarıda belirtilen dışarıda yaşayan Ermeni toplumu arasındaki bağ ve Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin izlediği seyir Ermeni sorununun uluslararası ilişkiler boyutunu ön plâna çıkardı.

Ermenistan'ın bağımsızlığı Türkiye tarafından tanındı. Ancak iki ülke arasında diplomatik ilişkileri kurulamadı. Diplomatik ilişkilerin kurulamamasının ön engeller ise Ermenistan'ın soy kırım iddialarını uluslararası alanda gündeme getirmesi ve Karabağ sorunudur.Soy kırım iddiaları Ermenistan'ın Bağımsızlık Bildirgesinde yer almaktadır ve Ermenistan anayasası da Bağımsızlık Bildirgesine atıfta bulunmaktadır. Ermenistan politikasına Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunu etkisi özellikle soykırım iddiaları ve Türkiye ile Ermenistan ilişkileri konusunda ortaya çıkmaktadır. Ermenistan’ı Bağımsızlığa taşıyan süreçte önemli rol oynayan Ermenistan Ulusal Hareketi ve Ermenistan'ın ilk Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan. soy kırım iddialarının Ermenistan tarafından gündeme getirilmesine karşıydı. Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesinde de konunun yansıtılmasına Ter Petrosyan karşı çıkmıştı. Ancak Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu ve bunların partileri olarak adlandırılan partiler özellikle de Ermeni Devrimci Federasyonu ve Ermeni Liberal Demokrat Parti Ter Petrosyan'a ve Ermeni Ulusal Hareketine yönelik çok sert eleştirilerde bulundular. Bu partilerin Türkiye topraklanrı üzerinde iddiaları vardır. Örneğin. Ermeni Liberal Demokrat Parti'den bir lider. Ermenistan Cumhuriyetini gelecekte büyük Ermenistan'ın bir çekirdeği olarak değerlendirirken Ermenistan hükümetinin bunun gerçekleşmesine kendisini adaması gerektiğini ifade etmiş ve Ermenistan Cumhuriyeti'nin hem asılsız Ermeni ''soykırımının” de Ermenistan'ın toprak iddialarının uluslararası toplum tarafından tanınması için çaba sarf etmesi gerektiği belirtmiştir. Yine Ermeni Devrimci Federasyonun milletvekili. Kars Antlaşmasının Ermenistan tarafından tanınmamasını isteyen bir konuşma yapmıştır. Ter Petrosyan Türkiye ile ilişkiler konusunda çok daha radikal bir tutum içerisinde olan Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu ve bunların partileriyle mücadele etmek zorunda kaldı. Nitekim Ter-Petrosyan ile Ermeni Devrimci Federasyonu arasındaki mücadele 1994 yılında Devrimci Federasyonu'nun Ermenistan'daki faaliyetlerinin durdurulmasıyla sonuçlandı. Görüldüğü üzere Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu gerek soykırım iddiaları gerekse Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusunda hesaba katılması gereken temel unsurlardan birisidir. Ermeni Devrimci Federasyonu'nun faaliyetlerinin Ermenistan'da durdurulmasından sonra Ter Petrosyan aleyhine yoğun bir kampanya başlatan bazı Ermeni toplumu kuruluşları, Ermenistan'ın dış temsilcilikleri önünde Ter Petrosyan aleyhine gösteriler düzenlemiştir. Sonuçta Ter Petrosyan, istifa etmek zorunda kalmış ve sonrasında yapılan seçimlerde ise Taşnaklann desteğine sahip ve radikal politik görüşleriyle bilinen Robert Koçaryan, Ermenistan Devlet Başkanı olmuştur. Ter Petrosyan döneminde Ermenistan soykırım iddialarını gündeme getirmekten kaçınırken Koçaryan ile birlikte Ermenistan yönetimi, iddiaları yeniden gündeme taşımıştır. Türkiye'nin Ermenistan ile normal diplomatik ilişkileri kurmak için ileri sürdüğü şartlardan biri Ermenistan'ın soykırım iddialarını uluslararası alanda gündemden çıkarmasıdır. Ermenistan ayrıca gerekli yasal düzenlemeleri de yapmalıdır. Yukarıda belirtildiği gibi Ermenistan anayasasından Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesine yapılan atıf çıkartılmalıdır. Türkiye'nin Ermenistan ile normal diplomatik ilişkileri kurmak için ileri sürdüğü bir diğer şart ise Karabağ sorununun çözülmesidir.

Karabağ Problemi

Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan sınırları içerisinde yer alan ve nüfusunun çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu Dağlık Karabağ'da ilk çatışmalar 1988 yılında Ermenilerin Azerbaycan yönetiminden çıkma talepleriyle birlikte başladı. 1991 yılında Azerbaycan ve Ermenistan'ın bağımsızlığını kazanmasından sonra ülkeler arası bir sorun hâline gelen Karabağ çatışmasında 1994 yılında ateşkes antlaşması imzalandı. Bu aşamadan sonra soruna çözüm bulunması için görüşmeler yoğunlaştırıldı.

Soğuk Savaş dönemi sonrası en yıkıcı bölgesel savaşlardan biri olan Karabağ çatışmasında 1 milyon Azerbaycan vatandaşı mülteci durumuna düşmüş ve Azerbaycan topraklarının % 20'si Ermeni işgaline uğramıştır. Karabağ çatışması hem Türkiye-Ermenistan ilişkilerini etkilemiş hem de Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun Türkiye ve Azerbaycan aleyhine faaliyetlerinin yoğunlaşmasına neden olmuştur. Her ne kadar Ermenistan özellikle Hocalfda yapılan katliâmdan sonra Dağlık Karabağ yönetimiyle bir bağı olmadığını ve çatışmanın Azerbaycan'ın bir iç sorunu olduğunu açıklasa da uluslar arası gözlemciler tarafından da Ermenistan'ın Dağlık Karabağ Ermenilerine yardım yaptığı teyit edilmiştir. Nitekim bağımsız Ermenistan'ın ilk Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan'dan sonra sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan. Ermenistan Cumhurbaşkanı olmuştur. Ter Petrosyan döneminde Ermenistan'ın Türkiye ile ilişkileri geliştirme politikasının önündeki en büyük engel Karabağ savaşı olmuştur. Çelişkili bir şekilde Ter Petrosyan'ın Karabağ politikası Türkiye ile ilişkilerde normalleşmeyi engellerken. Ermenistan'ın Türkiye'ye karşı radikal politikalar izlemesini savunan Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu tarafından da eleştirilmiştir.

1994 yılında ateşkes antlaşmasının imzalanmasından sonra barış sürecine Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı (AGİT) bünyesinde hız verildi. AGİT çerçevesinde yürütülen görüşmelerde önemli bir dönüm noktası 1996 yılındaki AGİT Lizbon Zirvesi olmuştur. Bu zirvede Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü esas alan karar tasarısı Ermenistan dışındaki ülkelerin desteğini almıştır. 1997 yılında da AGİT adım adım çözüm önerisinde bulunmuştur. Bu öneri Ermeni kuvvetlerin öncelikle Dağlık Karabağ dışında kalan işgal ettikleri topraklardan çekilmesini ve Karabağ'ın statüsü konusunun daha sonra ele alınmasını önermekteydi. Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan da bu öneriye sıcak baktığı açıklamasında bulunmuştur. Ancak muhalefetin sert eleştirileri sonucu Ter Petrosyan'ın istifası ve uzlaşmaya yanaşmayan Koçaryan'ın Devlet Başkanı seçilmesiyle barış sürecinde bir tıkanma yaşanmıştır. Koçaryan iktidannın ilk yılında Karabağ sorununun çözümü için Azerbaycan Devlet Başkam Aliyev ile görüşmekten kaçınmasına ve Aliyev'in muhatabının Karabağ yönetimi olduğunu söylemesine rağmen daha sonra sorunun çözümü için Aliyev ile bir araya gelmiş ve barış süreci devam etmiştir.

Türkiye. Karabağ sorununa uluslar arası örgütler ve özellikle de AGİT çerçevesinde bir çözüm bulunmasını istemiştir. 1992 yılında da Türkiye ve ABD destekli koridor önerisi ortaya konmuştur. Bu öneri Azerbaycan ile Nahçivan arasındaki bölgenin bir kısmının Azerbaycan'a verilmesi (Mehri Koridoru) ve Ermenistan ile de Dağlık Karabağ arasında bağ kurulmasını içermekteydi. Ancak bu her iki tarafça reddedilmiştir. Son dönemde barış görüşmelerinde koridor konusu yeniden tartışılmaktadır.

Ermeni Sorununda Diyalog Çabaları

Türk ve Ermeni tarafları arasında sivil diplomasi örneği olarak adlandırılabilecek olan ve tarafların görüşlerini karşılıklı olarak tartışmalarına imkân tanımak amacıyla bazı girişimler olmaktadır. İki taraftan gazeteciler belirli aralıklarla bir araya gelmekte ve sorunlar masaya yatırılmaktadır. Bunun yanında diyalog açısından en ciddî girişim Türk-Ermeni Barışma Komisyonu'nun kurulmasıdır.

Türk-Ermeni Barışma Komisyonu (TEBK) 9 Temmuz 2001 tarihinde altı Türk ve dört Ermeni temsilcinin katılımıyla kurulmuştur. TEBK'nın amaçlan Terms of Reference adlı belge ile şu şekilde açıklandı: Türkler ve Ermeniler arasında karşılıklı anlayış ve iyi niyeti geliştirmek. Ermenistan ve Türkiye ilişkilerinin iyileştirilmesini teşvik etmek: Türk-Ermeni sivil toplum örgütleri ve Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunda mevcut barışma arzusundan yararlanmak ve söz konusu örgütler arasında temas, diyalog ve işbirliğini desteklemek; doğrudan bazı faaliyetlere girişmek ve diğer kuruluşların projelerinin gerçekleşmesine yardımcı olmak; hükümetlere sunulmak üzere bazı tavsiyeler geliştirmek; iş dünyası, turizm, kültür, eğitini, araştırma, çevre, medya ve güven artırıcı önlemler alanında resmî olmayan işbirliğini desteklemek, talep üzerine, tarihî, psikolojik, hukukî ve diğer alanlardaki bazı projeler için uzman incelemesi sağlamak.

Türk-Ermeni Banşma Komisyonu'nun Ermeni tarafında özellikle de Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunda değerlendiriliş biçimine baktığımızda bu toplum kesimin diyaloğa hiç hazır olmadığı ve ileri sürdükleri iddiaların araştırılmasını bile istemedikleri görülür.

TEBK, üyelerinin resmî görev ve sıfat taşımadığı bir sivil diplomasi örneğiydi. Komisyon Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunda ve Ermenistan'da geniş platformda tartışılmış ve değerlendirmeler yapılmıştır. Bazı istisnalar dışında Ermenilerin TEBK'ya bakışı olumsuz olduğu söylenebilir. Komisyona yönelik en sert eleştiriler Taşnakların ABD'deki örgütlerinden Ermeni Ulusal Komitesi (Armenian National Commitı America -ANCA-) ve yine bir Taşnak örgütü olan Ermeni Devrimci Federasyonu’ndan geldi. Taşnaklar TEBK’yı yabancı güçler tarafından emredilen, yetkisiz kişilerin katıldığı ve Ermeni millî çıkarlarını gözetmeyen bir girişim olarak değerlendirdiler. Taşnaklar için asılsız soykırımın Türkiye tarafından tanınması her türlü görüşmenin ön şartıydı. Taşnaklann temel kaygısı Barışma Komisyonu'nun faaliyetlerinin asılsız soy kırımın uluslararası düzeyde tanınması çabalarının önünde engel oluştması ve Ermeniler arasında bölünmeye neden olmasıydı. TEBK'nın kurulmasından sonra Ermeniler arasında tartışmalar incelendiğinde bölünme konusunda Taşnakların endişelerinin yersiz olmadığını söyleyebiliriz.

Ermenistan'da Ter-Petrosyan döneminde iktidarda olan Ermeni Ulusal Hareketi'ne ve Amerika Ermanistan Asamblesi'ne (Armenian Assembly of America-karşı olan çevreler, Komisyona yönelik sert eleştiriler yaptılar. Bunun nedeni TEBK'nın Ermeni üyelerinin Ter-Petrosyan döneminde önemli görevlerde bulunmuş olmalarıdır. Örneğin Komisyon'un üyelerinden Arzumanyan, Ter-Petrosyan dönemi Dışişleri Bakanlarındandı ve Hovhanisyan aynı dönemde Ermenistan'ın Suriye Büyükelçisiydi.

ANCA ve Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun örgütleri ABD Dışişleri Bakanlığını da TEBK'nın kurulmasını teşvik ettiği gerekçesiyle eleştirdiler. ABD Dışişleri Bakanlığı Barışma Komisyonu'na yönelik desteğini ifade etmişti. Hatta medyada ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Komisyona maddi destek sağladığı haberleri çıkmıştı. TEBK'nın Ermeni üyeleri ise ABD hükümetinin maddî desteği hakkında bir bilgileri olmadığını belirttiler.

ANCA'nın tersine AAA. Komisyona açık destek verdi. Barışma Komisyonu’nun kurulması ABD'deki iki büyük Ermeni örgütü olan ANCA ve AAA arasındaki rekabeti daha da arttırdı. Barışma Komisyonu ABD'deki iki büyük Ermeni örgütünün ortak lobi faaliyetlerini etkiledi. Barışma Komisvonu'nun kurulmasının Ermenilerin asılsız soykırım iddialarını taşıdıkları ülkeler üzerinde de etkisi oldu. Avrupa Parlamentosu TEBK'nın oluşturduğu diyalog ortamının önemine işaret ederek Türkiye ile ilgili kararda Ermenilerin asılsız soykırım iddialarına yer vermedi. Alman Parlamentosu da Ermeni asılsız soykırım iddiaları ile ilgili bir dilekçeyi görüşmeyi, Türk–Ermeni sivil toplum örgütleri arasında temasların başlamış olduğuna dikkat çekerek reddetti.

TEBK 11 Aralık 2001 de Ermeni temsilcilerin ortak bir beyanat yayınlayarak komisyondan ayrılmalarıyla dağılmıştır. TEBK. iki toplum arasında diyalog ortamı oluşturmaya yönelik bir girişimdi. Ancak Ermeni tarafının böyle bir diyaloga hiç hazır olmadığı görüldü. Burada temel sorun Ermenilerin asılsız soykırım iddiaları ve Ermenistan dışındaki Ermeni örgütlerinin asılsız soykırımın uluslararası düzeyde tanınmasını temel faalivet alanı olarak ele almalarıdır. Komisyon'a karşı Ermenistan dışındaki Ermeni örgütlerinin faaliyetleri de bu toplumun iyi örgütlendiğini ve sivil toplum örgütlerinin bir baskı aracı olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Türkiye'de de Ermeni iddialarına ve bu iddialar doğrultusunda Ermenilerin yaptıkları faaliyetlere sivil toplum örgütleri cevap verebilir. Bunun için öncelikle konu ile ilgili bilgilenmeleri ya da bilgilendirilmelerin yapılması ve bunları harekete geçirecek mekanizmaların kurulması gerekir. Türkiye'de TEBK gibi bir oluşum ve faaliyetler; hakkında kamuoyu ve sivil toplum örgütlerinin ilgisizliği dikkat çekicidir. Taraflar arasında yeniden Barışma Komisyonu'nu canlandırma doğrultusunda görüşmeler sürdürülmektedir. Daha önceki tecrübeden yola çıkan taraflar görüşmeleri gizli yürütme eğilimdedirler. Konuşulanların hemen kamuoyuna yansıtılması bazı çevrelerin Komisyonu hedef almasına neden olmuş ve bu durum Komisyonu olumsuz etkilemiştir.

Sonuç

Ermeni iddialarının Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu tarafından çeşitli ülkelerde gündeme getirilmesi, 1991 yılında Ermenistan'ın bağımsızlığı ile birlikte Ermenistan'ın da hem Türkiye ile ilişkiler bağlamında hem de Ermenistan'ın dışardaki yurttaşlarıyla bağlantısı ile Ermeni sorununa bir aktör olarak girmesi sorunun uluslararası ilişkiler boyutunu ön plana çıkardı. Türkiye ile Ermenistan arasında Ermenistan yönetiminin asılsız soy kırım iddialarını uluslararası alanda gündeme getirme çabalarından ve Karabağ sorunundan kaynaklanan gerginlik Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun da devreye girmesiyle diğer ülkeler ile Türkiye ve Ermenistan'ın ilişkilerini etkileyen bir noktaya geldi. Ermenistan yönetimi üzerinde özellikle dışarıdaki Ermeni partileri vasıtasıyla söz sahibi olan Ermeni toplumu Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde olumsuz bir faktördür. Ermenistan çok taraflı bir politika ile bölgede Rusya'ya olan bağımlılığını azaltabilir. Denize çıkışı olmayan Ermenistan'ın ekonomik ve politik istikrarı için Türkiye ile normal diplomatik ilişkileri geliştirmesi gerekir. Ancak Ermenistan'ın mevcut politikası Türkiye ile normal diplomatik ilişkiler kurmasına engeldir.
 

What DedinGülüm

ATIN İYİSİNE DORU,YİĞİDİN İYİSİNE DELİ DERLER
Üye
Katılım
8 Eki 2009
Mesajlar
436
Puanları
16
Konum
ŞEHREMİNİ AND. L.
Uluslar Arası İlişkiler Boyutuyla Ermeni Sorunu

ELİNİZE SAĞLIK TEŞEKKÜR EDERİM
 
Üst