Osmanlıda İlginç Vakıflar

goken

Üye
Üye
Katılım
18 Eki 2007
Mesajlar
38
Puanları
28
Konum
GFDGFDSG
Osmanlı'daki ilginç vakıflar Vakıf medeniyeti olarak bilinen Osmanlı'da, pek çok kişinin aklına bile gelmeyen, gayeleri, "güzel yazı öğretmek", "kızlara çeyiz hazırlamak", "duvar yazılarını silmek", "soğuk su dağıtmak", "doktorların güzel huylu olmasını sağlamaya çalışmak", "insanlara boğazda temiz hava aldırmak" olan ilginç vakıflar bulunuyordu.
Osmanlı medeniyeti aynı zamanda "vakıf medeniyeti" olarak tarihteki yerini alıyor. Osmanlı'daki sivil toplum, insan haysiyetinin ve hayatının korunması, güzelleştirilmesi, sosyal düzenin her türlü tehlike ve sarsıntılardan korunması amacıyla vakıf yolu ile camiler, medreseler, dergahlar, aşevleri, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, bedestenler ve köprüler yaptırdı.

Bir gönüllük, merhamet ve sevgi medeniyetine sahip olan Osmanlı, kendi kişisel imkanlarıyla hiçbir menfaat gözetmeksizin binlerce hayır kurumunun temelini attı, yeri geldiğinde de tüm birikimini bağışlamasını bildi.

Çok özel konulara bile el atılması ise vakıf medeniyetinin nasıl bir incelik üzerine inşa edildiğini gösteriyor.

Zengin bir çeşitliliğe sahip olan vakıf geleneğinde oldukça ilginç vakıflar da yer alıyor.
- Sıcak pide dağıtan, çeyiz hazırlayan vakıf

Vakıflar Genel Müdürlüğünün "Tarihteki İlginç Vakıflar" kitabından derlenen bilgilere göre, "Güzel Yazı Öğreten Vakıf", bilgiyle beraber güzel yazıya da ne kadar önem verildiğini gösteriyor. Dünyanın en ünlü hattatlarının çıktığı Osmanlı'da güzel yazı yazma tarihi bir gelenek olarak görülmüş, bu iş için vakıf kurulmuş. Hattat muallimler tarafından talebelere, asgari haftada iki gün güzel yazı dersi verilerek, hocalarına günlük on akçe ödeniyordu.

"Kızlara Çeyiz Hazırlayan Vakıf" çeyize ihtiyacı olan kızları tespit edip, çeyizlerini üstlendi. "Duvar Yazılarını Silen Vakıf", her an cami, medrese, kışla, çeşme, han, hamam, bahçe gibi yerlerin duvarlarının çirkin yazı ve resimlerden temizlenmesini ve çevrelerinin bakımlı kalmasını sağladı. "Sıcak Pide Dağıtan Vakfı", vakıf sıcak pide alıp müezzinler vasıtasıyla fukaraya sadaka olarak dağıttı.

"Yaz Günlerinde Soğuk Su Dağıtan Vakıf", yapılan sebilde, yaz mevsiminde buzlu veya karlı soğuk su bulunduruldu. Gelen geçen her susuza vakfın aldığı bardaklarla Allah rızası için su ikram edildi.

"Öğrencilere Piknik Yaptıran Vakıf", kurulan bu vakıfla ilk mektep talebelerini her yıl iki defa pikniğe götürürdü.

- Boğazda temiz hava aldıran vakıf bile kurulmuş

"Helalleşme Vakfı", sevap, vakfın (yani kendisinin) üzerinde hakkı olup da helalleşemediği kimselerin olsun diye kuruldu. Bir şekilde gıybetini yapıp, bilerek ya da bilmeyerek üzmüş olabileceği, helalleşmek istediği ama helalleşemediği kimseler olacağı düşüncesiyle kazanacağı sevabı (helalleşmek ümidiyle) onlara bağışlıyor. Bu durum medeniyetin ilim adamlığı anlayışını da gözler önüne seriyor.

"Meyve Yediren Vakıf", vakfa ait bağdan, ahaliye, çocuklara meyve dağıtırdı. "Boğazda Temiz Hava Aldıran Vakıf", önce belirlenen yere çeşme yaptırırmış. Sonra yanına bir köşk ve bir de liman... Vakıf, buraya gelen insanlar burada konaklayıp boğaz havası alsınlar, boğazın güzelliklerini seyrederek dinlensinler diye kuruluyor.

Kitapta yer alan ilginç diğer vakıflardan bazıları ise şöyle:

"Doktorların Güzel Huylu Olmasını İsteyen Vakıf, İsrafı Önleyen Vakıf, Yaz ve Kışta İnsanların İstirahati İçin Kamp Tesis Eden Vakıf, Camilerdeki Saatleri Tamir Eden Vakıf, Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Eden Vakıf, Zararlı Haşaratı İmha Eden Su Vakfı, Göl Temizleyen Vakıf, İflas Eden Tüccarlara Yardım Eden Vakıf."

leylek-vakfi.gif


Vakfiyesinden

Ödemiş Yeni Cami civarındaki leyleklerin beslenmesi için senelik yüz kuruş verilecek.

Vakfın adı: Mürselli İbrahim Ağa

Kurulduğu yer: İzmir / Ödemiş

Kuruluş tarihi: 1307 H. (1189 M.)
Akar ve hayratın bulunduğu yer: Ödemiş

Kalpleri sevgi ve şefkatle dolu atalarımız, insanların ihtiyaçlarını görüp gözettikleri gibi, hastalanan kuşların, dağda aç kalan kurtların, yaralanan atların da hizmetlerine koşmuşlar, onların tedavisi, beslenmesi ve nesillerinin devamı için çeşitli vakıflar kurmuşlardır.

Cami, medrese, mektep, saray gibi her türlü yapının bol güneş alan ve rüzgâr vurmayan cephelerinin ulaşılamayacak yüksekliklerine Kuş Köşkü veya Kuş Sarayı da denilen kuş evleri yerleştirmişler, mezarlarındaki mermer sandukaların yanına yağmur suyu birikip kuşların içmesi için küçük tekneler yapmışlardır. Mesela; Bursada Gurabâhâne-i Lâklâkan denilen Leylek Hastanesi yeryüzü tarihinde eşsiz bir müessesedir. Leylekler, güvercinler, serçeler, kırlangıçlar, kovulma tehlikesine asla mâruz kalmaksızın, istediği Türk evinin üzerinde yuvasını yapabilirlerdi.

Eski evlerin mimarisi de bu güzel hizmete uygundu zaten. Özellikle İstanbulda olmak üzere, sayıları azalsa da hala kuş evleri bulunmaktadır. Tarihi bir yapının yanından geçerken bunları görebiliriz.

Ödemişte Mürselli İbrahim Ağa tarafından kurulan vakıf da, atalarımızın inceliğini, sevgisini göstermesi bakımından önemlidir. Türkülerimizde, ninnilerimizde, masallarımızda, atasözlerimizde ve daha birçok yerde konu olan leyleklerimiz için Ödemişte Mürselli İbrahim Ağanın kurmuş olduğu vakfın hizmetleri arasında leyleklerin beslenmesi için senelik 100 kuruş para ayrılmasını istemiştir.

Kimbilir bu vakıf sayesinde kaç tane leylek havada uçmaya devam etmiştir. Bizim atalarımız mahallesindeki ihtiyaçlıyı, hapisteki mahpusu, çatılardaki leylekleri unutmamış ve unutmamamız için bizlere örnek olmuşlardır.

dinlenme-vakfi.gif


Vakfiyesinden

Vâkıf; vakfettiği ev ve divanhanenin yanında bulunan arsayı ahalinin gezi ve oturma mekânı olarak
vakfettiğini belirtip, arsa üzerine karşısında bulunan Hamidiye Camiinin manzarasını bozacak ve görüntü kirliliğine sebep olacak baraka veya başka bir yapı yapılmamasını, buranın sadece bahçe olarak düzenlenmesini, ihtiyaç olması halinde buraya sadece kahve, limonata, dondurma satılacak bir yapı yapılmasını ve münasip mahallere iskemle ve kanepe konmasını, buradan gelecek kiranın bahçe düzenlemesini yapacak bahçıvana ve cami duvarının üzerine veya yanına dikilecek çiçeklere sarf edilmesini, arsanın münasip bir yerine ağaçların gölgesinde insanların muhabbet edeceği bir yere, geçici direkler dikilerek üzerine kadifeden örtü örtülerek insanları güneşten koruyacak şerbetçi çadırının kurulmasını şart koşmuştur

Vakfın adı: Mehmed Hayri Paşa

Kurulduğu yer: Selanik

Kuruluş tarihi: 1321 H. (1903 M.)

Akar ve hayratın bulunduğu yer: Selanik

Doğru görüyordum: Hamidiye Camiinin önü burası. Dedeme baktım, o da çok sevinmişti, ne kadar beğendi-
ğini anladım bakışlarından. Yakından bakalım mı dedeciğim, çok güzel görünüyor Bakalım yavrum dedi de-
dem, en az benim kadar heyecanlıydı.

Yaklaştıkça yeni açmış çiçeklerin kokusu doluyordu içimize. Çok çalıştılar, değdi doğrusu diyordu dedem, maşallah cennet bahçesi mübarek! Dedeciğim buralar böyle değildi, geçen hafta buradaki barakaları yıkıyorlardı. Bu bahçeyi yapmak içinmiş demek.

Dedem başıyla doğruladı sözlerimi. Bir şeyler bildiği belliydi. Peki, bütün bu işleri kim yapmış olabilir?

Mehmet Hayri Paşa hayratı Mehmet Hayri Paşa kim dede? Çok zengin bir adam galiba, baksana şerbetçi çadırı bile kurmuş.

Mehmet HayriPaşaya Allah geniş imkânlar vermiş yavrum, şimdiye kadar üzerinde barakalar gördüğümüz bu arsa da ona aitti. O burayı gelip geçenlerin dinlenmesi için böyle güzel bir bahçe yaptı, renk renk çiçeklerle süsledi.

Dede bak ileride dondurmalar da var, alalım mı? İkimize al madem, sen gelinceye kadar ben şerbetçi çadırındayım, gölgelik orası.

Dondurmalar elimde dedemin yanına dönerken aklıma bir şey takıldı:Dede, dondurmayı aldık, Mehmet Hayri Paşa bu kadar zenginmiş, koskoca bahçe yaptırmış, herkese de açmış kapısını, dondurmayı da bedava dağıtsa, değil mi?

İyi söyledin, onun da bir sebebi var, tabii. Neymiş? Burada satılan her şeyin parası Mehmet Hayri Paşa vakfında toplanıyor, etrafımızda gördüğümüz çiçekler, onların bakımını üstlenen bahçıvanın maaşı, üzerinde oturduğumuz sandalyeler, hatta bizi güneşten koruyan bu çadır

Hepsinin ücreti burada toplanan para ile karşılanıyor.

Dedeciğim öyleyse ben bir dondurma daha alayım, belki bir çadır daha kurulur, bir bahçe daha yapılır böyle.

Dedem güldü: İyilik yapmayı seviyorsun demek, senin dondurmanla beraber bana da bir kahve söyle. Selanikin en güzel bahçesindeyiz, bu manzarayı kahvemi yudumlarken seyretmek istiyorum.

Aldım geldim bile dedem, biz böyle Selanikte ne bahçeler kurarız seninle.

Afacan çocuk

Allâhım, sen bu vakfın hayratını kabul et diye mırıldanıyordu dedem sandalyesine huzurla yaslanırken.


kopru-vakfi.gif


Vakfiyesinden

Vâkıfın Amasyada yaptırdığı köprünün, selin getirdiği ağaç ve taşlardan temizlenerek
şehre vereceği zararın önlenmesi.

Vakfın adı: Bayezid Han-ı Sani

Kurucunun lakabı: Sultan, Veli

Kurulduğu yer: Amasya

Kuruluş tarihi: 901 H. (1496 M.)

Akar ve hayratın bulunduğu yer: Amasya ve Civarı

Yağmur bazen çok yağar, taşkınlaşır. Dizginlenemez hale gelir de bir kaçan kurtulur ondan bir de uçan. Engel tanımaz, önüne kattığı ne varsa alır götürür; dik yamaçlardaki tarlalar da nasibini alır bu sürüklenmeden; mahsulü toptan kaldırdığı olur selin; bu, köylüler için hiç de kolay telafi edilmez.

Aylarca kullanılabilecekleri suları vardır artık ama yiyecekleri kalmamıştır. Önü alınmazsa yaşadıkları yerlere kadar gelebilir su taşkını. Evlerine, yollarına vs. yapılarına zarar verdiği de olur.

Amasyada da buna benzer sıkıntılar yaşanmış, öyle ki şehirlerinde kurulmuş Sultan Bayezid Han Vakfı yaptırdığı köprüyü sellerin vereceği zarardan muhafaza edebilmek için buraya bir adamını yerleştiriyor; bu adam gece demeden gözetip kolluyor köprüyü. Coşkun sularla gelen taşları, kopmuş ağaçları temizleyerek bunların köprüye zarar vermesine müsaade etmiyor. İcab ederse köprüyü sağlam taşlarla destekliyor, onun için her türlü tedbiri alıyor velhasıl.

Sultan Bayezid Han Vakfı bu hizmetiyle sadece dertleri hafifletmekle kalmadığını gösteriyor; o hem imar ediyor hem de imar ettiğini muhafaza ediyor, zamanımıza taşınıp hala anılıyor olmasının sırrı bu olsa gerek
 
Üst