Osmanlı'da İletişim

pendik gücü

Üye
Üye
Katılım
5 Ocak 2009
Mesajlar
47
Puanları
6
Yaş
124
Konum
istanbul
Anadolu İmparatorluklarında İletişim

Anadolu M.Ö. 6000'den, milattan sonraki yıllara kadar muhtelif imparatorlukların hakimiyetine tanık olmuştur. Anadolu'nun iletişim tarihi, Anadolu'nun geri ve çeşitli kavimlerden oluşması nedeniyle, işgaller, katliamlar, egemenlikler, sıcak ve soğuk savaşlarla dolu bir tarihtir. Anadolu'daki ilk iletişim biçimleri ise yazının gelişmişliğine paralel olarak daha çok tabletler ve yazıtlarla gerçekleştirilmiştir.Eskiye ait yazılı metinler egemenin hayatını anlatır. Egemenlik altındakinin yaşam öyküsü tabletlerde egemenin görüşü açısından yorumlanır. "Bu yazıtlar ülkedeki siyasal durumun yıllıkları, krallıkla ilgili eski olayları, yönetim sınıfı içindeki çekişmeleri ve siyasal oyunları, komşu ülkelerle siyasal anlaşmaları ve mektuplaşmaları, yönetim yasa ve kurallarını anlatıyor."

Osmanlı’da İletişim

Osmanlı'da iletişim devletin idarî ve bürokratik kararlarının hiyerarşik bir düzen içinde, merkezden taşraya iletilmesi ihtiyacının bir sonucu olarak resmî bir mahiyet taşımaktadır. Fermanlar, kanunnâmeler, nizamnâmeler vb. yazılı olarak gerekli bürokratik merkezlere "Menzil" sistemi ağıyla iletiliyordu. Devlet tarafından kurulan Menzil teşkilatında, merkezî yönetim, eyalet ve sancaklar arası iletişimin gerçekleşmesi, koşucu, ulak, çapar, Tatar isimleri verilen özel olarak yetiştirilmiş mesaj taşıyıcılarla yapılmıştır."Askeri ve yönetim iletişim şebekesi "Menziller" sisteminin yolları, merkez olan İstanbul'dan Anadolu ve Rumeli'ye sağ, orta ve sol olarak üç ana kol halinde yayılıyordu. Bunlar da yan yollarla bağlanarak iletişim ağı tamamlanıyordu. Yollardaki menzillerde haber taşıyan ulaklar için hayvanlar (at) tutulurdu." (Halaçoğlu, 1995)Kara yolundaki hanlar ve kervansaraylar sivil halkın seyahat ve ulaşımında dinlenme, barınma ve azık tedariği için bağlantı, konak ve duraklarıdır."Eskiden kuleler, güvercinler, koşucular, haberci atlılar iletişimin taşıyıcı aracı olarak kullanılırdı.Tarımda tarımsal üretimin itici ve çekici gücü hayvanlardı. Kağnılar, düvenler, arabalar vb. araçlar üretim ve iletişim teknolojisinin egemen parçalarıydı." (Arisan, 1995)II. Mahmud dönemine kadar devletle halk arasındaki iletişimde, devlet halka ulaşmak istediğinde fermanlar çıkarılır ve bazen tellallarla "Duyduk duymadık demeyin." ile başlayan ilanlarla iletişim sağlanırdı. Tellallar haber okuyuculardı.Taşrada ve kentlerde mahalle imamları da iletişimin gerçekleştirilmesinde, idarenin kararlarının halka ulaştırılmasında aktif rol oynamışlardır.Buraya kadar söylediklerimiz iletişimin Osmanlı'da resmi bir boyut taşıyan taraflarıdır.Haberleşme devletin kontrolünde ve imkanların, şartların belirleyiciliğiyle yapılmıştır.
Edebiyat ve ürünleri de Osmanlı'da iletişimin vasıtalarından olmuştur. Divan edebiyatı havasın, halk edebiyatı ve en önemli birimi olan Aşık tarzı sözlü şiir geleneği âvâmın haberleşme aracı hâline gelmiştir. Köy köy, kasaba kasaba dolaşarak her gittikleri beldede cereyan eden hadiseleri bir sonraki durakta anlatan, nazmeden halk şairleri kitle iletişim araçlarının henüz gelişmediği dönemlerde haberleşme fonksiyonunu da yerine getirmişlerdir.


(ilk osmanlıca gazete)

Modern Anlamda İletişim

(Gazetecilik) ve Osmanlı:
Osmanlı'da ilk gazete Fransızlar tarafından çıkarıldı. İstanbul'daki Fransız maslahatgüzarı Vermenak, İstanbul'daki Fransızlara Fransa Cumhuriyetine dair mâlumat vermek maksadıyla on beş günde bir çıkarılan Gazette Française de Constantinople adlı gazetenin neşrine başladı. (1796) Fransızlar İstanbul ve İzmir'de birkaç gazete daha neşretmişlerdir. Bunlardan Smyrneen Ocak 1824'te, Le Spectateur Oriental Ekim 1824'te, Le Courrier de Smyrne 1828'de yayına başlamıştır. Fransız menfaatlerini gözeten bu gazetelerin bazısı kapatılmış, bazısı da önemini kaybedince kendiliğinden kapanmıştır.İstanbul ve İzmir'de Fransızca ve başka dillerde neşredilen gazetelerden başka Osmanlı toprağı sayılan Mısır'da da XVIII. yüzyılın sonlarında birkaç gazete yayınlanmıştır. Fransızların yayınladıkları birkaç gazeteden sonra yarısı Türkçe, yarısı Arapça olarak yayınlanan Vekayi-i Mısıriyye 1828'de neşre başlamıştır.Gazete Kavalalı Mehmet Ali Paşa'yı müdafaa etmiştir.İzmir'deki Fransız gazetelerinin yayınlarından rahatsız olan İngiliz ve Rus elçilerinin şikayetleri ve bu gazetelerin halk efkârında ve bazı yabancı çevrelerde uyandırdığı müsbet akisler II. Mahmut'un bu konuya eğilmesini sağladı. II. Mahmut'un şahsi gayretiyle 11 Kasım 1831'de ilk Türk gazetesi Takvim-i Vekâyi yayınlanmaya başladı. Takvim-i Vekâyi haftada bir defa yayınlanmak üzere bir resmi gazete olarak kurulmuştur. Asıl amacı resmî tebliğ ve haberleri yayınlamak olan gazete ilk zamanlarda iç ve dış olaylara dair haberler de veriyordu. Fakat sonraları bu önemli mahiyetini kaybetmiş ve içindekiler padişah iradeleri, ilgi çekmeyen resmî haberlerle sınırlı kalmıştır. Gazete, II. Mahmud hayattayken parlak devrini yaşamış, onun ölümüyle düzensiz yayınlanan bir gazete halini almıştır.Takvim-i Vekâyi'nin Arapça, Farsça, Rumca, Ermenice ve Fransızca nüshalarının da yayınlandığı çeşitli kaynaklarda ifade edilmektedir.Takvim-i Vekayi 1860'tan itibaren resmi gazete haline gelmiş ve gerçek gazete olmaktan çıkmıştır.

Ceride-i Havadis:Basın tarihimizde ikinci adım Ceride-i Havadis'tir. Ceride-i Havadis İngiliz tüccarlar ve muhabir William Churchill tarafından 1840'ta yayına başlamıştır. Gazete gerek dış görüşünü, gerekse muhtevası itibariyle Takvim-i Vekâyi'den pek farklı değildi. Churchill gazetesinin mali sıkıntı çekmesi üzerine ölüm ilanlarına yer vermiş ve bu da ilgi görmüştür. 1854'te Kırım Savaşı, hakkında sıcak haberlerin yayınlanmasıyla gazeteye rağbet artmış ve Türk okurlar için bu gazete dış âleme açılan yeni bir pencere olmuştur.Cerid-i Havadis, Türkçe yayınlanan ikinci gazetedir. Yayınlarının niteliği itibariyle yarı resmidir denilebilir.

Tercüman-ı Ahval:Özel teşebbüsle kurulan ilk Türk gazetesidir. Bu gazetenin kendi gazetesini etkileyeceğini düşünen W. Churchill, Ruznâme-i Ceride-i Havâdis-i çıkararak Tercüman-ı Ahval’e rekabet etmiştir. Gazeteyi Agâh Efendiyle Şinasi birlikte çıkarmışlardır. Agâh Efendi dünyayı gezmiş ve tanımış, cesur, bilgili, bir aydındı. Şinasi ise Avrupa'ya giderek Fransız kültürünü, edebiyatını ve şiirini Türk aydınına tanıtan, Batılı şiirlerin tercümesini yapan ve gazeteciliği "İş bu gazete, ahval-i dahiliye ve hariciyeden müntehap bazı havadisi ve maarif-i mütenevvia ile şair mevadd-ı nafiaya dair mebahisi neşir ve beyana vasıta olacaktır." diyerek cemiyetin tekamülüne vesile olarak gören Batıcı bir aydındır.Tercüman-ı Ahval'de sanayiye, bankacılığa, ticarete, postacılığa dair çeşitli yazılar çıkmaktaydı. Yabancı basından yapılan çevirilere de gazete de sık sık rastlanmaktadır."Gazetede görülen haberler arasında, hatt-ı hümayunlar, resmi tebliğler, nizamnâmeler, vilayetlerden oraların ahvaline dair gazeteye gönderilen mektuplar, meteoroloji raporları yer almaktadır."Başta Agâh Efendi, Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Sarı Tevfik Bey, Mehmet Şerif Bey, Hasan Suphi Efendi gazetenin başlıca yazarlarıdır.Tercüman-ı Ahval ve Ruznâme-i Ceride-i Havadis arasında çıkan bir tartışma sonucu Tercüman-ı Ahval, 26 Aralık 1860 tarihli sayısında Ceride-i Havadis sahibinin İngiliz olduğunu ve gazetenin gelirinden başka hükümetten de nakdî yardım aldığını açıklamıştır.

Basın Tarihinde İlk Kapatma:
Tercüman-ı Ahval'ın hükümetin icraatlarına karşı tenkitçi tutumu ve Ceride-i Havadis'le olan münakaşaları Bâb-ı Âli'yi rahatsız etmişti. Bu rahatsızlığının sonunda hükümetin kapatma kararı Ceride-i Havadis'te yayınladı. (1861)18. yüzyıldan sonra fikri hayatımızı tesiri altına alan Batı medeniyeti, bu etkiyi evvelâ Osmanlı aydını üzerinde gerçekleştirmiştir. Askerî, idarî, felsefî ve edebî alanlarda görülmeye başlayan Batı etkisi yine kendisinin öncülüğünü yaptığı gazetecilik alanında da etkili olmuştur. Gazeteyi sahiplenen Osmanlı aydınına karşın halk temkinliydi. Çünkü gazetenin anlam ve önemi henüz yeteri kadar anlaşılmış değildi. Fakat Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ifadesiyle gazete "Ufak tefek hadiseleri nakletmek suretiyle dünya ile bir münâsebet kuran, bazı faydalı bilgileri veren, okumayı zaman geçirme şekillerinden biri yapan bir vasıta olmaktan çıkar. Hakiki manasında kürsü olur"Gazete Osmanlı toplumunda değişimin hızlandırıcısı olmuştur. Aydınları etrafında toplamış. Batı'yla tanıştırmış (ilk tercüme faaliyetlerinin mekanı gazetelerdi), fikri grupları ve ayrılıkların arenası olmuş ve bütün bir toplum hayatının değişmesinde önemli rol oynamıştır. 19. asrın münekkitlerinden Tanpınar gazeteyi ve fonksiyonunu şöyle yorumlar: "Bütün işaretler oradan gelir. Kalabalık onun etrafında kurulur. Okumayı o yazar. Mekteplerin uzak bir gelecek için hazırladığı dağı o tutuşturur."Tiyatro, tercüme ve telif ilk örneklerini gazete vasıtasıyla verir. Makale, deneme, tenkit gibi türler gazete bünyesinde gelişmiş türlerdir. Bu türler vesilesiyle politika, güncel ve hayatî meseleler, fikri cereyanlar günün hadisesi olmaya başlar. Bu gelişmelerden sonra Osmanlı'da gazeteler hızla yayılmaya ve açılmaya başlar. Matbuat artık güncel ve siyasî hayatın bir parçası haline gelmiştir.

Kaynaklar:
1- İletişime Giriş, İrfan Erdoğan
2- Türk Basınında Demokrasi, Alpay Kabacalı
3- Basın ve Yayın Hareketleri Tarihi I, Hasan Refik Ertuğ
4- 19. Asır Türk Edebiyatı, A. Hamdi Tanpınar
 
Üst