Kurtuluşun Hikayesİ

sevimli

"İyilik büyüktür, küçükte olsa"
Üye
Katılım
2 Mar 2007
Mesajlar
557
Puanları
28
Konum
DENİZLİ
Kurtuluşun Hikayesİ

Yirmiyedi aralık bindokuzyuzondokuz
Dağlarına kar yağmış Ankara`nın
Ankara ; bozkırın ortasında unutulmaya yüz tutmuş heybetli şehir
Ah kardaş kim dayanır yüzyılların sürgün edilmişliğine
Ama Ankara bir gurur abidesi gibi ayaktadır
O sarışın kurt için hazırlamıştır bedenini
Yıkıntıların ortasında bir kaleye yaslamış sırtını
Ve bataklığından hastalık yayılır
Ankara ; bozkırın ortasında yoklukların şehri
Yeniden doğmak için bekliyor
Yüzyılın bir kere doğurduğu o büyük dehayı koynuna

İstanbul`a gitmeli diyordu komutanlardan bazıları
Ve Sivas Kongresinin zatı muhteremleri
`Siyasetin uzağında kalmak yenilmek demektir` diyorlardı
`Eğer meclis padişaha düşmanlık ilan ederse`
`Anadolu halkı kimin arkasından gider`
`Kuva-yi milliye`nin mi` diyordu Kara Vasıf Bey
Belliydi ki; Mustafa Kemal Pasanın özgürlük ateşi sarmamıştır yüreklerini daha
Ve Türk insanının doğasını anlamamışlardır
Ve üstelik esaretten kurtulma savaşında bir başka esarete bakıyorlardı
Yüzyılın esaretine; padişahın kulluk esaretine
`İstanbul yönetmenin ve elde etmenin bağrıdır` diyorlardi bu yüzden

Halkın bağrından iyi toprak mı vardı
İstanbul`un ihanetin pusunda kalmış sokaklarını düşündü O
Düşmanın süngüleriyle çiğnediği kutsiyeti de
`Halk için savaşacaksak eğer`
`Halkın yanında olmalıyız` diyordu O
Gözlerinden zaferi müjdeleyen ışığı şavkılayarak
Boz kalpağı başında dimdik duruyordu Dikmen sırtlarında
Anlamak halkı
Ve onlar için savaşıldığına inandirabilmek
Hangi güç durabilirdi inanmış Türk insanının karşısında
Gülümsedi Mustafa Kemal Paşa
Bir o biliyordu sanki zaferin kesinliğini
Hiç bir inanç bilmenin keskinliği olmadan beslenemezdi
O geleceğin rüzgarında bugünü yaşayandı belki

`Bir millet istemezse kimse esaret altına alamaz` diyordu
`Türk milleti yüzyıllardır cihana hükmetti`
`Ve bu millete kimse hizmet etmeyi öğretemedi` diye anlatıyordu
`Millet bir koyun sürüsü ona bir çoban lazım o da benim` diyordu padişah
İstanbulun semalarına yükselen teslimiyet ruhuydu
Ankara özgürlüğün tacını giydirecek Anadolu`nun toprağına diyordu
Dişlerinin arasından ıslık gibi çıkan bir nefret sözcüğüydü saltanat
`Bu milleti yok eden kul olma duygusudur`
`İşte bu yüzden Ankaradayız`
`İşte bu yüzden İstanbul`un yılgın toprağından uzaktayız`
`Hiç bir devlete boyun eğmemiş Anadolu halkının yüreğidir benim güvencem`
`İşte bu yüzden Ankara` diyordu ona bunu soranlara
Mandacıların ve himaye isteyenlerin elde edemediği ruhtur Ankara
`İşte Anadolu`nun bu saf cocuklarıdır gözlerime vuran inancın bilinmişliği`
`Bu yüzden Ankara`dır bundan sonra mücadelemizin kalesi` diyordu O
Yirmiyedi aralığın güneşli ama soğuk bir gününde
İnancıyla Mustafa Kemal Paşa tarihin en orta yerinde depremler yaratıyordu
Hiçbirşey artık eskisi gibi olmayacaktı

Hiçbir abartı katılmamış bir kahramanlık türküsüdür bu kardaş
Eski zaman ezgileri gibi yayılır dudaklarından O sarışın kurdun
Ve Anadolu halkı özgürlük düşerini yeniden hatırlar
Yeniden tarihleri allak bullak eden gücünü görür
Tek bir yalan katılmamış
Ve nasıl anlatılırsa anlatılsın
Her kelimesinde yetersiz kalan bir destandır bu

Herşeyden önce meclis
Herşeyden önce meşruluk diyordu O
Askeri olmayan, ordusu olmayan bu adama gülüyordu herkes
Ziraat mektebinin ışığı bile soluktur
Neye yarayacak meclis diyorlardı
Gülüyordu O içine atarak bütün hırsını
Savaş kazanıldığı gibi kaybedilir
Kazandın savaşı diyelim
Kim oturacak düşmanın karşısına meclis yoksa
Düşmandan kurtarıp bir başka düşmana
Padişaha ve halkı unutmuşlara mı teslim edeceğiz bu vatanı
Onu anlamayanlar arasında bir yalnız dev gibiydi
Düşüncelerinim enginliği kadardı yalnızlığı

Böyle başlar kurtuluşun Ankara günleri kardaş
Kimselerin bilmediği tarih kaderin yoldaşlığında yazılıyordu
Güneyde Fransizlar ve İtalyanlar
İzmir`in bahar kokularında Yunanlılar
Ve İngilizler
Ve en çok düşman olanlar: padişah ve saltanat sevdalıları
Tanımakta aciz oldukları; ki kendi beğenmişliklerinin eseriydi bu
Türk Milleti`nin kudretini öğrenecekleri felaketlerine yürüyorlardı…
 
Üst