İslamiyet Doğuyor Konuları İle İlgili Menkıbe Gönderebilir Misiniz

madi

Çalışkan Üye
Üye
Katılım
14 Şub 2007
Mesajlar
145
Puanları
18
Yaş
123
Konum
bilecik
selam arkadaşlar Hz muhammed dönemi 4 halife konularında kıssa vb anlatıyor musnuz ben hiç girmedim Peygameber efendimiz'in el emin sıfatıyla ilgili bir hikaye anlattım onun dışında pas geçtim Hz. Ömer'in adaletinden bahsediyor kitap bir olay anlatayım dedim google da aradım çok uzun hepsi çocuklar için daha basit ve sade hikaye isityorum İslam tarihi ile ilgili yardımcı olursanız sevinirim Teşekkür Ederim
 

falan filan

Yeni Üye
Üye
Katılım
6 Ocak 2009
Mesajlar
2
Puanları
1
Konum
Antartika
Ekleyecek Başka Bir şey Kalmamış ki??? :-\



İSLAM TARİHİ

İSLAMİYET'İN DOĞUŞU

İslâm Târihi, İslâm dîninin târihi, Hazret-i Muhammed’in doğumu esas alınırsa mîlâdi 571, Allahü Teâlâ'dan ilk vahyin gelmesi, yâni peygamberliğinin kendisine bildirilmesi başlangıç kabul edilirse 610, insanları İslâmiyet'e açıkça dâvet etmesi düşünülürse 613 senesinde başlar. Hicret; İslâm târihinin en mühim hâdiselerinden biri olup, İslâm takviminin başlangıcıdır. Hicret târihi mîlâdi 622’dir.
Din olarak İslâmiyet'in Hazret-i Muhammed’e O’nun tarafından da insanlara bildirilmesi 23 hicri senede tamamlanmıştır. Peygamberimize 610 yılında Mekke’de Hira Dağındaki mağarada gelen ilk vahiyle bildirilen ayet-i kerîmeler, Kur’ân-ı Kerîm'in İkra’ Sûresi'nin ilk beş âyetleridir. Bu sûrede meâlen; “Ey Muhammed, yaratıcı Allah'ın adı ile oku! O, insanı pıhtılaşmış kandan yarattı. Oku, Allah büyük kerem (iyilik) sâhibidir. O, kalemle öğretir, insana bilmediklerini öğretir.” buyruldu.
En son gelen de Nasr Sûresi'dir. Bu sûrede de meâlen; “Allah’ın yardımı ve zafer günü gelip insanların, Allah’ın dînine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et! O’ndan af dile! Çünkü O, tövbeleri dâimâ kabul eder.” buyrulmaktadır.
Bu ilk ve son gelen âyetler arasında, 23 seneye yakın zamanda bildirilen ve Kur’ân-ı kerîmde mevcut bulunan bütün âyet-i kerîmeler ile İslâmiyet insanlara dünyâ ve âhiret nizâmı olarak bildirilmiş, geçmiş ümmetlerden ve gelecekteki olacaklardan çeşitli bilgiler ve misaller verilerek bütün insanlardan dünyâ hayatlarında İslâmiyet'e tâbi olmaları istenmiştir. Peygamber efendimizin son haclarında deve üstünde 124.000 kadar sahabeye hitâben buyurdukları sözler de “Vedâ Hutbesi” ismiyle meşhur olmuştur. Bu hutbe ile de İslâmiyet topluca ve öz şekliyle insanlara son bir kere daha tebliğ edilmiş ve uymaları istenmiştir. Böylece İslâmiyet'in gelmesiyle bütün dinler yürürlükten kalkmış, kıyamete kadar gelecek insanlara Allahü Teâlâ'nın yanında makbul olan yegâne dînin İslâmiyet olduğu bildirilmiştir.
İslâm dîni Allahü Teâlâ tarafından Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm'a gönderildi. Muhammed Aleyhisselâm peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur. Babası Abdullah’tır. Mîlâdın 571 senesi Nisan ayının yirmisine rastlayan Rebiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke’de doğdu. Doğumundan evvel babasını, altı yaşındayken annesini kaybetti. Yirmi beş yaşındayken Hadîce-tül-Kübrâ ile evlendi. Kırk yaşındayken bütün insanlara ve cinne peygamber olduğu bildirildi. Üç sene sonra herkesi îmâna çağırmaya başladı. Mîlâdî 622 yılında Allahü Teâlâ'nın emri ile Mekke’den Medîne’ye göç etti. Bu yolculuğuna “hicret” denir. İslâm târihinin en büyük hâdiselerinden biri olan hicret, İslâm takviminin başlangıcı olduğu gibi, ilk İslâm devletinin kuruluşunun da başlangıcıdır.
Muhammed Aleyhisselâm bundan sonra Medîne’de İslâmiyet'i yaymaya devam etti. Mekkeli müşriklerle hicretin ikinci senesinde Bedir, üçüncü senesinde Uhud, beşinci senesinde ise Hendek gazâlarını yaptı. Hicretin sekizinci senesinde Mekke fethedildi. Bu arada Arabistan’daki uzak ve yakın pek çok kabile reisleri ve guruplar gelerek Müslüman oldular. Çeşitli beldelere ilk İslam vâlileri tâyin edildi. Böylece İslâmiyet, Arap Yarımadasının tamâmına yayılmış oldu. Peygamber Efendimiz hicrî 11 (M. 632) senesinde Rebiül-evvel ayının on ikinci Pazartesi günü vefât etti. Vefâtında 63 yaşındaydı.
İSLAM TARİHİ

EMEVİLER DÖNEMİ

Emevîler: Dört Halîfe Devrinden sonra İslâm devletinin başına, halîfe(devlet başkanı) olarak hazret-i Muâviye seçildi. Onun Ümeyyeoğullarına mensubiyetinden dolayı devlet, “Emevîler” adı ile anıldı. Böylece İslâm târihinde Emevîler devri başlamış oldu. Şam’daki Emevî halîfeleri 661(H.41)den 750(H.132)ye ve İspanya’daki Endülüs Emevî Sultanlığı da 756(H.138)dan 1492(H. 898) târihine kadar devâm etti. Şam’daki Emevî Halîfeliğini Abbâsîler devri tâkip etti.
Emevîler Çin, Orta Asya, Hazar ülkesi, Hindistan, bütün Orta Doğu ülkeleri, Kuzey Afrika’dan İspanya dâhil Avrupa içlerine kadar aralıklarla sekiz yüzyıl hüküm sürdü. Emevîler, İslâm dînini İspanya’dan Avrupa’ya soktu. Fas, Kurtuba ve Gırnata Üniversitelerini kurup, batıya ilim ve fen ışıklarını yaydılar.
İSLAM TARİHİ

ABBASİLER DÖNEMİ

Abbâsîler: İslâm devleti başkanlığını(hilâfetin) Emevîler’den sonra Hazret-i Peygamber’in amcası Hazret-i Abbâs soyundan olan Ebü’l-Abbâs Abdullah es-Saffah ele geçirdi. 750/H. 132’de Abbâsîler devri başladı. Devletin başşehri Şam’dan Bağdat’a nakledildi. Irak’taki Abbâsî hilâfeti, 750 (H. 132)den 1256 (H.656)ya ve Mısır’daki Abbâsî hilâfeti ise 1257 (H. 656)den 1517 (H.923)ye kadar devâm etti. Abbâsîlerden sonra halîfelik, Osmanlı sultanlarına geçti.
Abbâsîler [750 (H. 132)-1517 (H.923)] devrinde, hicrî ikinci asırdan îtibâren Abbâsî halîfeleri adına hutbe okutan emirlikler ve devletler kuruldu. İslâm dîni, doğuda Büyük Okyanustan, batıda Atlas Okyanusu kıyılarına, kuzeyde Rusya içlerinden, güneyde Hind Okyanusu kıyılarına kadar yayılıp, üç kıtada İslâm devletleri hâkim oldu.

İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ

KARAHANLILAR

KARAHANLILAR(840-1212)
Uygur Devleti yıkıldıktan sonra Karluk Yabgusu Bilge Kül Kadir Han tarafından Türkistan'da kurulmuştur. Karahanlılar, Karluk, Yağma, Çiğil ve Tuhsi Türkleri tarafından kurulmuştur. Bu dönemde Samanoğulları ile mücadele etmişlerdir. Müslüman ilk hükümdarı Satuk Buğra Handır (müslüman olduktan sonra Abdülkerim adını almıştır). Bu döemde islam hızla yayılmıştır(934). Karahanlılar Samanoğulları ve Gaznelilerle mücadele ederek topraklarını genişletmeye çalıştılar. Samanoğulları Devletine son vererek, topraklarını Gaznelilerle paylaştılar(999). Maveraünnehir'den sonra Horasan'a da egemen olmak istemeleri Gaznelilerle savaşlara neden oldu. Karahanlı Devleti Ali Tegin'in ölümünden sonra, kardeşler arası taht kavgaları sonucu 1042 yılında ikiye ayrıldı. Doğu Karahanlı (Balasagun bölgesi)Devletine Kara-Hıtaylar son verdiler(1211). Batı Karahanlı (Özkent, Semerkant,Buhara bölgesi) Devletine ise Harzemşahlar son verdi(1212)
ÖNEMİ:
- Kadılık, muhtesiplik (din kurallarına göre esnafı denetleyen, belediye hizmetleri ve güvenlik işlerine bakardı) ve cihad konularında İslam müesseselerini benimsediler.
- Hakimiyet anlayışı,saray teşkilatı, merkez ve taşra teşkilatı ile askeri teşkilatta Türk özelliklerini korudular.
İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ

GAZNELİLER

Gazneliler
Merkez Gazne olmak üzere, 963 yılında Alp Tekin tarafından kuruldu. Gazneliler, en parlak devrini, ünlü hükümdarları Gazneli Mahmut zamanında yaşamıştı. Gazneli Mahmut, İslamiyet'in koruyuculuğunu yapan ilk Türk hükümdarı olmuştur. Bu yüzden Abbasi halifesi kendisine "Sultan" ünvanını vermiştir. Gazneli Mahmut, Hindistan'a toplam 17 sefer düzenledi. Bu seferler sonucu İslamiyet, Hindistan'da yayıldı. Bu durum ileride, bölgede kurulacak Türk-İslam Devletleri için temel teşkil etti. Gazneliler döneminde ilk kez İran topraklarına yerleşildi. 1040 tarihinde Gazneliler, Dandanakan Savaşı ile Selçuklulara yenildi. Gazneliler, 1187 yılında Gurluların isyanı sonunda yıkıldı.


İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ

TOLUNOĞULLARI

TOLUNOĞULLARI(868-905)
Mısır'da kurulduktan sonra Suriye'ye hakim olan ve Abbasi Devletine görünüşte bağlı olan ilk Türk devletidir. Ahmet, Buhara'dan Bağdat'a gönderilmiş Tolun'un oğludur. Tolunoğlu Ahmed, üvey babasının yerine Mısır valisi oldu. Bir süre sonra da bağımsızlığını ilan ederek Suriye'ye hakim oldu. Yaptığı ıslahatlar sayesinde büyük bir ekonomik ve askeri güce ulaştı. Tolunoğlu Ahmed'in ölümünden sonra iç karışıklıklar başladı. İç karışıklıklardan yararlanan Abbasiler, bu devlete son verdi(905).

İHŞİDLER

İHŞİDOĞULLARI(935-969)
Fergana Türklerinden ve Abbasilerle Tolunoğullarının hizmetinde bulunan Muhammed b. Tuğaç tarafından kurulmuştur.
SELÇUKLU TARİHİ

DANDANAKAN SAVAŞI(1040)

Selçukluları Horasan’dan atmak isteyen Gazneli Mesut, büyük bir ordu ile sefere çıktı. Dandanakan kalesi önündeki savaşı Selçuklular kazandı(1040).

Dandanakan Savaşının Sonuçları:
- Büyük Selçuklu Devleti resmen kurulmuştur.
- Horasan’da Selçuklu egemenliği resmen kesinleşmiştir.
- Selçukluların İslam dünyasındaki otoritesi artmıştır.
- Gazneliler yıkılışa geçmiştir.

SELÇUKLU TARİHİ

MALAZGİRT MEYDAN SAVAŞI(1071)

Alp Arslan’ın Anadolu topraklarına akınlar yapması üzerine Bizans imparatoru Romanos Diogenes büyük bir ordu ile Selçuklulara karşı sefere çıktı. Alparslan, Anadolu içlerine akınlar yaptı. Bizans İmparatoru, 200.000 kişilik bir ordu ile Malazgirt Ovası'na geldi. Mısır Seferi'ne çıkmış olan Alparslan, ordusunun bir bölümünü Suriye'de bıraktı. 50.000 kadar askeriyle Malazgirt'e geldi.
26 Ağustos 1071'de yapılan savaşta, Bizans ordusu yenildi. İmparator Ramanos Diogenes(Romen Diyojen) esir edildi. Bağışlanarak ülkesinin başkenti İstanbul'a gönderildi.

Malazgirt Meydan Muharebesi, tarihin önemli olaylarından biridir. Bu savaştan sonra Anadolu'nun kapıları Türklere açılmıştır.

SELÇUKLU TARİHİ

MİRYOKEFALON SAVAŞI(1176)

Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans arasında gerçekleşmiştir. 1071 Malazgirt Meydan Savaşı ile Anadolu'nun kapıları Türklere açılmıştı. Türkler hızlı bir şekilde Anadolu da fetihler gerçekleştiriyordu. Türklerin ilerlemesinden rahatsız olan Bizans, bu ilerlemeyi durdurmaya karar verdi. Selçuklu komutanı 2. Kılıçarslan ile Bizans hükümdarı Manuel Komnenos 1176 tarihinde Miryokefalon mevkiinde karşılaştı. 100.000 kişilik bir orduya sahip olan 2. Kılıçarslan, Bizans ordusunu Miryokefalon da sıkıştırdı. Bizans ordusu bozguna uğratıldı. Bizans hükümdarı Manuel, geri çekilmek zorunda kaldı.

Bu zafer Türkler için çok önemlidir. Bu zafer ile Türklerin Anadolu'dan atılamayacağı anlaşıldı. Türkler Anadolu'ya kesin olarak yerleşti.

TÜRKLERİN İSLAMİYET'İ KABUL ETMESİ

TÜRKLER VE İSLAMİYET
Türkler, Müslüman olmadan önce Asya ve Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde 1500 yıl hüküm sürdüler. Siyasi, sosyal, kültürel ve etnik bakımdan izler bıraktılar. Türkler, Müslüman olduktan sonra da büyük devletler kurdular ve tarihe yön verdiler.
Hz. Ömer zamanında İran'ın fethi ile Türkler ile Müslümanlar komşu oldular. İslam orduları Türklerin yaşadıkları Ceyhun Irmağı boylarına dayandılar.
Orta Asya'da Doğu Göktürkleri yıkılmış, Batı Göktürkleri ise Çinin entrikaları nedeniyle zayıflamıştır.
Sogd ve Harzem bölgesine girmek isteyen İslam Kuvvetleri ile Türkler arasında ilk çatışmalar meydana geldi.
Hz. Osman zamanında Kafkaslarda(652-653) ve Horasan'da Türkler ile Müslümanlar arasında ilk çatışmalar meydana geldi.
Horasan ve Azerbaycan, Hz. Osman zamanında fethedildi.
Müslümanlar ile çatışan ilk Türkler Hazarlar, Türgişler ve Karluklar'dır.
Emeviler zamanında Ubeydullah b. Ziyad, Buhara'yı kuşattı, ancak alamadı. Bu dönemde yapılan bir antlaşma ile 3 bin Türk okçusu Emevilerin hizmetine girmiştir. İslam Devletinin sivil ve askeri kanadında görev aldılar.
Türgiş Hükümdarı Sulu Han, Emeviler'e şiddetle direndi.(721)
Sulu Kağanın ölümünden sonra Türgişler zayıfladı. Ancak bundan sonra Emeviler Maveraünnehir'e hakim olabildiler.
Horasan bölgesi kumandanlığına tayin edilen Kuteybe b. Müslim zamanında Müslümanlar Maveraünnehir'e kadar egemen oldular.(705-708)
İslam akınları Talas nehri boylarına kadar ulaştı.Bu akınlar başta Türgişler olmak üzere diğer Türk boylarının direnişi ile karşılaştı.
Kafkaslardaki Emevi ileri harekatına ise Hazar Türkleri karşı koyuyorlardı. Hazar başkentine kadar ilerleyen Emevi orduları geri püskürtüldüler.
Emevilerin, kılıç zoruyla Türkler üzerinde egemen olmaya çalışması ve Arap milliyetçiliği yapması (mevali) yüzünden, İslâmiyet Türkler arasında yayılmamıştır.
Abbasiler Zamanında Türkler:
- II. Göktürk Devleti yıkılmış, Türgişler Devleti de zayıflamıştı. Uygurlar da yeterli askeri güce sahip olmadıklarından, Çin'in Türkistan'ı işgaline karşı koyacak bir Türk Devleti yoktu.
- Çin istilasına karşı, Abbasiler yardıma çağrıldı.
- Abbasilerin Horasan Valisi Ebu Müslim'in, Ziyad b. Salih'in emrine verdiği Abbasi orduları ile Türkler birleşerek Talas Savaşını kazandılar.

Talas Savaşı(751)
Çin, İpek yolu Ticaretini ele geçirebilmek için Türkistan'a hakim olmaya çalışıyordu. Çinliler, Türk ülkelerini ele geçirirken sert tutum içine giriyorlardı. Bir Türk Beyini (Taşkent Beyi Bağatur Tudun) öldürülmesi üzerine Türkler Çinlilere karşı Müslümanlardan yardım istedi. Bu istek Ebu Müslim tarafından kabul edildi. Türklerin de katılımıyla güçlenen bu ordu, Çinlileri Talas nehri kıyısında bozguna uğrattı.
Sonuçları: Türkler ile Müslümanlar arsındaki savaşlar sona erdi. Ticaret sayesinde İslâmiyet Türkler arasında hızla yayılmaya başladı.
- Türkler Abbasi Devletinin idari ve askeri kadrosunda görev almaya başladılar.
- Orta Asya'daki Çin tehdidi ortadan kalktı. Batı Türkistan Çin tehlikesinden kurtuldu.
- Talas Savaşında Araplara yardım eden Karluk Türkleri, Türk birliğini sağlayarak Yağma ve Çiğil Türkleri ile birlikte Karahanlı Devletini kurdular.
- Semerkant, Bağdat ve Mısırda üretilen kağıtlar Endülüs ve Sicilyadaki müslümanlar aracılığıyla Avrupa'ya geçti.
- Türkler Abbasiler zamanında Mısır ve Suriye valilikleri ile Sugur valiliklerinde bulundular.
- Devlet içindeki isyanları bastırdılar, Bizans ile savaşlarda önemli başarılar elde ettiler.
ESKİ TÜRK İNANIŞI
- Gök Tanrı inancı (tek Tanrı inancı)
- Ahiret inancı ve fetih anlayışı
- Dürüstlülük ve namusluluk, ahlak, temizlik ve hoşgörü anlayışı
- Cennet, cehennem, kıyamet, kurban kesme
TÜRKLER İSLAM DEVLETİNİN HİZMETİNDE
- Abbasi Halifesi Cafer el Mansur, ilk defa Türkleri askeri birlikler arasına almıştır.
- Halife Harun Reşid, muhafız birliğini Türklerden oluşturdu ve Türkler Bizans sınırına yerleştirilmeye başladılar.
- Emin ile Memun arasındaki halifelik mücadelesinde Memun, Emin'i destekleyen İranlıların yerine Türklerden ordu birlikleri kurdu.
- Halife Muttasım, Samarra şehrini Türkler için kurdu.
- Türkler, Abbasi Devletinde Vezir ve Haciblik yaptılar, Bizans sınırında görev aldılar, iç isyanları bastırdılar, çeşitli eyaletlerde valilik görevlerinde bulundular.
TÜRKLERİN MÜSLÜMAN OLMALARI
- Abbasilerin tavırları ve Türk eski inancı, Türklerin kolayca Müslüman olmalarına neden olmuştur.
- Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri ilk Müslüman Türk boylarıdır.
- Karahanlılar Müslümanlığı kabul eden ilk Türk devletidir.
- 10.yy'da İtil Bulgarları Müslüman olmuşlardır.
TÜRKLERİN İSLAM DÜNYASINDAKİ HİZMETLERİ
- Türkler, islama ve İslam Devletlerine siyasi, askeri,sosyal, kültürel ve ekonomik yönden hizmet etmişlerdir.
- İslamda hesap ve cebirle ilk uğraşan ilim adamı İbn-i Türk Ebul Fadl'dir.
- Harezmli Musa oğlu Mehmed'in yazmış olduğu eser yüzyıllarca okutulmuş ve loğaritma bilimine ismini vermiştir.
- İbn-i Sina, El-Buruni, Ulüğ Bey (vs) tarihe ün salmış ilim adamlarıdır.
İlk Müslüman Türk Devletleri
Karluk Boyu
Yağma Boyu
Çiğil Boyu
Karahanlılar(840-1212)
Gazneliler(962-1183)
Tolunoğulları(868-905)
İhşidoğulları(935-969)
 

madi

Çalışkan Üye
Üye
Katılım
14 Şub 2007
Mesajlar
145
Puanları
18
Yaş
123
Konum
bilecik
İslamiyet Doğuyor Konuları İle İlgili Menkıbe Gönderebilir Misiniz

bu tarihi konuları biliyorum çocukların seviyesine uygun kıssa vb arıyorum
 

Cumali Güler

zalatar
Moderatör
Katılım
17 Nis 2008
Mesajlar
2,419
Puanları
283
Konum
adana
İslamiyet Doğuyor Konuları İle İlgili Menkıbe Gönderebilir Misiniz

YUSUF’UN HİKAYESİ

Kanallarında kuğuların, martıların ve ördeklerin gezindiği, güvercinlerin bu gezintiye kıyılardan eslik ettiği, yemyeşil meralarında mübarek hayvanların tesbih ederek dolaştıkları bir köy kadar şirin küçük bir ülke olan Hollanda'da Müslüman olmuş bir Hollandalı ile tanıştık.
Yeşil gözleri, beyaz teni ve kumral saçlarıyla tipik bir Hollandalıyı, pırıl pırıl bir çehreyle görmek pek alışılmış bir şey değildir. Bir arkadasın evindeki sohbette karsılaştığımız bu "milyonda bir" talihliyle konuşmaya başladık:
- İsminiz?
- Yusuf.
- Maşaallah... Peki, niçin bu ismi tercih ettiniz?
- Yusuf Aleyhisselâm'ı kuyuya atmışlar. Annem babam da beni 15 yaşımda sokağa attı.
Bir anne ve babanın hayatlarını daha iyi yasamak için evlatlarına tekmeyi yapıştırmalarını biz istesek de anlayamayız. Ama o böyle şeylerle çok karsılaştığını ima edercesine, dudağında acı bir tebessüm, bir tekme işareti yaparak anlatıyordu nasıl evden atıldığını.
- Peki ya sonra?
- Sonra ben çok kötü islere girdim, hapishaneye düştüm. Allah'a dua ediyordum, "Allah'ım ne olur kurtar beni, hangi din güzelse onu seçtir bana" diye. Havasının soğuk, binalarının soğuk, insanlarının soğuk olduğu bu ülkede böyle bir manzarayla karsılaşmak, sarp yamaçlarda tek tük biten çiçeklerle karsılaşmak kadar hayret vericiydi. Hapisten çıktıktan sonra dinleri araştırmaya başladım. Bir gün Müslümanlar'ın daveti üzerine gittiğim bir sohbette masanın üzerinde Kur'ân'i gördüm. Kur'an âdetâ konuşuyor, "Oku, oku beni" diyor, bir mıknatıs gibi beni kendisine çekiyordu. Daha sonra aldığım Kur'ân meâlini okudukça gözüm gönlüm açıldı ve hidayet bana nasip oldu.
Yusuf Müslüman olduktan sonra İslâm'ı yasamak için çok gayret sarf etmiş; fakat maalesef etrafındaki eski kötü arkadaşları onun peşini bırakmamışlar. Yalnız kalan Yusuf eski günahlara meyleder gibi olmuş. İçine tekrar düştüğü zulmetlerden nasıl bir ikazla çıkarıldığını Yusuf söyle anlattı:
- Tekrar günah islemeye başladığım zaman kendimi ateşin içine düşmüş gibi hissettim. Sanki vücudum yanıyordu. Garip şeyler duymaya başlamıştım: "Inneke fî zulümât" (Sen karanlıklardasın) sesi kulaklarım-da yankılanıyordu. Ne zaman gözüm harama kaysa "Innallahe semîan basîra" (Allah herşeyi işiten ve görendir.) sesini duyuyordum.
Bundan sonra Yusuf bu çevreyi terk etmesi gerektiğine karar verir.
Bu arada bir gün, terasa bıraktığı motosikletinin üzerine komşusunun çocuğu çıkar, çocuk düşer ve ayağını incitir. Yusuf ise evde her şeyden habersiz, yeni sünnet olmuş, Yalnız basına kalmaktadır:
- Birden yine bir ses işittim: "Yusuf, kalk Allah'a dua et, seni öldürmeye geliyorlar." Ben de dua ettim: "Allah'ım, su su arkadaşları benim evime gönder" dedim.
Psikolojik rahatsızlıkları olan komşusu, birkaç kişiyi yanına alıp elinde bir zincirle kapıya dayanmış. Tam o sırada isim isim saydığı o arkadaşları gelmiş, kendisini kurtarmışlar.
Yusuf, hayatinin düzene girmesi için Müslüman birisiyle evlenmesi gerektiğini düşünmüş. O sıralarda evliliğiyle alâkalı üç rüya görmüş. Birincisinde bir arkadaşıyla birlikte uçakla Türkiye'ye gidiyorlar. İkincisinde hanımının evini, kendisini ve isminin Fatma veya Fadime olduğunu, üçüncüsünde ise hanımıyla babası arasında bir tartışmayı görüyor.
Aradan bir müddet geçtikten sonra bir Türk arkadaşı, evlilik hususunda kendisine yardımcı olmak istediğini söylüyor ve birlikte uçakla Türkiye'ye gidiyorlar. Konya'da birkaç kişiyle görüşüyor, fakat Yusuf rüyasındaki evi ve hanımını bulamıyor. Daha sonra bir köyden bir ailenin kızıyla görüştürmeye karar veriyorlar. Yusuf arabayla köye geliyor ve daha arabadan inmeden kızın ismini soruyor. Fatma olduğunu, bazen de Fadime diye hitap ettiklerini öğrenince sevincinden "Allahu Ekber!" deyip sıçrıyor.
Evde, müstakbel gelinin ikram ettiği kahveyi içerken çok utandığını, buram buram terlediğini söyledi. Eski hayatini düşününce, onu değiştiren dinamiklerin ne kadar sağlam olduğunu bir kez daha tasdik ettik.
Evlilikten sonra gördüğü rüyalardan hanımına da bahsetmiş. Hatta babasıyla aralarında geçen tartışmayı bile cümle cümle nakletmiş. Hanimi da: "Sen nereden biliyorsun bunları" diye şaşkınlığını ifade etmiş. Kaderin garip bir cilvesi olarak kendisi de hep Avrupalı bir Müslüman'la evlenmek için dua edermiş.
Yusuf basından geçen bir hâdiseyi daha anlattı:
- Bir gün Almanya'daki bir arkadaşımı çok özledim. Fakat bende adresi yoktu. Yine de Almanya'ya gittim. Bir taksiye bindim ve taksiciye beni herhangi bir camiye götürmesini söyledim. Caminin önünde inip kaldırımda yürürken arkamdan bir ses işittim: "Yusuf, ne arıyorsun burada?" Arkadaşım bana sesleniyordu.
Bu tür garip hâdiselerden ve daha önceleri duyduğu seslerden oldukça etkilenmiş olmalı ki, bir ara doktoruna bunların sebebini sormuş. Doktor, halüsinasyon deyip geçiştirmiş. Bize de sebebini sordu: "Samimiyet ve ihlas" dedik.
Samimiyetle çevresine de oldukça tesir etmiş. Bir gün bir Türk arkadaşına: "Sen cuma Müslüman'ısın" demiş. Arkadaşı böyle bir şeyi, sonradan Müslüman olmuş birinden işitince vurulmuşa dönmüş. Aradan çok geçmeden o da beş vakit namaz kılmaya başlamış.
Bir gece rüyasında şeytanı görmüş, söyle anlattı rüyasını:
- Elinde süslü süslü yüzükler vardı. İnsanlar sıraya girmiş elini öpüyordu. Ama ben öpmedim.
Yusuf, dünyanın sûrî ve fânî güzelliklerinin insani tatmin edemeyeceğini idrak etmiş. ?imdi dünyaya değil, Allah'a teslim olmuş kardeşlerini hararetle kucaklıyor.
Hayatin geçmiş ve gelecek aynaları arasındaki yansımaları kaderî cilveler halinde ruhunda tezahür etmiş. İlkokula giderken Arapça harfleriyle "Allah", "Allah" yazdığını şimdilerde fark ettiğini söyledi.
Bati dünyasında eski Yusuf gibi, arayış içinde çok insan var. Her gün belki yüzlerce insan İslâm'ı öğrenmek için belli yerlere müracaat ediyor.
Fakat maalesef, bu yerlerdeki insanların çoğu ya dili veya dini bilmiyor. Yetişmiş insanların açacakları kültür merkezlerinin büyük inkişaflara vesile olacağı çok açık. Almanya'da 8 yaşında bir Alman çocuğu kendi yaslarında bir Türk çocuğunun irşadıyla İslâm'ı benimsemesi ve ağabeylerinin kaldıkları bir ışık eve gidip gelmeye başlaması (o ne anlattı, diğeri ne anladıysa!..), bir İngiliz'in Kocatepe Camii'ni gördükten sonra İslâm'ı hayatına hayat yapması, ABD'de bir Amerikalının kendisine hiçbir şey telkin edilmediği halde şahit olduğu samîmî havayı teneffüs edip muhterem bir zatin önünde Müslüman olduğunu ikrar etmesi ve "Bu yüzde, bu gözlerde yalan yok" diyerek, hıçkıra hıçkıra ağlaması gösteriyor ki, bu kadar gayretle bunlar oluyorsa, himmetlerimiz şahlanınca, Allah kim bilir neler gösterecek?
 
Üst