Gelecek Eğitimle Gelecek Programı 24 Haziran Çarşamba Milli Eğitim Bakanı Raporu

58SERVET

Üye
Üye
Katılım
24 Haz 2009
Mesajlar
11
Puanları
1
Konum
istanbul
Gelecek, Eğitimle Gelecek" Haziran 2009 Canlı Yayın Programı Raporu
Konuk: Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU
Tarih:24 Haziran 2009 Çarşamba
     Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU “Gelecek, Eğitimle Gelecek" adlı programda öğretmen atamalarından ve de sözleşmeli personelin durumu hakkında bilgiler verdi.Özellikle Özel Eğitime ihtiyaç duyulan alanlardaki öğretmen ihtiyacından bahsetti.Diğer alanlarda öğretmen fazlalığı yaşanırken bu alanda büyük ihtiyaçların olduğundan söz etti.
        Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU okul öncesi eğitimin önemini vurguladı. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu 2009-2010 eğitim döneminde 30 ilde pilot olarak uygulamaya girecek “Zorunlu Ana Okulları Projesi” ile okula başlama yaşının 3’e kadar ineceğini söyledi: “2013-2014 arasında üç yaş grubunda yüzde 18’lik okullaşma oranı hedefliyoruz”. Nimet ÇUBUKÇU  son dönemde ekonomik kalkınma planlarında ve gelişmişlik göstergelerinde eğitime önem veren ülkelerin geldikleri noktada okul öncesi eğitimin çok önemli olduğunu görüyoruz. Okul öncesi eğitim alan çocukların daha az suça karıştıklarını, üniversiteye gitme oranlarının yükseldiğini, sosyal uyumlarının daha yüksek olduğunu, dil becerilerinin geliştiğini görüyoruz.”dedi. Okul öncesi eğitimi 6 yılda yüzde 11'den yüzde 33'lere çıkardık. Ana okulu eğitiminde okullaşma oranını artırarak, zorunlu hale getirmek için çalışıyoruz. Bu amaçla ilk planda 30 ilde okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirdik. Daha sonraki dönemlerde Türkiye genelinde bu çalışma yaygınlaştırılacak. Okul öncesi eğitim, siyasi hayatımın ilk projeleri arasında yer alıyor. Yakın bir gelecekte büyük bir kampanya ile okul öncesi eğitime hız kazandıracağım."

Zorunlu eğitime geçen iller

MİLLİ Eğitim Bakanlığı, 2009- 2010 döneminde okul öncesi zorunlu eğitimin başlatılacağı pilot illeri sıraladı: Amasya, Artvin Bilecik, Bolu, Burdur, Çanakkale, Denizli, Edirne, Eskişehir, Gümüşhane, Kırklareli, Kütahya, Muğla, Nevşehir, Rize, Sakarya, Sinop, Tunceli, Uşak, Yozgat, Bayburt, Karaman, Kırıkkale, Ardahan, Yalova, Kilis, Konya, Hatay, Ağrı ve Van.
         Bakan Nimet ÇUBUKÇU  özelikle öğretmenlerin kendilerini geliştirmelerini ve bu konuda öğretmenin eğitimin en önemli parçası olduğundan söz etti.Her dersin önemli olduğunu  söyledi.Özellikle yetenek alanlarındaki derslerin beden eğitimi,Müzik,Resim derslerindeki başarının öğrencinin gelişimi açısından önemini vurguladı.

          Bakan Nimet ÇUBUKÇU  özelikle okul kayıtlarının Ankaradan yapılmasıyla ülkemizde kayıt dönemlerinde yaşanan sorunların engelleneceğinden söz etti. İkametgâha dayalı kayıtlarda okulların o bölgede yaşayan çocukları otomatik olarak kayıt ettiğinden söz etti. Milli  Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, ilköğretim okullarına kayıtların adrese dayalı kayıt sistemi yoluyla yapılmasının önemli bir gelişme olduğunu söyledi. Çubukçu, sistem sayesinde okula gitmeyen çocukların takip edilebildiğini belirtti. ''Adrese dayalı kayıt sistemi çok süper bir şey'' diyen Çubukçu, çocukların, artık sistem tarafından otomatik olarak ilköğretim okullarına kaydedileceğini belirtti. Çubukçu, şöyle konuştu''Zorunlu eğitim çağında feda edilecek tek bir ferdimiz yoktur'' diyerek, bu konuda alınan tedbirleri ve yürütülen kampanyaları anlattı. Çubukçu, şöyle devam etti:

''Bütün bunlara rağmen aile, çocuğunun eğitim görmemesi gerektiğine inanıyor ve göndermiyor. Bu zihniyet değişimini gerektiriyor. Zihniyetin kendi kendine değişimini de bekleyemeyiz... Sen, okula göndermeyerek, çocuğunu ihmal veya istismar ediyorsun. Çalıştırıyorsa, istismar ediyordur. Göndermeyip, ihmal ediyor da olabilir. İhmal, istismar... Bu çerçevede aileye çeşitli yaptırımlar uygulanabilir. Bu, çocuğun, aileden alınmasına kadar gidebilir. Aileler, artık bence bilmeliler ki ülkede çocuğunu okula göndermemesi durumunda bir takım yaptırımlar var. Mesele bu. Bunun anlaşılmasını istedim. Sadece telkin ve tavsiye değil. Bir de hukuki altyapımız var, bunu kullanacağız.''

Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU Kız öğrencilerinin okula gönderilmesinin önemini de vurguladı. Ayrıca Meslek Liselerinin ülkemizin önemli kurumları olduğundan da söz etti

Programa katılan konuklar Öğretmen atamaları, uzman öğretmenlik, ek der ücretleri gibi alanlarda sorular sordular Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU   bu soruları  bu kadar kısa sürede yanıtlayamayacağından ve bu soruların yanıtlarını soranlara mail olarak göndereceğinden söz etti
     Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU öğretmenlere ve öğrencilere tatilde dinlenerek enerji toplamaları gerektiğini söyledi. Tüm öğretmenlere ve öğrencilere iyi tatiller diledi.


HAZIRLAYAN: SERVET ÜNSAL
 

58SERVET

Üye
Üye
Katılım
24 Haz 2009
Mesajlar
11
Puanları
1
Konum
istanbul
Gelecek, Eğitimle Gelecek" Haziran 2009 Canlı Yayın Programı KONUK:prof. Dr. Hasan BACANLI
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Tarih:22 Haziran 2009 Pazartesi Konu: Yaz Tatilini Değerlendirme Rehberliği
Tatil göreceli bir kavramdır. İnsanın dört temel ihtiyacı vardır. Tatili daha çok psikolojik ihtiyaçtır. Yemenin, içmenin dışında çocuğun bu dönemi özgürlük olarak farklı boyutta yaşaması gerekir. Çocuğun eğlenmesi sadece boş zaman değildir. Bu dönemde çocuk eğlenirken öğrenebilir. Bu anlamda İhtiyaçlarını ne kadar giderebiliyorsak o kadar amacına ulaşır.

Hayatımızın büyük bir bölümü planlı olmalıdır. Bu planlama yaz tatili konusunda da olursa, günü gününe olursa pek sağlıklı olmaz, amacına ulaşamaz. Tamamen de plansız olmamalıyız. Planlı ama plansızlığa da açık olmak gerekir. Rutin hayatın dışına da çıkabilmek lazımdır. Tatili çocuklarla beraber planlamak gerekir. Planlarken çocuğu dâhil etmek, onun görüşünü sormak gerekir. Bu da çocuğun ailenin bir parçası olduğunu hissetmesi anlamına gelir. Çocuk tatil konusunda görüş dile getirmeyi bilip bilmemesi, düşünüp düşünmemesi önemli değildir. Önemli olan onun görüşünü almaktır.

Sınavlara yönelik çalışmalar olabilir. Artık o kadar çok sınıfımız var ki sınava giren. Toplum olarak çocuklara bu kadar yüklenmek istemiyoruz. SBS ye ya da diğer sınavlara girecek olan çocuklar sorumluluklarını alıp çalışıyorlar.8 ay okula gitmek çocuğu yoruyor. Tatil konusunu iyi planlamak çocuğun neye ihtiyacının olduğunu bilmek gerekiyor. Tatilde sürekli çalış demek pekiyi olmaz. Çocuğa dinlenme fırsatı tanımak lazım. Çoğu ailenin de böyle davrandığını düşünüyorum. Bir de hayat şartları var tabi. Anne babanın da tatili varsa çocuğuyla birlikte plan yapabilir. Çalışan anne baba için bu durum zor tabi.

Çocuğun ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalı. Boş zamanlarında yaptığı etkinlikler ipucu verebilir. Kitap okumakla mı, sanatsal etkinliklere katılmakla mı yoksa akrabaların yanında olmakla mı çocuk gençse arkadaşlarıyla bir arada olmakla mı daha çok mutlu olacağını belli eder. Ayrıca bu konuda okuldaki öğretmenlerinden ve rehberlik servisinden de görüş alınabilir.Bunun yanında ailenin ihtiyaçları ve bunu karşılayabilme durumu önemli tabi.Her çocuk farklıdır.Hepsi aynı şeyden hoşlanmaz.Bazıları da ders çalışmak isteyebilir.Çocukların sesini dinlemek gerekir bence.Onların görüşünü almak onları en çok mutlu edecek şeydir.

Çocuk demek oyun demek. Oyun onun gelişimini harmanlayan bir dönem. Çocuğun eğlenmek ihtiyacını göz ardı etmeyelim. Yasaların izin verdiği çocukların çalışmalarına ben karşı değilim. Hayatı yakından tanıyıp ailesinin yaşadığı zorlukları gören çocukların daha iyi geliştiklerine inanıyorum. Yani çocuk çalışarak sorumluluk alıyor ve ailesine katkıda bulunuyor. Ayrıca çocuk nelere yeteneğinin olduğunu fark ediyor ve gelecekteki meslek seçimini de bu durum etkiliyor.

Çalışan anne ve babaların çocuklarına çocuğun beceri ve yetenekleri doğrultusunda olan, zevk alıp eğlenebileceği yaz okulları uygun olabilir. Bence yaz okullarında verilen yüzme olsun sanat anlamında her şeyin okullarda da verilebilmesini isterdim. Bazen bu okullarda çocuğu sıkabiliyor. Birinci yıl yaz okuluna giden çocuk ikinci yıl gitmek istemeyebiliyor. Yaz okulu içi tamamen okullaştırılmışsa, oyun ve eğlenceye de yeterince yer ayrılmıyorsa çocuk gitmek istemez. Yaz okullarının içeriğine ve çocuğun eğlenebilmesine bağlı zevk alması gerekir.

Bir de özürlü çocuklarımız var. Öncelikle bunların özür gurupları önemlidir. Hepsinin farklı özür gurupları var. Yaz tatilinde hem aileyi hem de çocuğu rahatlatacak etkinlikler olmalı. Çocuğun rahatlıkla hareket edebileceği ortamlar kurulmalı.Anne babayı aşan organizasyonlar gerekebilir.Özürlü çocukların kendi özgürlüklerini yaşayabilecekleri aktiviteler yapılmalı.

Yaz tatili uzun. Bilgiler unutulmasın diye ödevler verilebilir. Fakat tüm tatili kapsamamalı. Kırsal kesimde bulunan çocuklar özgürlük ve eğlence konusunda daha geniş bir yelpazeye sahip. Belediyeler ya da okullar sayesinde doğudaki okullar batıdaki okulları, batıdaki okullar da doğudaki okulları görmeye gidebilirler. Bu çocuklar için eğlendirici olacaktır.

HAZIRLAYAN: SERVET ÜNSAL

 

58SERVET

Üye
Üye
Katılım
24 Haz 2009
Mesajlar
11
Puanları
1
Konum
istanbul
Gelecek, Eğitimle Gelecek" Haziran 2009 Canlı Yayın Programı Raporu
Konuk: Ömer BALIBEY
MEB Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürü
Konu: Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü
Tarih:25 Haziran 2009 Perşembe

25 Haziran 2009 Perşembe günü TRT GAP TV’de yayınlanan programın konuğu olan MEB Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürü Ömer BALIBEY’di.
BALIBEY’ ülkemizdeki öğretmen okullarının geçmişinden ve zaman içindeki gelişiminden söz etti.

Ülkemizde öğretmen yetiştiren kurumların öncelikle eğitime; araştırıcı ve akılcı bir anlayışın kazandırılması, açılacak ve çağdaş eğitim yapacak batı modeli okullara, bu anlayışta öğretmen yetiştirilmesi gerekiyordu. 16 Mart 1848’de açılan Dârülmuallimîn bu amaçla kuruldu.
Cumhuriyetten önceki yapısı ile devralınan Dârülmuallimin-i Âliye’nin durumu, Cumhuriyet henüz kurulmadan, 15 Temmuz 1923 tarihinde toplanan Birinci Heyet-i İlmiye (Bilim Kurulu) toplantısında ele alınmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan bu çalışmalarla, “Yüksek Muallim Mektebi” adını alan okul, “Ecole Normale Superieure” adlı Fransız Yüksek Öğretmen Okulu’nu kendine model olarak almıştır.
16 Ağustos 1934 tarihinde, Yüksek Muallim Mektebi’nin, Cumhuriyet dönemindeki yapılanması başlangıç düşünülerek onuncu kuruluş yıl dönümü kutlanmıştır. Bu tarihte okulun adındaki Arapça kökenli sözcükler değiştirilerek artık okul; Yüksek Öğretmen Okulu olarak isimlendirilmiştir. Ancak okul, bir kaç on yıl daha, eski adıyla anılmaya devam edilmiştir.
Sadece öğretmenlerin değil, geçmişte yaşanan yokluk dönemlerinin olumsuz şartlarına bağlı olarak, ülkenin uzak bir köşesinde kaybolup gidecek binlerce yeteneğin; şair, yazar, sanatçı, bilim adamı, kısaca birer aydın olarak insanlığa kazandırıldığı eğitim yuvaları olarak, önemli ve toplumsal bir görevi yerine getirmiştir. Öğretmen yetiştirmek tarihimizde çok önemli bir misyondur. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden ilerlemesinde, çok önemli bir görev üstlenmiş olan öğretmenlerimizin, tarihî gelişim içerisinde çeşitli kaynaklardan yetiştirildikleri ve sadece öğretmen yetiştirme amacına yönelik ilk kurumun Dârülmuallimîn adıyla 16 Mart 1848’de faaliyete geçtiği bilinmektedir.
Balıbey öğretmenlerin çağın gereklerine göre kendilerinin yenilemelerinin gerektiğinin ve bu konuda müdürlüklerinde öğretmen performansını ölçmeye dayalı ciddi çalışmalar yaptığını söyledi. Eğitimin vazgeçilmez öğesi olarak öğretmeni gördüklerini söyleyen Balı bey bazı okullarda öğretmenlerin sosyal, resim,sanat gibi alanlarda yetenekli olan ama bilgi açısından yetersiz olan öğretmenlerin kendilerini geliştirmesi gerektiğini vurguladı.Özellikle veli ve idarecilerin öğretmenlerin performansını ölçebilecekleri bir yöntem oluşturulacağından söz etti.
Öğretmen adaylarına öğretmenlik ruh ve heyecanını vermek, öğretmenler arasında birlik ve beraberlik duygularını geliştirmek, öğretmen yetiştiren kurumların toplumdaki rol ve öneminin daha iyi anlaşılmasına vesile olmak amacıyla her 16 Mart’ta çeşitli etkinlikler Bakanlığımızca gerçekleştirilmektedir. İlk öğretmen okulumuz, 16 Mart 1848 ‘de İstanbul’da açılmış olup, o tarihten itibaren de günümüze, bu kurumlar değişik isimlerle ulaşmıştır. Bir buçuk asırlık bir geçmişe sahip olan bu kurumlarımız öğretmen yetiştirmenin yanında birçok bilim adamı, sanatçı, siyasetçi yetiştirmiş ve bu yolla bilim ve aklın ışığında çağdaş bir millet olma yolundaki çabalarımıza öncülük etmiştir. Balıbey 150 yıllık bir geçmişe dayanan öğretmen yetiştiriciliğinin bugün 214 tane öğretmen lisesiyle devam ettiğini belitti.Özellikle Boğaziçi,ODTÜ,Hacettepe gibi üniversitelerin Eğitim Fakültelerinin çoğu bölümlerinde Anadolu Öğretmen Lisesi mezunlarının olduğunu vurguladı.Öğretmen Liselerinin çoğunun yatılı olduğunu ve öğrencilerin kültür derslerinin yanı sıra öğretmenlik meslek derslerinde alındığına vurgu yapıldı.
Ülkemizde öğretmenlik mesleğinin işsizler için bir kapı olmadığını çok sayıda öğretmen yetiştiren bölümlerden mezun olduğu vurgulandı. Bakanlığın maliyeden 40 bin öğretmen kadrosu aldığı ifade edildi.Özellikle uygulamaya dayalı çalışmaların öğretmen yetiştirilmesinde çok önemli olduğu belirtildi. Soran Sorgulayan Gençlik için Öğretmen Eğitimine Destek” sloganıyla gerçekleşecek projenin ilk aşamasında “eleştirel düşünme” yöntemine hakim eğitici ve öğretmenlerin yetiştirilmesinden söz edildi.8 pilot ide bu uygulamanın gerçekleştiğinden söz edildi.21.yy. öğrencisinin kendine olan özgüvenin tam olması gerektiği vurgulandı. Toplumumuzda suç işleyen ,çevresini kıran üzen değil daha yararlı bireylerin yetiştirilmesi açısından bu projenin önemine değinildi.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmenlerle ilgili "Eğitim Reformu Projesi" nin üç aşamadan oluştuğunu anlatan BALIBEY, birinci aşamada müfredat değişikliğini, ikinci aşamada okulların modernize edilmesini ve üçüncü aşamada öğretmen yeterliğinin artırılmasını ele aldıklarını söyledi. Projenin hayata geçirilmesi için ilk aşamada Talim Terbiye Kurulu tarafından müfredat değişikliği yapıldığını ikinci aşamada ise bilgisayar ve internet altyapısının sağlanarak okulların modernizasyonunun gerçekleştirildiğini belirten BALIBEY, üçüncü aşamada, öğretmende olması gereken bilgi, beceri ve tutum özellikleri kapsayan 31 alt yeterlilik, 233 performans göstergesi tespit edildiğini kaydetti. Çalışmaların 2010 yılında sona ereceğini ve dünya ile yarışacak eğitimciler yetiştirileceğini söyleyen BALIBEY, geçmiş dönemdeki öğretmenlerin günün şartlarına göre kendini yetiştiren ve toplum tarafından saygı duyulan kişiler olduğunu kaydetti.
Yüksek Lisans ve Doktora yapan öğretmenlerin uzman ve de başöğretmen olmaları yönlerindeki sorular vardı. Balıbey bu konularda çalışmalar yapıldığında söz etti.Program son bölümünde izleyicilerin soruları yanıtlandı.Sunucu Balıbeye’e teşekkür etti ve program sona erdi.
HAZIRLAYAN:SERVET ÜNSAL
 

HANNE

Aktif Üye
Üye
Katılım
27 Ara 2008
Mesajlar
60
Puanları
18
Konum
izmir
teşekkürler emeğinize sağlık.bizden böyle bir rapor istenmedi.
 
Üst