Ermeni Soykırımı iddiaları

erkanisanmaz

Site Yöneticisi
Yönetici
Admin
Katılım
21 Ocak 2007
Mesajlar
8,562
Puanları
683
Yaş
48
Konum
Denizli
Web sitesi
www.sosyalbilgiler.biz
Ermeni Soykırımı İddiaları bazı tarihçilerin, Osmanlı Devleti'nin 1915 yılında Anadolu'da yaşayan Ermenilere karşı sistematik bir yok etme harekâtı ve soykırım yaptığı şeklindeki iddialarıdır.

1915 yılında gerçekleşen Ermeni Tehciri'nin, Doğu Anadolu'daki Ermeni toplumunu yok etme amaçlı olduğu savunulmakta ve 1 ila 1.5 milyon Ermeninin öldürüldüğü öne sürülmektedir. Soykırım tezinin asıl dayanak noktası, zamanın Osmanlı ordusu tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen katliam, tecavüz ve fena muamelelerden daha çok, Osmanlı Devleti'nin tehcir adı altında kendi vatandaşlarına karşı gerçekleştirdiği ve devlet eliyle planlanan ve yönetilen bir eylem olmasıdır. Birinci Dünya Savaşı nedeniyle gerekli lojistik ve güvenlik sağlanmadan yapılan tehcir harekâtına Osmanlı Devleti'ni zorlayan sebep ise savaş esnasında çıkan Ermeni ayaklanmalarıdır.

Bu iddialar karşısında Türkiye Cumhuriyeti resmî politikasında, Ermenilerce öldürülen birçok Türk'un yanısıra, tehcir sırasında ve sonrasında birçok Ermeninin öldüğünü kabul etmekle birlikte, bu ölümlerin sebebinin sistematik bir soykırım değil, savaş koşulları, hastalıklar ve Ermeniler'in zorunlu göçünü kolaylaştıracak imkânların bulunmaması olduğunu öne sürmektedir.

Her iki taraf da iddialarını kanıtlamak için birçok kanıt göstermektedir. Türkiye'nin, bu iddiaların açıklığa kavuşması ve gerçeklerin ortaya çıkması amacıyla, her iki ülkenin devlet arşivlerinin karşılıklı açılması ve tarihçilerce incelenmesi isteğine Ermenistan olumlu yanıt vermemiştir.[1]

Günümüzde İsviçre'de Ermeni soykırımının reddedilmesi suçtur. 20 kadar ülke, parlamentolarında, Ermeniler'in soykırıma uğradığı iddialarını tanıyan yasaları kabul etmişlerdir. Amerika federal anlamda böyle bir yasayı kabul etmemesine rağmen yasa, eyaletler bazında 50 eyaletten 36 sında kabul görmüştür. Kimi ülkelerde ise (İsrail, İngiltere) soykırım kelimesi yerine "katliam " kelimesi yeğlenmiştir

Tarihçesi

Roma İmparatorluğu döneminde mezhep farkı yüzünden problemler yaşayan Ermeniler, Selçukluların 1071 yılında Malazgirt Savaşı’nı kazanarak Anadolu’ya yerleşmesiyle birlikte dinsel anlamda daha özgür bir konuma geldiler. Ermenilerin M.S. 451 yılında Bizans kilisesinden ayrılmalarından ötürü Roma İmparatorluğu ile yaşadıkları ciddi problemler Selçuklular döneminde sona erdi. Türk ve Ermeni halkları, 1877 yılına dek sorunsuzca ve iyi ilişkiler kurarak birlikte yaşadılar. 1877’de İsviçre’de Marksist felsefeden esinlenerek kurulan Hınçak örgütü, Ermeni toplumu içinde milliyetçi akımların giderek gelişmesine ön ayak oldu. Hınçak örgütü ile, 1890’da Tiflis’te kurulan “Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği” (Taşnaksutyun), Ermeni halkını Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtıp silahlandırmayı ve nihayetinde bağımsız bir devlet kurma hedefine yönelik eylemlerini sürdürdüler.

Osmanlı'nın 1877-1878 yıllarındaki Rus harbini kaybetmesinin ardından, Trabzon'a kadar olan bölge Rusya'nın yönetimine geçti.

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti, İngiliz ve Fransız ordularına karşı birçok cephede savaşırken, Ermeniler de doğuda Çarlık Rusya ordularıyla birlikte Osmanlı ordusuna saldırmaya başlamış ve Kayseri, Bitlis, Erzurum, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Ankara, Van, İzmit, Adapazarı, Adana, İzmir gibi pek çok şehirde isyanlar çıkartmışlardı. Osmanlı Devleti bu ayaklanmaların önüne geçebilmek ve daha fazla kan dökülmemesi düşüncesiyle önce Ermeni Patriği, mebusları ve önde gelenlerini çağırarak Ermenilerin müslümanları katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını bildirdi. Bu barışçıl tavrın sonuç vermemesi üzerine 24 Nisan 1915'de Osmanlı Devleti, isyanları örgütleyen tüm Ermeni komitelerini kapattı ve yöneticilerinden 235 kişiyi devlet aleyhinde faaliyette bulunmak suçundan tutuklattı. 27 Mayıs 1915’te de Sevk ve İskan Kanunu’na göre, özellikle doğudaki Ermenilerin, yine zamanın Osmanlı toprakları olan Irak, Suriye ve Lübnan gibi bölgelere göç ettirilmesi kararlaştırıldı.

En son Fransa olmak üzere bu iddialar Arjantin, Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İsveç, İsviçre, İtalya, Kanada, Lübnan, Rusya Federasyonu, Slovakya, Uruguay, Yunanistan ve Polonya ülkeleri tarafından tanınmıştır.

Türk tarafının tezine göre bu yerdeğiştirme (tehcir), bir soykırım ya da katliam değil, düşmanla işbirliği yapan ve ülkenin birliğine zarar veren bir topluluğun zararlı faaliyetlerinin engellenmesi amacıyla ve iç güvenlik nedeniyle başka topraklarda yerleşime zorlanması yönünde alınmış bir önlemdir. Osmanlı arşivlerinde (Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık arşivi) göçe tabi tutulan Ermeniler için yolculuk sırasında rahatlarının sağlanması, can ve mallarının korunması için buyruklar olduğu görülmektedir. Osmanlı Bakanlar Kurulu'nun 30 Mayıs 1915 tarihli kararıyla, Ermenilerin canlarının ve mallarının korunmasını, göçmen ödeneğinden geçimlerini sağlayabilmeleri için yardımın yapılmasını, ihtiyaçlarına göre mal ve toprak dağıtılmasını, hükümet tarafından evler yapılmasını, alet ve teçhizat temin edilmesini, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarının sağlanmasını, sağlık durumlarının hergün doktorlar tarafından kontrol edilmesini, hasta, kadın ve çocukların trenle gönderilmesini ve alınması gereken daha pekçok önlemi bildiren emirler yayınlamıştır. Ayrıca, tehcir sırasında Ermenilere karşı herhangi bir saldırıda bulunanların tevkif edilerek, Divan-ı Harp Mahkemesine sevk edilmesi ve en ağır şekilde cezalandırılmaları da karara bağlanmıştır.

Tehcir edilen Ermenilerin önemli bir bölümü, isyanları önleme girişimleri sırasında, savaşın zor şartları altında göç yollarındaki hastalık ve soygunlarda, ve Osmanlı hükümetince kontrol edilemeyen bazı fanatiklerin saldırıları neticesinde yaşamlarını kaybetmişlerdir. Öte yandan Rus işgali ve Ermeni isyanları nedeniyle 1914-1915 yılları arasında yaklaşık 800 bin Türk de göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göç sırasında da binlerce Türk ölmüştür.

1948 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler kararlarına göre de Ermeni tehciri soykırım olarak kabul edilmemiştir.

Bilimsel araştırmalar

Ermeni soykırımı iddiaları birçok araştırmacı tarafından araştırıldı. Bazı ülke parlamentoları siyasi olarak Ermeni soykırımı tezini tanımış olsalar da, bilimsel araştırmalar ortak bir paydadan henüz çok uzaktalar. Özellikle son zamanlarda piyasaya sürülen araştırma sonuçları gittikçe Türk tezini güçlendirmeye başlıyor.

Ermeni soykırımı iddialarının yaygınlaşmasının temel taşını koyan isim, Alman teolog Johannes Lepsiusdur. Lepsius bugün Ermeniler için bir İkon ve kurtarıcı durumundadır. 1896/97 senelerinde Ermeni yardım kurumunu kurdu, 1914 senesinde ise Alman-Ermeni cemiyetini kurdu. Onun yazdığı kitaplarla, Almanya’ya çok sevdiği Ermeniler’in Osmanlı İmparatorluğunda yaşadıkları (tek taraflı) sorunlarını yaydı. Ne kadar gerçekçi yazdığı bilinmiyor, çünkü o Ermeniler’e tapıyordu. İlk 1896 senesinde çıkardığı Hıristiyan ülkelerini Ermeni kardeş halkına yardıma çağrı niteliğinde bir kitabı Batıda çok sattı ve Almanca yanısıra Fransızca, İngilizce ve kısmen Rusça’ya çevrildi. Bu Armenien und Europa / Ermenistan ve Avrupa ismindeki kitapla Avrupa’da üne kavuşmuş, hem de saygın duruma gelmişti. 1916 senesinde soykırımı anlattığını iddia eden bir kitap yazdı (Bericht über die Lage des armenischen Volkes in der Türkei / Ermeni halkının Türkiyedeki durumunu anlatan rapor). Ancak soykırım araştırmaları için en önemli yeri tutacak olan üçüncü kitabını 1919 senesinde çıkardı. Alman dış dairesinin orijinal arşiv belgelerini kitap halinde çıkarmakla görevlendirilmişti. Alman dış dairesi bu görevi Lepsius’a verirken, amacı netti: Lepsius sunduğu belgeler derlemesiyle, Almanyayı gelecek Sevr Antlaşmasında kârli bir pozisyona getirecekti.[2] (Cem Özgönülün daha sonra ispatladığı gibi, Lepsius görevini yerine getirirken, sadece Almanyayı kârlı bir pozisyona değil, aynı zamanda Türkiyeyi suçlayacaktı.) Lepsius 444 arşiv belgesi seçip, kitabını yazdı. Orijinal belgelere dayandığı düşünüldüğü için, bu kitap Ermeni tezi için temel taşlarından biri oldu. Özellikle diğer temel taşı olan Andonyan belgeleri 1984 yılında sahte oldukları ispatlandıktan sonra, Lepsius belgeleri en önemli yeri tutar duruma geldi.

Bunun dışında James Bryce ve Arnold Toynbee'nin yazdıkları Blue Book önemli yer kapsıyordu. Başka Ermeni tezini ispatladıklarını iddia eden veya Ermeni tezini savunan kitap yazmış olan isimler: Wolfgang Gust, Mihran Dabag, Taner Akçam, Tessa Hofmann, Rolf Hosfeld, Christopher J. Walker, Hans-Lukas Kieser, Peter Balakian, Vahakn N. Dadrian vs.

Ancak özellikle son yıllarda Türk tezini savunan kitaplar piyasaya sürülmeye başlandı. Bu bilimadamlarının Osmanli idaresinin Ermenileri yok etme niyetinin olmadığını ileri süren tezlerinin ortak paydası şöyle toparlanabilir: savaş bölgeleri dışındaki Ermeniler (Batı Anadolu, Güney Balkan) sürgüne gönderilmediler, savaş bölgelerinde Ermeni ölü kadar, Ermeni olmayan ölü de vardı, ölümler genellikle salgın hastalıklar ve gıda yetersizliğinden gerçekleşmişti, Halep civarındaki Ermeniler treni kullanmakta serbesttiler, Doğu Anadolu’dan sürgün edilenlerin ölüm sayısındaki yüksek sayı, teknolojik yetersizlikten dolayı (yani mesela bir demiryolunun bulumayışından dolayı) gerçekleşmişti, Ermeniler Suriye’ye sürgün edilmişti yani Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde kalacaklardı, ayrıca yazılı bir emir bulunmadı.

Bu tezleri (Batı dünyasında) savunan isimler şunlar: Bernard Lewis, Gilles Veinstein, Erich Feigl, Donald Qataert, Guenter Lewy, Cem Özgönül, Justin McCarthy, Udo Witzens.

Ancak Ermeni tezini kabul etmeyen araştırmacılara dışlanma tehlikesi var. Bazıları ölüm tehdidiyle araştırmalarını sürdürmeyi bırakıyor, çoğu Soykırımı inkar edici olarak suçlandırılmaya çalışılıyor, ya da hakkında susulup yok sayılıyorlar. Son zamanlarda Türk tezini savunan bilimadamlarının piyasaya sürdükleri bazı kitaplar orijinal arşiv belgelerine dayandıkları için, yok sayılmaları imkânsız gözüküyor. Ermeni tezini savunanların ise aksine, orijinal belgelere dayanmadıkları ortaya çıktı. Blue book gibi eserler yanısıra, Lepsius belgelerine ve Andonyan belgelerine dayanıyorlardı. Lepsius belgeleri bir orijinal belgeler derlemesi olarak bilindiği için, orijinal belgeleri yansıttıkları düşünülüyordu. Ancak yıllarca orijinalleri yansıtıyor diye bilinen Lepsius belgelerinin, orijinalleri yansıtmadıkları ortaya çıktı. Andonyan belgeleri ise 1983 yılından beri sahte veya ispat gücünden yoksun olarak biliniyor.
 

What DedinGülüm

ATIN İYİSİNE DORU,YİĞİDİN İYİSİNE DELİ DERLER
Üye
Katılım
8 Eki 2009
Mesajlar
436
Puanları
16
Konum
ŞEHREMİNİ AND. L.
Ermeni Soykırımı iddiaları

ELİNİZE SAĞLIK HOCAM ALLAH RAZI OLSUN
 
Üst