Ekonomik Ve Sosyal Hayat

pendik gücü

Üye
Üye
Katılım
5 Ocak 2009
Mesajlar
47
Puanları
6
Yaş
124
Konum
istanbul
Dünyanın İlk Meşruti Krallığı

Hitit imparatorluğu feodal bir yapıya sahipti ve vergi vermeye yükümlü kıldığı bir dizi krallığı egemenliği altında tutuyordu. Bu krallıklarlardan Kargamış ve Halpa gibi yaşamsal önemde olanları kralın kardeşleri ya da akrabaları tarafından yönetiliyordu. Kizzuvatna ve Arzava gibi ülkeler ise kendi içlerinde göreli olarak daha bağımsızdılar. Devlet işleri memurlarca yürütülmekte, tapınaklar da kendi personelleriyle belirli bir özerklik içinde çalışmaktaydılar. Kent halkı daha çok tacirler, memurlar ve zanaatkarlardan oluşuyor, çiftçiler ise köylerde oturuyorlardı. Hitit ülkesinin sürekli bir ordusu vardı, ancak savaş halinde ordunun mevcudu arttırılıyor ve vasal krallıklardan asker çağırılıyordu.

Hitit krallarının ülke sorunlarını Pankuş adını taşıyan bir mecliste, yani bir çeşit senatoda karara bağlamaları zorunluluğu vardı. Bu durum, dünyada bilinen ilk Meşruti Krallığın Hitit devleti olduğunu göstermektedir. Hitit kralları devletin başına, Kral Telipinu’nun sağladığı tahta çıkma yasasına uygun olarak veraset yoluyla geliyorlardı. Ancak Hitit kralları, ülkenin mutlak hakimi değil, bir "primus inter pares", yani "eşitler arasında birinci"ydi [E. Akurgal]. I. Hattuşili’nin vasiyetnamesinde göründüğü gibi soylular kralın yargısına bağlı değillerdi. Tartışmalı konular Pankuş'ta ele alınır ve karara bağlanırdı. Telipinu'nun tahta çıkma yasasını açıkladığı belgede de kral soyluların hakları karşısında kesin ifadelerle uyarılmakta ve soylulardan kimseyi öldüremeyeceği açıklanmaktadır. Hattuşa tarihinin ilk kaydedilmiş olaylarından biri; soyluların, babası tarafından halef ilan edilmiş efsanevi kral I. Labarna’ya karşı rakip bir kral adayı çıkartmalarıdır. Bu olay soyluların gücünün başlangıçta daha büyük olduğunu ve giderek zayıfladığını göstermektedir. Bu doğrultuda, imparatorluğun son iki yüzyılı içinde yazılan metinlerde Pankuş'tan sözedilmemektedir. Pankuş meclisinin, her üyesi bir klanı temsil eden kabile örgütünden evrimleştiği açıktır. İmparatorluğun başlangıcında bu örgüt etkinliğini koruyordu ve ülke yönetimi meşruti krallığa benzer bir nitelikteydi. Yönetim biçimi zaman içinde mutlak bir monarşiye dönüştü.

Hitit kralları Mezopotamya ve Mısır krallarının tersine hiçbir zaman tanrılaştırılmamışlardır. Hitit metinlerinde ölen krallar için "o tanrı oldu" ifadesi kullanılır. Ancak Hitit devletinin son krallarından IV. Tuthaliya Mezopotamya krallarına özenmiş ve Asurlar gibi kendini "evrenin kralı" olarak tanımlamıştır.

Hititlerde İnsan Hakları

Ünlü Hititolog Albrecht Goetze'nin saptadığı gibi Hitit uygarlığını Yakındoğu'daki komşularından ayıran en önemli özelliği, insan haklarına duyulan saygıydı. İnsan haklarına verilen göreli önem, ceza hukukunda, aile hukukunda, kadınların ve kölelerin haklarında ve yerleşik geleneklerde kendini göstermektedir.

Onur kırıcı cezalar, Asur yasalarında görülen acımasız yargılar Hitit hukukunda yoktu. Vücutta bir sakatlık meydana getiren cezalar Asurlarda herekese uygulanabilirken, Hititlerde yalnızca kölelere uygulanabilirdi. Hitit hukuku tazminat düzenlemeleri konusunda çok gelişkindi. Saldırı, kara büyü, cinayet, hırsızlık gibi olaylarda maddi tazminat uygulanırdı: "Eğer herhangi bir kişi özgür bir insanın kolunu ya da bacağını kırarsa, o kişiye yirmi şekel gümüş öder ve davacı onu serbest bırakır...". Başka bir örnek de şöyledir: "Eğer herhangi bir kişi bir kavga sırasında bir erkeği ya da kadını öldürürse, ölenin ailesine öldürülen kişinin cinsiyetinde dört insan [köle, hizmetçi?] vererek telafi eder ve kurbanın mirasçısı onu serbest bırakır".

Savaş ve yağmada da Hititlerin komşularından daha uygar olduğu söylenebilir. Asurların uyguladığı düşman bendenlerinin parçalanması, ateşte yakılması, esirlerin kazıklara oturtulması gibi davranışlar Hatti ülkesinde görülmezdi. Asur eserlerinde betimlenmiş insan kafalarından oluşturulmuş piramitler gibi yıkım ve işkence sahnelerine Hitit eserlerinde raslanmamıştır.

Hitit krallığında kölelerin bile güvence altına alınmış hakları vardı. Kölenin mülk sahibi olması olağan bir durumdu. Örneğin köleler özgür kadınlarla evlenebiliyorlar ve bu yüzden kadınlar özgürlüklerini kaybetmiyorlardı. Hitit ülkesinde kadınların gördüğü saygınlık da Yakındoğuda benzeri görülmemiş bir düzeydeydi. Tavananna sanını taşıyan Hitit kraliçeleri neredeyse krallarla eşit haklara sahiptiler. Tavananna'nın adı, kraliyet mühründe yeralıyor ve Tavananna devlet işlerinde etkin rol alıyordu. I. Arnuvanda'nın eşi Aşmunikal hemen her belgeye kralla birlikte imza koymuştur. III. Hattuşili'nin eşi Puduhepa ise II. Ramses'le şahsen yazışma yapabilecek denli güçlüydü. Puduhepa, Hitit sanatında tanrıya tek başına sunuda bulunurken betimlenen (bir krallık işareti) tek tavanannaydı.

Hitit Ekonomisi

Yazılı belgelerden Hitit ekonomisinin tümüyle tarıma dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Bir tapu kaydında yer alan tipik bir mülk tanımlaması şöyledir:

"Tivataparaş’ın mülkü:

1 adam, 1 kadın, 1 erkek 2 kız çocuk, toplam 5 kişi....

2 öküz, 22 koyun, 6 yük öküzü....

18 keçi ve 5 oğlak.... toplam 36 küçük baş hayvan

1 ev. Öküzler için otlak olarak Parkalla Kasabası’nda 1 dönüm arazi. Hanzuşra Kasabası’ndaki Hantapiş mülkü içinde 3,5 dönüm üzüm bağı ve içinde 40 elma ağacı, 42 nar ağacı...."

Bu tanımlamalardan Hititlerin evcil hayvanların çoğunu beslediklerini, pek çok meyve ağacı yetiştirdiklerini öğrenmekteyiz. Başlıca yetiştirilen ekinler arpa ve buğdaydı. Arpa unun yanında, bira üretimi için de gerekliydi. Üzüm doğal olarak yetişiyordu ve Hatti ülkesinde çok yaygındı. Metinlerde incir, zeytin, elma, şeftali, muşmula, bezelye, fasülye ve ketenin de adları geçmektedir.





Gömü Taşı (Maraş)

Kireç taşı üzerine kabartma. Terazili adam. Yükseklik 55 cm. Aramlaşmış Geç Hitit sanatı (M.Ö. 7. yy.) Biri sağ elinde açılmış durumda, ötekisi sol elinde kapalı durumda iki terazi tutan genç adam, terazi üreten bir işadamı olmalıdır [E. Akurgal].


Hatti ülkesi madenler açısından çok zengindi. Daha Asur karumları zamanında Hatti bakırı diğer ülkelere satılmaktaydı. Toros dağları üzerinde bugüne dek gelen zengin bakır ve gümüş yatakları bulunmaktadır. Eski dünyanın en zengin bakır kaynakları Hitit imparatorluğunun son yüzyılında bir Hitit eyaleti olan Alaşiya'da (Kıbrıs) bulunuyordu. Bakırın gümüş karşısındaki değeri Hatti ülkesinde 1/240 gibi düşük bir orandadır. Bu da bakırın ne denli bol olduğunu göstermektedir. Demir Anadolu'nun çeşitli yerlerinde bulunmaktaydı ve çok değerliydi. Ancak demir işleme tekniği, demirin ergimesi için yüksek sıcaklık gerektiğinden çok gelişmemişti ve demir silahlar Hititlerin zamanında çok yaygın değildi. Demir ergitmede Hatti halkının usta olduğunu III. Hattuşili'nin olasılıkla Asur kralına yazdığı bir mektupta doğrulanmaktadır: "Bana hakkında yazdığınız kaliteli demir Kizzuvatna’daki mühür imalathanesinde mevcut değildir. Bahsettiğin demiri üretmek için zaman uygun değildir. İyi demiri üretecekler ama yine de bitmesi mümkün değil. Bitirdikleri zaman size göndereceğim. Şimdi size demirden bir hançer gönderiyorum..." Bu mektup belki stokların az olduğu bir dönemde yazılmıştı, belki de Hitit kralı demir için diğer ülkelere bir tür ambargo uyguluyordu, bu nokta yeterince açık değildir.

Hitit krallığında ve aslında o dönemdeki tüm Ortadoğu dünyasında değiş tokuş aracı olarak çubuk ya da halka şeklindeki gümüş kullanılırdı ve tartılarak değer biçilirdi. Ağırlık birimleri şekel ve minaydı ve 40 şekel 1 minaya eşitti. Bu oran başka ülkelerde değişebiliyordu. Aşağıda Hitit belgelerinde yeralan bazı malların fiyatları verilmiştir:

Koyun 1 şekel

Keçi 2/3 şekel

İnek 7 şekel

At 14 şekel

At (koşum için) 20 şekel

Öküz (koşum için) 15 şekel

Boğa 10 şekel

Katır 1 mina



1 dönüm sulanmış arazi 3 şekel

1 dönüm üzüm bağı 1 mina



Kıymetli elbise 30 şekel

Mavi yün elbise 20 şekel

Baş bağı 1 şekel

Kıymetli gömlek 3 şekel

Geniş keten kumaş 5 şekel
 

sýla

Yeni Üye
Üye
Katılım
9 Mar 2009
Mesajlar
2
Puanları
1
Yaş
123
Konum
izmir
ko gücünden makine gücüne geçiş sunumu yok mu??? ???
 
Üst