ÇANAKKLE GEÇİLMEZ

haydew

Üye
Üye
Katılım
16 Eyl 2007
Mesajlar
13
Puanları
3
Yaş
123
Konum
çorum
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
Dibi bile görünmeyen bir kayalığın üstündeyim, şehitler cenneti Çanakkale’ye bakıyorum. Bir rüzgar aklımı alıyor o günler geliyor hatırıma.
Soğuk bir akşam deniz kan kırmızı kesilmiş hırçın dalgalarını vuruyor sahildeki kayalara. Denize sığınmış soluklanmaya çalışan toprak her ayak basışta kan kusuyor, öfkesini dışa vururcasına kan kusuyor. Her baktığımızda bize gülen güneş bile suskun… Zaman korkakça ilerliyor, hayatın bize getireceklerinden korkarcasına…
Bir el ulaşıyor göğe, dualardan oluşmuş bir el. Kimi vatan için, kimisi babası yada oğlu için kimiyse istikbal için dualarını salıyor göğe. Dualar ne olursa olsun, kalpler bir. Herkesin tek bir dileği var vatanın kurtuluşu…
İleride bir kadın kağnısını çekerek cepheye gidiyor. Ölüm yakın onun için, zaferse uzak. Cepheye yetişmek istiyor son gücüyle çekiyor kağnısını. Aniden bir yağmur çiselemeye başlıyor. Canının bir parçası biricik yavrusunun battaniyesini vatanın umudu olan cephaneye örtüyor içi kan ağlayarak: “Cephaneler ıslanmasın yeter” diyor. Bebeğinin ağlamasına katlanıyor, çekiyor kağnısını gecenin karanlığında…
Cephe göründü uzaktan. Bir cephaneye bakıyor birde artık hareket etmeyen bebeğine. Çekiyor kağnısını usul usul. Vatanın umudu yaşıyor ama bu fedakar Anadolu kadının umudu ölmüş. Gözlerinden yaşları siliyor, bağrına taş basıp çekiyor kağnısını.
Bir zamanların barış habercisi güvercin şimdi ölüm getiriyor. Bütün ümitleri kırıp dünyamızı kıyamete çeviren kara bulutlar yağıyor gökten Her yer kabuğuna çekilirken Mehmetçik göğüs kafesini yırtarcasına haykırıyor: “ Bu cennet vatan bizim” diye.
Son umut kapısı açılıyor Çanakkale’nin göğsünde, işe yaramaz denen mayınlar Nusret’e yol açan boğazın serin sularına dökülüyor bir bir. Çanakkale kendinden bir parçaymışçasına sarıyor mayınları. Bir hışımla şaha kalkıyor boğazın azgın suları.. Son umudumuz olan mayınlar bir bir patlıyor bizi avlamaya çalışan medeniyet canavarının üstünde. Ve Seyit Onbaşı’nın bir aslan kuvvetiyle topa yerleştirdiği o son top güllesi yıkıp geçiyor düşmanın çelik zırhlı göğsünü…
Barış güvercinleri geri dönüyor, kara bulutlar dağılıyor yavaş yavaş. Güneş kendini gösteriyor bulutların arasından, bize bir zaferi müjdeliyor. Babalar ve oğullar için yakılan feryatlar arasından yükseliyor zafer çığlıkları… Ve yeniden güneş pırıl pırıl parlıyor, içimizi ısıtan o sıcaklığıyla güzel günleri müjdeliyor bizlere.
Takvimler 18 Mart 1915’i gösterirken bu ülkenin makus tarihi yıkılıyor. Mehmetçiğin kanıyla yazılıyor tarihin altın sayfalarına destanlaşan bu söz: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ.

Hacer AHISHALI
ÇORUM
 

haydew

Üye
Üye
Katılım
16 Eyl 2007
Mesajlar
13
Puanları
3
Yaş
123
Konum
çorum
ÇANAKKLE GEÇİLMEZ

ÇANAKKALE DESTANI
Çanakkale hırçın deniziyle, ülkeler arasında beşik olan paha biçilmez boğazıyla her karış toprağında bir şehidiyle Çanakkale. Nice kanların döküldüğü, nice ocakların söndüğü, çocukların babasız, anaların evlatsız, evlerin ersiz kaldığı bir yıl, öyle bir yıl ki uğruna birçok destanın yazıldığı bir yıl.
Yıl 19 Şubat 1915 bir askerin bin aslan olduğu, bir fidanın koca bir çınar olup savaştığı bir savunma. Yokluğun, açlığın, bir kuru ekmeğin paylaşıldığı günler. Çorba yerine suyun ekmeğe katık edildiği zaman, çıplak ayaklarla , beklide üzerlerinde bir gömlek bile olmayan askerlerin yaptığı bu savunma, beni hep düşündürürdü. Acaba buda okuduğumuz hikayelerden yada masallardan biri miydi? Çünkü bizim şimdiki zamanımızda ekmeğin çöpe atıldığını , kıyafetlerin eskimeden yenilendiğini görünce hep düşündüm. Bir asker aç nasıl savaşır, nasıl uyur?
Bunları duyunca bir Türk çocuğu olarak atalarımızın yaptıklarıyla , bizlere bıraktığı eserlerle gurur duydum. Bir gün Çanakkale’ye okulca gezi düzenlemiştik. O kadar heyecanla bekledim ki gezi gününü, çünkü o günleri orada yaşayıp ta yüreğimde hissedecektim. Gördüğüm Şehitler Anıtı çevresindeki mezarlar, çiçekler, ulu çınar ağaçları bizlere: “ Biz buradayız hiç ölmedik, sizler gezerken geçmişi hatırlayın, bizleri ve vatan uğruna canını veren tüm aslanları unutmayın yeter.” der gibiydiler. Çanakkale’de şehitlerin ölmediğini buranın zaten bir cennet olduğunu gördüm.
18 Mart’ta deniz daha bir hırçın olur ki, sanki şehitlerini anar, kimselere yol vermez. Rüzgar öyle bir eser ki düşmana karşı bir savunma gibi , bir askerin bin fidan olup doldurduğu ormanları yerinden kaldıracak kadar güçlü eser. Yazları güneş öyle bir doğar ki savaşta üşüyen askeri ısıtmaya insanları o günleri anlasınlar diye adeta yakmaya sürükler.
18 Mart bir bahar günüdür. Toprağa yeni tohumların ekildiği, yeni fidanların dikildiği yeni bir mevsimin başlangıcıdır. Bizler tohum olarak binlerce askerimizi toprağa verdik. Onlar her sene kan kırmızı gelincikler olarak açar, sanki selam durur bizlere.O günleri unutmamamızı ister gibi….
Bizler binlerce eli kınalı ana kuzusunun öldüğü, binlerce çocuğun öksüz kaldığı o günleri unutmayalım, unutturmayalım. Onlar bu vatan için canlarını hiçe sayıp savaştı. Bir daha Allah’ın bize böyle zor ve acılı günler yaşatmaması dileğiyle, şehitlerimiz analım. Onları bir gün değil her gün anarak yüreğimizde hissederek bu cennet vatana sahip çıkalım.

Ceren AKPINAR
ÇORUM
 
Üst