Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
ATATÜRK’ÜN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ
Mustafa Kemal vatanına ve ulusuna çok yüce duygularla bağlıydı. Yüreği, uğrunda canını seve seve vereceği vatanına duyduğu sevgi ile doluydu. ‘’ Vatanın her karış toprağı kanlarımızla sulanmadıkça, hiçbir düşman ayağını bastırmayacağız.’’ diyen Atatürk, vatan savunmasını her şeyin üstünde tutmuştur. Kurtuluş Savaşı’nı kazandıran da Mustafa Kemal’in bu engin vatan sevgisi ve milletine olan büyük inancı olmuştur.
O, ‘’ Yurt toprağı ! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk milletini sonsuza kadar yaşatmak için feyizli kalacaksın ! ‘’ diyerek, vatan toprağının kutsallığını açıklamıştır. O, vatanı ve milleti için yaptığı şeyleri asla yeterli görmeyen bir ruh yüceliğine sahiptir.
Onun, millet sevgisi de tutku derecesinde idi. ‘’ Hiçbir sevgi bunun üzerinde olamaz. Hiçbir sevgi uğruna millet sevgisi feda edilemez. ‘’ derdi. ‘’ İnsanların başta gelen görevi de milletine hizmet etmek olmalıdır. ‘’ fikrini savunurdu. Türk olmaktan da gurur duyardı. Kendi büyüklüğü ile değil, milletinin büyüklüğü ile övünürdü. Milleti için yaptığı şeyleri asla yeterli görmeyen bir ruh yüceliğine sahipti.
Atatürk, ölümünden önce sahip olduğu çiftliklerini devlet hazinesine bağışlaması dolayısı ile, Millet Meclisinin teşekkür bildirisine karşı verdiği yanıtta ; ‘’ Söz konusu olan hediyenin, yüksek Türk milletine benim asıl vermeyi düşündüğüm hediye karşısında hiçbir kıymeti yoktur. Ben, gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim.’’ diyerek milletine olan sevgisini açıkça belirtmiştir.
Atatürk’ün en büyük ideali Türk ulusunun ‘’En medenî ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığını sürdürmek’’ti. ‘’Memleket mutlaka çağdaş, uygar, yepyeni olacaktır.’’ sözleri ile hedefi gösteriyordu. Bir idealist olarak, en kısa zamanda bu hedefe ulaşmak istiyordu.
Onun, idealini oluşturan düşünce ve görüşleri hayal hayal ürünü değildi. ‘’ Biz, ilhanlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticedir.’’ derdi. İdealinin en büyük kaynağı ulusunun hürriyet ve bağımsızlık aşkıydı.
Atatürk ‘’Dünyanın uluslarının mutluluğa çalışmak, bir başka yoldan kendi huzur ve mutluluğunu sağlamaya çalışmak demektir.’’ diyerek ulusuna ve dünya uluslarına olan saygısını da dile getirmiştir.
Atatürk’ün doğru düşüncelerine ulaşma yeteneği herkesten farklıydı. Onun gerçekleştirdiği inkılap büyük bir başarıydı. Bunun temelinde akıl ve mantık vardı ‘’ Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.’’ derdi. O günkü Türkiye’nin toplum psikolojisi, sosyal yapısı, ekonomik şartları düşünüldüğünde bu başarının temelinde akıl ve mantığın olduğu anlaşılır.
O, bili ve tekniğin toplum hayatımıza hakim olmasını isterdi. Anlamsız ve mantıksız düşüncelere, hastalıklı olarak nitelendirirdi. Akıl ve mantıktan uzak bir takım inanç ve geleneklere sahip toplumların, problemlerini çözmeyeceklerine inanırdı. ‘’Her işin hedefine kısa ve kestirme yoldan varmak arzu edilmekle beraber ; yolun kabul edilebilir, mantıki ve özellikle ilmi olması şarttır.’’derdi.
Deha sahibi kişilerin en belirgin özelliklerinden biri, yaratıcı bir güce sahip olmalarıdır. Yaratıcı düşünce, olağanüstü yenilikler yapar. Fikirler geliştirir. Herkesin yapamayacağı eserler verir.
Atatürk, askeri alanda yepyeni yöntemler denemiştir. Siyasi alanda da yaratıcılığını ortaya koyarak hayal edilmesi bile güç olayları gerçekleştirmiştir.Komutan olarak girdiği savaşlarda gösterdiği olağanüstü yaratıcılık, yabancı çevrelerce de kabul edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü durumuna gelinceye kadar geçirdiği aşamalar incelendiğinde sonuç olağanüstüdür. Yeni Türk alfabesinin kabulü, uluslar arası rakamların alınması... toplumu derinden ilgilendiren bir kültürel değişimdir. Geliştirdiği büyük inkılabı plânlaması, uygulaması ve elde edilen büyük başarı onun yaratıcı düşüncesinin eseridir.
Atatürk önemli problemler karşısında önce düşünür, inceler, araştırır ve tartışırdı. Sonra kesin kararını verirdi. Verdiği kararın uygulanma zamanını ise sabırla beklerdi.
Samsun’a çıktığı zaman ; millet egemenliğine dayanan, tam bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak kararını ve bununla ilgili uygulamaları, hemen açıklamadı her aşamada, birini gerçekleştirirdi. Erzurum kongresi günlerinde ; ileride cumhuriyetin ilan edileceğini, yeni bir alfabenin kabul edileceğini söylediği zaman, bunların gerçekleşeceğini kimse inanmamıştı. Fakat zamanı ve yeri geldikçe Atatürk, bütün düşüncelerini gerçekleştirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Saltanat kaldırıldı. Cumhuriyet ilan edildi. Bunlar hep onun sabırlı ve kararlı tutumu sayesinde başarıldı.
Kurtuluş Savaşı sırasında ; dağınık kendi başına buyruk kuvvetler yerine disiplinli bir ordu kurulmasını sağlaması, disipline olan bağlılığına en iyi örnektir. Atatürk, çalışma hayatında disiplinin gerekliliğine inanıyordu. ‘’Hayatın her çalışma safhasında olduğu gibi özellikle öğretim hayatında da sıkı disiplin, başarının esasıdır.’’ derdi.
Atatürk’ün görüşleri kesin ve isabetlidir. Olayların gidişi hakkındaki sezişleri ise şaşılacak derecede doğru çıkmıştır.Çanakkale Muharebeleri sırasında, düşman donanmasının nerede çıkarma yapabileceğini önceden sezerek gerekli önlemi alması, savaşın sonucu değişmiştir.1923 yılında Hatay için söylediği ‘’ Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz günü gelecek siz de kurtulacaksınız.’’ sözleri daha sonra gerçekleşmiştir.
1933 yılında dönemin Mısır büyük elçisine ; Çankaya sırtlarından doğmakta olan güneşi göstererek : ‘’ Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız!! Şu anda günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve hürriyetine kavuşacak daha çok kardeş millet vardır. Bu milletler, bütün güçlüklere bütün engellere rağmen mânileri yenecekler ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır.’’ diyerek adeta Asya ve Afrika’nın bugünkü görünümünü çizmiştir.
Bunlar, onun ileri görüşlülüğünü gösteren birkaç örnektir.
Atatürk, doğruyu söylemekten asla çekinmezdi. ‘’ Ben düşündüklerimi, daima halkın huzurunda söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni tekzip eder.’’ derdi. Türk ulusuna, ‘’ Birbirimize daima hakikatti söyleyeceğiz. Felaket veya saadet getirsin, iyi veya fena olsun, daima hakikatten ayrılmayacağız.’’ öğüdünü verdi.
Onun açık sözlülüğüne en güzel örneklerden birisi de Hatay davasındaki düşünceleridir. ‘’ Ben toprak büyütme heveslisi değilim; barış bozma alışkanlığım yoktur; ancak antlaşmaya dayanan hakkımızın isteyicisiyim. Onu almasa edemem. Büyük meclisin kürsüsünden milletime söz verdim : Hatay’ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getiremezsem onun huzuruna çıkamam, yerimde kalamam.’’ diyerek bu konudaki kararlılığını açık sözlülükle ortaya koymuştur.
Atatürk, hem düşünce hem de hareket adamıydı. Bu, çok geniş ve derin kültüre sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Askerlik, hukuk, tarih, felsefe, eğitim, sanat gibi pek çok alanda görüşlerini açıklamış, yol göstermiş ve uygulamıştır. Onun çok yönlü oluşu sadece bunlardan ibaret değildir. Bunlara eklenmesi gereken bir çok nitelik ve yetenekleri de vardır. Kendine güven, göre ve bağlılık, çabuk ve doğru muhakeme gücü bunlardan bazılarıdır. İşte o, bu özellikleri ile Türk toplumuna, çağdaş uygarlığa ulaşma yolunu açmıştır.
Atatürk, toplumu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı amaçladığı için millî eğitim ile yakından ilgilenmiştir. O, Kurtuluş Savaşı sona erdiğinde her şeyin tamamlandığı düşüncesinde değildi. Çok iyi biliyordu ki millî eğitimi güçsüz olan bir millet gelişimini tamamlayamazdı. O, ‘’Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum olarak yaşatır; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.’’ demiştir. Atatürk’ün eğitimle ilgili görüşleri, ‘’Eğitim ve Kültür Alanında İnkılap’’ konusunda ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken her alanda olduğu gibi sanat alanında da gelişmenin gerekli olduğuna inanıyordu. Bu nedenle sanata ve sanatçıya çok önem vermiştir. O milletin içinde saklı kalmış yaratıcı gücünü ve yeteneğini geliştirmek istiyordu. Özünü, milletin geçmiş kültüründen alan, çağdaş Türk sanatının yaratılmasını amaçlıyordu. Bu amaçla sanatçılarımızı övdü, onları yüceltici sözler teşvik etti. Her zaman sanatkârları korudu. Hatta elini öpmek isteyen tiyatro sanatçılarına, ‘’Sanatkâr el öpmez; sanatkârın eli öpülür.’’ diyerek toplumun sanatçıya vermesi gereken önemi vurgulamıştır. Onun sanatseverliğinin sonucunda sanatçı, toplumdaki saygın yerini almıştır. Yaratıcı sanat gücü ortaya çıkarılmış, Türk halkının kendi kültür mirasını tanıması sağlanmıştır. ‘’ Efendiler, hepiniz millet vekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat sanatkâr olamazsınız!’’ diyerek sanata ve sanatçıya verdiği önemi belirtmiştir.
Atatürk, kendisini sevdirerek, kendisine inandırarak insanları etkilemiştir. İyi bir yöneticinin bütün özelliklerini üzerinde taşırdı. Kibar davranışları, dürüstlüğü, anlayışı, emir veriş tarzıyla örnek bir yöneticiydi. Verdiği kararları da sonuna kadar uygulardı. Uygulanamaz nitelikteki kararları da emrindekilere asla vermezdi. İşte Atatürk tüm bu özellikleriyle gereken gerek asker ve gerekse devlet adamı nitelikleriyle hep başarılı olmuştur.
Atatürk görüş ve düşünceleriyle Türk milletini mutluluğa ve esenliğe ulaştırmıştır. Türk milletinin en mutsuz olduğu günlerde Mustafa Kemal, önderlik özelliği ile Türk milletine kurtuluş yolunu gösterdi. Türk milleti, onun önderliğinde Kurtuluş Savaşı’na girdi ve bağımsızlığına kavuştu. Atatürk milletle beraber milletin gücüyle her engeli aştı. Çağdaş dünya seviyesine ulaşmamızı sağlayan inkılaplara önderlik etti. Günümüz çağdaş Türkiye’sinin temelleri onun önderliğinde atıldı. Atatürk’ün ilkeleri, dün olduğu gibi bugün ve yarın da Türk milleti için vazgeçilmez görüşler olacaktır.
Kurtuluş Savaşı’nın ilk günlerinde bir Amerikalı generalin sorusu üzerine Atatürk, şu yanıtı vermiştir: ‘’... bir millet, topyekûn kurtulmaya karar verirde harekete geçerse onun özgürlüğünü ve bağımsızlığını elde etmesini engelleyecek bir güç dünyada yoktur.’’ Bu yanıt Atatürk’ün kararlılığını, mücadeleciliğini ve ulusuna olan inancını göstermesi yönünden önemlidir.
Kurtuluş Savaşı ile kazanılan askerî zaferin sonrasında Atatürk, ‘’Milli Mücadele’nin birinci safhası kapandı. Artık ikinci safhası başlıyor!’’ demiştir. Hedef en kısa zamanda, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaktı. Toplumu geri bırakan zincirleri kırmak, ilerlemesine set çeken engelleri ortadan kaldırmak gerekliydi. Bunları yapabilmek için de kararlılık, mücadelecilik ve ümitsizliğe kapılmamak gerekti. İşte Atatürk böyle bir önderdi.
Atatürk’ün başarısının temel koşullarından birisi de plânlı çalışmasıdır. O, her konu üzerinde gerektiği kadar düşünür, her konuyu en ince noktasına kadar inceler, taşır ve karara varırdı. Çok karışık sorunların bile en kolay ve en doğru çözüm yollarını bulurdu. Plânsız, programsız hiçbir işe kalkışmazdı. Karşılaştığı sorunların hepsine birden el atmayıp bunları öncelik sırasına koyardı. Böyle davrandığı içindir ki, ‘’Karışık iş yoktur, her iş basittir.’’ derdi.
Atatürk’ün inkılapçılık anlayışı, iyiye, doğruya, faydalıya yöneliktir. Türk milletinin ilerlemesini ve gelişmesini esas alır. Ona göre, ‘’Medeniyet yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak için tek gelişme ve ilerleme yolu budur.’’ İşte bunun içindir ki toplumun, zamanın gereklerine kendini uydurması, gelişmesi ve yenilemesi şarttır. Atatürk’ün inkılapçılıkla ilgili görüşleri, ‘’ATATÜRKÇÜLÜK’’ bölümünde ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Atatürk, birleştirici bir dehaya sahipti. O, Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştirebilmek için birleştirici ve bütünleştirici bir lider olmuştur. O, önce Türk milletinde bir milli benlik oluşturdu. Sonra da milli birlik ve beraberliği sağlamayı başardı. Milli bir güç yarattı. Düzenli bir ordu kurdu. Böylece düşman karşısında kesin zafere ulaştı. Atatürk her zaman milletinin isteklerini anlamış, kavramış ve o yönde hareket etmiştir.
O, Türk milletinin üstün vasıflarını ortaya çıkarmış bağımsız ve mutlu yaşamasını sağlamıştır. Ona göre : ‘’ Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürütmekte olduğu gelişme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meş’ale, müspet ilimdir.’’
Atatürk, Türk milletinin yetiştirdiği en büyük Türk’tür. Çağını aşıp gelecek çağlara da ışık tutan insandır.
En büyük eseri olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğu. ‘’Cumhuriyet erdemdir.’’ dedi. Türk milletinin geleceğe güvenle bakabilmesi için, cumhuriyetle beraber yaşaması gerektiğine inandı. Bu düşüncelerini de yüreklere yerleştirmek için hayatı boyunca çalıştı. Yalnız Türk milletinin değil, başka milletlerin de bağımsızlığına saygı duydu. Öyle ki Türk askerinin İzmir’e girdiği gün Atatürk, önüne serilen yabancı bir milletin bayrağını yerden kaldırttı. ‘’Bayrak bir milletin bağımsızlık alâmetidir; düşmanında olsa saygı göstermek gerekir.’’ dedi. Bu davranışı onun büyüklüğünün sadece bir örneğidir.
Atatürk’ün hayatını, şahsiyetini ve eserlerini incelerken herkes, ona olan hayranlığını gizleyememekte; bu milli kahramanın önünde saygıyla eğilmektedir. O, bütün özellikleriyle, insanlık tarihinin eşsiz önderlerinden biridir.